tag:blogger.com,1999:blog-5632994707746389722024-03-12T23:58:34.745-07:00NUR YÜZLÜ SULTANIMSarıl bir hak dostuna, kurumuş yaprak gibi ezse'de ses çıkarma sakin ol toprak gibi. (Mahmut Ustaosmanoğlu Efendi Hazretleri)Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.comBlogger640125tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-80797555269663364082013-01-15T03:09:00.002-08:002013-01-15T03:09:45.474-08:00Yunus Peygamberin Hayatı<div align="center">
</div>
<div align="center" class="text_exposed_root text_exposed" id="id_50f535bccf4e05735187883">
<img alt="Fotoğraf" src="https://lh3.googleusercontent.com/-90eA_pQ3rY4/UPU2sxBO4xI/AAAAAAAAFA8/jTEOWYNLQUk/w536-h447-p-k/735053_515341508488585_1381673692_n.jpg" /></div>
<div align="center" class="text_exposed_root text_exposed">
<strong><span style="color: red;">YUNUS PEYGAMBERİN HAYATI:</span></strong></div>
<strong><span style="color: red;"></span></strong><div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: left;">
<br /> <span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>Hz. Yunus Aleyhisselam'a peygamberlik görevi verildikten sonra milletini imana ve inanca davet etmeye başlamıştı. Onları kendilerine bile hayrı olmayan putlardan uzak tutmaya çalıştı. Tam otuzüç yıl halkını iman etmeye uğraşan Yunus Peygambere sadece 2 kişi iman etti ve inandı. Nitekim iman eden iki kişiden biri Alim ve Hakimdi Ötekisi Abid ve Zahid idi. <br /> <br /> Hz. Yunus mille<span class="text_exposed_hide">...</span></strong></span><span class="text_exposed_show"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong>tine sürekli nasihat ediyordu. Çünkü inancı gereği dinin direği nasihattir. İhlastır. Samimiyettir. Fakat Hz. Yunusun 33 yıllık uğraşları hiçbir sonuç vermedi. Hidayet Allahındır. Peygamberler ancak ilahi hükümleri insanlara tebliğ etmek ile sorumludurlar. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır. <br /> <br /> Habibim! <br /> <br /> Sen ancak tebliğ edicisin ( Elçisin)<br /> <br /> Hidayet Edici Değilsin<br /> <br /> İnsanların Kafirlikte inat etmeleri ve nasihat dinlemeyişleri Hz. Yunusun zoruna gitti. Eğer İmansızlıkta daha fazla inat ve ısrar ederlerse Allahın emri ile üç gün veya kırk gün sonra başlarına büyük azap geleceğini haber verdi. Ve kendisi uzaklaştı. Yunus peygamber bundan sonra sürekli Allahı zikir etmeye başladı.<br /> <br /> Yunus aleyhisselamın ortadan kaybolduğu andan kırkgün geçmişti. Ve azap günü gelmişti. Her tarafı kara bulutlar kaplamaya başlamıştı. Had Kavmini helak eden rüzgarın gürültüsü gibi korkunç sesler duyulmaya başlamıştı. İnançsız halk bir anda paniğe kapıldı. Bu olayların Hz. Yunusun anlattığı helak olduğunu anladılar. Yunus peygamberi aramaya başladılar.<br /> <br /> Yunus peygamberi hiçbir yerde bulamadılar. Bu beladan nasıl kurtulacaklarını bulmaya çalışıyorlardı. İçlerinden birisinin tavsiyesi ile birbirleri ile helalleşmeye başladılar. Ninova şehrini terkettiler. Yüksek bir tepeye çıktılar. Buraya Tevbe Tepesi denilmektedir. Büyük küçük herkes Tevbe edip Allaha yalvarmaya başlamışlardı. <br /> <br /> Nitekim Kuran-ı Kerimde de geçtiği üzere " Bana Dua Ediniz, Sizin Duanıza Karşılık Vereyim Rabbinizden Günahlarınızı Bağışlamasını İsteyiniz Muhakakki O Çok Bağışlayıcıdır." <br /> <br /> Peygamber Efendimiz'de bir Hadis-i Şerifte şöyle buyurmaktadır.<br /> <br /> Siz Hata Etseniz.<br /> <br /> Yaptığınız Hata Gökyüzüne Vasıl Olsa<br /> <br /> Sonra Tevbe Etseniz<br /> <br /> Cenab-ı Allah Sizin Tevbenizi Kabul Buyurur.<br /> <br /> Ninova halkı tevbe tepesinde ağlayarak rabbimize yalvarıyorlardı. Yunusun bir olan Allahı bizi kurtar.<br /> <br /> Hep bir ağızdan dualarına şöyle devam ettiler: Bizim günahımız büyüktür. Ama sen daha büyüksün. Bize hâyır ile muamele et. Sana yakışanı yap. Bizim yaptığımızı yapma. Duanın yapıldığı gün Aşure günü olup günlerden de Cuma idi. Bu dualar üzerine Cenab-ı Hak dualarını kabul etti. Azabı üzerlerinden kaldırdı. Çünkü gözyaşı ile pişmanlık, günahkarın samimiyetle Rabbine döndüğünün alametidir. Gözyaşı Cenab-ı Allahın merhametini günahkar kulun üzerine çeker. Bu sebeple kendisine gönülden yalvaran Yunus Aleyhisselamın kavmini affetmiştir.<br /> <br /> Kuran-ı Kerimde Yüce Allah Şöyle Buyurmaktadır:<br /> <br /> Azabımız gelip çattığı zaman iman edip de bu imanı kendilerine fayda vermiş bir memleket halkı bulunsaydı ya! Ancak Yunus'un kavmi müstesnadır ki, bunlar iman edince kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını uzaklaştırıp giderdik. Ve onları daha bi zaman kadar yaşatıp faydalandırdık.<br /> <br /> Bu ayettende anlaşılıyor ki, kendi imansızlıkları yüzünden helak olmak üzere iken tevbe etmeleri sebebi ile üzerlerinden azabın kaldırıldığı tek kavim Hz. Yunusun kavmidir. <br /> <br /> Yunus peygamber Nihovadan ayrıldığı için kavminin başına gelenlerden haberi yoktu. Tevbe ettiklerini bilmiyordu. Bu bakımdan artık kavminin arasına dönmek istemedi ve Allahtan kendisine bir Vahiy gelmeden bir gemiye binip uzaklaştı. <br /> <br /> Hz. Yunus otuzüçyıl uğraştan sonra kendisine inanmayan insanlarla uğraşmaktan yılmıştı. Ve Vahiy gelmeden uzaklaşarak Zelle denilen hataya düşmüştü. Bu acelecilik ve sabırsızlıktı. Nitekim yüze Allah Peygamberimize<br /> <br /> " Ey Muhammed Sen Rabbinin Hükmüne Kadar Sabret. Balık Sahibi Yunus Gibi Aceleci Olma. "<br /> <br /> Peygamber efendimizde Mekke halkından çok çekmiştir. Onu defalarca öldürmek istemişlerdir. Ancak o yılmamıştır. <br /> <br /> Yunus Peygamberin bindiği gemi kıyıdan bir müddet uzaklaştıktan sonra gemi denizin orasında durdu. Geminin batacağından korkup gemideki herkes paniğe kapılmaya başladı. Çünkü gemide bir arıza yoktu. Suda almıyordu. Bunun üzerine burda bir uğursuzluk var kura çekeceğiz o ortaya çıkar dediler. Kura çekilde ve Yunus Aleyhisselama geldi Yunus Aleyhisselam kabul etti. Ben Efendimden kaçıyordum dedi ve Suya atılmayı kabul etti. Ve Yunus peygamberi suya attılar Yunus Aleyhisselam Suya düşer düşmez büyük bir balık onu yutuverdi. <br /> <br /> Allahu Teala mucize olarak Hz. Yunusu balığın karnında yaşatıyordu. Balığın karnı karanlıktı. Hz. Yunusun aklı başında idi pek üzgün olarak Rabbine durumu şöyle arzetti. <br /> <br /> <span style="color: red;">La ilahe illa ente Sübhaneke İnni küntü minezzalimin</span><br /> <br /> Senden başka ilah yoktur.<br /> <br /> Seni tenzih ederim<br /> <br /> Gerçekten ben nefsine zulmedenlerden oldum. <br /> <br /> Hz. Yunus sürekli dua edince Allah cc. onu Balığın karnından kurtardı. Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı. Muhakkak insanların tekrar diriltileceği güne kadar onun karnında kalıp gitmişti. Daha sonra balık onu sahilde bir yere bıraktı " işte biz onu, kendiside hasta olarak açık bir yere çıkarıp bıraktık. <br /> <br /> Allah cc. Hz. Yunus'u gölgelendirmek için geniş yapraklı çabuk büyüyüp yükselen bir nebat bitirdi. Bazı rivayetlere göre bu ağaç kabak ağacı idi..<br /> <br /> Peygamber efendimize Kabağı niçin çok seversiniz ? Diye sorulduğunda <br /> <br /> Kardeşim Yunusun ağacı olduğu için buyurması o ağacın kabak olduğuna delalet eder. <br /> <br /> Yunus peygamber bu ağacın gölgesinde dinlendikten sonra sıhat buldu ve Vahiyle birlikte Nihovaya geri dönmek için yola koyuldu gittiğinde tüm halkı onu dinliyordu. O ne anlatırsa hemen kabul ediyorlardır. Yunus aleyyselam ve halkı mutlu bir şekilde yaşamaya başladılar. Nitekim yunus aleyhisselam yaşlandığında Nihavodan uzağa çekildi 83 yaşında vefat etti Türbesi Musulda bulunmaktadır. <br /> <br /> Yunus aleysselamın balığı kıyamet gününde onun yanına gelecektir..</strong></span></span></div>
<div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: left;">
<span class="text_exposed_show"><strong><span style="font-family: Verdana;"></span></strong></span> </div>
<div class="text_exposed_root text_exposed" style="text-align: left;">
<span class="text_exposed_show"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong></strong></span></span> </div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-83249285370438782232013-01-13T01:52:00.000-08:002013-01-13T01:54:48.294-08:00Fatiha Süresinin Sırları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcSqXHchKPal5i2UrIZ_S9P7J_tiMBmH2_HJKr_XZR-8xyZ8Skn-12xtb8NL_yhfRej-D0b29qQF9kTwUtV45LOkAofqUM-8X-h7A5Suf4oR46jpWGhNAJ7n9iGV4AyUdCfmflMdwM5-w/s1600/untitled.png" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" closure_uid_etu1hg="2" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcSqXHchKPal5i2UrIZ_S9P7J_tiMBmH2_HJKr_XZR-8xyZ8Skn-12xtb8NL_yhfRej-D0b29qQF9kTwUtV45LOkAofqUM-8X-h7A5Suf4oR46jpWGhNAJ7n9iGV4AyUdCfmflMdwM5-w/s400/untitled.png" height="302" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<span style="color: red; font-size: medium;"><strong>FATİHA SURESİNİN
SIRLARI</strong></span></div>
<br />
<div class="p-con">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">1.</span> Fatiha suresi, belirli veya normal zamanlarda
bir kimse tarafından okunduğunda, Allahu Teâlâ o kimseyi dünyevî ve uhrevî
maksadına nail eder.</strong></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong></strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong><div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">2.</span> Birçok bela ve musibetlerden uzak olmasına vesile
olur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">3.</span> Hasta olanlara da suya okuyup içirilse veya onların üstüne okunsa
Allah’ın izni ile şifaya kavuşmuş olurlar.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">4.</span> Bir kimse yatarken 7 defa
Fatiha suresini okursa, ölüm hariç her şeyden korunur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">5.</span> Fatiha Suresi övgü
ve dua olarak ikiye ayrılır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">6.</span> Yüce Allah, Fatiha Suresini okuyanı
över.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">7.</span> Fatiha Suresini okuyan kişi tüm Kuran’ı okumuş gibi sevaba nail
olur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">8.</span> Fatiha Suresini çok okuyan kişiye, 7 ayeti de cehennem kapılarında
kapak olur; cehennem üzerinden salim olarak geçer.</div>
</strong><div class="p-con">
</div>
</span><a href="https://www.blogger.com/null" name="more"></a><br />
<div class="p-con">
<br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">9.</span> Fatiha
ve Ayete’l-Kürsi’yi okuyan; cin, şeytan ve insan şerrinden emin olur.</strong></span></div>
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong></strong></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong><div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">10.</span>
Fatiha’yı okuyan Allah’a şükrünü yerine getirmiş olur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">11.</span> Fatiha aynı
zamanda “şâfiye”dir, okuyanlara şifa kaynağı olur; ruhsal ve bedensel
hastalıkları iyileştirir. Çünkü Rasûlullah bu şekilde dua yapmış ve “Allahümme
hazihi’ş-şafiye ve ente’ş-şâfi. La şifâe illa şifâuke işfi ente’ş-şâfi la
yuğadiru sekame” diye dua etmiştir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">12.</span> Fatiha; istektir, münacattır,
duadır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">13.</span> Fatiha Suresi her derde devadır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">14.</span> Fatiha Suresi indiğinde
şeytan feryat etmiştir. Çünkü Fatiha okuyanın mükâfatı, Cehennem ateşinin ona
haram olmasıdır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">15.</span> Fatiha Suresi ile sırra erişilir. Arzuladığına hemen
kavuşursun, şeref ve makama sahip olursun. Fakirlik, kötülük ve korkulardan emin
olursun. Dünya ve ahiret saadetine kavuşursun.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">16.</span> Fatiha Suresinde bin
zahir, bin de batın olmak üzere toplam iki bin hassa vardır. Ayet sayısı 7’dir.
Fatiha 25 kelimedir. Kimi âlimlere göre 123, kimine göre 125, bazısına göre de
130 harftir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">17.</span> Hasta üzerine 41 Fatiha okunursa hasta şifa bulur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">18.</span>
Her gün Sabah namazının farzı ile sünneti arasında 41 defa Fatiha okuyan kişi;
makam ve mevki sahibi olur. Fakirlik görmez, hastaysa şifa, zayıfsa kuvvet
bulur. Emniyet içinde bulunur. Kısırsa çocuğu olur. İzzet ve şeref elde
eder.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">19.</span> Her farz namazlarının ardından 7 Fatiha okuyan kişiye hayır
kapıları açılır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">20.</span> 25 Estağfurullah, 11 İhlas, 7 Fatiha, 33 Salâtü Selam
okuyup; Peygamberimizin (s.a.v.), evliyanın, ashabı kiramın ruhlarına hediye
edip, onların yüzü suyu hürmetine şifa isteyen kişiye Allah şifasını
verir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">21.</span> Farz namazları arkasından 20 defa Fatiha okuyan kişinin rızkı
genişler, durumu düzelir, iç âlemi nurlanır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">22.</span> Sabah namazından sonra 30,
öğle namazı sonrası 25, ikindi namazı sonrası 20, akşam namazı sonrası 15, yatsı
namazı sonrası 10 defa Fatiha Suresi okunur. Toplam 100e ulaşır. Buna devam eden
kişiye Allah istediğini verir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">23.</span> Farz namazları ardından 100 Fatiha okuyan
maksat ve arzusuna hemen kavuşur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">24.</span> Sabah namazı ardından 125 Fatiha okuyan
istediği şeyi elde eder.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">25.</span> Fatiha Suresini 125 bin defa okuyana büyük
faydaları vardır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">26.</span> Her gün 313 defa Fatiha okuyanın isteği ve arzusu
yerine gelir. </div>
<div class="p-con">
Tembellik ve korkudan kurtulur; Allah okuyanın içini ve dışını
temizler.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">27.</span> Yatarken Fatiha ile 3 İhlasla, Felâk ve Nas surelerini okuyan
her şeyden güven içinde olur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">28.</span> İçi su dolu kaba 40 Fatiha okuyup, hastanın
bedeni o su ile yıkanırsa hasta şifa bulur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">29.</span> Haceti, isteği olan, akşam
namazının ardından 40 Fatiha okuyup dileğini Allah’tan isterse dileğine
kavuşur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">30.</span> Göz ağrısı için sabah namazının sünneti ile farzı arasında 40
Fâtiha okuyup, şifasını Allah’tan dilesin. Tükürüğünü parmak ucuyla gözüne
sürsün veya okuyan kişi hastanın yüzüne üflesin.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">31.</span> Yola gidecek kişi
kapıdan çıkarken 40 defa Fatiha okursa, güven içinde geri döner.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">32.</span> Sağ
elini ağrıyan yere koyup, 7 defa Fatiha okur ve “Allah’ım hissettiğim acı ve
ağrının kötülüğünü benden gider. Peygamberin Muhammed s.a.v. davetiyle beni bu
acıdan kurtar” diye dua ederse Allah şifa verir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">33.</span> Rızık için, yeni ayın
pazar günü aya bakılır ve 70 Fatiha okunur. Pazartesi 60, salı 50, çarşamba 40,
perşembe 30, cuma 20, cumartesi 10 olarak 7 gün okunur ve buna her ay devam
edilir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">34.</span> Fatiha Suresini seher vakti 41 defa okumayı adet haline getirene
Allah rızık genişliği verir, işlerini kolaylaştırır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">35.</span> Hayır için veya bir
musibetten kurtulmak için günde 313 defa okunur veya 3 günde 1000 defa
okunur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">36.</span> Halvete çekilip günde 1000 defa Fatiha okuyarak gündüzleri oruç
tutan, okurken (udi hindi ve amber gibi hoş kokulu) buhur yakan birtakım sırlara
vakıf olur. Bu tertibe 7 gün devam edilmelidir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">37.</span> Susuzluk ve açlık çeken;
sabah Fatiha Suresini okuyup eline üflesin, sonra ellerini yüzüne ve karın
bölgesine dokundurursa bu hislerden kurtulur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">38.</span> Fatiha Suresi bir kaba
yazılıp, su konulur ve yazı silindikten sonra hastaya içirilirse şifa bulur.
Aynı şekilde ağrıyan yere 3 defa sürülürse ve Allah’ım sen afiyet ver. Sen
afiyet verirsin diye dua edilir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">39.</span> Ruhi depresyonda olan hasta için; Fatiha
Suresi bir kaba yazılır, içine su konulur, yazı silindikten sonra hasta o suyla
yüzünü yıkarsa şifa bulur. İçerse sakinleşir.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">40.</span> Fatiha Suresi, safran, misk
ve gül suyu karışımı ile yazıp, bu yazı su ile silinip içilirse içenin zekâsı
açılır; duyduğunu unutmaz.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">41.</span> Gül yağı ile silip kulak ağrısı için kulağa
damlatıldığında ağrı geçer.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">42.</span> Bir kaba yazıp kına çiçeği yağıyla silinir,
üzerine de 70 kere Fatiha okuyup ağrı olan yere veya felç, romatizmalı yere
sürülürse şifa olur. Tabii bu tür uygulamalar daima Tıbbın çare bulamadığı ve
müdahale imkânı olmayan durumlarda yapılır.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">43.</span> Akrep ve yılan sokan kişi,
zehir çıkarıldıktan sonra, ağrının geçmesi için bir kaba su ve tuz konulur. 7
defa Fatiha okunur ve içirilirse Allah’ın izni ile ağrı geçer.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">44.</span> Bir
kişiden itibar görmek veya zalim kişinin yanına gitmek zorunda kalan kimse, 19
defa Fatiha okuyup, o kişinin yüzüne üflerse, onun şerrinden emin olur, itibar
görür.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">45.</span> Cuma günü sabah namazının ardından 41 defa Fatiha Suresini yazıp
üzerinde taşıyan kişi; cin, şeytan ve insan şerrinden korunur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">46.</span> Gece,
gündüz Fatiha okuyan tembellikten, ağır davranmaktan kurtulur. Hastalıklardan,
cin, şeytan ve insanlardan gelecek zararlardan korunur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">47.</span> Gözü ağrıyan
sabah 3 Fatiha okuyarak parmağıyla göz kapaklarına sürerse ağrı geçer.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">48.</span>
Bir isteği, haceti olan, maksadının olması için 2 rekât Allah rızası için namaz
kılar ve namaz kıldıktan sonra 7 Fatiha okuyup dua ederse isteği olur.</div>
<div class="p-con">
<br />
<span style="color: red;">49.</span>
Bir ihtiyacı ve isteği olan kimse, dileğinin yerine gelmesi 40 gün, ara
vermeden, sabah namazının ardından, güneş doğmadan 41 defa Fatiha okuyarak
ardından “Ya Rabbe’l-Âlemin, Ya Rabbe’l-Azim, Fatiha Suresinin hürmetine
isteğimi ya da ihtiyacımı ihsan eyle…” diye dua ederse isteği yerine
gelir.<br />
<br />
<br />
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak; Dr. Arif
ARSLAN(Hazırlık aşamsında olan “Kuran-ı Kerim’in Sırları ve Hikmetleri”
kitabından)</span></div>
</strong><div class="p-con">
</div>
</span><br />
<div class="p-con">
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-62305411368114112352013-01-12T04:25:00.002-08:002013-01-12T04:30:19.645-08:00İnsan Niçin Yaratıldı? <div align="center">
<img alt="" class="rg_hi uh_hi" data-height="194" data-width="259" height="299" id="rg_hi" src="https://encrypted-tbn0.gstatic.com/images?q=tbn:ANd9GcTAVriKm8UEq6Vj6NjTMjqukBjhsD4tIZ5VotEtqXJfWsfMAVIqHQ" style="height: 194px; width: 259px;" width="400" /><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"></span></div>
<h3 class="post-title entry-title" itemprop="name">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif; font-size: small;">
<span style="color: red;">İnsan Niçin Yaratıldı?</span></span></h3>
<div class="post-body entry-content" id="post-body-5136771328532508607" itemprop="description articleBody">
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="background-color: white;"> </span><span style="background-color: white; color: #222222; line-height: 16.5pt;">İnsan her
şeyden önce yaratılış gayesini bilmelidir ki söz, davranış ve eylemlerini
yaratılış gayesine uygun olarak ayarlayabilsin.</span></span><br />
<span style="color: #222222; font-family: Verdana;"></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222; font-family: Verdana, sans-serif;"> İnsan niçin yaratıldığını kendisi
cevaplandıramaz. İnsanın niçin yaratıldığını, ancak Allah bilir. İnsan, Kuran-ı
Kerimdeki bazı ayetlerin yorumlanmasıyla niçin yaratıldığı konusunda fikir
edinebilir.</span><br />
</div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> “<b>Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56)</b></span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><strong></strong><o:p></o:p></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222; font-family: Verdana, sans-serif;">Bazı meâllerde “kulluk” kelimesi yerine "ibadet" kelimesi
kullanılmıştır. İbadet kelimesini geniş anlamında kullanılırsa kulluk anlamı
verilmiş olabilir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> İnsan kulluk yapacağı Allah’ı tanımalı ve
sevmelidir ki görevini hakkıyla yapmış olsun.</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;">İbadet kavramı beş İslâm şartı ile sınırlı değildir.
İnsanın tüm söz, davranış ve uygulamaları ibadet kavramı
içindedir.</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222; font-family: Verdana, sans-serif;"> İnsanın kendine, ailesine, çevresine,toplumuna,
insanlığa; evrene; Alla'a karşı görevleri vardır. Bütün bu görevlerin yerine
getirilmesi için, yukarıda da belirtildiği gibi Allah’ı tanımak ve sevmek,
yaratıkları tanımak ve onları sevip korumak; kendisinin ve başkalarının
yararlanabileceği değerler üretebilmek …vb. gerekir.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><b><span style="color: #222222;"> “Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar
döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”( Müminun 115)</span></b><span class="apple-converted-space"><span style="color: #222222;"> </span></span><span style="color: #222222;">Ayetten de anladığımıza göre insan oğlu boşuna
yaratılmamıştır. Verilen görevlerin yapılıp yapılmadığı hesabı sorulacaktır.
Yani dünya-evren bir sınav yeridir.</span></span><br />
<span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><span style="color: #222222;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Kulluk görevlerimi başarıyla yapmak, sınavdan
geçebilmek için, her şeyden önce iman etmeliyiz. Sonra âlimlerin Kuran-ı
Kerimden ve hadislerden çıkardıkları görevlerimizle ilgili konulara iyi
çalışmamız ve kulluk görevlerimizi yapmamız gerekir.</span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Özetle tekrar ediyoruz: </span></span><br />
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"><o:p></o:p></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<b><span style="color: #222222; font-family: Verdana, sans-serif;"> İnsan Allah’a kulluk görevini yapması için
yaratıldı. </span></b><br />
<span style="color: #222222;"><o:p></o:p></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<span style="color: #222222;"><span style="font-family: Verdana, sans-serif;"> Kulluk görevi dar anlamında ibadetle sınırlı
değildir.<span class="apple-converted-space"> </span><b>Tüm söz, davranış ve
uygulamalarımızı Allah rızasını kazanmak için emir olunduğu gibi
yapmalıyız.</b><span class="apple-converted-space"> </span>Başka deyişle yaratılış
gayesini bilen kulluk görevini eksiksiz yapar ya da
yapmalıdır.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="background: white; line-height: 16.5pt;">
<b><span style="color: #222222;"> <a href="http://sagensa.blogspot.com/2012/06/insan-nicin-yaratld.html">Sabahattin Gencal</a></span></b><span style="color: #222222;"><a href="http://sagensa.blogspot.com/2012/06/insan-nicin-yaratld.html">, Başiskele – Kocaeli, 05. 12. 2011<o:p></o:p></a></span></div>
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-66284034848631685432012-12-22T04:47:00.001-08:002012-12-22T05:08:37.644-08:00Elemneşrahleke Sadrek Suresi Dinle | İnşirah Suresi Türkçe Mealli Video | İnşirah Suresi Yüzünden Takipli Oku<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/d1idA-3uJJE?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><div style="text-align: center;">
<br /></div>
</span><br />
<div style="text-align: center;">
<a class="highslide" href="http://img141.imageshack.us/img141/6310/insirah.gif" rel="nofollow"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><img alt="" border="0" height="210" id="hs_imageresizer_container_1" src="http://img141.imageshack.us/img141/6310/insirah.gif" width="640" /></span></a><strong><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İnşirah suresinin faziletleri;</span></strong></div>
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><b>Allah (c.c)</b> katında yükselmek
isteyen kişi bu sureyi günde 70 defa okursa manevi anlamda ilerler. Hazmetmeye
gücün yettirilemediği ilim vb. şeyleri bu süreyi günde 70 defa okuyarak kolayca
kavrayabilirsiniz. Bunalımda olanlar bulundukları sıkıntıdan feraha çıkmak
isterse bu süreyi günde 70 defa okuyabilirler. Bu süreye devam eden kesinlikle
murâdına erer.<br /><br /><br /><br /><span style="color: red;">Bismillahirrahmanirrahim</span>,<br /><br />1. Elemneşrahleke sadrek<br />2. Ve vedağna anke vizrek<br />3. Ellezi engada zahrek<br />4. Ve refağna leke zikrek<br />5. Feinne meal usri yüsra<br />6. Inne meal üsri yüsra<br />7. Feiza ferağte fensab<br />8. Ve ila rabbike ferğab<br /><br />1.Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi? <br />2.Ve yükünü indirip-atmadık mı? <br />3.Ki o, senin belini bükmüştü; <br />4.Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi? <br />5.Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. <br />6.Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. <br />7.Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. <br />8.Ve yalnızca Rabbine rağbet et.<br /><br />Mekke'de nazil olmuştur. 8 âyettir. "İnşirah" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir.</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-54900264681591503392012-12-21T05:56:00.001-08:002012-12-21T05:56:28.501-08:00Bilmemiz Gereken Mühim Meseleler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Zdtv7M8Ytcje3qIP0tA4c6J_FbFBfngZneYfew4sUPmQabak9h0yhiS37spIOnMjk6-jJPS1dcUn2SiSFYPtjlmCeDhAjHte1fpsqwQiYQzgIiTh3fIes_HpO3mTx6h2akQ_7CIsDN8P/s1600/555424_238698966234656_1878288454_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Zdtv7M8Ytcje3qIP0tA4c6J_FbFBfngZneYfew4sUPmQabak9h0yhiS37spIOnMjk6-jJPS1dcUn2SiSFYPtjlmCeDhAjHte1fpsqwQiYQzgIiTh3fIes_HpO3mTx6h2akQ_7CIsDN8P/s1600/555424_238698966234656_1878288454_n.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<h2>
<span style="color: red;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;">99 MÜHİM MESELE</span></span></h2>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">1-</span></strong> Gusül abdesti alırken vücuttan durmadan kan aksa, bilerek ya da bilmeyerek yel çıksa guslü sil baştan almaya gereğin olmayıp gusle devam edilmesi gerektiğini, burada önemli olanın, hiç kuru yerin kalmamasını sağlamak olduğunu, çünkü guslün bozulmasını sadece meninin gerektirdiğini ve yukarıdaki gibi abdesti bozan durumların gusülde dahi sadece namaz abdestini bozduğunu ve guslün sıhhatine mani olmadığını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">2-</span></strong> Vitir namazının ilk rekâtında elem neşrahleke, ikinci rekâtında tebbet üçüncü rekâtında da ihlas suresini okumaya devam edenlerin diş rahatsızlığı çekmediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">3-</span></strong> Namaz kılarken rükünleri alelacele yapıp dolayısı ile rükünlerden çalmanın hırsızlık olduğunu ve Peygamberimizin bu tür kimselere en büyük hırsız dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">4-</span></strong> Cemaatle namaz kılarken cemaatten birisinin yaptığı yanlışın sehiv secdesini icap etmediğini ama imamın yaptığı bir yanlışta ise imam ve cemaate gerektiğini</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">* sehiv secdesinin namazdaki her yanlış hareket sonucu da icap etmediğini, sadece (ilmihal kitaplarında da ifade edilen) namazın farzı olan rükünlerden birinin tehirinde; (geciktirilmesinde, ertelenmesinde) veya namazın vaciplerinden birisinin terk edilmesinde ya da tehirinde gerektiğini; namazın farzlarından (İftitah tekbiri, niyet….) birisinin terkinde ise namazın tekrarlanması gerektiğini; namazın sünnetlerinden birisini terkin sehiv secdesi gerektirmediğini biliyor muydunuz.</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">5-</span></strong> İftitah tekbirinde “Allahu ekber” lafzının kulak yumşağına el değdiği anda bitmesi gerektiğini ve günümüzde insanların buna riayet etmeyerek büyük bir yanlışlık yaptığını; Tekbir esnasında ellerin içinin kıbleye bakması gerektiğini parmak aralarının ise ne tam açık ne de tam kapalı, kendi haline olacak şekilde ayarlanması icap ettiğini<br />biliyor muydunuz.</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">6-</span></strong> Erkeklerde sakal bırakmanın sünnet olduğunu ama bulunduğu çevre ve imkan dahilinde bunu yapamayarak ileriki zamanlara tehir eden bir kişinin traş olurken bile bu muzdaripliğini unutmaması gerektiğini bundan ötürü sakal traşında sol tarafından başlaması icap ettiğini ve traşı olana da, sünneti ihlal ettiği için “sıhhatler olsun” yerine, “kolay gelsin” demenin adaptan olduğunu biliyor muydunuz.</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">7-</span></strong> Özellikle yatsı ve sabah namazlarını mümkün olduğunca cemaatle kılmamız gerektiğini, çünkü yatsıyı cemaatle edanın gecenin yarısını ibadetle eda etmiş kadar faziletli, sabah namazını cemaatle edanın da gecenin diğer yarısını ibadetle eda etmiş gibi faziletli, dolayısı ile ikisini cemaatle eda etmenin gecenin tamamını ibadetle ihya etmiş sevabına mazhar bırakacağını, Gecenin tamamını ibadetle geçirip sabah namazında cemaate iştirak etmeyen birinin, sadece namaza kalkıp cemaatle eda edenden daha az sevap işlemiş olacağını; biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">8-</span></strong> Karşı cinse bakmanın dini hükmünü soran Hz Aliye Peygamber Efendimiz s.a.v ‘in “Nazar-ül üla leh vesseni aleyh” birinci bakman lehinedir(bakıp hemen gözlerini çevirmen) ama tekrar dönüp bakman aleyhinedir buyurduğunu ve bunun bizler içinde bir ölçü olduğunu biliyor muydunuz.</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">9-</span></strong> İmam-ı Azam Hazretlerine göre ikindi namazının vakti her şeyin gölgesinin iki misline çıktığı zamana göre tanzim edildiği (asr-i sani), İmameyne göre ise bir misline çıktığı zamana göre tanzim edildiği (asr-i evvel) iki görüş arasında yaklaşık 45 dakika ihtilaf olduğu ve bu çerçevede ( günlük takvimlerin genelde İmameynin görüşü üzere belirlendiği için) şayet ikindi ezanı okunalı 45 dakikadan az olmuş ise o gün İmam-ı Azam’a göre amel edip öğle namazının kılınabileceği ama ikindi namazının ise İmam-ı Azam’a göre amel edildiği için takvimdekinden 45 dakika sonra kılınıp böylece öğle namazını kazaya bırakılmadan eda edilebileceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">10-</span></strong> Namazın önünden geçenler için Peygamberimiz s.a.v’in”Eğer bilselerdi 40 sene beklerler yine namazın önünden geçmezlerdi”dediğini, ancak Kabe’ deki izdihamdan dolayı namaz kılanın önünden geçmenin hiçbir mahzuru olmadığını biliyor musunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">11-</span></strong> Bir Allah dostunun, hemen hemen emel ettiğimiz tüm fetvaların sahibi olan ve bir çok mübhem hususa açıklık getiren İmamı Azam hazretlerine hergün 1 fatiha 3 ihlası şerif okuyup hediye etmeyenin aklına şaşarım dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">12-</span></strong> Namazın ilk rekatinde okunan surenin Kur’anı Kerimde ikinci rekatta okunan sureden önde olması icap ettiğini,</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">*ikinci rekattaki surenin ilk rekattan kısa olması icap ettiğini,</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">*ilk rekatta okunan sure ile ikinci rekatta okunan arasında sure bakımından bir atlama olacaksa(yani ilk rekatta okuduğu sureden hemen sonra gelen sureyi okumayıp başka sure okuyacaksa) kendini takip eden sureden sonra en az bir sure olması gerektiğini (mesela bir kimse fil suresinden sonra atlamayarak gureyş suresine devam etmek istemediği zaman, gureyş suresini takip eden eraeytellezi suresi atlanarak ondan sonra gelen herhangi bir sure okunmalıdır.Eraeytellezi okunmamalıdır.)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">*Birinci rekatta sure okuduysa ikinci rekatta ayet ya da sure okuyabileceği gibi; birinci rekatta ayet okuduğu zaman ikinci rekatta sure okuyamayıp sadece ayet okunması (mesela ilk rekatta yasin suresinin hepsini değil de birkaç ayetini okuyan birinin ikinci rekatta kafirun suresini okuyamaması ya da okuyacaksa birkaç ayetini okuyup tamamını okumaması gibi) gerektiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">13-</span></strong> Çorap çıkarırken soldan, giyilirken ise sağdan başlanmanın adaptan olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">14-</span></strong> İhya-i Ulumuddin başta olmak üzere birçok İslami eserin sahibi İmam-ı Gazali hazretlerinin Şafii mezhebine mensup olduğunu biliyor muydunuz</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">15-</span></strong> Namazda niyet hususunda bir çok insanın yanlış bilgiye sahip olduğunu yani dil ile yapılan niyetin kafi olduğunu düşündüklerini ama; aslında niyetin kalp ile yapılmasının emredildiğini sadece kalp ile yapılırken aynı zamanda dil ile tekrar etmenin bir sakıncasının olmayacağını buradan da anlaşılacağı gibi kalp hazır olmadan sadece dil ile yapılan bir lisani niyetin niyet sayılmayacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">16-</span></strong> Duadan sonra (ellerin içinin nurla dolduğu için) ellerin içiyle yüzü sıvazlamanın gerektiğini sair zamanlarda ise yüzü sıvazlamanın gereksiz ve manasız olduğunu biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">17</span></strong>- Yemeğin başında besmele çekmeyi unutup ortasında aklına gelen kişinin; “Bismillahi fii evvelihii ve ahirihii ” demesi gerektiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">18-</span></strong> „Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Lehül-mülkü ve lehül-hamdü yuhyî ve yümît. Ve hüve hayyün lâ yemûtü biyedihil-hayr. Ve hüve alâ külli şey’in kadîr”</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Duasının çarşı ve pazara çıkarken sürekli okunması gerektiğini, okumaya devam edenlerin milyonlarca günahının mağfireti, amel defterlerine milyonlarca sevabın yazılması ve derecesinin yükselmesine vesile olacağını Peygamber efendimizin haber verdiğini , Sahihi Buhari ve diğer müfessir ve muhaddislerin bu hadise hayran olduklarını ve hatta ashaptan bazılarının bu ecre nail olabilmek maksadıyla çarşıya çıktıklarını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">19-</span></strong> “Amellerinizi bozmayın” ayeti kerimesinde de ifade edildiği gibi başlanan bir ibadet yarı da kalmışsa tekrar yapılması gerektiğini, mesela namazı bozulan kimse ister farz olsun ister nafile olsun tekrarlaması gerektiğini, ama nafile bir namazı mesela bir tesbih namazını kaza ederken 4 rekat olsa bile 2 rekat kaza edilmesi gerektiğini çünkü nafile ibadetlerin 2 şer 2 şer emredildiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">20-</span></strong> Üstazlarımızdan birinin; yatsıdan sonra emenerrasülü okumanın gafiller için teheccüd namazı yerine geçeceğini söylediğini biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">21-</span></strong> Cinlerinde aynen insanlar gibi mümin ya da kafir olduğunu sayı olarak insanların 10 katı büyüklüğünde olduğunu, nasıl ki biz onları göremiyor ama onlar bizi görüyorsa ahirette de tam tersinin olacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">22-</span></strong> Radyodan okunan secde ayetleri için secde yapmak gerekmediğini, arabalarda Kur’an-ı Kerim ve diğer evradı şerifleri okumak ve dinlemenın çok büyük yanlış olduğunu, hatta toplu vasıtalarda okunduğu zaman yolculardan cünup ve diğer hallilerden dolayı kazaya bile neden olabileceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">23-</span></strong> Kaza namazlarına niyet edecek kimsenin “En son geçirdiğim öğle namazının farzına” gibi en son kelimesini getirmesinin daha uygun olacağını, sabah namazını herhangi bir nedenden dolayı kılamayan kimsenin o gün kaza edecekse sünneti ile beraber kaza etmesi gerektiğini ve kaza namazı niyeti ile değil de “bu günkü sabah namazının farzına/sünnetine” şeklinde niyet etmesi gerektiğini ama sabah namazını başka gün kaza edecekse sadece farzını ve kaza namazı niyetiyle namaza başlaması gerektiğini biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">24-</span></strong> Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi’nin Şeyh Edebali hz. Evinde misafir olduğu zaman yatacağı oda da Kur’an-ı Kerim olduğu için ona hürmeten 6 saat yatmadan beklediğini ve bu 6 saatin 600 sene Osmanlının ayakta kalmasının hikmetlerinden biri olduğunu, o yüzden Kur’anı Kerime karşı ayak uzatmanın, göbekten aşağı indirmenin, sol ele almanın saygısızlık olduğunu hatta bazı kimselerin Hadisi Şerif yazan bir takvimin yanında bile ayak uzatmaktan haya ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">25-</span></strong> Namaz kılan kimsenin iki yerde çok uyanık olması gerektiğini, bunlardan birincisinin; iyyake na’büdü (ancak sana ibadet ederiz) ve iyyake nestein (ancak senden yardım dileriz) ayeti kerimesini okurken muhatabımızın Hz Allah olduğunu tasavvur etmemiz gerektiğini zira burada kul ile Allah arasındaki 70 bin perdenin kalkacağını, ikinci olarak da tahiyyat duasında “esselamü aleykü eyyühennebiyyü” (selam senin üzerine olsun Ey Nebi!) derken Peygamberimiz s.a.v ‘e selam verdiğimizi tasavvur etmemiz gerektiğini zira burada da kul ile Allah c.c arasındaki 7 bin perdenin kalkacağının Evliyaullahtan birinin haber verdiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">26-</span></strong> Mektubat-ı Rabbani kitabının ehemmiyetine binaen bir Allah dostunun “Usta yevmiyesinin 3 lira olduğu bir zamanda 500 liraya Mektubat bulursanız alın.” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">27-</span></strong> İnsan vücudunda toplam 384 meleğin olduğunu def-i hacet ihtiyacını gideren meleklerin ise bu ağır yükten dolayı derecece daha faziletli olduğunu, bu 384 melekten birisi bulunduğu bölgede vazifesini herhangi bir nedenden dolayı bırakırsa oluşan bu hastalığa tıpta “felç” dendiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">28-</span></strong> Dua yaparken öncelikle Allah’a hamd, Rasülüllah s.a.v efendimize de salavat getirilmesi icap ettiğini binaen aleyh “Elhamdülillahi Rabbil alemin, vessalatü vesselamü ala seyidine Muhammedin ve ala elihi vesahbihi ecmain ” diyerek duaya başlamanın adaptan olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">29-</span></strong> Yed-i Tũlâ sahibi üstatlarımızdan birinin Aspirin hapı için; “(Faydasını tam olarak) bilselerdi bu kadar ucuza satmazlardı ” dediğini ve içerken de; Asprin önce ikiye bölünmeli ve bir parçası alınarak o da ikiye bölünmeli ve çeyreğini sağ azı dişlerin arasına diğer çeyreğini de sol azı dişlerin arasına bırakarak kendi haline erimesinin beklenilmesini, eridikten sonra da kalan yarısını da aynı şekilde uygulanmasını tavsiye ettiğini ve bunun çok tesirli olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">30-</span></strong> Elbiselerin yeni alındığı zaman hemen giyilmemesi gerektiğini; Çünkü “Şüpheli şeylerden kaçınmadıkça hakiki iman etmiş olamazsınız” hadisi şerifi de göz önünde bulundurulduğunda; imal edilirken üzerine necis bir şeyin bulaşmış olabileceği ya da içki idrar vs. gibi ibadete mani olan şeyler sıçramış olabileceği şüphesi nedeni ile işi garantiye alarak, yıkandıktan sonra giyilmesinin daha uygun olacağını biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">31-</span></strong> Kur’anı Kerim okunmaya ilk başlandığı zaman “euzu besmele” çekilmesi icap ettiğini ama aralarda (bir sureden diğer sureye geçerken, hatim duası yapılırken felagtan sonra nas okumaya başlanacağı zaman vs.) sadece besmele çekmenin kafi olacağını biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">32-</span></strong> Mazeret banyosu yapılacağı zaman (cünüplük hali vs.) traşın gusül abdesti alındıktan sonra yapılması gerektiğini, eğer önce yapılırsa yarın ahirette o kılların pis halde iken gittiklerinden ötürü şikâyetçi olacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">33-</span></strong> Mezhep İmamımız İmam-ı Azam’ın hayatının son iki senesinde tasavvufla nasiplendiğini, bu çerçevede Silsile-i saadatın 4. sü ve kendi annesi ile evlenen Cafer-i Sadık Hazretlerine mürid olduğunu, ve tasavvufun ehemmiyetine binaen de “eğer son iki senem olmasa helak olmuştum.” dediğini biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">34-</span></strong> Cehennemin şiddetine binaen; Hz Allahın, ahirette bir kulu cehennemin yanına getirip; “Ey Kulum, , seni bir an (saniyeden daha az) cehenneme koyayım, sonra da ebediyen cennette kalacaksın” dediği zaman, o hararetin şiddetine muttali olan kişi: “Allahım! Ben cennet filan istemiyorum, beni bu cehenneme atma da ne olur beni toprak yap” diye yalvaracağının nakledildiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">35-</span></strong> Namazlardan sonra, bir defa Ayetül kürsî, 33 Sübhanellah , Elhamdülillah , Allahüekber)diyerek yüzüncü olarak da (Leilaheillellahüvahdehula……) okuyan kişinin hataları, deniz köpüğü kadar dahi olsa mağfiret olunacağını, İmam-ı Müslim Hz’lerinin rivayet ettiğini, İmam-ı Rabbani k.s’ nda “Farz namazlardan sonra 33′er defa tesbih, tahmid, tekbir ve bir defa da tehlil okuyarak 100′e baliğ olan tesbihatın okunmasındaki sır, Fakirin ilmine göre; namazın edası esnasında vaki olan kusur ve taksiratı telafi etmek ve bu ibadetin layıkı vechi ile yapılmadığını itiraftır” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">36-</span></strong> Meleklerinde Peygamberi olduğunu, ama beşerin Peygamberlerinin meleklerin peygamberinden faziletli olduğunu, meleklerin Peygamberinin ise normal beşerlerin umumisinden faziletli olduğunu, normal beşerlerinde (Peygamber olmayanlar) meleklerin umumisinden faziletli olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">37-</span></strong> Kelam ilminde, aydınlattığı bilgilerle tarihe damga vuran İmam-ı Gazali Hazretlerinin adeta bu hususta bir çağ açtığını ve; kendisinden önce gelen kelamcılara “mütegaddimun”, kendisinden sonra gelenlere de “muteahhirun” dendiğini, İlmi Kelam haricindeki diğer tüm ilimlerde de Sadettin-i Allame-i Teftezani Hazretlerinin aynı vasıflara haiz olması neticesinde, kendinden önce gelenlere “mutegaddimun”, kendisinden sonra gelenlere de “muteahhirun” dendiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">38-</span></strong> ”Ecel geldiği zaman ne bir saat geri, ne de bir saat ileri gider” ayet mealinin, bazı amellerin ömrü uzattığı ile ilgili hadisi şeriflerle çelişmediğini, hakikatin ise;Mesela bir kişinin ömrü sadaka vermediği zaman 40 sene olacaksa ve sadaka verdiği zaman 70 olacaksa, Hz Allah, ezelde sadaka vereceğini bildiği için ömrünü 70 sene olarak takdim edeceğini ve böylece ziyadeliğin sadakaya nisbet edildiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">39-</span></strong> ”Falanca zat Kur’an-ı Kerimi çok güzel okuyor” ifadesinin yanlış olduğunu, zira Kur’an-ı kerimin o kişinin okuyuş tarzına göre güzel ya da çirkin okuduğu tevehhümünün ortaya çıkacağı; o yüzden de “Güzel Kur’anımızı güzel okudu” demenin icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">40-</span></strong> Secde ayeti olan bir ayeti Kerimeyi aynı anda defalarca okunsa bile sadece bir secde yapmanın kafi olacağını, secde ayetini hemen yapmanın en müsasip olanı olduğunu ama ihmal edenlerinde herhangi müsait bir zamanda yapmalarının icap ettiğini zira üzerlerine vazip olarak kalacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">41-</span></strong> Halk arasında çok yaygın olan”Allah ıslah etsin” ifadesinin çok sakıncalı olduğunu , zira Hz Allah ıslah etmeyi murat ederse azapla ıslah edeceğini, bunun yerine “Allah hidayet nasip etsin.” Demenin uygun olacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">42-</span></strong> Evliyaullahtan birinin: Kur’an-ı Kerimin günlük hakkının en az 200 ayet olduğunu (~5 sayfa) söylediğini , bunu o gün okuyamayanların hiç olmazsa bunun yerine 50 ihlas okuması gerektiğini buna riayet edenlerinde hiç sıkıntı çekmeyeceklerini müjdelediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">43-</span></strong> Evliyaullahtan birinin hatırlattığı üzere çocuklara nur isminin(Nurettin, elifnur vb.) verilmemesi icap ettiğini, zira isimlerin semadan o isim sahiplerine müvafık olarak indirildiğini ve nur ismine sahip kişilerin dünya da ve ahirette çok sıkıntı içerisinde kalacaklarını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">44-</span></strong> Sefere niyet edip yola koyulan bir kimsenin seferi hükmüne girmesi için, mesela namazları kısaltması için 90 km nin geçmesi gerekmediğini,kendi beldesinden çıktığı andan itibaren seferi hükmünde olduğunu, mesela Ümraniyede ikamet eden bir kimse Konya’ya seferi olarak gitmeyi murat ettiği zaman Harem’e geldiğinde namaz kılacağında kısaltması icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">45-</span></strong> Miftahulkuluub kitabının müellifi bu kitabı Rasülüllah s.a.v.’in emri üzere yazdığını ve şu şekilde söylediğini “1259 senesinde Rebiussani ayında hücremizde müteveccih iken Efendimiz ( s.a.v ) zuhur ederek bu aciz kölelerini talfit ile; “Evladım Nuri vakitler bir acaip oldu.Aşık ve sadık ve hakikati arayan ümmetim kolaylıkla yollarını bulsunlar istiyorum.Çünkü bir çok kimseler kendilerini Evliyaullahtan olmadığı halde evliyalık taslayıp ehlullah kisvesine bürünüyor, şeriatıma da itibar etmeyip, geçmiş evliyanın hallerini de kendi hal ve tecellileriymiş gibi göstererek halkı aldatıyorlar, şeriatımı ihmal ediyorlar, ümmetimin hakiki tarikatlara yan bakmasına ve yollarını şaşırmalarına sebep oluyorlar.Onlara şeriat, tarikat, hakikat marifet ve vuslatın ne olduğunu anlatan bir risale hazırla” buyurdu.Bende emre uyarak bu eseri kaleme aldım.” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">46-</span></strong> Kerahet vakitlerinde sadece namazın mekruh olduğunu, diğer ibadetlerin mekruh olmadığını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">47-</span></strong> İmam-ı Rabbani Hazretleri k.s’nin; Bir kişinin Ramazan ayı manevi cihetten nasıl geçerse 11 ayı da o şekilde geçer.” Dediğini ve Receb-i Şerif ve Şaban-ı Şerif aylarının da nasıl geçerse Ramazan ayının öyle geçeceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">48-</span></strong> Namazdan sonraki tesbihata başlamadan önce çoğu kişinin elini üfleyerek tesbihe başladığını, doğru olanın ise kişinin içinden “Ya Şafii Huuuuuu” diyerek soldan sağa doğru sadırlarını üflemesi icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">49-</span></strong> Müslüman kadınların Müslüman olmayan kadınlarla olan mahremiyetlerinin erkeklerle olan mahremiyetleri gibi olduğunu mesela tokalaşamayacaklarını ya da başlarını açmalarının caiz olmadığını vs. biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">50-</span></strong> Salati Ümmiye okurken bir çok kişinin “ümmiyyivveala….” Diyerek yanlış okuduğunu, doğrusunun ise “ümmiyi veala..” olduğunu biliyor muydunuz? (ümmi kelimesinin başında lamı tarif olduğu için lamı tariften sonra tenvinin gelmesi abestir.Ve bihi yüfta.)</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">51-</span></strong> Tuvalet, banyo gibi süfliyatın olduğu mekanlara sol; cami gibi mübarek yerlere girerken sağ ayakla girmenin hikmetlerinden birinin de tıpça ısbat edildiğini, zira sağ ayak ilerideyken insan kalp krizi geçirse ön tarafına, sol ayak ilerideyken de arka tarafına düşeceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">52-</span></strong> Namazda tesbih olmadığı zaman tesbih çekerken, ellerin dizlerin üzerinde düzgünce konmuş vaziyette olduğu halde, okunan her parmak hafif sağa çekilmekle ifa edilmesinin en uygun olduğunu, bu şekilde parmakla saymanın azimet, tesbihle saymanın ise ruhsat olduğunu, evla olanın ise parmakla saymak olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">53-</span></strong> Kadınların, kocaları ile hayatta iken birbirlerinden memnun yaşadılarsa ve hoşnutlukla ayrıldılar ise cennette de kadın zevcin hanımı olacağını kadının birden fazla evlilik yapması halinde ise hangi kocasından memnun olarak ayrıldı ise onun hanımı olarak kalacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">54-</span></strong> Sünneti kılmamış kimsenin cemaatle namaz kılınacağı zaman cemaate uyması gerektiğini ancak sabah namazında 2. rekattaki tahiyyata yetişeceğini umarsa önce sünneti kılması gerektiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">55-</span></strong> İmamı Rabani (k.s) Hazretlerinin oğlu İmam-ı Masum hazretlerinin; “Kişi, farz, vacip ve sünneti müekkede olan ibadetlerde fıkıh kitaplarında ne yazılıysa ona tabidir.Onun dışındakilerde (sünneti gayrı müekkede, nafileler…) mürid mürşidine tabidir. (dua namazı rekatında vb.)” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">56-</span></strong> Tesbih namazında sehiv secdesini icap eden bir yanılma vuku bulursa, bu tesbihleri secde-i sehivde okumanın icap etmediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">57-(</span></strong>Hadisi Şerifte ifade edildiği üzre) Gıybet etmenin kefaretinin o kimse için istiğfar etmek olduğunu, eğer gıybet ettiği kimseye gıybeti ulaşmış ise helalleşmeleri lazım geldiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">58-</span></strong> Tüm bedenle yapıldığı için en büyük istiğfar olarak bilinen tesbih namazının sayısız hikmetlerinden birinin de ; üzerine hakkı olanların ruhlarına hediye edilse bin kere hakkını helal edeceğini ve hakkı geçipte ahirete intikal edenlerle helalleşme babından güzel bir fırsat olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">59-</span></strong> Cinlerinde kafir ve mümin olarak iki kısımda olduklarını, mümin olanlara Sünni, kafir olanlara da süfli denildiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">60-</span></strong> Sünnet-i hüdâ olan ezanın vâcip derecesinde bir sünnet olduğunu,evinde tek başına namaz kılan kimse, isterse kendi mahallesinden olmayan bir ezanın sesini duymasıyla bile bu mükellefiyetin ortadan kalkacağını, ama evde vb.cemaat olduğu zaman ise isterse kendi mahallesindeki mescitte okunan bir ezanla bile mükellefiyetin düşmeyeceğini zira ezanın cemaate mahsus bir sünnet olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">61-</span></strong> Fatiha suresinin iki kere vahy olunduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">62-</span></strong> Bir kimsenin abdest aldığını sağlam olarak bildiği halde, abdestini bozup bozmadığı üzerinde şübheye düştüğünde, o kimsenin abdestli sayılacağını;(yakίn şekle zail olmaz.) ancak abdestini bozmuş bulunduğunu kesinlikle bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığından şübhe eden kimsenin de abdestsiz sayılacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">63-</span></strong> Yeryüzündeki yaşayan insanlar cinnilerin 1/10’u olduğunu; insücin (insanlar ve cinler) toprakta yaşayan canlıların 1/10’u olduğunu, insanlar cinler ve arzda yaşayan mahlukların heyeti mecmuasının da havada yaşayan canlıların 1/10’u olduğunu, havada, karada yaşayan mahluklar ve insücinnin toplamının suda yaşayan mahlukların 1/10’u olduğunu,karada havada denizde yaşayan mahlukat ile insü cini heyeti mecmuası yeryüzüne memur olan meleklerin 1/10’u olduğunu, havada karada denizde yaşayan mahluklar, insü cin ve yeryüzünde görevli meleklerin heyeti mecmuasının da 1. kat semadaki meleklerin 1/10’u olduğunu,2. kat semadakilerin ise 1. kattakilerin 1/10’u olduğunu ….. biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">64-</span></strong> Bir çok insanın şükür ve hamd kelimelerini yerinde kullanmadıklarını; şükrün bir nimet karşılığında yapılacağını, hamdin ise hem nimet hemde bela karşısında yapıldığını dolayısı ile hasta olan birinin “Çok şükür, iyiyim ” demesinin yanlış olacağını zira hastalığının artmasını temenni manasına delalet ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">65-</span></strong> Yapılması ve kaçınılması farz olan bir amelin ilmini öğrenmenin farz, yapılması vacip ve mekruh olan amelin ilmini öğrenmenin vacip, yapılması sünnet olan amelin ilminin sünnet,müstehap amelin ilminin müstehap, yapılması mübah olan amelin ilmini öğrenmenin mübah olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">66-</span></strong> Namaza başlama esnasındaki tekbiri (haşa) “Aaaallahüekber” şeklinde uzatmanın, (Allah lafza-i celali söylerken elifin uzatılmasının) “Allah var mı” şeklinde şüphe anlamı ihtiva ettiğini ve dolayısıyla böyle söyleyen birinin namaza başlamamış olacağını, bunu kasten söylemenin ise insanı küfre götüreceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">67-</span></strong> Namaza niyet konusunda dikkat edilmesi gereken bir hususun “Niyet ettim Allah’ım senin rızan için ….. namazının 4 rekat farzını (veya sünnetini v.s.) kılmaya” şeklinde niyet etmek yerine, namaz rek’atını belirtmeden niyet etmenin daha uygun olacağını, zirâ Allah’ın o namazı 4 rek’atle sınırlı tutmayıp daha fazla rek’at sevabına mazhar kılabileceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">68-</span></strong> Eski takke vb. mübarek eşyaların atılması yerine temiz bir mahalle defnetmenin adaptan olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">69-</span></strong> Yemeğin başında ve sonunda tuz kullanmanın sünnet olduğunu ve Hz Ali r.a. efendimizin: “Yemeğe tuz ile başlayan kimseyi Allah-ü Teala 70 dertten kurtarır” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">70-</span></strong> Esneme geldiği zaman ağzın yumulması, eğer engellenemezse elle kapatılması icap ettiğini, kapatmanın adabının ise; Namaz dışında necaset kabilinden olduğu için sol elin içi ya da dışıyla ağzın kapatılması icap ettiğini, namazda kıyamda bu mümkün olmadığı için sağ elin içiyle ağzın kapatılması icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">71-</span></strong> “İnnellahe vemelaiketehü yüsallüne….” (Allah ve melekleri, Peygamber (efendimiz s.a.v)’e çok salevât getirirler. Ey müminler! Siz de ona salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” Ayeti kerimesi okunduğu zaman hemen salavat getirilmesi icap ettiğini zira bu ayetin bir emir olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">72-</span></strong> Seyri sülük yolunda ilerleyen bir kimse için namazlardaki tesbihleri 3’er okumakla yetinmenin sûi edep olduğunu, 5 ya da 7 okumanın icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">73</span></strong> – Farz namazların son iki rekatında yanılarak zammı sure okunsa sehiv secdesinin icap etmediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">74 </span></strong>– Bir kimsenin sabah namazına kalkmak, erken uyanmak, ya da istediği bir zamanda kalkmak istediği zaman, yatacağı zaman üç kere Kevser suresini okur daha sonra da “Ya Rabbel Alemin, beni sabah namazına vaktinde (veya şu saatte) uyandır” derse Hz. Allah’ın izniyle uyanacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">75 –</span></strong> 6 Vakit üst üste namazı kazaya kalmamış kimsenin tertib sahibi olduğunu, bu kimselerin namazları kazaya kaldığı zaman, bu kazayı ilk vakit namazından önce kılması gerektiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">76 –</span></strong> Yatsı namazından sonra Emenerrasülü… ayetlerinin ihmal edilmemesi icap ettiğini, Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in “Her kim geceleri bakara suresinin son iki ayetini okursa o gece afetlerden ve şeytanın şerlerinden emin olur” buyurduğunu, Hz. Ali (k.v.)’nin de “Bakara suresinin son iki ayetini okumadan uyuyacak aklı başında bir Müslüman bulunacağını sanmıyorum” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">77 –</span></strong> Bir kimsenin başkasının kalemini dahi kullanmak istediği zaman izin istemesi icap ettiğini, ama aralarında samimiyet bulunan kişilerin örf ve adet dalaletince hiç sormadan da kullanmasında mahzur olmadığını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">78 –</span></strong> İmâm-ı Suyuti(r.a)’ın “Sadaka fakire verilirse 10 misli, âmâ ve âcize verilirse, 70 misli, yakın akrabaya verilirse 1000 misli, ana babaya verilirse 10 000 misli, talebe ve alime verilirse milyon misli mukabele eder.” Dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">79 –</span></strong> İbrahim Ethem Hazretlerinin “Gündüz isyan eden gece ibadetine kalkamaz.” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">80 –</span></strong> Selam veren birisine “Ve aleyküm selam” (selam senin *de* üzerine olsun) diyerek atıf harfi olan vav’ı ilave etmek icap ettiğini, zira sadece aleyküm selam (selam senin üzerine olsun) demenin, sanki verdiği selamı tekrar ona iade etmek manasına geldiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">81 –</span></strong> Tavukların her ne kadar besmele ile islami usullere göre kesilseler dahi, içerisindeki bağırsaklar ve pislikler atılmadan sıcak suya atılmaları halinde necis olacağını, dolayısı ile yemenin caiz olmadığını, günümüzdeki hazır tavukların ise fabrikalarda üretilirken maalesef bu hassasiyete riayet edilmediğini için, bu tavukları yemenin İslam’a uygun bir hareket olmadığını, o yüzden çarşi-ü pazarda satılan tavuk dönerlere ulu-orta rağbet edilmemesi icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">82 –</span></strong> Kolonyaların kahir ekseriyetinde alkol olduğu için kolonya sürünen bir şahsın namaz kılması için takriben 15 dakika kadar beklemesi (alkol bu zaman zarfında uçacağı için) icap ettiğini, bazılarının ise kolonyayı alkolden arındırmak için kolonyaya tuz attıklarını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">83-</span></strong> Günahlardan af isterken, “Allah’ım seyyiatımı hasenata tebdil eyle” şeklinde dua edilirse, günahların affolunmakla kalmayıp, sevaba dönüşmesinin ümit edildiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">84-</span></strong> Pastanelerde tavuk göğsü olarak bilinen tatlının, tavuğun göğsündeki bir et parçasındaki etle kıvama erdirilerek yapıldığını,kullanılan tavuğunda muhtemelen hazır tavuk olduğu varsayımı gereği yenmesinin şüpheli şeyler hükmünde değerlendirilmesi icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Peygamberimizin (s.a.v.): ”Bir kimsenin harcadığı paraların en faziletlisi, ailesine, yolunda kullanacağı vasıtasına ve yolunda beraberce çalışacağı arkadaşlarına sarfettiği paradır.” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">85-</span></strong> Ev içerisinde dahi olsa cemaatle namaz kılarken anne, kardeş dahi olsa bayanların mutlaka bir arka safta bulunmaları icap ettiğini, ancak münferiden (tek başına) kılınırken bu şartın aranmadığını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">***</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir kimsenin (erkek) tek başına kılmak niyetiyle başladığı farz namaz esnasında, arkadan gelen başka birinin (erkek) “eğer farz kılıyorsan sana uyuyorum” gibi namazı beraber kılmaya çağırması halinde o andan itibaren (namazın kalındığı yerden) cemaat yapabileceklerini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">86-</span></strong> Nefsi terbiyede en son merhalenin mutmainne makamı olduğunu ve bu mertebeye gelmiş bir kişinin artık nefsinin Müslüman olup kendisine zarar vermeyeceğini, cennete de ancak mutmainne makamına çıkmış kişilerin gireceğini, dünyada bu makama çıkamamışların durumuna göre kabirde sıratta, cehennemde ulaşarak cennete girebileceğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">87-</span></strong> Bir kadın öldüğü andan itibaren eşinden dinen nikahının düştüğünü dolayısı ile bakma hususunda namahrem sınıfına girdiğini, ancak kocası ölen bir kadın ise iddet müddeti beklemesi icap ettiğinden o anda nikahının düşmediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">88-</span></strong> Yemek yiyene ve Kur’an okuyana selam verilmemesi gerektiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">89-</span></strong> Banyo, hela gibi yerlerde bulunurken o esnada,ezan duası ya da normalde dua okunmasını icap ettiren sesler duyulsa bile (ezan, fatiha, Efendimize Salavat vb.) hiçbir duanın okunmaması gerektiğini hatta tuvalet terliğini giydikten sonra hela duasının bile okunamayacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">90-</span></strong> Yatsı namazını vaktinin son 1/3‘ünde kılmanın tahrimen (harama yakın) mekruh olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">91-</span></strong> Seferi bir kimsenin 2 rekat kılması icap eden farzı 4 rekat kılmasının tahrimen mekruh olduğunu ve vakit geçmeden farkına varırsa farzı 2 rekat kılarak namazı tekrarlamasının Hanefi mezhebine göre vacip olduğunu biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">92-</span></strong> Hz Allâh’ın Peygamberimiz s.a.v’in yüzü suyu hürmetine, ümmetinin kalplerinden geçen vesveselerden, kötü düşüncelerden, konuşmadıkça ve amel etmedikçe sual etmekten vazgeçtiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">93-</span></strong> Ebu’l-Faruk (k.s.) Hazretlerinin kurban kesmenin ehemmiyetine binaen: “Eğer bir insan hali vakti yerinde olup da kurban kesmezse, Hz.Allâh(c.c.) kurbandan akacak kanı onun ya kendinden veya çoluk-çocuğundan veya malından ticaretinden servetinden varlığından mutlaka bir kan çıkaracaktır.” dediğini biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">94-</span></strong> Kur’an-ı Kerim tilaveti nihayetinde soylemiş olduğumuz:<br />“Subhane rabbike rabbil izzeti amme yesifun, veselamun alel murselin, velhamdulillahi rabbil alemin” Ayeti kerimesinin “- …aleminEl Fatiha” diyerek bitirilmesinin doğru olmadığını zira ayet olan bir ifadeyle başka bir şeyin ayrı ayrı okunmasının doğru olduğunu o yuzden ayrı olarak:</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Lillehitealel fatiha” şeklinde nihayete erdirilmesinin daha uygun olacağını biliyor muydunuz?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">95-</span></strong> Namaz sonundaki tesbihler icin tesbihi kullanmanın takriri bir sunnet (ashap yaptığında<br />efendimiz s.a.v.’in men etmeyip sukut ettiği) olduğunu; parmaklarla cekmenin ise fili sunnet olduğunu zira Peygamber efendimiz (s.a.v)’in: “Tesbih, tehlil ve takdise devam edin ve onları parmaklarınızla sayın. Zira kıyamette bu azalardan sual edilecek, onlar da -beni tesbihte kullandı- diyecekler. Gafil olursanız rahmetten mahrum kalırsınız” (Ramuz 319/5) dediğini biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">96-</span></strong> İnsanların sol omzunda bulunan meleğin memur, sağ omzunda bulunan meleğin ise amir olduğunu, sağdaki melek amir olması hasebi ile bir savap olduğunda anında yazdığını,<br />solundaki melek ise gunah olduğu zaman amirine danıştığını ve amirin ise 6 saat kadar istiğfar eder ihtimaline karşı yazmayı beklettiğini bu yuzden işlediğimiz gunaha hemen istiğfar etmemiz icap ettiğini biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">97-</span></strong> Kiminle evlenileceğin ezelde muayyen olup, hic bir surette değişmeyeceğini hatta, Eshab-ı Kiram’dan bir zatın Peygamberimize (s.a.v.) “Falan kadınla evlenmek istiyorum, dua buyurun” demesi uzerine: “Eğer sana, İsrafil, Mikail, Cebrail, ve Hamele-i Arş, (A.S.) dua etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak senin icin yazılan kadınla evlenirdin.” (Ramuz:357/9) diyerek bu hakikate işaret ettiğini biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">98-</span></strong> Namazda zamlı sure olarak okunması yaygın olan Yasin suresinin 2. sayfasının 24.ayetinden itibaren (inni izen lefi zalelin..ilah) başlayıp sayfa sonuna kadar devam eden ayetlerin, 24. ayet değil de bir ust ayetten (e ettehizu..) başlamasının daha uygun olduğunu, zira 24. ayetten başlandığı zaman mananın yanlış anlaşıldığını;</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(24 – “Şuphesiz ki ben, o zaman apacık bir sapıklık icinde olurum.” 25 – “Şuphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.” ) sanki haşa iman eden kimsenin sapıklık icerisinde olduğu tevehhumunun anlaşılacağını biliyor muydunuz ?</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">99-</span></strong> Vitir namazında kunut dualarından sonra Salati Munciye okuyanın o gunku namazlarının Mevla’ya tereddutsuz arzedilip kabulune sebep olduğunu bu cok onemli sigortadan gafil olmamamız icap ettiğini biliyor muydunuz?</span><br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0px 0px 10pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: xx-small;">Alinti :http://yukarikayalar.wordpress.com/category/99-muhim-mesele/</span> </strong></span></div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-34365245266473957982012-12-21T05:56:00.000-08:002012-12-21T05:56:11.492-08:00İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBf4HGid486bu-_9ScT3Jfe5d7IXLbNh2QUoBsJhq8ygizfEQ1-iCM5Q54dhvnExXUkxq00j-T9BUWYtL7RaXwicfjnVGvCyhgK-y2IBUCLiTxUJfvx-pjGAsCtqytCy83u1iUQH99stXr/s1600/430718_348777345142340_1590478323_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBf4HGid486bu-_9ScT3Jfe5d7IXLbNh2QUoBsJhq8ygizfEQ1-iCM5Q54dhvnExXUkxq00j-T9BUWYtL7RaXwicfjnVGvCyhgK-y2IBUCLiTxUJfvx-pjGAsCtqytCy83u1iUQH99stXr/s1600/430718_348777345142340_1590478323_n.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<h2 style="text-align: left;">
<span style="color: blue;"><span style="color: red;">İmam-ı Ahmed bin Hanbel hazretleri</span></span></h2>
<h3>
Ehli sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbeli mezhebinin imamı. Künyesi, Ebu Abdullah’tır. 164 (m. 780) senesinde Bağdad’da doğdu. 241 (m. 855) senesinde Bağdad’da vefat etti. Aslen Basralıdır. Babasının ismi Muhammed bin Hanbel’dir. Dedesi Hanbel bin Helal, Basra’dan Horasan’a yerleşmiş ve Emevi devletinde Serahs şehri valiliği yapmıştır. Babası asker (subay) idi. Ahmed bin Hanbel’in ailesi, annesi ona hamile iken, Merv’den Bağdad’a göçmüş ve o Bağdad’da doğmuştur.</h3>
<h3>
Ahmed bin Hanbel’in babası daha o çok küçük yaşta iken vefat etmiştir. Onun yetişmesi ile annesi ilgilenmiştir. Daha küçük yaşta iken ilim tahsiline başlamıştı. Bu sırada Bağdad önemli bir ilim merkezi idi. Burada hadis âlimleri, kıraat âlimleri, tasavvufta yetişmiş büyük zatlar ve diğer ilimlerde yetişmiş kıymetli âlimler bulunuyordu. Önce Kur’an-ı kerimi ezberledi. Bundan sonra lügat, hadis, fıkıh, Sahabi ve Tabiin rivayetlerini öğrendi.</h3>
<h3>
Ahmed bin Hanbel, emsali arasında ciddiyeti, takvası, sabrı, metanet ve tahammülü ile meşhur olmuştur. Bu hali, henüz 15-16 yaşlarında iken temas kurduğu âlimlerin dikkatini çekmiştir. Heysem bin Cemil onun hakkında, daha o sırada şöyle demiştir: “Bu çocuk yaşarsa, zamanındakilerin ilimde hücceti (rehberi) olacaktır.”</h3>
<h3>
İlk önce İmam-ı a’zam hazretlerinin talebesi olan İmam-ı Ebu Yusufdan fıkıh ve hadis ilminde ders almıştır. Bundan sonra da üç sene Huşeym’in derslerine devam etmiş, ondan hadis-i şerif dinlemiştir. Bundan başka Bağdadda bulunan meşhur âlimlerden de ders aldı.</h3>
<h3>
Bundan sonra ilim tahsili için seyahatlere başladı. Basra, Küfe, Mekke-i mükerreme, Medine-i münevvere, Şam ve el-Cezire’ye giderek hadis ilmini öğrendi. Hadis ravilerini bizzat görerek, onlardan hadis-i şerif dinledi. Basra ve Hicaz’a beşer defa seyahat yapmıştır. Mekke-i mükerreme ve Bağdadda, İmam-ı Şafii hazretlerinden ilim öğrenmiştir.</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed, ilim öğrenmek için pek çok islam beldesini dolaştı ve bu uğurda pek çok meşakkate katlandı. Kitap çantalarını sırtında taşırdı. Bir seferinde onu tanıyan biri ezberlediği hadis-i şerifin ve yazdığı notlarının çokluğunu görerek: “Bir Kufe’ye, bir Basra’ya gidiyorsun! Ne zamana kadar böyle devam edeceksin?” deyince, Ahmed bin Hanbel hazretleri “Hokka ve kalem ile mezara kadar…” diyerek cevap vermiştir.</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmedin kuvvetli hafızasının yanında dikkati çeken bir vasfı da, işittiği bütün hadis-i şerifleri yazmaya çok önem vermesiydi.</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed, din ilimlerini öğrenip, bilhassa tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinde yüksek seviyeye ulaşmıştır. Zamanında yaşıyan, Zünnun-i Mısri, Bişr-i Hafi, Sırri-yi Sekati, Ma’ruf-ı Kerhi gibi birçok büyük evliya ile de görüşmüş, onlarla sohbet etmiştir. Yezid bin Harun, Cerir ibni Abdülhamid, Velid bin Müslim, Veki’ bin Cerrah, imam-ı Ebu Yusuf, ibrahim bin Sa’d, Yahya bin Sa’id Kettan,, Süfyan bin Uyeyne, fıkıh ilminde hocası Muhammed bin idris Şafii, Abdürrezzak bin Hemmam’dan ve daha nice âlimlerden ilim okudu. Sonra tekrar Bağdad’a döndü. Bundan sonra ilmini yayıp, insanlara çok faydalı oldu.</h3>
<h3>
Ahmed bin Hanbel hazretleri, daha önceki yıllarda fetvalar vermekle beraber, ders ve fetva verme işine, kırk yaşında başlamıştır. Bundan sonra hadis rivayetinde ve fetvada başvurulan önemli bir kaynak olmuştur. Çünkü o, ilmi ve üstün ahlakı ile çok sevilip, meşhur olmuştur.</h3>
<h3>
İki çeşit ders halkası (meclisi) vardı. Biri, talebelerine verdiği muntazam dersler, diğeri, hem talebelerinin, hem de halktan isteyenlerin katıldığı dersler idi. Onun ilim meclisine pek çok kimse katılırdı. Bazı rivayetlere göre, dersini dinleyenlerin sayısı beşbini bulmuştur. İmam-ı Ahmed hazretlerinden ders alıp, ilim öğrenen talebenin çokluğu, ondan hadis-i şerif rivayet edenlerin ve fıkhı meseleler nakledenlerin pek çok sayıda olmasından da anlaşılmaktadır. Onun meclisine gelip, derslerini dinleyenlerin bir kısmı, sadece ondaki üstün hallere ve yüksek ahlaka hayran kaldığı için sohbetine katılmıştır. Böylece bir kısmı hem ilmini hem ahlakını alırken, bir kısmı da onun yaşayışına göre yaşamak, onu tanımak, ahlak ve edeb hususunda yaptığı vaazü nasihatten istifade etmek için huzuruna geliyordu.</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed hazretlerinin meclisinde, derslerinde vekar, ciddiyet, tevazu ve gönül huzuru hakim idi. Dinleyenlere ve katılanlara saadet vesilesi olan derslerini, ikindiden sonra Bağdad’da büyük bir mescidde verirdi.</h3>
<h3>
Ders meclisine daima kitaplarıyla, yazıp kaydettikleri ile çıkardı. Çok kuvvetli bir hafızaya sahip olmasına rağmen, hadis-i şerif rivayet ederken, yanındaki yazdıklarına bakardı. Kitabından okur, talebelere yazdırırdı. Derslerinde hadis-i şerif rivayetinden başka, bir de fıkhi mes’ eleler hakkında verdiği cevaplar yer almakta idi. Ondan ders alıp, ilimde yetişenlerin sayısı 900 civarındadır.</h3>
<h3>
<span style="color: red;">İlimdeki üstünlüğü<span id="more-9375"></span></span></h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed hazretleri, hadis ilminde zamanın en büyük âlimidir. Üçyüzbinden fazla hadis-i şerifi senedleriyle birlikte ezbere bilirdi. Kendisinden pek çok âlim, hadis-i şerif nakletmişlerdir. İlim ve amelde öncü, Ehl-i sünnet olan dört imamın dördüncüsü idi. İmam-ı Şafii hazretleri buyurdu ki, “Bağdad’dan ayrıldığım zaman, orada Ahmed bin Hanbel’den daha âlim, daha fakih, haramlardan ve şüphelilerden kaçan kimseyi bırakmadım.”</h3>
<h3>
Ebu Davud Sicistani şöyle demiştir: “İki yüz meşhur âlimle karşılaştım. Ahmed bin Hanbel gibisini görmedim. O hiç bir hususta insanların daldığı dünya işlerine dalmazdı. Ancak ilimden bahis açılınca konuşurdu.” Ebu Zür’a da “İlmin her dalında Ahmed bin Hanbel’in bir benzerini görmedim. Onun ilimde ulaştığı dereceye, başkası ulaşamamıştır” demiştir.</h3>
<h3>
Menha bin Yahya da şöyle demiştir: “Ahmed bin Hanbel, her hayrı kendisinde toplamıştı. Çok âlim gördüm, fakat ilimde, vera’da ve zühdde, onun gibi üstün birine rastlamadım.”</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed hazretleri büyük bir müfessir, yüksek bir muhaddistir. Tefsiri yüzyirmi bin hadis-i şeriften meydana gelmiştir. Eserleri, müfessirler için birer feyz kaynağıdır. Bunun için kendisi “Üstad-ül müfessirin” ünvanıyla anılır. Birçok muhaddis yetiştirmiştir.</h3>
<h3>
Yaşadığı devir, yazılan hadis-i şeriflerin toplandığı bir devirdi. Bu devirde yetişen meşhur hadis âlimlerinin en meşhurudur. Bütün hadis-i şerifleri okudu, inceledi. Otuz bin hadis-i şerifi içine alan “Müsned” adlı eserini, 700 bin hadis-i şerif içinden seçerek yazmıştır.</h3>
<h3>
Rebi’ bin Süleyman, İmam-ı Şafii’nin şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Ahmed bin Hanbel, sekiz şeyde imamdır; hadis ilminde, fıkıh ilminde. Kur’an ilminde, lügat ilminde, fakrda, zühdde, vera’da, tasavvufta ve sünnette imam.”</h3>
<h3>
Bağdad’da mu’tezile fırkasına mensub olanlar, Kur’an-ı kerim mahluktur diyerek, bu yanlış i’tikadlarına Abbasi halifesi Me’munu da inandırdılar. Bunu kabul etmesi için, Ahmed bin Hanbel hazretlerini de zorlayıp, Me’mun vasıtasıyla bu hususta baskı ve işkence yaptılar ve 28 ay hapsettiler. Bütün bu baskı ve işkencelere rağmen, o, ”Kur’an-ı kerim, Allahü teâlânın kelâmıdır. Mahluk değildir” diyerek, Ehl-i sünnet i’tikadını bildirdi. Mu’tasımın halifeliği sırasında da baskı ve işkencelere maruz kaldı, el-Mütevekkil halife olunca, mu’tezile fırkası mensublarını saraydan uzaklaştırdı. Fıkıh ve hadis âlimlerine hürmet ve yakınlık gösterdi. Böylece İmam-ı Ahmed hazretleri, yapılan baskı ve işkenceden kurtuldu. Yaptığı hizmetlerle, zamanındaki ve sonraki asırlardaki insanlara rehber oldu.</h3>
<h3>
İslamiyette, Ehl-i sünnet i’tikadı üzere olan, amelde dört hak mezhebten biri de, Hanbeli mezhebidir. Ahmed bin Hanbel hazretleri bu mezhebin imamıdır. O, ictihadlarıyla müslümanların Allahü teâlânın rızasına kavuşmaları için, amellerinde uyacakları bir yol göstermiştir. Onun gösterdiği bu yola “Hanbeli mezhebi” ve Ehl-i sünnet i’tikadında olan müslümanlardan, amellerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Hanbeli” denir.</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed hazretlerinin talebelerinin ve kendisine sual soranların müşküllerini hallederken ortaya koyduğu ve takip ettiği usuller, Hanbeli mezhebinin temel kaideleri olmuştur. İmam-ı Ahmed hazretleri, dini müşküllerin hallinde sırasıyla şu kaynaklara, baş vurmuştur:</h3>
<h3>
1- Kitap ve Sünnet: Bütün müctehidler gibi Ahmed bin Hanbel hazretleri de bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-ı kerimde açık olarak bulamazsa, hadis-i şeriflere bakar, bunlarda bulunursa ona göre hüküm verirdi.</h3>
<h3>
2- İcma ve Sahabe Kavli: Hadis-i şeriflerde de açıkça bulamadığı bir iş için, icma var ise, öyle yapılmasını bildirirdi. İcma, Eshab-ı kiramın hepsinin aynı suretle yapması veya söylemesi demektir. İcmaya sözbirliği de denir. Eshab-ı kiramdan sonra gelen Tabiinin de icmasını delil, senet kabul etmiştir. Sahabe kavli (sözü, ictihadı) bulunan bir meselede, kendi ictihadına göre hüküm vermezdi. Sahabenin sözüne göre hüküm verirdi. Hatta, sahabe sözü bulamadığı hususlarda, Tabiinin büyüklerinden olan müctehidlerin ictihadını, kendi re’yine tercih ederdi.</h3>
<h3>
3- Bir mesele hakkında, Sahabe veya Tabiine ait bir re’y (ictihad) bulamazsa, zayıf ve mürsel hadislerle amel eder, ona göre hüküm verirdi. Zayıf hadisin de, sahih hadisin bir çeşidi olduğunu göz önünde tutardı.</h3>
<h3>
4- Kıyas: Hadis-i şeriflerin birbirini kuvvetlendirmesine bakarak kendine has bir usulle ictihadda bulunurdu.</h3>
<h3>
Hanbeli mezhebinde birçok âlimler yetişmiştir. Bu âlimlerin başında İmam-ı Ahmed hazretlerinin kendi oğulları Salih ve Abdullah gelmektedir. Ehu Bekir el-Esrem, Abdülmelik el-Meymuni, Ebu Bekir el-Merkezi, Harb bin ismail, ibrahim bin İshak el-Harbi gibi âlimler, İmam-ı Ahmedin bizzat kendisinden fıkıh ilmini öğrenmişlerdir. Bu mezhebin esasını yaymak hususunda üstün gayret gösteren âlimlerden biri de Ebu Bekir el-Hallal’dır. Seyyid Abdülkadir Geylani de, Hanbeli mezhebinin esaslarını yayan âlimlerdendir.</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmedin (El-Müsned)’i en meşhur eseridir. Oğlu Salih, çeşitli kimselere yazdığı (Mektuplar)’la babasının mezhebini yaymıştır. Abdülkadir Geylani “Fütuhul-Gayb” ve “Gunyetüt-talibin” kitabları ile Abdurrahman el-Ceziri’nin “Kitab-ül-Fıkhı ale’l-Mezahibi’l-Erbaa”sında, bu mezhebin esaslarını en geniş şekilde açıklamaktadır. “el-Mugni”, “el Ikna”, “Bülugul-Emani” adındaki eserler de Hanbeli fıkhı üzere yazılmıştır.</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Menkıbeleri ve methi</span></h3>
<h3>
Yahya bin Main şöyle demiştir: “Ahmed bin Hanbel gibi bir zat daha görmedim. Elli sene onunla sohbet ettim. Kendinde bulunan üstünlüklerden hiç biriyle asla kendini medhetmedi.”</h3>
<h3>
Oğlu Abdullah: “Babam her gece Kur’ an-ı kerimin yedide birini okur, her yedi günde bir hatim ederdi. Yatsı namazını kıldıktan sonra biraz istirahat eder, sonra kalkıp sabaha kadar ibadet ve taatla meşgul olurdu. Giydiği elbiseyi en ucuz kumaştan yaptırırdı. Çok kere az şey yer, “ölecek olan kimse için, bunlar çok bile” derdi demiştir.</h3>
<h3>
Gece namazını hiç bırakmazdı. Halka daima kolaylık yollarını gösterir, ağır vazifeleri yüklemezdi. Acıktığı zaman birşey bulamazsa, kimseyi rahatsız etmez, birşey istemezdi. Çoğu zaman ekmeğine sirke katık olurdu. Yolda yürürken, hızlı adımlarla yürürdü. Onu daha çok, mescidde, cenaze namazında ve hasta ziyaretinde görürlerdi. Beş haccın üçüne yürüyerek gitti.</h3>
<h3>
Seleme bin Şebib’den şöyle nakledilmiştir: “Birgün Ahmed bin Hanbel’in huzurunda oturuyor idik, içeriye bir zat girip, “Ahmed bin Hanbel kimdir?” dedi. Biz susup bekledik. “Ahmed bin Hanbel benim, ne istiyorsun?” dedi. Gelen zat dedi ki, “Dörtyüz fersah uzaktan geliyorum. Cum’a gecesi uyumuştum. Rü’yamda biri gelip, bana Ahmed bin Hanbel’i biliyor musun dedi. Hayır tanımıyorum dedim. Bağdad’a git, onu sor ve bulunca, Hızır aleyhisselam sana selam söyledi de. Semavattaki melekler ondan razıdır. Çünkü o, nefsine asla uymadı, Allahü teâlâya itaat hususunda çok sabırlı davrandı” dedi. Ahmed bin Hanbel “Maşaallah, la havle vela kuvvete illa billah” dedi. Sonra o zata, “Başka bir söyleyeceğin ve ihtiyacın var mı?” dedi. “Hayır sadece bunun için geldim” dedi ve o gün Bağdad’dan ayrıldı.</h3>
<h3>
Ahmed bin Muhammed bin Amr, Ebu Abdurrahman bin Ahmed’den naklen şöyle anlatır: “Bir defasında hadis âlimleri, Ebu Asim Dahhak ibni Mahled’in meclisinde toplanmıştı. Onlara dedi ki, fıkıh öğrenmek istemez misiniz, halbuki aramızda fıkıh âlimi yok dedi. Aramızda bir kişi var dediler. Kimdir o? dedi. Şimdi birazdan gelir dedik. Biraz sonra Ahmed bin Hanbel karşıdan göründü. Karşılayalım dedi. Oradakiler, o böyle şeyden hoşlanmaz dediler. Gelince Ebu Asim onu yanına oturtup, fıkhi meseleler sormaya başladı. Her sorduğunun cevabını alıyordu. Sonra da soru sormayı bırakıp, bu derya gibi bir âlimdir, dedi.”</h3>
<h3>
Nadr bin Ali şöyle demiştir: “Ahmed bin Hanbel’in işi, hep ahıret ile ilgili idi. Dünya menfaatleri ona yöneldi, fakat o kabul etmeyip, geri çevirdi.”</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed hazretlerinin, yevmiye ile çalışan bir işçisi vardı. Akşam talebesine, bu işçiye ücretinden fazla ver, dedi. Talebe, ücretinden fazla para verdi, işçi almadı ve gitti. Hazret-i İmam, arkasından yetiş, şimdi alır, dedi. Dediği gibi, işçi parayı aldı. Hazret-i imama sebebi sual edildiğinde buyurdu ki: “O zaman böyle birşey aklından geçiyordu… Şimdi ise bu düşünce onda yok oldu. Alması tevekkülünü bozmayacağı için aldı.” Tevekkül nedir diye sual</h3>
<h3>
ettiler, buyurdu ki, rızkın Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır.</h3>
<h3>
Taberani hazretleri şöyle nakleder: Zamanın meşhur bir falcısı vardı. Fal baktırmak isteyenler her taraftan gelir kendisini bulurlardı. Bu şahıs falcılığı meslek haline getirmişti. Daha sonra hastalandı. Yirmi sene iyileşemedi. Biri ziyaretine gelmişti. Halini görünce “Senin iyileşmenin tek yolu var, o da zamanımızın en büyük âlimlerinden ve evliyasından biri olan Ahmed bin Hanbel hazretlerinin dua etmesidir” dedi. Bu falcı da annesini gönderip, dua etmesini istedi. Annesi evine varınca dedi ki: “Oğlum yirmi senedir hasta yatmaktadır. Bunun iyileşmesi için sizden dua istemeye geldim.” “Herkes iyileşmek için oğluna gelirdi. Senin oğlun da, herşeyi bildiğini zannederdi. Kendi hastalığını tedavi etmeyip de, seni bana mı gönderdi?” dedi. Kadının çok ısrarı karşısında dayanamayıp, falcılığı bırakması şartıyla dua edeceğini söyledi. Hazret-i imamın bu sözü üzerine falcılığı bıraktı. Tövbe istiğfar etti ve sıhhate kavuştu.</h3>
<h3>
Ahmed bin Hanbel vefat ederken eliyle işaret edip, hayır olmaz dedi. Oğlu babacığım bu ne haldir? dedi. “Şu an tehlike zamanıdır, dua ediniz. Şeytan felaket toprağını başıma saçmak istiyor. Ey Ahmed, benim elimde can ver diyor, ben de “Hayır olmaz! hayır olmaz!” diyorum” dedi. Bir nefes kalıncaya kadar tehlike vardır. Şeytanın aldatmasından emin olmak yoktur, buyurdu. Vefat haberi, bütün Bağdad halkını ağlattı. Cenaze namazını kılmak üzere çevreden gelenlerle birlikte, binlerce insan toplanmıştı. Bağdadlılar evlerinin kapısını açıp, cenaze namazı için abdest almak isteyen gelsin, diye bağırdılar. Cenaze namazı kılınınca, kuşlar tabutu üzerinde uçuşup, kendilerini tabuta vurdular. Cenaze namazında yüzbine yakın kişi bulundu. O gün yahudi ve hıristiyanlardan pek çok kimse, bu hadiseyi görerek müslüman oldu. Ağlayıp, bağırarak, “kelime-i şehadet” getirdiler.</h3>
<h3>
Muhammed ibni Huşeyme der ki, vefatından sonra hazret-i imamı rüyamda gördüm. Nereye gidiyorsun? dedim. Cennete gidiyorum, dedi. Allahü teâlâ sana ne muamele etti? dedim. Cevabında buyurdu ki, Allahü teâlâ beni mağfiret etti. Başıma taç giydirdi ve “Ey Ahmed! Kur’an-ı kerime mahluk demediğin için, bu nimetleri sana verdim” diye buyurdu.</h3>
<h3>
Muhammed bin Huzeyme şöyle anlatır: Ahmed bin Hanbel’in vefat haberini İskenderiyye’de iken duydum. Çok üzülmüştüm. Rüyamda Ahmed bin Hanbel’in salına salına yürüdüğünü görüp kendisine: Ey İmam; bu ne biçim yürüyüş böyle? dedim. Ahmed bin Hanbel, Dünyada Allahü teâlânın dinine hizmet edenlerin, Cennetteki yürüyüşleri böyledir buyurdu. Ben; Allahü teâlâ sana nasıl muamele etti? diye sual ettim, İmam hazretleri: Allahü teâlâ beni affetti, başıma bir taç, ayağıma altından iki ayakkabı giydirdi ve Ey Ahmed! Kur’an-ı kerim benim kelâmımdır, diye inandığın için, bu iltifatlara kavuştun Ey İmam, Süfyan-ı Sevri’den sana ulaşan dualar var, onlarla dünyada dua ettiğin gibi, şimdi de dua et, dedi. Bu emir üzerine: “Ey alemlerin Rabbi olan Allahım, bizleri af ve mağfiret eyle. Bizlere sual sorma” diye dua ettim. Bu duadan sonra: Ey Ahmed, işte Cennet, gir oraya buyurdu ve ben de Cennete girdim.”</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">İmam-ı Ahmed hazretlerinin güzel sözlerinden bir kısmı şunlardır:</span></h3>
<h3>
“İlim, insanlara, ekmek ve su kadar lazımdır, İlim, rivayet ve kuru malumat çokluğu değildir, İlim, faydalı olan ve kendisiyle amel edilen şeydir.”</h3>
<h3>
“Kulun kalbini ıslah etmesi için, iyilerle beraber olması kadar faydalı bir şey yoktur. Yine kulun fasıklarla beraber olup, onların işlerine dikkat ve nazar etmesi kadar zararlı birşey yoktur.”</h3>
<h3>
“Günahlar imanı zayıflatır.”</h3>
<h3>
“Yemeği, din kardeşleriyle sürur içinde, fakirlerle ikram ve cömertlikle, diğer insanlarla da mürüvvet içinde yemek lazımdır.”</h3>
<h3>
“Her şey için kerem vardır. Kalbin keremi Halıkdan razı olmak, kadere rıza göstermektir.”</h3>
<h3>
“Sizde olmayan meziyetlerle sizi medheden kimsenin, sizde olmayan kötülüklerle de birgün kötüleyeceğini unutmayınız.”</h3>
<h3>
“İstediklerini vermediğiniz zaman kızan, kırılan veya küsen arkadaş, gerçek arkadaş değildir.”</h3>
<h3>
“Kibir taşıyan kafada, akıla rastlayamazsınız.”</h3>
<h3>
“İnsanların ahmak sınıfı, kendilerinin medh edilmesinden hoşlananlarıdır.”</h3>
<h3>
“Tevekkül, herşeyi Allahtan bilmek ve rızkı O’nun verdiğine inanmaktır.”</h3>
<h3>
“Tevekkül, bütün işlerinde Allahü teâlâya teslim olmak, başa gelen her şeyi O’ndan bilip katlanabilmektir.”</h3>
<h3>
“İnsana az bir mal yetişir. Çok mal ise kafi gelmez.”</h3>
<h3>
“Bir kimse, sadık bir arkadaşını kaybederse, kendisi için zillettir.”</h3>
<h3>
“Hüsn-i zannı olanın hayatı hoş geçer.”</h3>
<h3>
“Yalan söylemek, emniyeti giderir.”</h3>
<h3>
“Meziyet, fazilet, ilim ve irfan tamamlığı iledir.”</h3>
<h3>
“Ayıplardan uzak arkadaş arayanlar, arkadaşsız kalır.”</h3>
<h3>
İmam-ı Ahmed hazretlerine sordular: “Hergün sabahtan akşama kadar camide ibadet edip, Allahü teâlâ benim rızkımı nereden olsa gönderir, diyen kimse, nasıl bir adamdır?” Cevabında: “Bu kimse cahildir. İslamiyetten haberi yoktur.” Buyurdu.</h3>
<h3>
İhlas nedir? sorusuna, “Amellerin afetlerinden kurtulmaktır.” Tevekkül nedir? sorusuna, “Rızkın Allahü teâlâdan olduğuna inanmaktır” cevabını vermiştir.</h3>
<h3>
Zühd nedir? Diye sorduklarında; “Zühd üç türlüdür; cahilin zühdü, haramları terk etmektir. Âlimlerin zühdü, helal olanların fazlasından sakınmaktır. Ariflerin zühdü, Allahü teâlâyı unutturan şeyleri terk etmektir.” Buyurdu.</h3>
<h3>
“Fütüvvet nedir? sorusuna; “Korktuğun şey (Cehennem) için, arzu ettiğin şeyi (heva ve hevesi) terketmektir.” diye cevap vermiştir.</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Eserleri:</span></h3>
<h3>
1) Müsned: Otuz bin hadis-i şerifi içine almıştır. 2) Kitab-üs-Sünne, 3) Kitab-üz-Zühd, 4) Kitab-üs-Salat, 5) Kitab-ül-Vera vel-İman, 6) Fedail-üs-Sahabe, 7) Et-Tefsir, 8) En-Nasih vel-Mensuh, 9) Et-Tarih, 10) Vücubat-ül-Kur’an, 11) Kitab-ür-Reddi ale’l-Cehmiyye vez-Zenadıka, 12) El-Cerhu vet-Ta’dil, 13) Kitab-ül-İlel ve Ma’rifet-ür-Rical.</h3>
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak;http://yukarikayalar.wordpress.com/2012/12/13/imam-i-ahmed-bin-hanbel-hazretleri/#more-9375</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-47855017245354607572012-12-21T05:55:00.003-08:002012-12-21T05:55:52.870-08:00İmam-ı Şafii hazretleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvEHaRW6cXbcRQ7tlMg5cU1Bob516ZvS6lnMDCQ7jTlf0kuyFJawrLeK5aveAtDr_qb-IfTbW2PCq2zMFBTP1xx_-Rp5SZEam7rk4Io70D1D55RCTd0-U1nEfrsSzL2ihJMhVJOmZvmcuH/s1600/18125_511216915578926_1047158487_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgvEHaRW6cXbcRQ7tlMg5cU1Bob516ZvS6lnMDCQ7jTlf0kuyFJawrLeK5aveAtDr_qb-IfTbW2PCq2zMFBTP1xx_-Rp5SZEam7rk4Io70D1D55RCTd0-U1nEfrsSzL2ihJMhVJOmZvmcuH/s1600/18125_511216915578926_1047158487_n.jpg" height="273" width="320" /></a></div>
<div align="center">
<span style="color: blue;"></span> </div>
<span style="color: blue;"><strong><span style="color: red;">İmam-ı Şafii hazretleri</span></strong></span><br />
<h3>
Ehl-i sünnetin dört mezhebinden biri olan Şafii mezhebinin imamıdır. Adı, Muhammed bin İdris’tir. Künyesi Ebu Abdullah’tır. Anne ve baba tarafından soyu Peygamber efendimizin soyuyla birleşmektedir. Dördüncü dedesi Şafii’nin ismine nisbetle ona da Şafii denildiği için bu isimle meşhur olmuştur. 767 (H.150)’de Gazze’de doğdu. 820 (H.204)de Mısır’da 54 yaşında iken vefat etti. Kabri, Kurafe kabristanlığında büyük bir türbe içindedir.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii, henüz beşikte iken babası vefat etmişti. Annesi onu iki yaşında, asıl memleketleri olan Mekke’ye getirdi. Orada büyüdü. Yedi yaşına gelince Kur’an-ı kerimi ezberledi. Bundan sonra ilim öğrenmeye başladı.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii daha küçük yaşta iken Mekke’de bulunan zamanın meşhur âlimlerinin derslerine ve sohbetlerine devam etmeye başlamıştır. Kendisi, ilim öğrenmeye başladığı bu ilk günleri için şöyle demiştir, “Kur’an-ı kerimi ezberledikten sonra devamlı Mescid-i harama gidip, fıkıh ve hadis âlimlerinden pek çok istifade ettim. Fakat çok fakir idik, bir yaprak kağıt almaya bile gücümüz yoktu. Derslerimi ve öğrendiğim meseleleri yazmakta çok sıkıntı çekerdim.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii, Mekke’deki bu ilk tahsilinden sonra Arapçanın inceliklerini ve edebiyatını öğrenmek için,, çölde yaşayan Huzeyl kabilesinin arasına gitti. Orada da bilgisini ilerletip, ok atmayı öğrendi. Bu hususta da şöyle demiştir: “Ben Mekke’den çıktım. Çölde Huzeyl kabilesinin yaşayışını ve dilini öğrendim. Bu kabile, Arapların dil bakımından en fasihi idi. Onlarla birlikte gezdim, dolaştım, ok atmayı öğrendim. Mekke’ye döndüğüm zaman, bir çok rivayet ve edebiyat bilgilerine sahip olmuştum.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii daha on yaşında iken, o zamanın en meşhur âlimi İmam-ı Malik’in “Muvatta” adlı hadis kitabını, dokuz günde ezberlemiştir. Gençliğinin ilk yıllarında kendini tamamen ilme verip, Mekke’deki Süfyan bin Uyeyne, Müslim bin Halid ez-Zenci gibi fakih ve muhaddislerden ilim tahsil etti. Hadis, fıkıh, lügat ve edebiyatta çok yükseldi. Mekkeli gençler arasında, ilimde parmakla gösterilen bir dereceye ulaştı.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretlerinin tahsilinde en önemli safha, İmam-ı Malik hazretlerine talebe olmasıyla başlamıştır. Mekke’den Medine’ye gidip, İmam-ı Malik’den ders almasını şöyle anlatmıştır: “İlk zamanlar Mekke’de, Müslim bin Halid’den fıkıh öğrendim. O sırada Medine’de bulunan Malik bin Enes’in büyüklüğünü ve müslümanların imamı olduğunu işittim. Kalbime geldi ki onun yanına gideyim, talebesi olayım. Sonra onun meşhur eseri olan “Muvatta”nın bir nüshasını, Mekke’de birinden tekrar geri vermek üzere alıp dokuz günde ezberledim. Mekke valisine gidip, birini Medine valisine birisini de Malik bin Enes’e vermek üzere iki mektup alıp Medine’ye gittim. Medine’ye varınca, Medine valisine gidip ona ait olan mektubu verdim ve Medine valisi ile birlikte İmam-ı Malik’in yanına gittik, İmam-ı Malik dışarı çıktı. Uzun boylu ve gayet heybetli bir görünüşü vardı. Medine valisi, Mekke valisinin gönderdiği mektubu İmam’a takdim etti. Mektupta “Muhammed bin İdris, annesi tarafından şerefli bir kimsedir. Ve hali şöyle şöyledir…” diye yazılı olan kısmı okuyunca “Sübhanallah! Resulullahın ilmi şöyle mi oldu ki, mektup ile yazılıp, sorulup, talep olunur.” dedi. Ben de durumumu ve ilim öğrenmek istediğimi anlattım. Sözlerimi dinledikten sonra bana baktı. Adın nedir, dedi. Muhammed’dir dedim. Ey Muhammed, dedi,, ileride büyük bir şanın olacak, Allahü teâlâ senin kalbine bir nur vermiştir. Onu masiyetle söndürme! Yarın birisi ile gel, sana Muvatta’yı okusun buyurdu. Ben de onu ezberledim, ezberden okurum dedim. Ertesi gün İmam-ı Malik’e gelip okumağa başladım. Her ne zaman, İmam-ı üzme korkusundan okumağı bırakmak istesem, benim güzel okumam onu hayretler içerisinde bırakır, ey genç daha oku derdi. Kısa zamanda Muvatta’yı bitirdim.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik’in yanına geldiği zaman, yirmi yaşlarında bulunuyordu, İmam-ı Malik onu himayesine alıp, dokuz yıl müddetle ilim öğretti. İlimde yüksek bir dereceye ulaşan İmam-ı Şafii Mekke’ye dönünce, oraya gelen Yemen valisi, onu Yemen’e götürüp kadılık vazifesi verdi. Beş yıl kadar bu görevi yaptıktan sonra, Bağdad’a giderek, ilmini ilerletmek için, İmam-ı a’zamın talebesi olan İmam-ı Muhammed’den ders almaya başladı, İmam-ı Muhammed onu kendi himayesine alıp, yazmış olduğu kitaplarını okutmak suretiyle, Irak’ta tedvin edilen fıkıh ilmini ve İrak’ta meşhur olan rivayetleri öğretti, İmam-ı Muhammed ayrıca İmam-ı Şafii’ nin üvey babası idi. İmam-ı Şafii onun ilminden ve kitablarından çok istifade etmiştir.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii bu hususta şöyle demiştir: “İlimde ve diğer dünya işlerinde, İmam-ı Muhammed kadar bana kimse faydalı olmamıştır.” Ebu Ubeyd şöyle demiştir: İmam-ı Şafii’den duydum, buyurdu ki, “İmam-ı Muhammed’den öğrendiğim meselelerle ve ilimle, bir deve yükü kitap yazdım. Eğer o olmasaydı ilim kapısının eşiğinde kalmıştım. Bütün insanlar ilimde, Irak âlimlerinin, Irak âlimleri de Küfe âlimlerinin çocuklarıdır. Onlar da Ebu Hanife’ nin çocuklarıdır.” Yani bir babanın çocukları için lazım olan nafakayı kazanıp, çocuklarını beslemesi gibi, İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri de kendinden sonrakileri böylece ilimle beslemiş ve doyurmuştur, İmam-ı Şafii ayrıca Selim-i Rai’nin sohbetine kavuşup, vilayet (evliyalık) makamlarına da kavuştu.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii, Bağdad’da İmam-ı Muhammed’den aldığı dersleri tamamlayıp, Mekke’ye döndü. Burada bir müddet inceleme ve araştırmalar yapıp, ayrıca talebelere ders verdi. Bilhassa hac mevsiminde çeşitli islam beldelerinden gelen ilim adamları ondan ilim öğrenirlerdi. Mekke’deki bu ikameti dokuz yıl kadar sürdü. Sonra tekrar Bağdad’a gitti. Bu sırada Bağdad İslam aleminin önemli bir ilim merkezi idi. Burada bulunan âlimler, İmam-ı Şafii’ye hürmet göstermiş ve ilim talebeleri onun etrafında toplanmıştır. Bağdad âlimleri dahi ondan ders almışlardır. Daha önce Mekke’de İmam-ı Şafii ile görüşen ve ondan hadis dinleyen Ahmed bin Hanbel talebe olmuş, onun üstünlüğüne hayran kalmıştır. Yine İmam-ı Şafii ile emsal olan Ishak bin Raheveyh ve benzerleri ondan ilim tahsil etmiştir. Herkes onun dersine koşuyor ve verdiği fetvalara hayran kalıyordu. Ders ve fetva vermekte uyguladığı usul, geniş olarak açıkladığı istinbat (kaynaklardan hüküm çıkarma) usulü olan, usul-i fıkıh ilmi idi.</h3>
<h3>
O buna göre açıklamalarda bulunuyordu. Güzel ve açık konuşması, ifade ve izah tarzı, münazara kuvveti ve te’sir bakımından çok güçlü idi. İmam-ı Şafii Bağdad’da bulunduğu sırada (el-Kitab-ül Bağdadiyye, adını verdiği eserini yazdı, İmam-ı Şafii’nin üstün şahsiyetine ve yüksek ilmine hayranlık duyarak, ondan ders alıp ilim öğrenen talebelerinden bir kısmı şunlardır: Ahmed bin Hanbel, İshak bin Raheveyh, ez-Za’ferani, Ebu Sevr ibrahim bin Halid, Ebu ibrahim Müzeni, Rebi’ bin Süleyman-ı Muradi gibi bir çok âlim. Daha sonraki asırlarda, Şafii mezhebinde yetişmiş âlimlerden meşhur olanlardan ba’zıları da şunlardır: Hadis âlimlerinden İmam-ı Nesai, kelâm (akaid) âlimlerinden Ebü’l-Hasen-i Eş’ari, İmam-ı Maverdi, İmam-ı Nevevi, İmam-ül-Haremeyn Abdülmelik bin Abdullah, İmam-ı Gazali, İbn-i Hacer-i Mekki… Kaffal-ı Kebir, İbn-i Subki, İmam-ı Suyuti v.b.</h3>
<h3>
İmam-ı Nesai’nin (Sünen)’i meşhurdur, İmam-ı Eş’ari, Ehl-i sünnet i’tikadının iki imamından birisidir. Hocalarının zinciri İmam-ı Şafii’ye ulaşır.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretleri, ilim, zühd, marifet, zeka, hafıza ve neseb bakımlarından zamanındaki âlimlerin en üstünü idi. Onüç yaşında iken, Harem-i şerif de “Bana istediğinizi sorunuz?” derdi. Onbeş yaşında iken fetva verirdi. Zamanının en büyük âlimi olan ve üçyüz bin hadis-i şerifi ezbere bilen İmam-ı Ahmed bin Hanbel, ondan ders almağa gelirdi. Çok kimse İmam-ı Ahmed’e, “Böyle büyük bir âlim iken, kendi çocuğun gibi bir genç karşısında nasıl oturuyorsun?” dediklerinde, “Bizim ezberlediklerimizin manalarını o biliyor. Eğer onu görmeseydim, ilmin kapısında kalacaktım. O, dünyayı aydınlatan bir güneştir, ruhlara gıdadır” derdi. Bir kere de, “Fıkıh kapısı kapanmıştı. Allahü teâlâ, bu kapıyı, kullarına İmam-ı Şafii ile tekrar açtı” dedi. Bir kere de, “İslamiyete, şimdi Şafii’den daha çok hizmet eden birini bilmiyorum” dedi. İmam-ı Ahmed, yine buyurdu ki: “Allahü teâlâ her yüzyılda bir âlim yaratır, benim dinimi, herkese onun ile öğretir” hadis-i şerifinde bildirilen âlim, İmam-ı Şafii’dir. Hadis-i şerifte “Kureyş’e sövmeyiniz. Zira Kureyşli bir âlim, yeryüzünü ilimle doldurur” buyuruldu. İslam âlimleri bu hadis-i şerif, İmam-ı Şafii’nin geleceğini bildirmiştir, demişlerdir.<span id="more-9373"></span></h3>
<h3>
Ahmed bin Hanbel’in oğlu Abdullah, babasının İmam-ı Şafii’ye çok dua ettiğini görerek sebebini sorunca: “Oğlum, İmam-ı Şafii’nin insanlar arasındaki yeri, gökteki güneş gibidir. O, ruhların şifasıdır” demiştir.</h3>
<h3>
Ebü’l-Kasım bin Selam “Nice âlim ve faziletli kimselerle görüştüm. Şafii hazretleri gibi âlim ve fadıl bir kimse görmedim” demiştir.</h3>
<h3>
Ahmed bin Hanbel: “Eline kalem kağıt alan herkesin İmam-ı Şafii’ye şükran borcu vardır” demiştir.</h3>
<h3>
İbn-i Uyeyne’ye İmam-ı Şafii’nin vefat haberi ulaşınca; şöyle demiştir: “Eğer o vefat ettiyse, zamanın en faziletlisi vefat etmiştir.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretlerinin rivayet ettiği hadis-i şerifler, Sahih-i Müslim’de, Sünen-i Ebi Davud, Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Nesai, Sünen-i ibni Mace ve Sahih-i Buhari’nin ta’likatında yer almıştır. Kendisinden hadis-i şerif işitip rivayet ettiği zatlar: Müslim bin Halid ez-Zencir, Malik bin Esed, ibrahim bin Sa’d, Sa’id bin Sâlim, Abdül-vehhab es-Sakafi, İbn-i Aliyye, İbn-i Uyeyne ve diğer hadis âlimleridir. İmam-ı Şafii’den de Ahmed bin Hanbel, Süleyman bin Davud el-Haşimi, Ebu Bekir Abdullah bin Zübeyr el-Hamidi, ibrahim bin Münzir, Ebu Sevr ibrahim bin Halid, Ebu Ya’kub Yusuf bin Yahya ve diğer birçok zat hadis-i şerif rivayet etmişlerdir, imam-ı Şafii’nin rivayet ettiği hadis-i şeriflerden biri şudur:</h3>
<h3>
“Kendisine yumuşaklık verilen kimseye, dünya ve ahıret iyilikleri verilmiştir. Yumuşaklıktan mahrum olan kimse, dünya ve ahıret iyiliklerinden, mahrum olur.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretleri, ikinci defa Bağdad’a gidişinden sonra, Bağdad’daki siyasi ve fikri kargaşalıklar sebebiyle Mısır’a gidip, ömrünün sonuna kadar orada kalmıştır, İmam-ı Şafii, İmam-ı Malik’in ve İmam-ı a’zamın talebesi İmam-ı Muhammed’in derslerine devam ederek, İmam-ı a’zamın ve İmam-ı Malik’in ictihad yollarını öğrenip, bu iki yolu birleştirdi ve ayrı bir ictihad yolu kurdu. Kendisi çok beliğ, edib olduğundan, ayet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin ifade tarzına bakıp, kuvvetli bulduğu tarafa göre hüküm verirdi, iki tarafta da kendi usulüne göre kuvvet bulamazsa, o zaman kıyas yolu ile ictihad ederdi. Böylece müslümanların ibadetlerinde ve işlerinde uyacakları bir yol göstermiştir. Onun kendi usulüne göre şer’i delillerden çıkardığı hükümlere, yani gösterdiği bu yola “Şafii Mezhebi” denildi. Ehl-i sünnet i’tikadında olan müslümanlardan, amellerini yani ibadet ve işlerini, bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Şafii” denir.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretlerinin, talebelerinin ve kendisine sual soranların dini müşküllerini hallederken ortaya koyduğu ve takib ettiği usuller, Şafii mezhebinin temel kaideleri olmuştur. Bu mezhebin usulleri de, diğer bütün müctehidlerin usulüne benzemekle beraber, bazı farklılıkları da vardır.</h3>
<h3>
Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar. Hadis-i şeriflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için (icma) var ise, öyle yapılmasını bildirirler. İcma, Eshab-ı kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir meseledeki sözbirliğine denir. Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu icma ile de bilinmezse, müctehidler kendileri kıyasta bulunarak ictihad ederler; meselenin dini hükmünü bildirirler. Kıyas, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır.</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Menkıbeleri ve methi:</span></h3>
<h3>
Süfyan-ı Sevri şöyle demiştir: “İmam-ı Şafii’nin aklı, zamanındaki insanların yarısının akılları toplamından fazladır.” Abdullah-i Ensari buyurdu ki: “İmam-ı Şafii’yi çok severim. Çünkü evliyalıkta hangi makama baksam, onu herkesin önünde görüyorum.”</h3>
<h3>
Az yer, az uyurdu. “On altı senedir, doyasıya yemek yemedim” buyurdu. Sebebi sorulunca “Çok yemek bedene ağırlık verir, kalbi zayıflatır, anlayışı, idraki azaltır, çok uyku getirir ve böylece insanı ibadetten alıkor. Kulluğun başı az yemektir” buyurmuştu.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii’nin siması, gayet güzel ve sevimli idi. Üstün bir zekaya ve kabiliyete sahib idi. Peygamber efendimizin sünnetine son derece riayet ederdi, ilmi, tevazusu, heybet ve vekarı ile kalblere tesir ederdi. Kur’an-ı kerim okurken dinleyenler kendinden geçerdi.</h3>
<h3>
Orta halli giyinirdi. Heybetli bir görünüşü vardı. O bakarken, yanındakiler su dahi içemezlerdi. Yüzüğünde, (el-bereketü fil-kana’ati) Bereket, kanaat etmektedir, yazılı idi.</h3>
<h3>
Harun Reşid, her sene Bizans imparatorundan vergi olarak çok para ve mal alırdı. Bir sene imparator, âlimlerle münakaşa etmek için ruhbanlar gönderdi: “Eğer bizi yenerlerse onlara vergilerimizi vermeye devam edeceğiz. Yok biz yenersek vermeyiz” dedi.</h3>
<h3>
Dörtyüz hıristiyan geldi. Halife, bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti, İmam-ı Şafii’yi çağırarak, hıristiyan ruhbanlara sen cevap ver! dedi. Herkes Dicle kenarında toplandı, İmam-ı Şafii seccadeyi omuzuna alıp nehre doğru gitti. Seccadeyi nehre atıp üzerine oturdu ve: “Benimle münakaşa etmek isteyenler buraya gelsin” dedi.</h3>
<h3>
Bu hali gören ruhbanların hepsi müslüman oldu. Bizans İmparatoru, adamlarının İmam-ı Şafii’nin elinde müslüman olduğunu öğrenince; “iyi ki, o buraya gelmedi. Yoksa buradakilerin hepsi müslüman olurdu, kendi dinlerini bırakırlardı.” dedi.</h3>
<h3>
Bir kere ders verirken, ders esnasında on defa ayağa kalktı. Sebebini sorduklarında, buyurdu ki: “Seyyidlerden bir çocuk, kapının önünde oynuyor. Kapının önüne gelip, kendisini gördüğüm zaman, ona hürmeten ayağa kalkıyorum. Resulullahın torunu ayakta dururken oturmak reva değildir.”</h3>
<h3>
Talebelerinden biri anlatır: Bir bayram günü İmam-ı Şafii hazretleri ile beraber mescidden çıktık. Bir mesele hakkında sohbet ediyorlardı. Evlerinin kapısına gelince, bir hizmetçi kendisine bir kese altın getirip, efendisinin selamı olduğunu ve bunu kabul buyurmasını rica etti. İmam-ı Şafii hazretleri keseyi kabul etti. Biraz sonra biri gelip, “Hanımım bir çocuk doğurdu. Yanımda hiç param yok. Sizden Allah rızası için biraz para istiyorum” dedi. İmam-ı Şafii hazretleri keseyi hiç açmadan, olduğu gibi o şahsa verdi. Halbuki biliyordum ki, kendisinin de hiç parası yoktu.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretleri Yemen’e bir sefer yapmıştı. Dönüşünde onbin dirhemle gelip, çadırını Mekke’nin dışına kurdurarak, ziyaretçilerini orada kabul etti. Halk topluluklar halinde İmam-ı Şafii’ye gelerek müşküllerini hallediyordu. Ziyaretçiler arasında bulunan fakirlere de para dağıtıyordu. Böylece, Yemen’den getirdiği onbin dirhemin hepsini fakirlere dağıttı ve ondan sonra da; “Oh şimdi rahatladım” buyurdu.</h3>
<h3>
Mısır’ın ileri gelenlerinden birinin hanımı, bir münakaşada kocasına: “Ey Cehennemlik” dedi. Bu cevap karşısında bu şahıs, hanımına “Ben Cehennemliksem, seni boşadım” dedi, fakat hanımını da çok seviyordu. Âlimleri toplayıp bu meseleyi sordu. Kimse cevap veremedi. “Senin Cehennemlik olup olmadığını Allah bilir” dediler. Âlimler arasından henüz daha genç yaşta olan İmam-ı Şafii kalkıp, “Ben senin meseleni çözerim” dedi. Oradakiler şaşırdılar. Bu kadar âlimin cevap veremediğine, nasıl cevap verecek diye merak ettiler. İmam-ı Şafii dedi ki: “Önce sen benim sorularıma cevap ver!” Ve devam etti: “Bir günah işleyeceğin vakit, Allah korkusundan bu günahı terk ettiğin oldu mu?” dedi. “Allahü teâlâya yemin ederim ki çok oldu.” “Bu halinle Cennetlik olduğun anlaşılmaktadır” buyurdu.</h3>
<h3>
Orada bulunan âlimler, hangi delil ile bu hükmü verdiğini sordular:</h3>
<h3>
“Kur’an-ı kerimde, “Bir kimse Allah korkusundan nefsini günahlardan men ederse, onun yeri elbette Cennettir” buyurulmaktadır. Hükmünü bu ayet-i kerimeye göre verdim” buyurdu. Oradakiler susup kaldılar.</h3>
<h3>
Abdullah bin Muhammed Bekri şöyle anlatmıştır: “İmam-ı Şafii ile Bağdad’da nehir kenarında oturuyor idik. Bir genç gelip abdest almaya başladı. Fakat abdesti yanlış aldı. İmam-ı Şafii o gence: “Abdesti tam al. Allahü teâlâ sana dünya ve ahıret saadeti versin” buyurdu. Genç tekrar abdest alıp, yanımıza geldi ve bana nasihat et, öğret deyince, İmam-ı Şafii şöyle buyurdu: “Allahü teâlâyı bilen necat (kurtuluş) bulur. Dininde titizlik gösteren, kötülüklerden kurtulur. Nefsini ıslah eden saadete kavuşur. Biraz daha ister misin dedi. Genç evet deyince, şöyle devam et “Kim şu üç şeyi yaparsa imanı kamil olur:</h3>
<h3>
1- Emr-i bil-ma’ruf yapmak, yani Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yaymak.</h3>
<h3>
2- Nehy-i anil-münker yapmak, yani Allahü teâlânın yasaklarını yapmamak ve yapılmaması için uğraşmak.</h3>
<h3>
3- Her işinde Allahü teâlânın dinde bildirdiği hudutlar içinde bulunmak buyurdu. Sonra, “Biraz daha ister misin? deyince, genç, “ihsan ediniz efendim” dedi. Şöyle buyurdu: “Dünyaya bağlanıp, ona düşkün olma, ahıreti iste. Bütün hal ve hareketinde Allahü teâlâyı hatırla ki, kurtulanlardan olasın.”</h3>
<h3>
Bu nasihatleri dinleyen genç, son derece memnun olup, benim yanıma yaklaşarak, bu zat kimdir, dedi. Ben de İmam-ı Şafii olduğunu söyleyip tanıttım. Bunun üzerine genç; bugün ne bahtiyarım ki, böyle büyük zatı görüp, nasihatini dinledim” dedi.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretleri şöyle anlatmıştır:</h3>
<h3>
Bir gece rüyamda Peygamber efendimizi görmekle şereflendim. Bana buyurdu ki, “Sen kimdensin?” Cevabında, “Ben senin kabilendenim” dedim. Bana yaklaş buyurdular. Yanına gittim. Mübarek ağzının suyunu dilime, ağzıma ve dudaklarıma sürüp “Haydi, Allahü teâlâ sana bereket versin” buyurdular.</h3>
<h3>
Kendisi anlatır: Çocukluk zamanında, Mekke’de rüyamda Peygamber efendimizi gördüm. Tam bir heybetle Mescid-i haramda insanlara imamlık yapıyorlardı. Namaz bitince yanlarına gidip, bana da ilim öğretiniz, dedim. Bunun üzerine kaftanının altından bir terazi çıkarıp: Bu senin , içindir, buyurup bana hediye ettiler. Bu rüyamı tabir ettirdim. Dediler ki: “Sen, ilimde imam olursun ve sünnet üzere olursun. Terazi ise, hakikat-ı Muhammediyyeye kavuşacağına alamettir.”</h3>
<h3>
Yine kendisi anlatır:</h3>
<h3>
“Bir gün rüyamda, Hz. Ali efendimizi gördüm. Parmağından yüzüğünü çıkardı, parmağıma taktı. Bu hareketi, kendi ilminin ve Resulullahın ilminin bana geçmesi alameti idi.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii, altı yaşında iken mektebe gitmeye başladı. Zahide bir annesi vardı, insanlar emanetlerini ona bırakırlardı. Bir gün iki kişi gelip, bir bohça verdiler. Daha sonra biri gelip bohçayı istedi. Gelene bohçayı verdi. Biraz sonra diğeri gelip, bohçayı istedi. Bohçanın arkadaşına verildiğini söyleyince: “Biz ikimiz beraber gelmeyince bohçayı vermeyin demiştik. Bohçayı niçin verdiniz?” dedi. Annesi üzüldü. O sırada İmam-ı Şafii geldi. Annesinin üzüntülü olduğunu görünce sebebini sordu. Annesi olanları anlattı. Bunun üzerine annesine: “Sen üzülme ben şimdi bohçayı isteyenle konuşurum.”</h3>
<h3>
Bohçayı isteyen şahsın yanına gelip dedi ki: “Sizin bohçanız olduğu yerde durmaktadır. Git arkadaşını getir.” Adam aldığı cevap karşısında şaşırıp, geri dönüp gitti. Bir daha da gelmedi.</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Vefatı</span></h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretleri, din-i İslama hizmet uğrunda tükettiği hayatının son anlarını, Kur’an-ı kerimi dinleyerek geçirmiştir, ömrünün sonuna kadar her gün bir hatim olmak üzere, ayda otuz hatim okurdu. Ramazan-ı şerifte ise gece ve gündüz birer hatim olmak üzere, altmış hatim okurdu. Artık vefatının yaklaştığı sırada takatsiz düşmüştü, önceki gibi okuyacak durumda değildi. Fakat okuyan birinden dinlemek arzu ediyordu. O bu halde iken, talebesi Ebu Musa Yunus bin Abdül-a’la’ya okutur huşu içinde dinliyordu. Son nefeslerini vermek üzere iken, halini sordular. “Dünyadan göçüyorum. Artık ondan ayrılıyorum. Ümit şerbetini içiyorum. Kerim olan Rabbime gidiyorum” buyurdu. Vefatı İslam alemi için büyük bir kayıp oldu. Duyulduğu her yerde, derin üzüntü ve gözyaşları ile karşılandı. Kabri kazılırken etrafa misk kokusu yayıldı. Orada bulunanlar bu kokunun tesirinde kalıp, kendilerinden geçtiler. Kahire’de el-Mukattam dağının eteğinde Kurafe kabristanına defn edildi. Daha sonra kabri üzerine bir türbe yapılmıştır. Türbesi üzerindeki şimdiki muhteşem kubbe, Eyyubi sultanlarından el-Melikel-Kaim tarafından; 608 (m. 1211) yılında yapılmıştır. Selahaddin Eyyubi tarafından da, türbesinin yanına büyük bir medrese yaptırılmıştır.</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Kıymetli sözlerinden ve nasihatlerinden bir kısmı şunlardır:</span></h3>
<h3>
“Dünyada zahid ol, dünya malına bağlanma! Ahireti isteyici ol, onun için çalış! Her işinde Allahü teâlâyı hatırla. Böyle yaparsan, kurtulmuşlardan olursun. Ruhsat ve te’viller ile uğraşan âlimden fayda gelmez.”</h3>
<h3>
“İnsanları tamamen razı ve memnun etmek çok zordur. Bir kimsenin bütün insanları kendinden hoşnut etmesi mümkün değildir. Bunun için kul, daima Rabbini razı ve memnun etmeye bakmalı, ihlas sahibi olmalıdır.”</h3>
<h3>
“İlmi, kibirlenmek, kendini büyük görmek için isteyenlerden hiçbiri felah bulmuş değildir. Ama ilmi tevazu için, âlimlere ve insanlara hizmet için isteyen, elbette felah bulur, kurtulur.”</h3>
<h3>
Biri İmam-ı Şafii’den nasihat isteyince buyurdu ki: “Senden daha çok malı ve parası olan kimseyi kıskanma. O malına ve parasına hasretle ölür. İbadeti ve taatı çok olan kimselere gıpta et. Yaşayanlar da sonunda ölecekleri için, onların dünyalıklarına özenmeğe değmez.”</h3>
<h3>
“Hiçbir kimse yoktur ki, dostu ve düşmanı olmasın. Madem ki böyledir, o halde Allahü teâlâya itaat edenlerle beraber bulun, onları sev.”</h3>
<h3>
“İlim, ezber edilen şey değil, ezber edilen şeyden temin edilen faydadır.”</h3>
<h3>
“Resulullahın ve Esbabının yolunda olmayanı havada uçar görsem, yine doğruluğunu kabul etmem.”</h3>
<h3>
“Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten koruyandır.”</h3>
<h3>
“Kalbine ilahi bir nur penceresinin açılmasını isteyen şu dört şeyi yapsın:</h3>
<h3>
1- Günün belli bir vaktinde yalnız kalsın ve huzura dalsın.</h3>
<h3>
2- Midesini pek fazla doyurmasın.</h3>
<h3>
3- Sefih kimselerle düşüp kalkmağı bıraksın, kötü kimselerle düşüp kalkmasın.</h3>
<h3>
4- İlimleriyle yalnız dünyalık arzu eden kimselere yaklaşmasın.”</h3>
<h3>
“Dünyayı ve Yaradanını bir arada sevdiğini söyleyen kimse yalancıdır”.</h3>
<h3>
“Hiç bir vakit yoktur ki, ilim mütalaası, hüzün ve kederi yok etmesin, ilmi mütalaa, kalbin en ince ve en gizli noktalarını harekete geçirir, insanda yüce duygular uyandırır.”</h3>
<h3>
“Sadık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır.”</h3>
<h3>
“İki kişinin, darıldıktan sonra birbirinin ayıplarını ortaya çıkarması, münafıklık alametidir.”</h3>
<h3>
“Haksız sözleri tasdik eden, dalkavuk ve iki yüzlüdür.”</h3>
<h3>
“Sadık dost, arkadaşının ayıplarını görünce ihtar eder, ifşa etmez.”</h3>
<h3>
“İbret almak istersen, hata sahibi kişilerin akıbetlerine bak da kalbini topla.”</h3>
<h3>
“Dünya sevgisi ile Allah sevgisini bir arada toplarım iddiasında bulunmak, yalandır.”</h3>
<h3>
“Âlimlerin güzelliği, nefslerini ıslah etmeleridir, ilmin süsü, şüpheli şeylerden sakınmak, yumuşak olup, sertlik göstermemektir.”</h3>
<h3>
“Dünya işlerinde bir darlığa ve sıkıntıya düşen kimse, ibadete yönelmelidir.”</h3>
<h3>
“Gururlanıp böbürlenmek, adi ve bayağı kimselerin vasfıdır.”</h3>
<h3>
“Hizmet edene, hizmet edilir.”</h3>
<h3>
“Dostlar ile yapılan sohbetten sevimli bir hareket yoktur. Dostların ayrılığı kadar da gam ve keder veren şey yoktur.”</h3>
<h3>
“İlmi sevmeyende hayır yoktur. Böyle kimselerle dostluk ve bağlılığını kes. Çünkü, ilim kalblerin hayatı, gözlerin aydınlığıdır.”</h3>
<h3>
“Sadık dost ve halis kimya az bulunur, hiç arama!”</h3>
<h3>
“Bütün düşmanlıkların aslı, kötü kimseler ile dostluk etmek ve onlara iyilik yapmaktır.”</h3>
<h3>
“İlim öğrenmek, nafile ibadetten üstündür.”</h3>
<h3>
“Kendini bilmeyene ilim öğreten, ilmin hakkını zayi etmiş olur. Layık olandan ilmi esirgeyen de, zulmetmiş olur.”</h3>
<h3>
“Resulullahtan sonra insanların en üstünü Hz. Ebu Bekir, sonra Hz. Ömer, sonra Hz. Osman, sonra Hz. Ali’dir.” (radıyallahü anhüm)</h3>
<h3>
“İlim öğrenmek için üç şart vardır: Hocanın maharetli, talebenin zeki olması ve uzun zaman.”</h3>
<h3>
“İlim iki kısımdır; birincisi ilm-i edyan, (nakli ilimler), din bilgileri, ikincisi ilm-i ebdan (akli ilimler) fen bilgileridir.”</h3>
<h3>
“Kimin düşüncesi, arzusu, maksadı yemek içmek (dünya) ise; kıymeti, bağırsaklarından çıkardığı kazurat kadardır.”</h3>
<h3>
“Dünyada en huzursuz kimse, kalbinde hased ve kin taşıyanlardır.”</h3>
<h3>
“Başkalarını senin yanında çekiştiren, senin bulunmadığın yerde de seni çekiştirir.”</h3>
<h3>
“Kanaatkar olmak, rahatlığa kavuşturur.”</h3>
<h3>
“Sırrını saklamasını bilen, işinin hakimidir.”</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii hazretlerinin divanındaki şiirlerinden bazılarının tercümesi şöyledir:</h3>
<h3>
“Günlerin beraberinde getirdiği hadiseler, seni tesiri altına almasın. Sen iyi bir insan olmaya bak. Zaman içerisinde gelen musibetler ve belalardan dolayı sabırsızlık gösterme. Dünyanın bela ve musibetleri devamlı değildir, insanlar arasında hata ve ayıbın çok olsa bile, ahlakın; iyilik, cömertlik ve vefa (sözünde durmak) olsun iyilik ve cömertliğin ile, hata ve ayıplarını ört. Cimriden iyilik bekleme. Çünkü Cehennemde, susuz kimseye su yoktur. Dünyanın sevinci de, kederi de, bolluğu da, darlığı da devamlı değildir. Kanaatkar bir kalbe sahip olduğun zaman, sen ve dünyaya sahip olan kimse eşitsiniz. Ölüm, kimin yanına gelirse, artık onu ölümün elinden kurtaracak ne yer ve ne de gök vardır. Gerçi Allahü teâlânın yarattığı şu yeryüzü geniştir. Fakat, bir kere Allahü teâlânın hükmü gelince, feza bile dar gelir. Ölümün asla devası (ilacı yoktur).”</h3>
<h3>
“Başımda ağaran saçların ortaya çıkmasıyla, nefsimin ateşi sönüp gitti. Başımda beyaz saçların yanmasıyla, benim gecem oldu. (Çünkü bunlar, ölümün habercileri idi.) ihtiyarlığın habercileri yanaklarıma indikten sonra, ben nasıl rahat yaşarım, insanın ömrünün en iyi kısmı, ihtiyarlıktan öncekidir. Halbuki, gençliği yok olan bir nefs, yok olmuş demektir, insanın rengi sararıp, saçları ağardığı zaman, güzel ve tatlı günleri de, o güzellik ve tatlılığını kaybeder. Yeryüzünde büyüklenerek yürüme. Çünkü, bir müddet sonra bu yer, seni de içine çekip alacaktır.”</h3>
<h3>
“Bir kimseyi affedip, ona kin tutmadığım zaman, düşmanlık düşüncesinden kendimi rahata kavuşturdum.”</h3>
<h3>
“Sefih ve cahil bir kimse konuşunca ona cevap verme. Sükut, ona cevap vermekten daha hayırlıdır.”</h3>
<h3>
“Öğrenmenin acısını bir müddet tatmayan, hayatı boyunca cehaletin zilletini yudumlar.”</h3>
<h3>
“Bütün düşmanlıkların sevgiye dönüşmesi umulur. Fakat hasedden dolayı olan düşmanlık böyle değil.”</h3>
<h3>
“Allahü teâlâyı sevdiğini söylersin, halbuki, ona isyan edersin. Böyle sevgi olmaz. Eğer sevginde samimi olsaydın, Allahü teâlâya itaat ederdin. Çünkü seven, sevdiğine itaat eder.”</h3>
<h3>
“Senden görüşünü istemeyene, görüşünü verme. Çünkü böyle yaparsan, övülmediğin gibi, görüşün de o kimseye fayda vermez.”</h3>
<h3>
“Müslümanların önderi İmam- a’zam Ebu Hanife, memleketleri ve içerisinde yaşıyanları, ilmiyle verdiği hükümlerle süsledi. Doğuda, batıda ve Kufe’de onun bir eşi yoktur. Allahü teâlâ ona ebediyen rahmet eylesin.”</h3>
<h3>
“İlim öğren, kimse âlim olarak doğmaz, ilim sahibi ile cahil bir olmaz.”</h3>
<h3>
“Bir kavmin büyüğünün ilmi yoksa, herkes ona yönelip geldiği zaman o küçüktür. Kavmin makam ve mertebe sahibi olmayan ve ilim sahibi olan küçüğü, ilmi meclislerde kavmin büyüğüdür.”</h3>
<h3>
“Sana gelene sen de git. Sana kötülük ve eziyet edene sen eziyet etme.”</h3>
<h3>
“Ey insan, dilini muhafaza et, seni sokmasın. Çünkü o, büyük bir yılandır. Kabirlerde, kahraman ve cesur kimselerin bile kendileriyle karşılaşmaktan çekinip, dilinin kurbanı giden nice kimseler vardır.”</h3>
<h3>
“Hakkı doğruyu kim söylerse söylesin kabul ediniz.”</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Eserleri:</span></h3>
<h3>
Ömrünü ilim öğrenmek, öğretmek ve eser yazmak suretiyle, İslamiyete hizmet yoluna sarf eden İmam-ı Şafii hazretlerinin pekçok kıymetli eseri vardır:</h3>
<h3>
1) El-Ümm: Fıkıh ilmine dair olup, İmam-ı Şafii’nin ictihad ederek bildirdiği meseleleri ihtiva eden bir eseridir. Yedi cilt olarak basılmıştır. 2) Kitab-üs-Sünen vel-Müsned: Hadis ilmine dairdir. 3) Er-Risale fil-Usul: Usul-i fıkha dairdir. Usul-i fıkhın kitap halinde yazıldığı ilk eserdir. 4) El-Mebsut, 5) Ahkam-ül-Kur’an, 6) İhtilaf-ül-Hadis, 7) Müsned-üş-Şafii, 8) El-Mevaris, 9) El-Emali el-Kübra, 10) El-Emali es-Sagir, 11) Edeb-ül-Kadi, 12) Fedail-i Kureyş, 13) El-Eşribe, 14) Es-Sebku ve’r-Remyü, 15) İsbat-ün-Nübüvve ve Reddi alel-Berahime eserlerinin belli başlılarıdır.</h3>
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak;http://yukarikayalar.wordpress.com/2012/12/15/imam-i-safii-hazretleri/#more-9373</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-2790313862316665012012-12-21T05:55:00.002-08:002012-12-21T05:55:35.066-08:00İmam-ı Malik hazretleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBVfu2IE0xUaPjGIYOAAtRs_Xrsjgw-W1etei6KtAW4-wZkRT2YiwCvlJzJCI3nVGHDH9XBLZXeqFGwoedpGyJrhVSQOyN-1AxIejLtBDfbKZT6gIYwHj5J0dZTQQhyC8QAQVFjUScxUIV/s1600/380216_510807315619886_928095478_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBVfu2IE0xUaPjGIYOAAtRs_Xrsjgw-W1etei6KtAW4-wZkRT2YiwCvlJzJCI3nVGHDH9XBLZXeqFGwoedpGyJrhVSQOyN-1AxIejLtBDfbKZT6gIYwHj5J0dZTQQhyC8QAQVFjUScxUIV/s1600/380216_510807315619886_928095478_n.jpg" height="400" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<span style="color: blue;"><strong><span style="color: red;">İmam-ı Malik hazretleri;</span></strong></span><br />
<h3>
Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Maliki mezhebinin imamıdır. Künyesi, Ebu Abdullah’tır. 95 (m. 713) senesinde Medine’de doğdu. 179 (m. 795) de yetmiş altı yaşında iken Medine’de vefat etti. Soyu Yemen kabilelerinden “Beni Esbah” kabilesine ve Himyerilerden bir hükümdar hanedanına dayanır. Dedelerinden biri Medine’ye yerleşmişti. Eshab-ı kiramdan olan dedesi Ebu Amr’dır.</h3>
<h3>
Tebe-i tabiinden (Tabiinden sonra) olan imam-ı Malik, ilim ve hadis rivayetiyle meşgul olan bir ailede ve çevrede yetişmiştir. Dedesi Malik, babası Enes ve amcası Süheyl, hadis rivayeti yapmışlardır. Yaşadığı muhit, Peygamberimizin yaşamış olduğu ve İslamın hükümlerinin va’z edildiği, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman zamanlarında İslamın merkezi olan ve çok ilim ehlinin bulunduğu Medine-i münevvere idi.</h3>
<h3>
Önce Kur’an-ı kerimi ezberledi. Kendisinin isteği ve ailesinin yardım ve teşvikiyle ilim öğrenmeye başladı. Bu hususta kendisine en çok annesi ilgi göstermiştir. Annesine, ilim tahsiline gitmek istediğini söyleyince, ona en güzel elbiselerini giydirerek sarığını sarıp: “Şimdi git, oku, yaz” demiştir. Ayrıca oğluna zamanın meşhur âlimi Rabi’at’ur Rey’in yanına gitmesini, ondan ilim ve edep öğrenmesini söylemiştir. Bu teşvik üzerine Rabi’a bin Abdurrahman’ın derslerine devam edip, genç yaşta re’ye dayanan fikıh ilmini öğrendi Diğer âlimlerin de derslerine devam etti ve bilhassa yanından hiç ayrılmadığı hocası Abdurrahman bin Hürmüz’ün derslerinden çok istifade etmiştir. Genç bir talebe olan Malik, hocasına karşı büyük bir hayranlık, muhabbet duyar ve üstün bir edep gösterirdi.</h3>
<h3>
Bu hocası hakkında şöyle derdi: “İbni Hürmüz’ün derslerine onüç sene devam ettim. Ondan öyle ilimler öğrendim ki, bunların bir kısmını hiç kimseye söyliyemiyorum. O, bid’at ehlini red bakımından ve insanların ihtilaf ettikleri şeyler hususunda onların en bilgilisi idi.” İmam-ı Malik, muhitindeki bütün âlimlerden faydalanmış ve ilim uğrunda büyük fedakarlık göstermiştir. Bu hususta her türlü zorluğa katlanmış ve herşeyini harcamış, hatta tahsil uğruna evini dahi satmıştır. Kendisi şöyle demiştir: “Öğle vakti Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ın azatlısı olan Nafi’ye giderdim ve kapısında beklerdim. Nafi’ Hz. Ömer’den nakledilen ilimleri ve onun oğlu Abdullah’ın ilmini biliyordu. Güneşten ve şiddetli sıcaktan korunmak için hiç bir gölge bulamazdım. Nafi’, dışarı çıkınca edeble selam verirdim ve onu kırmadan arkasından içeri girip, “Abdullah bin Ömer şu meselelerde ne buyurmuştur?” Diye sorardım. O da suallerimi cevaplandırırdı.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik, Nafi’ vasıtasıyla Hz. Ömer’in ve oğlu Abdullah’ın ilimlerini öğrendi. Ayrıca İbni Şihab ez-Zühri’den ve Said bin el-Müseyyib gibi Tabiin’lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi. İmam-ı Malik şöyle anlatmıştır “Bir bayram günüydü. Bayram namazını kıldıktan sonra, bugün İbni Şihab’ın boş vakti olur diyerek evine gidip kapısının önüne oturdum. Hizmetçisine kapıda kim var bak dediğini duydum, o da kumral yüzlü talebeniz var deyince, onu derhal içeri al demesi üzerine beni içeri aldılar.</h3>
<h3>
Biraz bekledim, ibni Şihab yanıma gelip bana “Herhalde evine gitmeden buraya geldin, yemek yemedin değil mi?” dedi. Daha ben hayır demeden yemek hazırlanmasını emredince, “Yemeğe ihtiyacım yok” diye mukabelede bulundum. Bunun üzerine, öyleyse söyle bakalım ne istiyorsun dedi. Bana hadis-i şerif öğretmenizi istiyorum efendim deyince, yazı yazacak sahifelerini çıkar dedi. Ben de çıkardım ve bana kırk tane hadis-i şerif rivayet etti. Biraz daha rivayet etmesini isteyince, şimdilik bu kadar yeter, bunları ezberleyip nakledersen sen de muhaddis olursun” dedi.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik, Ehl-i beytden Ca’fer-i Sadık hazretlerinden de ilim almış, onun sohbetinde bulunmuştur. Bu hususda kendisi şöyle anlatır “Ca’fer bin Muhammed’e giderdim, o çok yumuşak ve güler yüzlü idi. Yanında Resulullah anılınca yüzü sararırdı. O’nun meclisine uzun zaman devam ettim. Her görüşümde ya namaz kılar ya oruçlu olur veya Kur’an-ı kerim okurdu. Abdestsiz hadis-i şerif rivayet etmezdi. Manasız sözleri hiç ağzına almazdı. O takva sahibi, zahid, abid ve âlimlerdendi. Yanına geldiğim zaman yaslandığı yastığını alır, mutlaka bana ikram ederdi.”</h3>
<h3>
Bir gün hocası Ebu’z Zinad’a hadis rivayet ederken rastlamış ve halkasına katılmamıştır. Daha sonra hocası bizim halkamıza niçin oturmadın? Diye sorunca şu cevabı vermiştir: “Yer dardı, oturamadım. Peygamberimizin hadisini ayakta dinlemek, edebsizlik olur diye ayakta dinlemek istemedim.”</h3>
<h3>
Netice itibariyle İmam-ı Malik, ilmini İmam-ı Zühri’ den, Yahya bin Said’den, Muhammed ibni Münkedir’den, Hişam bin Amr’dan, Zeyd ibni Eslem’den, Rabi’a bin Abdurrahman ve daha birçok büyük âlimlerden almıştır. Üçyüzü Tabiinden, altı yüzü de onların talebelerinden olmak üzere dokuzyüz hocadan hadis-i şerif aldı. Ayrıca; Eshab-ı kiramın büyüklerinden Hz. Ömer’in, Hz. Osman’ın, Abdullah bin Ömer’in, Abdurrahman bin Avf’ın, Zeyd bin Sabit’in fetvalarını ve vahyin gelişine şahit olan, Peygamberimizi görüp onun hidayet nurundan aydınlanarak, ondan öğrendiklerini nakleden diğer Esbabın fetvalarını ve kendisinin yetişemediği Tabiinin fetvalarını da öğrenmiştir. Akaide dair bilgileri ve diğer bütün ilimleri öğrenip, zamanının en büyük âlimlerinden olup; ictihad derecesine yükselmiştir.</h3>
<h3>
Peygamber efendimiz; “Öyle bir zaman gelir ki, insanlar her tarafı ararlar, Medine’deki âlimden daha âlim bir kimse bulamazlar.” buyurmuştur. Süfyan ve Abdullah ibni Ömer’in azatlısı olan Nafi ve Zühri, Medine’deki âlimden maksad İmam-ı Malik’tir demiştir. Bu hadis-i şerifte, onun geleceği ve üstünlüğü bildirilmiştir.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri, tahsilini tamamlayıp ilimde yüksek dereceye ulaştıktan sonra ders vermeye, hadis rivayet etmeye ve fetva vermeye başlamıştır. Bu işe başlamadan önce de zamanında bulunan büyük âlimlerle ve faziletli kimselerle istişare yapıp, onların da muvafakatını aldı.</h3>
<h3>
Bu hususta kendisi şöyle demiştir: “Her isteyen kimse hadis rivayet etmek ve fetva vermek için mescide oturamaz, ilim erbabı ve mescidde itibarı olan kişilerle istişare etmesi gerekir. Eğer onlar, kendisini bu işe ehil görürlerse o zaman oturup ders ve fetva verebilir. Ben, ilim sahiplerinden yetmiş kişi, benim bu işe ehil olduğuma şahitlik etmedikçe, mescide oturup ders ve fetva vermedim.”</h3>
<h3>
Kendisinin ehil olduğuna dair yetmiş âlimin şahadetinden sonra ilk önce Peygamberimizin mescidinde ders vermeğe başladı. Hz. Ömer’in oturduğu yere oturur ve Abdullah bin Mes’udun oturduğu evde otururdu. Böylece onların yaşadığı yerde ve çevrede, bulunurdu İmam-ı Malik de İmam-ı a’zam gibi derslerini mescidde verirdi.</h3>
<h3>
El-Vakıdi der ki: “İmam-ı Malik mescide gelir, beş vakit namazda ve cenaze namazlarında bulunurdu. Hastaları ziyaret eder, gerekli işlerini görür, sonra mescide gidip otururdu. Bu sırada talebeleri etrafına toplanıp ders alırlardı. Daha sonra rahatsızlığı sebebiyle evinde ders vermeye başladı.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretlerinin hadis-i şerif dersleri ve vuku bulmuş meselelerle ilgili dersleri yani fetva işleri olmak üzere iki türlü ders meclisi vardı. Günlerinin bir kısmını hadis-i şerif öğretmeye, bir kısmını da sorulan meselelere fetva vermek için ayırırdı. Derslerini evinde vermeye başladıktan sonra evine ders için gelenlere sordururdu, eğer fetva için gelmişlerse dışarı çıkıp fetva verirdi. Sonra gidip gusleder, yeni elbiselerini giyer, sarığını sarar, güzel kokular sürünürdü. Kendisine bir de kürsü hazırlanırdı. Bundan sonra gayet güzel bir kıyafetle hoş kokular sürünmüş olarak, huşu’ içerisinde derse gelenlerin yanına çıkardı. Hadis-i şerif dersi bitinceye kadar öd ağacı yakılır, güzel bir koku yayılırdı.<span id="more-9371"></span></h3>
<h3>
Hac mevsimi hariç, diğer zamanda, Medinelilerden isteyen herkes onun dersine gelirdi. Dersleri tamamen evinde vermeye başlayınca, hac mevsiminde dersini dinlemek isteyen o kadar çok olurdu ki, gelenleri evi almazdı. Bunun için önce Medinelileri kabul eder, bunlara hadis rivayeti ve fetva verme işi bitince, sonra sırasıyla diğerlerini içeri alırdı. Hasen bin Rebi’ der ki: “Bir defasında İmam-ı Malik’in kapısında idim, onun çağırıcısı önce Hicazlılar içeri girsinler diye çağırdı. Onlar çıkınca Şamlılar girsin diye çağırdı. Daha sonra Iraklılar girsin diye çağırdı. Yanına giren en son ben oldum. Ebu Hanife’nin oğlu Hammad da aramızda idi.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri, derslerinde vakar ve ciddiyet sahibi olup, lüzumsuz sözlerden tamamen uzak kalırdı. Bu hususu, ilim tahsil edenler için de şart koşardı. Bir talebesi şöyle dediğini nakleder: “İlim tahsil edenlere vakarlı ciddi olmak ve geçmişlerin yolundan gitmek gerekir, ilim sahiplerinin, bilhassa ilmi müzakereler sırasında kendilerini mizahtan uzak tutmaları gerekir. Gülmemek ve sadece tebessüm etmek, âlimin uyması gereken adabdandır.”</h3>
<h3>
Yine bir talebesi şöyle der: “İmam-ı Malik, bizimle oturduğu zaman sanki bizden biri gibi davranırdı. Konuşmalarımıza çok sade bir şekilde katılırdı. Hadis-i şerif okumaya ve anlatmaya başlayınca onun sözleri bize heybet verirdi, sanki o, bizi, biz de onu tanımıyorduk.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri elli sene müddetle ders ve fetva vermek suretiyle, insanların müşküllerini çözmüş ve kıymetli talebeler yetiştirmiştir. Onun talebelerinin her biri memleketlerinin müracaat edilen âlimleri ve rehberi olmuşlardır.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri, Tefsir, Hadis ve Fıkıh ilminde büyük bir âlim idi. Tefsir ilminde, ayet-i kerimelerden binlerce dini hüküm çıkaran büyük bir müfessir ve müctehid idi. Tefsir ilminde “Garib-ül Kur’an” adlı bir eseri vardır. Bu eseri kendisinden Halid bin Abdurrahman el-Mahzumi rivayet etmiştir.</h3>
<h3>
Hadis ilminde ise pek meşhur bir âlim ve muhaddistir. Amir bin Abdullah ibn-i Zübeyr bin Avvam, Nuaym bin Abdullah, Zeyd bin Eşlem, Nafi’ Mevla ibn-i Ömer, Seleme bin Dinar, Kadı Şüreyk bin Abdullah Nehai, Salih bin Keysan, İmam-ı Zühri, Safvan bin Selim ve daha çok sayıda hadis âliminden hadis-i şerif rivayet etmiştir. Görüşüp, hadis-i şerif rivayet ettiği âlimlerin sayısı dokuzyüz civarındadır. Hadis ilminde hüccet olduğuna dair ittifak vardır. Yazmış olduğu “Muvatta” adındaki hadis kitabı çok muteber ve kıymetli bir eserdir.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretlerinin rivayet ettiği hadis-i şerifler ayrıca Kütüb-i sitte denilen meşhur altı hadis kitabında yer almıştır.</h3>
<h3>
Emevi devletinin parlak ve çöküş devrinde Abbasi devletinin kurulup geliştiği ve hakimiyeti elde ettiği bir devirde yaşayan İmam-ı Malik, çok hadiselere şahit olmuş, bozuk fırkalara karşı Ehl-i sünnet i’tikadını savunmuş, insanların doğru yola kavuşması hususunda büyük hizmetler yapmıştır. Hicaz’da hadis öğrenme, dini sualleri sorma ve fetva hususunda büyük bir müracaat mercii olan imam-ı Malik pek çok âlim yetiştirmiştir.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik yetmiş imam şehadet etmedikçe fetva vermeğe başlamadım buyurdu. Okuduğum hocalarımdan pek az kimse vardır ki, benden fetva almamış olsun derdi. İmam-ı Yafii buyuruyor ki, İmam-ı Malik’in bu sözü öğünmek için değildir. Allahü teâlânın ni’metini bildirmek içindir. Zerkani (Muvatta kitabını şerhederken diyor ki, (imam-ı Malik, meşhur mezheb imamıdır. Yükseklerin yükseğidir. Aklı kamil, fadlı aşikardır. Resulullahın hadis-i şeriflerinin varisidir. Allahın kullarına, O’nun dinini yaydı. Dokuzyüz âlimle sohbet ve istifade etti. Kendisi yüz bin hadis-i şerif yazdı. Onyedi yaşında ders vermeye başladı. Dersinde bulunanlar, hocalarının derslerinde bulunanlardan çok idi. Hadis ve fıkıh öğrenmek için kapısına toplanırlardı. Kapıcı tutmak zorunda kaldı, önce talebesine, sonra halktan herkese izin verir, içeri girerlerdi. Halaya üçgünde bir giderdi. “Halada çok bulunmaktan haya ediyorum” derdi. (Muvatta kitabını yazınca, kendi ihlasından şüphe etti. Kitabı suya koydu. “Eğer ıslanırsa, bu kitab bana lazım değildir” dedi. Hiçbir yeri ıslanmadı.</h3>
<h3>
Abdurrahman bin Enes, hadis ilminde, şimdi yeryüzünde Malik’den daha emin kimse yoktur. Ondan daha akıllı bir şahıs görmedim. Süfyan-ı Sevri, hadiste imamdır. Fakat, sünnette imam değildir. Evza’i, sünnette imamdır. Fakat, hadiste imam değildir, İmam-ı Malik, hadiste de, sünnette de imamdır derdi. Yahya bin Sa’id, İmam-ı Malik, Allahü teâlânın kullarına yeryüzünde hüccetidir, derdi.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii, “Hadis okunan yerde, Malik, gökteki yıldız gibidir, İlmi ezberlemekte, anlamakta ve korumakta, hiç kimse, Malik gibi olamadı. Allah ilminde bana Malik kadar kimse emin değildir. Allahü teâlâ ile aramda hüccet, İmam-ı Malik’tir. Malik ile Süfyan bin Uyeyne olmasalardı, Hicaz’da ilim kalmazdı” derdi.</h3>
<h3>
Abdullah, babası Ahmed bin Hanbel’e sordu: Zühri’nin talebeleri arasında en kuvvetli hangisidir? Malik, her ilimde daha kuvvetlidir buyurdu. Abdullah ibni Vehb diyor ki, Malik ve Leys olmasalardı, hepimiz sapıtırdık. Evza’i, İmam-ı Malik’in ismini işitince, o, âlimlerin âlimi, Medine’nin en büyük âlimi ve Haremeyn’in müftisidir derdi.</h3>
<h3>
Süfyan bin Uyeyne İmam-ı Malik’in vefatını işitince, “Yeryüzünde bir benzeri kalmadı. Dünyanın imamı idi. Hicazın âlimi idi. Zamanının hücceti idi. Ümmet-i Muhammedin güneşi idi. Onun yolunda bulunalım” dedi.</h3>
<h3>
Ahmed ibni Hanbel, İmam-ı Malik’in, Süfyan-ı Sevri’den, Leys’den, Hammad bin Seleme’den ve Evzai’den üstün olduğunu söylerdi. Süfyan bin Uyeyne diyor ki, “İnsanlar sıkışacak, Medine’deki âlimden üstün birini bulamıyacaklar” hadis-i şerifi, İmam-ı Malik’i haber veriyor.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik diyor ki, hergece Resulullahı görüyorum. Mus’ab diyor ki, babam, Abdullah bin Zü-beyr’den işittim; Malik ile Mescid-i nebevi’de idik. Biri gelip, Ebu Abdullah Malik hanginizdir dedi. Gösterdik. Yanına gidip selam verdi. Boynuna sarılıp, alnından öptü. Rü’ yada Resulullahı burada oturuyor gördüm. Malik’i çağır buyurdu. Sen geldin. Titriyordun. Rahat ol ya Eba Abdullah! Otur, göğsünü aç buyurdu. Açınca her yere güzel kokular yayıldı dedi. İmam-ı Malik ağladı ve rüyanın tabiri ilimdir dedi.</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii ile Ahmed bin Hanbel, İmam-ı Malik’in sohbetinde bulunmuşlardır. Onun ilminden çok istifade etmişlerdir. Bunların, İmam-ı Malik’in talebesinden olması, O’nun şeref ve üstünlüğüne kafidir, en büyük vesikadır.</h3>
<h3>
Kendisinden daha bir çok kimseler ilim öğrenip, herbiri memleketlerinin imamı (âlimi) ve insanların rehberi olmuştur. Bunlardan bazıları şu zatlardır Muhammed bin ibrahim bin Dinar, Ebu Haşim ve Abdulaziz bin Ebi Hazım. Bunların herbirisi dinde ehl-i ictihad sahibi idiler. Osman bin Hakem, Abdurrahman ibni Halid, Muin bin İsa, Yahya bin Yahya, Abdullah bin Mesleme-i Ka’buni, Abdullah bin Vehb… gibi daha nice talebesi vardır. Bütün bunlar, hadis ilminde mümtaz (seçilmiş; âlim olan İmam-ı Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed ibni Hanbel, Yahya ibni Main ve diğer hadis âlimlerinin üstadlarıdır. Celaleddin Süyuti, imam-ı Malik’den hadis rivayet eden 993 zatin isimlerini elifba sırasıyla (Kitabü tezyin-il memalik bi menakıbıs Seyyid İmam Malik) adlı kitabında yazmıştır.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri, herhangi bir dini meselenin hükmünü tayin için, Kur”an-ı kerime, hadis-i şeriflere, ümmetin icmaına ve lüzum olduğunda kıyasa müracaat ederdi.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik’in bu usullere göre ictihad ederek çıkardığı hükümlere, rivayet yolu veya Hicaz âlimlerinin yolu denir ki, bu yolun İmamı, İmam-ı Malik’dir. O, ictihadlarıyla müslümanların işlerinde ve amellerinde uyacakları bir yol gösterdi, bu yola Maliki Mezhebi denilmiştir. Ehl-i sünnet i’tikadından olan müslümanlardan, amellerini, ya’ni ibadet ve işlerini bu mezhebin hükümlerine uyarak yapanlara “Maliki” denir.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri, talebelerinin ve kendisine sual soranların, dini mes’elelerdeki müşküllerini hallederken, ortaya koyduğu ve takip ettiği usuller, Maliki mezhebinin temel kaideleri olmuştur. Mezhebin hükümlerini ortaya koyarken takip ettiği usul; diğer bütün müctehidlerin usulüne benzemekle beraber, bazı farklılıkları da vardı.</h3>
<h3>
Bütün müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını Kur’an-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar, bunlarda da bulamazlarsa, bu iş için (icma) var ise, öyle yapılmasını bildirirler, icma, Eshab-ı kiramın ve onlardan sonra gelen Tabiin denilen âlimlerin bir meseledeki sözbirliğine denir. Bir işin nasıl yapılması lazım olduğu icma ile de bilinmezse, müctehidler kendileri kıyasta bulunarak ictihad ederler, meselenin dini hükmünü bildirirler. Kıyas, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, hakkında açık bir hüküm bulunmayan bir işi, açık hüküm bulunan diğer bir işe benzeterek hükme bağlamaktır.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretlerinin menkıbelerinden ve sözlerinden bir kısmı şunlardır:</h3>
<h3>
İmam-ı Şafii buyuruyor ki:</h3>
<h3>
“Âlimler anıldığı zaman İmam-ı Malik onlar arasında parlak bir yıldız gibidir. Benim üzerimde minneti ve ihsanı ondan çok olanı yoktur.”</h3>
<h3>
Medine Valisi, İmam-ı Malik’ten, bir ictihadından vaz geçmesini istedi. Kabul etmeyince, kırbaçla vurdurdu. Her vuruşta, “Ya Rabbi, onları affet, çünkü onlar bilmiyorlar1″ diyordu. Nihayet bayılıp düştü. Sonra ayılınca da: “Şahit olunuz, ben hakkımı beni döğenlere helal ettim” dedi. Halife, valinin cezalandırılması için kendisinden izin isteyince ona: “Hayır, ben onu affettim” buyurdu.</h3>
<h3>
Hazret-i İmam, ilim bakımından ne kadar yüksek ise, ahlak, zühd, takva ve kerem bakımından da öyle yüksek idi. İmam-ı Malik, ilimde ve dinde çok edebliydi. Din bilgisine hürmet ve ta’zimi şaşılacak derecede fazlaydı.</h3>
<h3>
Ebu Abdullah Mevla’l-Leyseyn şöyle anlatmıştır “Rüyamda, Resulullahı gördüm. Mescid’de ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı. İmam-ı Malik de önünde duruyordu. Resulullahın önünde misk dolu bir kap vardı. O miskten avuç avuç alıp, İmam-ı Malik’e veriyordu. O da insanlara dağıtıyordu.” Bunu Ebu Abdullah’dan nakleden Matraf; “Bu rüyayı İmam-ı Malik’in ilimdeki üstünlüğüne ve sünnet-i seniyyeye bağlılığına yordum” demiştir.</h3>
<h3>
Mesna bin Said el-Kasir şöyle demiştir: İmam-ı Malik’in şöyle buyurduğunu işittim: “Resulullahı rüyada görmediğim hiç bir gece geçmedi. Her gece rüyamda gördüm.”</h3>
<h3>
Zehebi, (Tabakatül Huffaz) kitabında hazret-i İmam-ı Malik’i şöyle anlatır:</h3>
<h3>
“Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivayet, diyanet, adalet, sünnet-i seniyyeye tabi, fıkıhta, fetvada kaidelerin sıhhatinde önde gelen bir zat idi. Fetva vermede aceleciliği sevmez, çok kere “Bilmiyorum” derdi. Ve “İlim kalkanı bilmiyorum demektir” buyururdu.</h3>
<h3>
Birgün Halife Harun Reşid dedi ki:</h3>
<h3>
“Ya İmam senin kitaplarını çoğaltıp, her yere göndereceğim. Herkesin bunlara uymasını ve senin mezhebinde olmalarını emredeceğim.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri “Ya halife, hadis-i şerifte; “Ümmetimin âlimlerinin ihtilafı rahmettir” buyuruldu. Âlimlerin ihtilafı Allahü teâlânın rahmetidir. Hepsi hidayet üzeredir. Müslümanlar bu rahmetten mahrum bırakılamaz.” Bunun üzerine halife bu arzusundan vazgeçti. Harun Reşid, İmam-ı Malik hazretlerinden hergün evine gelip, oğlu Emin ile Me’muna ders vermesini istedi. İmam-ı Malik hazretleri Halifeye buyurdu ki:</h3>
<h3>
“Ya halife, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir. Allahü teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz, İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelir.”</h3>
<h3>
Bunun üzerine halife İmam-ı Malik’ten özür diledi ve hergün çocuklarını İmama göndererek ders aldırttı.</h3>
<h3>
Malik bin Enes hazretleri ilmiyle amel eden yüksek bir veliydi. Buyurdu ki: “İlim öğrenmek isteyen kimsenin vakarlı ve Allahü teâlâdan korkması lazımdır. İlim, çok rivayet etmek değildir. İlim bir nurdur. Allahü teâlâ bu nuru sevdiği mümin kullarının kalbine koyar.” Bir defasında da; “Eğer elimde imkan olsaydı, Kur’an-ı kerimi kısa aklıyla, kendi görüşüne göre tefsir edenin boynunu vururdum.” buyurdu.</h3>
<h3>
İnsanlara hayırlı ve güzel işler yapmalarını tavsiye ederdi. “Kendisine hayrı olmayan kimsenin başkasına hayrı olmaz. İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz.” buyurarak, Peygamber efendimizin; “Kişinin malayaniyi (faydasız şeyleri) terk etmesi, müslümanlığının güzelliğindendir.” hadis-i şerifini rivayet ederdi. İnsanların her sözünün kendisinin leh ve aleyhinde olduğunu bildirerek Peygamber efendimizin; “Bir kişi bir söz söyler de o sözden dolayı Cehennem ateşine düşeceği hatırına gelmez. Bir kimse de bir söz söyler, bu sözden dolayı Allahü teâlânın kendisini Cennet’e koyacağı aklına gelmez.” hadis-i şerifini rivayet ederdi.</h3>
<h3>
Müslümanlar arasında Allahü teâlânın rızasına uygun sevgi ve muhabbetin bulunmasının gerektiğini bildirerek; “Müsafeha ediniz, aranızdaki kin gider. Birbirinize hediye veriniz ki, sevişirsiniz ve aranızdaki düşmanlık gider.” hadis-i şerifini naklederdi.</h3>
<h3>
Kibirli ve kendini beğenen kimselerden hoşlanmazdı. “Bir kimse kendini övmeye başlarsa, değeri düşer.” buyururdu.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretlerinin Peygamber efendimize karşı olan sevgi, saygı ve edebi sınırsızdı. Resulullah efendimizin ismi anıldığı zaman, rengi değişir, yüzü sararırdı. Bu durum orada bulunanlara ağır gelirdi. Bir gün ona bu husus söylenince, buyurdu ki: “Eğer siz benim gördüğümü görseydiniz, bu hâlimi hoş karşılardınız. Ben, Muhammed bin Münkedir’i gördüm. O hafızların efendisi idi. Ona ne zaman bir hadis-i şerif sorulsa ağlamaya başlardı. Cafer bin Muhammed, güler yüzlü bir zattı. Yanında Resulullah anıldığı zaman yüzü sararırdı. O, Resulullah’tan bahsettiği zaman mutlaka abdestli olurdu.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretlerinin Medine-i münevverede hayvana bindiği görülmemiştir.</h3>
<h3>
“Resulullah efendimizin toprak altında bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirim.” buyururdu.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri insanlara hadis-i şerif okuttuğu sırada bir hadis-i şerifi rivayet edeceği zaman abdest alır, sarığını ve elbisesini giyer, sakalını tarar, iki rekat namaz kılar, güzel kokular sürünür, her haliyle bedenini süsler, sonra meclisin baş tarafına vakarlı bir şekilde otururdu. Başını önüne eğerdi ve hadis-i şerifi okurdu. Ona böyle yapmasının sebebi sorulunca; “Resulullah’ın hadis-i şerifine saygı göstermek için böyle yapıyorum. Eğer âlimler ilme karşı böyle saygı gösterirlerse, Allahü teâlâ da insanlar yanında onların derecesini yükseltir ve devlet adamlarının kalbinde heybetli ve vakarlı kılar. Ey ilim taleb etmek isteyen kimse! Sen de ilme saygı göster. Kim ilme tevazu gösterirse, Allahü teâlâ onu yükseltir. Çünkü kim Allahü teâlâ için tevazu ederse, Allahü teâlâ onun derecesini yükseltir.” buyurdu.</h3>
<h3>
Malik bin Enes hazretleri, kendisinden nasihat isteyen zeki ve anlayışlı bir kimseye; “Allahü teâlâdan kork. Allahü teâlânın sana lutfettiği nuru günah işlemek suretiyle söndürme.” buyurdu.</h3>
<h3>
Bir kimse gelip İmam-ı Malik hazretlerinden batın (kalp) ilimleriyle ilgili bilgi sordu. İmam-ı Malik hazretleri bu kimsenin sualini hoş karşılamadı ve ona; “Batın ilmi zahir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir. Zahiri ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allahü teâlâ batın ilmini açar. Batın ilmi ancak kalbin açık olup nurlanması ile elde edilir.” buyurup, suali soran şahsa dönüp; “Sen açık ve zahir olan şeylere sarıl. Bilinmeyen yollara girmekten sakın. Bildiklerinle amel et. Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırak.” buyurdu.</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri devlet adamlarına gerekli nasihatte bulunur, hatalarını söylemekten çekinmezdi. Ancak hiçbir suretle kimseyi devlete karşı ayaklanmaya teşvik etmezdi. Fitne ve fesada asla razı olmazdı. Derslerinde fitne ve fesadın karşısında olduğunu her vesileyle anlattı. İmam-ı Malik hazretleri halifelerle, idarecilerle münasebetini kesmedi. Onlara vaaz ve nasihatlarda bulunup, hayır tavsiye etti. Âlimleri de halifeleri ve idarecileri doğru yolu anlatmaları için teşvik etti. Onlara buyurdu ki: “Allahü teâlânın, kalbine ilim ve fıkıh koyduğu her müslümana ve her kişiye, elinde kuvvet olan idarecilerin yanına gelip onlara hayrı tavsiye etmesi, onları kötülükten sakındırması borçtur. Çünkü onlara bu vazifenin yapılmasıyla dünyanın yüzü değişir ve faziletli bir dünya doğar.”</h3>
<h3>
Talebelerinden biri ona; “İnsanlar sizin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünüzü söylüyorlar, size yakıştıramıyorlar.” deyince, İmam-ı Malik hazretleri; “Bunu bilerek yapıyorum. Çünkü bunu yapmasam layık olmayan biriyle görüşür, işleri danışırlar. Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamberimizin sünnetlerinden işlenip, tutulan kalmaz.” buyurdu.</h3>
<h3>
Medine-i münevveredeki Mescid-i Nebide hadis-i şerif rivayet ediyordu. Bu mecliste halife Harunü’r-Reşid de vardı. İmam-ı Malik hazretleri; “Âlim ilmini umumdan başkasına tahsis eylese, o ilimden umum ve havas (seçilmişler) istifade edemez.” hadis-i şerifini rivayet etti. Harunü’r-Reşid insanlar arasında bu hadis-i şerifi yüksek sesle söyledi. Bunun üzerine hadis-i şerif okumak ve öğrenmek isteyenler, mescide koştular. Mescid tamamen doldu. İmam-ı Malik hazretleri; “Allah için tevazu edeni, Allahü teâlâ yükseltir.” hadis-i şerifini rivayet etti. Harunü’r-Reşid oturduğu yüksek yerden indi. Hadis-i şerif dinleyen talebe ile beraber oturdu, sonra kitabı okudu.</h3>
<h3>
Buyurdu ki</h3>
<h3>
“İnsan kendisi için hayır işlemez, kendisine iyilik yapmazsa, insanlar da ona hayır ve iyilik yapmaz.”</h3>
<h3>
“Mescide giren münafıklar, kafesteki serçe kuşlarına benzer. Kafesin kapısı açılır açılmaz uçarlar, kaçarlar.”</h3>
<h3>
“Kendisine hayrı olmayan kimsenin, başkasına hayrı olmaz.”</h3>
<h3>
İmam-ı Malik hazretleri ömrünü ilim öğrenmek, öğretmek ve insanlara İslamiyeti anlatmakla geçirdi. 795 (H.179) senesinde Medine-i münevverede vefat etti. Kabr-i şerifi, Cennet-ül baki’dedir.</h3>
<h3>
Eserleri:</h3>
<h3>
“Muvatta” adındaki hadis kitabı çok kıymetlidir. Muvatta’yı kırk senede meydana getirmiştir. Başlangıçta içinde dörtbin hadis-i şerif varken, sonuna doğru bine indirmiştir. Çok âlimler bunu şerh etmiştir. Bu şerhlerinin en meşhuru “el-Müdevvene” adlı eserdir. Bu kitap, hadis-i şerifleri fıkıh konularına göre içine almış olup, yazılan ilk hadis kitabıdır. Bu kitapda ayrıca İmam-ı Malik’in ictihad ettiği fıkhi mevzular da bulunmaktadır. Çeşitli tarihlerde basılmıştır. Biri, Yahya bin el-Leysi’nin rivayeti; diğeri de İmam-ı a’zamın talebesi Muhammed Şeybani tarafından yapılan iki rivayeti vardır. Bu eserinden başka Abdullah bin Abdülhakim Mısri tarafından rivayet edilen “Kitab-üs-sünen” adlı fıkha dair bir eseri, kadere, kazai hükümlere dair ve fetvalarını bildiren “Risale fil fetva” gibi eserleri vardır.</h3>
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak;http://yukarikayalar.wordpress.com/2012/12/16/imam-i-malik-hazretleri/#more-9371</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-19727483290381888032012-12-21T05:55:00.001-08:002012-12-21T05:55:20.370-08:00İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri`nin Kıymetli söz ve nasihatlarından bazıları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1wBPpouxOV_ijlOte35UMOfC9XoV9LCLz_7doLFEw4DEAIe5E1c9P-SeQKfBwlmSu7gcfRcE6_90gjfF891ayIMcqUJ_h0dMw2h4pCNkkTb8vKKGJDIu6Zh_tgMZJ7wEQI9oSUd1xxnQ5/s1600/426709_366411153378959_41678450_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1wBPpouxOV_ijlOte35UMOfC9XoV9LCLz_7doLFEw4DEAIe5E1c9P-SeQKfBwlmSu7gcfRcE6_90gjfF891ayIMcqUJ_h0dMw2h4pCNkkTb8vKKGJDIu6Zh_tgMZJ7wEQI9oSUd1xxnQ5/s1600/426709_366411153378959_41678450_n.jpg" height="263" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
</div>
<h3>
<span style="color: blue;">İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri`nin Kıymetli söz ve nasihatlarından bazıları :</span></h3>
<h3>
“Din ilminde konuşan kimse, Allahü teâlânın kendisine: «Benim dinimde sen nasıl fetva verdin, nasıl söz söyledin?» sualini sormayacağını zannediyorsa, kendisine ve dinine gevşeklik etmiş olur.”</h3>
<h3>
“Şaşarım şu kimselere ki, zanla konuşurlar ve onunla amel ederler!”</h3>
<h3>
“Dinin alışveriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibadetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur.”</h3>
<h3>
“Bir kimse fıkıh bilmez, fıkhın kıymetini ve fıkıh âlimlerinin değerini bilmezse, böyle âlimlerle oturmak kendisine ağır gelir.”</h3>
<h3>
“Günah işlemeyi zillet; günahı terk etmeyi mürüvvet gördüm ve bildim.”</h3>
<h3>
“Bir kimsenin ilmi, kendisini Allahü teâlânın yasaklarından men etmiyorsa, o kimse büyük tehlikededir.”</h3>
<h3>
“Allah bize, insanların mümin olanlarını sevmemizi, onlara karşı saygı beslememizi ve asla kırıcı olmamamızı, kalplerinde ne sakladıklarını bilemeyeceğimizi, hareketlerimizi buna göre ayarlamamızı emretmiştir.”</h3>
<h3>
“Allahü teâlâ, kendisine şükür ismini vermiştir. Çünkü Allahü teâlâ, iyiliği mükafatlandırır. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.”</h3>
<h3>
“Kulların birbirlerine karşı işledikleri suçlar, kendileri için bir zulümden ibarettir.”</h3>
<h3>
“İnsan, her şeye şifa veren tek varlığın Allahü teâlâ olduğuna inanır; bununla beraber derdine deva olması için ilaç kullanır. Çünkü ilaç bir sebeptir. Şifasını verecek olan ise Allahü teâlâdır.”</h3>
<h3>
“Mümin, Allahü teâlâdan korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmaz. Şiddetli bir hastalığa yakalanır veya feci bir kaza veya belaya uğrarsa, gizli veya aşikar; “Ya Rabbi, bana bu belayı neden verdin?” diye şikayetçi olmaz. Bilakis hastalığa, belaya ve kazaya rağmen Allahü teâlâyı zikir ve şükreder.”</h3>
<h3>
“Mümin, Allahü teâlânın kendisini devamlı murakabe ettiğini bilir. Kimsenin bulunmadığı bir yerde veya herkesin yanında olsun, mutlaka Allahü teâlânın onu kontrol ettiğine inanır. Krallar ve sözde büyük adamlar ise, ne gizli ve ne de aşikar bir yerde herhangi bir şahsı murakabe edemezler.”</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
“Eshab-ı kiramdan bize gelen, bildirilen her şeyin başımızın üstünde yeri vardır.”</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
Talebesi Yusuf bin Halid es-Semti bir vazifeye tayin edilip Basra’ya giderken Ebu Hanife hazretleri ona şu vasiyetlerde bulunmuştur:</h3>
<h3>
“Basra’ya vardığında halk seni karşılayacak, ziyaret ve tebrik edecek. Herkesin değer ve yerini tanı, ileri gelenlere ikramda bulun, ilim sahiplerine hürmet et, yaşlılara saygı, gençlere sevgi göster, halka yaklaş, fasıklardan uzaklaş, iyilerle düşüp kalk, Sultanı küçümseme, hiçbir kimseyi hafife alma. İnsanlığında kusur etme, sırrını hiç kimseye açma, iyice yakınlık peyda etmedikçe kimsenin arkadaşlığına güvenme, cimri ve alçak insanlarla ahbablık kurma, kötü olduğunu bildiğin hiçbir şeye ülfet etme!..”</h3>
<h3>
“Seninle başkaları arasında bir toplantı akdedilir veya insanlar mescidde senin etrafını sarıp aranızda bazı meseleler görüşülürse, yahut onlar bu meselelerde senin bildiğinin hilafını iddia ederlerse onlara hemen muhalefet etme. Sana bir şey sorulursa ona herkesin bildiği şekilde cevap ver! Sonra bu meselede şu veya bu şekilde görüş ve delillerin de bulunduğunu söyle. Senin bu türlü açıklamalarını dinleyen halk, hem senin değerini, hem de başka türlü düşünenlerin değerini tanımış olur. Sana, bu görüş kimindir? diye sorarlarsa, fakihlerin bir kısmınındır, de! Onlar, verdiğin cevabı benimserler ve onu sürekli olarak yaparlarsa, senin kadrini daha iyi bilir ve mevkiine daha çok hürmet ederler.”</h3>
<h3>
“Seni ziyarete gelenlere ilimden bir şey öğret ki, bundan faydalansınlar ve herkes öğrettiğin şeyi belleyip tatbik etsin. Onlara umumi şeyleri öğret, ince meseleleri açma. Onlara güven ver, bazan onlarla şakalaş ve ahbablık kur. Zira dostluk, ilme devamı sağlar. Bazan da onlara yemek ikram et. İhtiyaçlarını temine çalış, değer ve itibarlarını iyi tanı, kusurlarını görme. Halka yumuşak muamele et, müsamaha göster, hiçbir kimseye karşı bıkkınlık gösterme; onlardan biri imişsin gibi davran.”</h3>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak;http://yukarikayalar.wordpress.com/</span></div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-24212962207800316122012-12-21T05:55:00.000-08:002012-12-21T05:55:05.009-08:00İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri`nin Takvası ve menkıbeleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSZBXmJgT0_oL0Rwg_J-SiWlIhjbV5159j9lGK7AgUgt1dewZi5Ce1wpivHgYM3UJIX1U-CII-lMVqYAnK1tbrPAb8osyCujbBxM59vOFuO3XUwlQRiqPWoMVxFw060VvD0zBKqvdS0GRY/s1600/270920121754.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSZBXmJgT0_oL0Rwg_J-SiWlIhjbV5159j9lGK7AgUgt1dewZi5Ce1wpivHgYM3UJIX1U-CII-lMVqYAnK1tbrPAb8osyCujbBxM59vOFuO3XUwlQRiqPWoMVxFw060VvD0zBKqvdS0GRY/s1600/270920121754.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<h2>
<span style="color: blue;"><span style="color: red; font-size: small;">İmam-ı A’zam Ebu Hanife hazretleri`nin Takvası ve menkıbeleri;</span></span></h2>
<h3>
İmam-ı A’zamın babası Sabit hazretleri<br />Şemseddin-i Sivasi’nin Menakıh-i İmam-ı A’zam isimli eserinde şöyle yazılıdır:</h3>
<h3>
İmam-ı A’zamın babası Sabit (rahmetullahi aleyh) küçük yaştan beri ahlakı temiz, takva ve vera sahibi idi. Yüzü gayet nurlu olup zühdü, salahı ve ilmi pek çok idi.</h3>
<h3>
Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Abdestten sonra suda çürüyüp gidecek olan bu elmayı alıp yedi. Fakat tükrüğünde kan gördü. Şimdiye kadar böyle bir hal görmediği için tükrükteki kanın bu elmadan ileri geldiğini tahmin etti. Yediğine pişman oldu. Elmanın sahibini bulup helallaşmak için dereboyunca gitti. Nihayet yediği elmaya benzeyen bir meyve bahçesi gördü. Sahibini sordu. Bu zatın gayet cömert ve ihsan sahibi olduğunu, hatta ağaçta bulunan bütün elmaları toplayıp götürülse yine bir şey demiyeceğini, bir elmanın ne ehemmiyeti olacağını söylediler. Buna rağmen elmanın sahibini buldu, meseleyi anlattı, ya parasını almasını veya helal etmesini istedi. Bahçe sahibi gencin bu halini görünce takva ve verasının doğru olup olmadığını öğrenmek için şöyle dedi:</h3>
<h3>
-<span style="color: green;"> Yediğin elmam için ne vereceksin?</span></h3>
<h3>
<span style="color: green;">- Altın gümüş neyim olsa veririm.</span></h3>
<h3>
<span style="color: green;">- Ben altın gümüş istemem ama, eğer kıyamette senden davacı olmamı istemezsen bir teklifim var, onu kabul etmen gerekir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: green;">- Teklifin nedir?</span></h3>
<h3>
<span style="color: green;">- Yapacaksan söyliyeyim…</span></h3>
<h3>
<span style="color: green;">- Şeriata uygunsa yapabilirim.</span></h3>
<h3>
<span style="color: green;">- Kör, sağır, dilsiz ve kötürüm bir kızım var, bununla evlenmeğe razı olursan o zaman elmayı sana helal edebilirim.</span></h3>
<h3>
Sabit hazretleri ahirete kul hakkıyla gitmemek için bu teklifi kabul etti. Düğün hazırlığı yapıldı. Sabit hazretlerinin ilk gece odaya girmesiyle çıkması bir oldu. Hemen kayınpederine koşup, (efendim, bir yanlışlık var galiba, içeride sizin bahsettiğiniz vasıflarda bir kız yok, tam tersi!) Kayınpederi tebessüm ederek, (evladım o benim kızımdır, senin de helalindir. Ben sana kör dediysem, o hiç haram görmemiştir. Sağır dediysem, o hiç haram duymamıştır. Dilsiz dediysem, o hiç haram konuşmamıştır. Kötürüm dediysem, o hiç harama gitmemiştir. Var git helalinin yanına, Allahü teâlâ mübarek ve mesut etsin.)</h3>
<h3>
İşte bu evlilikten, yani böyle ana babadan İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri dünyaya geldi.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Onu hazret-i Ebu Bekire benzetirlerdi;</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"></span><br />İmam-ı A’zam ticaret yapardı. Onun kanaatkarlığı, cömertliği, emanete riayeti ve takvası ticaret muamelelerinde de daima kendini göstermiştir. Tacirler ona hayret ederler ve ticarette onu hazret-i Ebu Bekire benzetirlerdi. Ticareti ortakları ile beraber yapar ve her yıl kazancının dört bin dirhemden fazlasını fakirlere dağıtır, âlimlerin, muhaddislerin, talebelerinin bütün ihtiyaçlarını karşılar ve ayrıca onlara para dağıtarak, tevazu ile şöyle buyururdu: “Bunları ihtiyacınız olan yere sarf edin ve Allaha hamd edin. Çünkü verdiğim bu mal hakikatte benim değildir, sizin nasibiniz olarak Allahü teâlânın ihsan ve kereminden benim elimden size gönderdiğidir.” Böylece ilim ehlini, maddi bakımdan başkalarına minnettar bırakmaz, rahat çalışmalarını temin ederdi. Kendi evine de bol harcar, evine harcettiği kadar da fakirlere sadaka verirdi. Zenginlere de hediyeler verirdi. Her Cuma günü anasının, babasının ruhu için fakirlere ayrıca yirmi altın dağıtırdı. Meclisine devam edenlerden birinin elbisesini çok eski gördü. İnsanlar dağılıncaya kadar oturmasını söyledi. Kalabalık dağılınca o kimseye; “Şu seccadenin altındakileri al, kendine güzel bir elbise yaptır.” buyurdu. Orada bin akçe vardı.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
Buyurdu ki :</h3>
<h3>
“<span style="color: blue;">Kırk seneden fazla oluyor ki, dört bin akçeye malikim. Bundan fazla param olunca, dağıtırım. Daha fazla para bulundurmayışımın sebebi, Hazret-i Ali’nin şu sözüdür:</span> (Dört bin ve ondan aşağı akçe nafakadır.) E<span style="color: blue;">ğer halife ve valilere müracaat etmek ve onlardan bir şey istemek korkusu olmasa, bir akçe bile yanımda bulundurmazdım.</span>”</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
İmam-ı A’zam bir gün yolda giderken onu gören bir adam, yüzünü ondan saklayıp başka bir yola saptı. Hemen o adamı çağırıp; “Neden yolunu değiştirdin?” diye sordu. Adam cevabında; “Size on bin akçe borcum var. Uzun zaman oldu ödeyemedim ve çok sıkıldım, utandım.” dedi. İmam-ı A’zam; “Sübhanallah, ben o parayı sana hediye etmiştim. Beni görüp sıkıldığın ve utandığın için hakkını helal et!” dedi.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
Bir defasında ortağına, sattığı mallar içinde kusurlu bir elbise olduğunu söyleyip, bunu satarken özrünü göstermesini tenbih etti. Fakat ortağı bu elbiseyi satarken elbisenin kusurunu söylemeyi unuttu. Satın alan kimseyi de tanımıyordu. İmam-ı A’zam bunu öğrenince o mallardan alınan doksan bin akçeyi sadaka olarak dağıttı.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
Müşteri fakir veya ahbabından olursa onlardan kar almaz, malı aldığı fiyata verirdi. Bir defasında ihtiyar bir kadın gelip, ben fakirim, bana şu elbiseyi maliyeti fiyatına sat, dedi. Dört dirhem ver, onu al, deyince, bu elbisenin maliyetinin daha fazla olduğunu tahmin eden kadın; “Ben, ihtiyar bir kadıncağızım. Yoksa benimle böyle alay mı ediyorsun?” dedi. “Hayır, bunda alay yok.” deyip elbiseyi ihtiyar kadına dört dirheme verdi.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
Bir malı satın alırken de, satarken de insanların hakkına riayet ederdi. Birisi ona satmak üzere bir elbise getirdi. Fiyatını sordu. O da yüz akçe istediğini söyleyince, İmam-ı A’zam bunun değeri yüz akçeden daha fazladır, dedi. Satan kişi yüzer yüzer arttırarak dört yüze çıktı. Hayır daha fazla eder, deyip, bu işten anlayan bir tüccar çağırarak, fiyat takdir ettirdi ve o elbiseyi beş yüz akçeye satın aldı.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
Hizmetimdeki kusurumu bu anlayışıma bağışla!<br />İmam-ı A’zam, kırk sene yatsı namazının abdesti ile sabah namazını kıldı. Elli beş defa hac yaptı, son haccında Ka’be-i muazzama içine girip burada iki rekat namaz kıldı. Namazda bütün Kur’an-ı kerimi okudu. Sonra ağlayarak; “Ya Rabbi! Sana layık ibadet yapamadım. Fakat senin akıl ile anlaşılmayacağını iyi anladım. Hizmetimdeki kusurumu bu anlayışıma bağışla!” diyerek dua etti. O anda bir ses işitildi ki: “Ey Ebu Hanife sen beni iyi tanıdın ve bana güzel hizmet ettin! Seni ve kıyamete kadar senin mezhebinde olup, yolunda gidenleri af ve mağfiret ettim.” buyruldu.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Yedi sene koyun eti yemedi!</span></h3>
<h3>
Kufe şehrinin köylerini haydutlar basıp koyunları çalmışlardı. İmam-ı A’zam bu çalınan koyunlar şehre getirilip satılır düşüncesiyle, “koyunun en fazla yedi sene yaşadığını” bildiği için, yedi sene koyun eti yemedi. Geceleri namaz kılar, ağlamasını ve inlemesini yakınları işitirdi. Esed bin Amr der ki: “Ebu Hanife’nin ağlamasını geceleri komşular duyar ve ona acırlardı.”</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Allahü teâlâ dinini onunla kuvvetlendirir, ihya eder</span></h3>
<h3>
İmam-ı A’zam, bir gece rüyasında Peygamberimizin kabrini açmış, mübarek bedenine sıkıca sarılmıştı. Uyanınca bu fevkalade rüyasını Tabiinin büyüklerinden İbn-i Sirin’e gidip anlattı. İbn-i Sirin; “Bu rüyanın sahibi sen değilsin, bunun sahibi Ebu Hanife olsa gerek.” dedi. “Ebu Hanife benim!” deyince, İbn-i Sirin; “Sırtını aç göreyim.” dedi. Sırtını açınca iki omuzu arasında bir “ben” gördü ve; “Sen o kimsesin ki, Peygamberimiz senin hakkında; (Benim ümmetim içinde, iki omuzu arasında bir “ben” bulunan biri gelir. Allahü teâlâ dinini onunla kuvvetlendirir, ihya eder.) buyurdu.” dedi.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Âlimlerin kanı zehirlidir!<span id="more-9364"></span></span></h3>
<h3>
İmam-ı A’zam talebeleri arasında bulunduğu bir sırada vücudunu bir akrep soktu ve yere düştü. Talebeleri bu akrebi öldürmek isteyince; “Onu öldürmeyiniz, kendimi onunla tecrübe etmek istiyorum, bakalım haklarında hadis-i şerifte, “Âlimlerin kanı zehirlidir.” buyrulan âlimlere dahil miyim?”dedi. Talebeleri akrebe baktılar, kıvrandı, büzüldü ve hemen öldü.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Sabah ezanına kadar</span><br />Bir gece yatsı namazını cemaatle kılıp çıkarken, bir ayağı kapının dışında, bir ayağı daha mesciddeyken bir konu üzerinde talebesi Züfer ile sabah ezanına kadar konuşup diğer ayağını çıkarmadan sabah namazını kılmak için tekrar mescide girmiştir.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Allahü teâlâyı nasıl inkâr edersin!</span><br />Allahü teâlâyı inkâr eden bir dehriye (ateiste, dinsize) İmam-ı A’zam şöyle demiştir: “Sana birisi, ben kasırgalı bir havada, dalgaları çok şiddetli olan bir deniz üzerinde, içinde kaptanı ve mürettebatı olmayan, fakat kendiliğinden deniz üzerinde doğru istikamete giden bir gemi gördüm dese, acaba bu kimsenin söylediği şeye, doğru, diyebilir misin?” Dehri; “Hayır, bunu akıl ve mantık kabul etmez, bu asla mümkün değil! Onu bir sevk eden olması lazımdır.” deyince, İmam-ı A’zam; “O halde bu muazzam kainatın ve onda cereyan eden mükemmel hadiselerin yaratanı olan Allahü teâlâyı nasıl inkâr edersin?” dedi. Dehri, bir şey söyleyemedi ve düşüp bayıldı.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Annemin emrine muhalefet etmem</span><br />İmam-ı A’zam hazretleri, oğlu Hammad’la beraber teravih için Ömer bin Zerr’in mescidine giderlerdi. Bu gittikleri mesafe 3 mil (yaklaşık 6 km) idi. Bir defasında İmam-ı A’zamın annesi, bir meseleyi öğrenmek istedi ve oğluna dedi ki, “Git bu meseleyi Ömer bin Zerr’e sor!” İmam-ı A’zam hazretleri gidip bu meseleyi Ömer bin Zerr’e sordu. Ömer; “Sen bu meseleyi benden daha iyi bilirsin.” deyince, İmam-ı A’zam; “Ben annemin emrine muhalefet etmem.” dedi. Ömer bin Zerr; “Bu meselenin cevabı nedir?” diye sordu. İmam-ı A’zam meselenin cevabını söyleyince, Ömer bin Zerr de; “Öyle ise git, annene böyle söylediğimi bildir.” dedi.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
O, burada tereyağı, fıstık, badem ezmesi yemesini öğreniyor<br />Ali bin Ca’de, Ebu Yusuf’un şöyle dediğini nakleder:</h3>
<h3>
Babam öldüğü zaman ben küçüktüm. Annem sanat öğrenmem için beni bir terzinin yanına verdi. Ben terziyi bırakıp İmam-ı A’zam’ın ilim meclisine devam ettim. Uzun bir zaman geçmişti. Annem hocama gelip; “Bu çocuğun senden başka üstadı yok mudur? Ona kendim bakıyorum, o bir yetimdir.” dedi. Hocam buyurdu ki: “Sen onu kendi haline bırak! O, burada tereyağı, fıstık, badem ezmesi yemesini öğreniyor.” Bunun üzerine annem dönüp gitti. Ben ise daima hocamın yanında bulunur, hizmetinden ve meclisinden ayrılmazdım. Böylece Allahü teâlâ bana ilimden çok şeyler nasip eyledi. Daha sonra bana kadılık vazifesi verdiler. Bir gün Abbasi halifesi Harun Reşid ile sofrada oturuyordum. Sofraya tereyağı, fıstık ve badem ezmesi getirdiler. Harun Reşid bana; “Bundan ye, her zaman bize böyle yemek vermezler.” dedi. Ben güldüm. “Niçin gülüyorsun?” dedi. Ben de İmam-ı A’zamla ilgili olan o hadiseyi anlattım. Harun Reşid bunun üzerine; “Gerçekten ilim insanı yükseltir. İnsanların baş gözüyle göremediklerini o kalp gözüyle görürdü.” dedi ve hocama rahmetle dua etti.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Komşumuzun sesi kulağımıza gelmez oldu</span><br />Komşusu bir genç vardı, her gece içki içer, eve sarhoş gelir, bağırır çağırırdı. Bir gün zaptiyeler onu yakalayıp hapse attılar. Ertesi gün İmam-ı A’zam, “Komşumuzun sesi kulağımıza gelmez oldu.” deyince, bir talebesi onun hapse atıldığını söyledi. Bunun üzerine İmam-ı A’zam valiye gitti. Vali, onu görünce ayağa kalkıp hürmetle karşıladı. “Buraya teşrifinizin sebebi nedir?” dedi. O da hadiseyi anlatınca, vali: “Böyle ehemmiyetsiz bir iş için zat-ı aliniz buraya kadar niçin zahmet ettiniz, bir haber gönderseydiniz kafiydi.” dedi ve o genci serbest bıraktı. İmam-ı A’zam o gence; “Bak biz seni unutmuyoruz.” diyerek ona bir kese de akçe (para) verdi, “Bununla ihtiyaçlarını karşılarsın” buyurdu. Bunun üzerine o genç, yaptığı kötü işlerden tövbe edip, İmam-ı A’zamın derslerine devam etmeye başladı ve fıkıh ilminde âlim olarak yetişti.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Fetva vermeye kalkan bu kadarını nasıl bilmez!</span></h3>
<h3>
Daha ilmini tamamlamamış talebelerinden birisi, kendinde bir salahiyet görüp bir meclis kurdu. Fıkıh öğretmeğe başladı. Bu haber Hazreti İmama gidince huzurundakilerden birisine bunun meclisine gidip ona şöyle söylemesini emretti:</h3>
<h3>
“(Bir kimse elbisesini temizleyiciye verse, birkaç gün sonra gelip elbisesini istese temizleyici inkâr etse, daha sonra tekrar gelip elbisesini istese temizleyici de elbisesini temiz olarak ona verse ücret alabilir mi?” Eğer alır derse hata ettin dersin. Ücret almaz derse yine hata ettin dersin.)</h3>
<h3>
Bu zat meseleyi gidip o talebeye anlatıp soruyu sordu:</h3>
<h3>
- Temizleyicinin ücret almağa hakkı var mı?</h3>
<h3>
- Evet ücret alır.</h3>
<h3>
- Hata ettin, öyle değildir.</h3>
<h3>
- Hayır ücret alamaz.</h3>
<h3>
- Yine hata ettin, öyle değildir.</h3>
<h3>
Bunun üzerine, fetva vermeye kalkışan o talebe, Hazret-i İmamın huzuruna gitti. Hazret-i İmam onun geldiğini görünce şöyle konuşmaya başladı :</h3>
<h3>
- Seni buraya elbiseyi temizleme meselesi mi gönderdi?</h3>
<h3>
- Evet…</h3>
<h3>
- Sübhanallah, insanlara fetva vermeye kalkan ve Allahü teâlânın dininde söz söylemek için kendisine meclis kuran kimse ücret bahsinden bu kadarını nasıl bilmez?</h3>
<h3>
- Bunun cevabı nasıldır?</h3>
<h3>
- Eğer temizleyici elbiseyi gaspettikten sonra temizlediyse ücret verilmez. Çünkü kendisi için temizlemiş demektir. Yok gaspetmeden önce temizlemişse ücret vermesi lazımdır. Çünkü onu sahibi için temizlemiştir.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Üç gümüş karışsa, ikisi kaybolsa</span><br />Abdulah İbni Mübarek Hazret-i İmama sordu :</h3>
<h3>
- Bir kimsenin iki gümüşü, başka birinin bir gümüşü ile karışsa, sonra ikisini kaybetse, hangileri olduğunu da bilmese ne yapması lazımdır?</h3>
<h3>
- Kalan bir gümüş üçe taksim edilir. Üçte biri bir gümüşü olanın, üçte ikisi de iki gümüşü olanındır.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Bize göre mi, size göre mi?</span></h3>
<h3>
Bir rafizi Hazret-i İmama gelip şöyle bir soru sordu:</h3>
<h3>
- İnsanların en kuvvetlisi kimdir?</h3>
<h3>
- Bize göre Hazret-i Ali’dir, size göre ise Hazret-i Ebu Bekirdir.(Radıyallahü anhüma)</h3>
<h3>
- Nasıl olur?</h3>
<h3>
- Çünkü Hazret-i Ali hilafetin Ebu Bekr-i Sıddik’in hakkı olduğunu bildi, kabul edip ona teslim eyledi. Size göre ise Ebu Bekr-i Sıddik Hazret-i Ali’den hilafeti zorla aldı. Fakat Hazret-i Ali bir şey yapamadı.</h3>
<h3>
Rafizi bu söz karşısında şaşırıp kaldı.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Eğer kıyas ederek söyleseydim</span><br />Hazret-i İmam, Hazret-i Ali’nin torunu Muhammed bin Hasen ile buluştu, aralarında şöyle konuşma geçti:</h3>
<h3>
- Ceddimin Hadis-i şeriflerine kıyas ile muhalefet eden zat sen misin?</h3>
<h3>
- Bundan Allahü teâlâya sığınırım. Ceddiniz gibi size de hürmetimiz vardır.</h3>
<h3>
Hazret-i İmam dizleri üzerine oturup sordu :</h3>
<h3>
- Erkek mi zayıftır, kadın mı?</h3>
<h3>
- Kadın, daha zayıf yaradılışlıdır.</h3>
<h3>
- Kadının hissesi ne kadardır?</h3>
<h3>
- Erkeğin yarısı kadardır.</h3>
<h3>
- Eğer kıyas ile söyleseydim bu hükmün tersini söylerdim. Namaz mı efdaldir oruç mu?</h3>
<h3>
- Namaz efdaldir.</h3>
<h3>
- Eğer kıyas ederek söyleseydim, hayzlı kadına ramazan orucunu değil namazını kaza etmesini emrederdim. Bevil mi (idrar) pistir, meni mi?</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">- Bevil daha necistir.</span></h3>
<h3>
- Eğer kıyas ederek söyleseydim, meni çıktığı zaman değil, bevil çıktığı zaman gusül abdesti almayı emrederdim. Hadis-i şerifte olandan gayrisini söylemekten Allahü teâlâya sığınırım. Ben Peygamber aleyhisselamın sözlerine kıymet veriyorum, onları açıklıyorum, başka bir şey yapmıyorum.</h3>
<h3>
Bu konuşma üzerine Muhammed bin Hasen İmam-ı A’zamın kendisine yanlış tanıtıldığını anlayarak kalkıp Ebu Hanife’nin alnından öptü.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">İmam-ı A’zamın ilminin yüksekliği</span></h3>
<h3>
Mütesettir bir kadın, bir meselesini halletmek için Hazret-i İmama geldi. İmam-ı Azam evinden çıkmış, atına binip ayaklarını üzengiye koyarken kadın sualini sordu. Hazret-i İmam bir an düşündükten sonra şöyle cevap verdi:</h3>
<h3>
- Senin bu sualinin cevabı, Kur’an-ı Kerimde açıkça yoktur. Kur’an-ı Kerimi baştan sona kadar düşündüm, cevabını bulamadım. İstersen biraz bekle, hemen gelir, sana doğru cevabı veririm.</h3>
<h3>
Bu menkıbe, İmam-ı A’zamın ilminin ne derece yüksek olduğunu göstermektedir. Bir anda Kur’an-ı Kerimin bütün ahkamının kalbinde hasıl olması şaşılacak bir meseledir.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Numan’ın kölesi</span></h3>
<h3>
Büyüklerden birisi anlatır: Vasıt şehrinde faziletli bir zat vardı. İsmi Numan’ın kölesi idi. Bu zatı bulup isminin niçin böyle olduğunu sordum:</h3>
<h3>
- Sen o yüksek imamın nasıl kölesi, azadlısı oldun?</h3>
<h3>
- Annem öldüğü zaman, ben karnında idim. Yıkayıcılar, annemi yıkarlarken karnındaki çocuğun canlı olduğunu anlamışlar, durumu Hazreti İmama anlatmışlar, o da hemen karnını sol taraftan yarın, çocuğu çıkarın demiş. Doktor, aynı yerden karnını yarıp beni çıkarmış. Bunun için onun azadlısıyım, ona daima dua ederim.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">El yıkama bahanesiyle</span></h3>
<h3>
Hazret-i İmama haset eden fakat görünüşte onu sevenlerden birisi, birgün nehrin kenarındaki bahçesinde Hazret-i İmama ve talebelerine ziyafet hazırladı. Hazret-i İmam talebeleriyle birlikte gitti. O şahıs (buyurun, yemek yiyin) demişse de, Hazret-i İmam talebelerine (Benim yaptığım gibi yapın) buyurdu. Yemekten önce el yıkama sünnetini ifa için nehre gidip ellerini yıkadı. Bütün talebesi de böyle yaptı. Bu esnada bir kedi gelip Hazret-i İmamın tabağından yedi, hemen öldü. Hazret-i İmamın eshabı yemeğe zehir karıştırıldığını anladılar. Hiç birisi yemek yemeden dağıldılar.</h3>
<h3>
Hazret-i İmam yemekte zehir olduğunu anlamış, fakat açıkça söylemeyip el yıkama bahanesiyle oyalanma yolunu tutup kerametini setretmek (örtmek) istemişti. Böylece hem sünneti yerine getirdi, hem ölümden kurtuldu.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">İnsan büyük günah işlemekle kâfir olmaz</span></h3>
<h3>
İmam-ı Ebu Yusuf anlatır:</h3>
<h3>
Ebu Hanifenin zamanında Harici mezhebinde olanlar çoktu. Harici mezhebinde olanlar, (bugünkü vehhabiler gibi) şöyle düşünürlerdi: (İnsan büyük günah işlemekle kâfir olur.) İslamiyette büyük tefrikaya sebep olan bu sözü Ebu Hanife hazretleri kabul etmez, bir kimsenin günah işlemekle dinden çıkmayacağını, sadece haram işlemiş olacağını, bunun ise azabı gerektireceğini, Ehl-i sünet vel cemaat mezhebinin böyle olduğunu bildirerek Haricilerin sözlerine karşı uyanık olunmasını emrederdi.</h3>
<h3>
Hariciler, Hazret-i İmamın, Harici mezhebinin bozuk olduğunu anlattığını duyunca galeyana geldiler. İçlerinden kırk tane eşkıya şöyle bir karar aldılar: (Ebu Hanife’ye gider, onunla konuşuruz, mezhebinden ve sözlerinden dönerse ne ala, dönmezse başını gövdesinden ayırırız.)</h3>
<h3>
Biz Hazret-i İmamın kalbleri ihya eden sözlerini dinliyorduk. Kılıçları omuzlarında asılı bir sürü sapık izin almadan içeri girdi. Hazret-i İmamı öldürmek istiyorlardı. Dediler ki:</h3>
<h3>
- Sana iki suâlimiz var, bize cevap ver. Bizim istediğimize uygun cevap verirsen kurtulursun. Mezhebimize aykırı cevap verirsen kaçamazsın, seni burada öldürürüz.</h3>
<h3>
Hazret-i imanı onların bu haline aldırmayıp buyurdu :</h3>
<h3>
- İnsaf ile mi, yoksa isyan ve inat ile mi konuşacağız?</h3>
<h3>
- Her işte insaflı olmak, doğru söze karşı kalblerin saf olması gerektir, dediler.</h3>
<h3>
- O halde kılıçlarınızı kınlarına sokunuz, böyle yalın kılıç durmanız insafla bağdaşmaz.</h3>
<h3>
Gelenler yine inat ve isyanla konuştular:</h3>
<h3>
- Kılıçlar kınlarına girmez, kana boyanmak niyetiyle gelmiştir.</h3>
<h3>
- Hasbünallah, soracaklarınızı sorun. Konuşalım.</h3>
<h3>
- Bir kimse şarap içip sarhoş olarak ölse, bir kadın da zina edip doğurduğu çocuğu öldürse, kendisi de nifas hali bitmeden ölse, bu iki facirin hallerinin ne olduğunu, namazlarının kılınıp kılınmayacağını bize anlat.</h3>
<h3>
- Önce siz insafla şu sorularıma cevap verin. Onlar Yahudi, mecusi veya hıristiyan mıdır?</h3>
<h3>
– Hiç birisi değildir.</h3>
<h3>
- Ya hangi dindendir?</h3>
<h3>
- La ilahe illallah Muhammedün resulullah derler, Peygamber aleyhisselamın Allahü teâlâdan getirdiklerini kabul ederlerdi, fakat bu büyük günaha duçar oldular.</h3>
<h3>
- Onların hallerini ve hasletlerini saydınız. Bu üç şey iman mıdır, küfür müdür, insafla konuşup doğrusunu da siz söyleyin.</h3>
<h3>
- Bu üç haslet imandır.</h3>
<h3>
- Evet dediğiniz gibidir. Şimdi söyleyin bakalım, bu hasletler imanın nesidir, yarısı mı, üçte biri mi veya hepsi midir?</h3>
<h3>
- Bu üç şey imanın tamamıdır. İman ancak bunlara denir.</h3>
<h3>
- Mademki imanlı olduklarına kendiniz şehadet ediyorsunuz, o halde onlardan ne istiyorsunuz?</h3>
<h3>
Hariciler kendi sözleriyle böylece mağlup oldular, hepsi de kılıçlarını kınlarına koyup bozuk mezheplerini bırakıp ibadet etmeğe başladılar. Hazret-i İmama dediler ki:</h3>
<h3>
- Kalbimizdeki zulmeti giderdin, bizi şad eyledin, irşad eyledin. Batıl yolumuzu bıraktık, içimizdeki rezalet kirlerini temizledik, kurtuluş yolu olan Ehli sünnet vel cemaat mezhebini kabul ettik.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Âlimlerin gıybeti ancak tövbe ile affedilir</span></h3>
<h3>
Kendisiyle münazara edenlerden bazıları ona kötü sözlerde bulunurlardı. Bunlardan birisi ona dedi ki :</h3>
<h3>
- Bid’at ehli ve zındık…</h3>
<h3>
Hazret-i imam ona cevap verdi :</h3>
<h3>
- Allahü teâlâ seni magfiret eylesin! Allhü teâlâ sözümde ihtilaf olmadığını ve O’nu tanıdığımdan beri O’na ortak koşmadığımı herkesten iyi bilir. Yalnız O’nun afvını ümit eder, yalnız O’nun azabından korkarım.</h3>
<h3>
Azab kelimesini söyleyince kendini tutamadı, ağladı, gözyaşları birbiri ardınca akmağa başladı. O kimse dedi ki :</h3>
<h3>
- Bana hakkını helal et! Buyurdu ki :</h3>
<h3>
- Cahillerin söylediği söz helal edilir, amma ilim sahiplerinin söylediği söz, çok ağırdır, helal edilmesi zordur. Çünkü âlimlerin gıybeti, kendilerinden sonra tesir bırakır, çok fena ve devamlıdır, ancak tövbe ile affedilir.”</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Fatihasız namaz olmaz!</span></h3>
<h3>
İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin, (Cemaatle namaz kılarken, imama uyanlar, Fatiha ve zamm-ı sure okumaz) dediğini duyanlardan on kişi, Hazret-i imamın huzuruna gelip derler ki:<br />- İmamın okumasını kafi görüp, cemaate Kur’an okutmadığını işittik. Halbuki, Fatihasız namaz olmaz. Elimizde bunu isbat eden kuvvetli deliller vardır. Hakkın ortaya çıkması için tartışmaya geldik.<br />Hazret-i imam der ki:<br />-Ben bir kişi, siz on kişisiniz, hepinizle aynı anda nasıl tartışayım?<br />- Nasıl tartışmak istiyorsunuz?<br />- İçinizden en bilgili, âlim olanı seçin, onunla konuşayım. O, kendi ile birlikte hepinizin adına konuşsun.<br />- Teklifiniz uygun…<br />- O beni yenerse, hepiniz beni yenmiş olacaksınız, ben onu yenersem, hepiniz yenilmiş olacaksınız. Kabul mü?<br />- Peki kabul ettik.<br />- Tartışmayı ben kazandım.<br />- Nasıl olur, daha başlamadık bile…<br />- Siz, seçtiğiniz âlimin hepinizin adına konuşmasını kabul etmediniz mi?<br />- Evet…<br />- Ben de, sizin kabul ettiğinizi kabul ediyor, aynı şeyi söylüyorum. Herkesin tabi olduğu imam, kendi adına ve ona uyup, imam kabul edenler adına Kur’an-ı kerim okur, cemaat okumaz. Anlaşamadığımız bir nokta kaldı mı?<br />- Evet anlaştık.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Oğlumun öğrendiğini az görme!</span></h3>
<h3>
Oğlu Hammad, Fatiha suresini sonuna kadar öğrenince, Ebu Hanife hocasına beş yüz akça hediye etti. (Başka bir rivayette bin gümüş hediye etti.)</h3>
<h3>
Oğlunun hocası dedi ki:</h3>
<h3>
- Ne yaptım ki bana bu kadar para gönderdi? Hazret-i İmam onun yanına gidip buyurdu ki:</h3>
<h3>
- Sana az hediye ettiğim için özür dilerim. Oğlumun öğrendiğini az görme! Allahü teâlâya yemin ederim ki, yanımda bundan başka param olsaydı, Kur’an-ı kerime tazim için hepsini sana verirdim.</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Dua ile anmaktan başka</span></h3>
<h3>
Hazret-i İmama sordular :</h3>
<h3>
- Alkame mi efdaldir, yoksa Esved mi?</h3>
<h3>
- Onları dua ve istiğfar ile anmaktan başka hiç bir şeye kudretim yok ki, hangisinin büyük olduğunu nasıl söyleyeyim?</h3>
<h3>
</h3>
<h3>
<span style="color: blue;">Hocasına saygısı</span></h3>
<h3>
İmam-ı A’zam hazretleri buyurdu ki:</h3>
<h3>
(Aramızda yedi sokak olmasına rağmen Üstadım Hammad’ın evine doğru ayaklarımı bir kere uzatmış değilim.)</h3>
<h3>
Yine buyurdu ki:</h3>
<h3>
(Üstadım Hammad vefat ettiğinden beri, her namazımda onun için, annem babam için, kendilerinden ilim öğrendiklerim için, kendilerine ilim öğrettiklerim için istiğfar ettim. Hiç bir namazda unutmuş değilim.)</h3>
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak;http://yukarikayalar.wordpress.com/2012/12/20/imam-i-azam-ebu-hanife-hazretlerinin-takvasi-ve-menkibeleri/#more-9364</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-32889333548552410722012-12-21T05:54:00.002-08:002012-12-21T05:54:46.656-08:00Âyetü’l-Kürsî’de İlâhî Meseleler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiagOY115vR2rXDpYrFokMtJFLFyo35ULUUNcDTS9-atOI-7VhVNT4DYFylns9Li6VptmosqlXyZZqpEy6UM9yO5LgDaF7SLR0edjj3ssbNJGa8phL2arnPrWJpeBO5b4GYUyNOKVFYcWTn/s1600/DSCN8185.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiagOY115vR2rXDpYrFokMtJFLFyo35ULUUNcDTS9-atOI-7VhVNT4DYFylns9Li6VptmosqlXyZZqpEy6UM9yO5LgDaF7SLR0edjj3ssbNJGa8phL2arnPrWJpeBO5b4GYUyNOKVFYcWTn/s1600/DSCN8185.JPG" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<h2>
<span style="color: blue;">Âyetü’l-Kürsî’de İlâhî Meseleler</span></h2>
<h3>
Görüldüğü üzere bu âyet-i Kerîme, Allâhü Teâlâ hazretlerinin yüce zâtı ve güzel sıfatlarına taalluk eden ana meseleleri ihtiva etmektedir. Bu âyet-i Kerîmenin Allâhü Teâlâ hazretlerinin zât ve sıfatıyla İlgi olarak dile getirip açıkça ifâde ettiği manâları şöyle sıralayabiliriz:</h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>1</b>. Allâhü Teâlâ Hazretleri vardır ve birdir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>2.</b> Ulûhiyetinde münferittir. Yâni tektir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>3.</b> Allâhü Teâlâ hazretleri, hayat ile mütassıftır.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>4.</b> Vacibü’I-vücûttur. Zâtının varlığı vâcibtir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>5</b>. Başkalarını o yarattı.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>6.</b> Allah, kayyûm’dur. Zatiyle kâim olup başkalarını da ayakta tutandır.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>7.</b> Allâhü Teâlâ hazretleri mekandan (yer tutmaktan) münezzehtir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>8.</b> Herhangi bir şeye hulul etmekten de münezzehtir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>9.</b> Allâhü Teâlâ hazretleri, tağayyür’den (herhangi bir değişiklikten) beridir,</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>10.</b> Kendisine fütur (zâiflik ve gevşeklik) gelmez.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>11</b>. (Uyuklamaz ve uyumaz)</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>12.</b> Onunla diğer varlıklar arasında asla bir benzerlik yoktur.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>13.</b> Nefislere ve ruhlara arız olan şeyler, Allah’a ânz olmaz.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>14</b>. Allah, mülkün ve melekût’un sahibidir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>15</b>. Usûl ve furuu yaratan O’dur.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>16</b>. (Allah, usûl ve furuu’dan münezzehtir. Çünkü O doğmadı, doğurulmadı.)</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>17</b>.0, kudret ve güç sahibidir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>18</b>. Allah’ın yakalaması çok şiddetlidir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>19.</b>0′nun katında, kendisinin izni olmadıkça kimse, kimseye şefaat edemez.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>20</b>. Bütün eşyayı hakkıyla bilen sâdece Allâhü Teâlâ hazretleridir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>21</b>.0, eşyanın açık olanını da bilir, gizli olanını da…</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>22</b>.Eşyâ’nm küllisini de bilir cüzlerini de…</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>23</b>. Mâlik olma ve üzerine kadir olmak şanında olan her mâliki ve kudreti, mülkünün ve kudretinin genişliğiyle kuşatmıştır.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>24</b>.0nun dilediğinden fazla kimse onun ilmineeremez.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>25.</b> Hiçbir zorluk ona zor gelmez.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>26.</b> Herhangi bir iş, O’nu meşgul etmez, ona engel de olamaz.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>27</b>. Evhamlara gelen bütün vehimlerden yüce ve münezzehtir.</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>28</b>.0 çok yücedir…</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>29</b>. Azametlidir…</span></h3>
<h3>
<span style="color: blue;"><b>30.</b> Hiçbir idrâk onu anlayıp kavrayamaz.</span></h3>
<h3>
Bundan (yani Ayetü’l-kürsî’nin ihtiva ettiği bu güzel manâlardan) dolayı Efendimiz (s.a.v.) hazretleri şöyle buyurdular:</h3>
<h3>
“<span style="color: blue;">Muhakkak ki, Kur’ân-ı Kerîmin âyetlerinin en büyüğü, âyetü’l-kürsfdir. Kim âyetü’l-kürsîi okursa, Allâhü Teâlâ hazretleri, bir melek gönderir; ertesi günün o saatine kadar onun sevaplarını yazar ve kötülüklerini</span> (günahlarını) <span style="color: blue;">siler.</span> <a href="http://yukarikayalar.wordpress.com/Users/taskaya/Documents/All%20in%20one/E-%20Kitaplar/Ruhul%20beyan%20tefsiri/002-Bakara7%20-%20burdayiz%20-%20sayfa%2025%20Hik%C3%A2ye%20(Allah%20uyur%20mu).doc#_ftn1" title=""><br /></a></h3>
<h3>
Yâni, müktezâsı büyük olduğu için; âyetü’l-Kürsî’de Kur’ân-ı Kerîmin en büyük âyetlerinden oldu.</h3>
<h3>
Çünkü şey, Allâhü Teâlâ hazretlerinin zâtı, müktezâsı ve müteallâkatinin şerefiyle şereflenmektedir.</h3>
<h3>
Âyetü’l-Kürsî, elli harfte tevhîdi iktizâ etti. İhlâs sûresi ise on beş harfte…</h3>
<div>
<h3>
“<span style="color: blue;">Her şeyin yücesi vardır. Kur’an-ı kerimin en yücesi Bakara süresidir. Bakara sûresinde Kur’ân-ı kerim âyetlerinin efendisi olan bir âyet vardır. O da Âyetü’l-Kürsîydir.</span>” Tirmizi: 2803,</h3>
<h3>
</h3>
<em><strong><span style="font-size: xx-small;">Kaynak : Rûhu’l-Beyan Tefsiri, Ömer Faruk Hilmi, Fatih Yayınevi: 3/63-65.http://yukarikayalar.wordpress.com/page/2/</span></strong></em></div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-85249227997876894612012-12-21T05:54:00.001-08:002012-12-21T05:54:27.958-08:00Sekine duâsı<div class="entry_icon_view" style="text-align: center;">
<span style="font-size: medium;"><img alt="" border="0" src="http://img100.imageshack.us/img100/6158/sekineduasiye0.jpg" style="width: 525px;" /></span></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="color: red;"><strong>Sekine duâsı</strong></span><br /><br />Aslı vahye dayanan yüksek, sırlı, tılsımlı, feyizli ve kuvvetli duâlardan birisi de sekinedir. Hazret-i Cebrail Aleyhisselâm Peygamber Efendimizin (asm) huzurunda bir sayfa indiriyor. Allah’ın altı ismi yazılı bulunan bu esrarlı ve tılsımlı duâ sayfası, Hazret-i Ali’ye (ra) tebliğ ediliyor. Hazret-i Ali (ra), bu hâdiseyi şöyle anlatıyor: “Ben Cebrail’i gökkuşağı gibi semayı kuşatmış olarak gördüm. Sesini işittim. Sayfayı ondan aldım. Sayfada Allah’ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerini yazılı buldum.”1<br /><br /> Sekine ile bildirilen ve Allah’ın Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinden ibaret olan bu altı ismi, Hazret-i Ali (ra) için ism-i azamdır. Bu isimlerden Hakem ve Adl isimleri İmam-ı Azam için ism-i azamdır. Hayy ismi, Abdülkadir-i Geylânî için ism-i azamdır. Kayyum ismi, İmam-ı Rabbânî için ism-i azamdır.2 Kezâ bu isimlerin tamamının asrımızda bir meyvesi zuhur etmiştir: Risâle-i Nûr.3<br /><br /> Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Risâle-i Nûr’u bu altı ismin mazhariyetinde telif etmiş, Otuzuncu Lem’a’yı da özel olarak bu altı ismin izah ve tefsîrine ayırmıştır.<br /><br /> Bu isimlerin mânâları kısaca şöyledir:<br /><br /> <strong><span style="color: red;">Ferd:</span></strong> Allah birdir, tektir, yegânedir, biriciktir, istiklâl ve infirad Sahibidir.<br /><br /> <strong><span style="color: red;">Hayy:</span></strong> Allah sonsuz diridir, ezelî, ebedî ve ölümsüz hayat Sahibidir. Her şeye hayatı veren, her şeyi dirilten O’dur.<br /><br /> <strong><span style="color: red;">Kayyûm:</span></strong> Allah dâimâ kâimdir, tabir câizse dâimâ ayaktadır, yarattığı her şeye hâkimdir, varlıkları dilediği gibi idâre eder, sevk eder ve yönlendirir, her şey O’nunla var olur, O’nunla ayakta durur, O’nunla devam eder. Allah’ı ne bir uyuklama, ne bir uyku ve ne bir gaflet hâli almaz. Göklerde ve yerde ne varsa, O’nun irâdesiyle ve kayyûmiyetiyle varlığını sürdürür ve ayakta kalır.<br /><br /> <strong><span style="color: red;">Hakem:</span></strong> Allah hüküm Sahibidir, hikmet Sahibidir, yarattığı her şeyde bir hikmet ve bir fayda gözetmesi O’nun yüksek âdetindendir. Faydasız ve boşu boşuna bir şeyi yaratmaz. Yarattıklarını gözetler ve denetler. Kullarından haklıyı ve haksızı ayırır, aralarında hak ve adâletle hükmeder.<br /><br /> <strong><span style="color: red;">Adl:</span></strong> Allah adalet Sahibidir, her yarattığına hakkı olan her şeyi verir, hiç kimseye hiçbir zaman haksızlık yapmaz, mahşerde adaletle hükmeder, cezası zulüm veya haksızlık değil, adaletten ibârettir. Allah kendisi adalet Sahibi olduğu gibi, kullarına da her işlerinde adaleti emreder.<br /><br /> <strong><span style="color: red;">Kuddûs:</span></strong> Allah paktır, temizdir, noksanlıklardan, kusurlardan, âcizliklerden, küfür ve dalâlet ehlinin düşündüğü her türlü eksik sıfatlardan münezzehtir. Allah kemâl sıfatlar Sahibidir. O’nun her sıfatı, her ismi, her işi, her fiili mükemmeldir. Varlıkları mükemmel, kusursuz, temiz ve pâk yaratır. Temizliği sever, temizliği emreder, işlediklerinden pişman olan ve tövbe eden kullarını günahlarından arındırır ve temiz kılar.<br /><br /> Sekînede bu isimlerin zikrinden sonra on dokuz harfli on dokuz âyetle Allah’tan istimdat edilir, Allah’a sığınılır, muhtelif isimleri ile Allah zikredilerek dünyevî ve uhrevî her sıkıntımızı aşmamız için bu isimlerin feyiz ve bereketi istenir. </span><br />
<span style="color: magenta; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(19ayet aşağıda mevcut)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Üstad Hazretleri on dokuz Kur’ân âyetinden alınan on dokuzar harfli bu yüksek ve öz metinlerin besmeleden itibaren on dokuz defa okunmasını önermiştir.4 On dokuz rakamı Kur’ân’dan alınan bir şifredir. Bilindiği gibi, Kur’ân’da ebedî âlemlerle ilgili verilen bir haberde on dokuz adedi telâffuz ediliyor.5<br /><br /> Seksen yılı aşkın hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden harika bir sûrette korunmuş olan Üstad Saîd Nursî Hazretlerinin, İmam-ı Gazali yoluyla Hazret-i Ali’den (ra) ders aldığı sekine gibi yüksek esrarlı evradı kendisine daimî bir vird edinerek hiç terk etmeden okumuş olması6, bize, her sıkıntı ve fitne ânında sığınacağımız açık ve koruyucu bir kapı olduğunu göstermeye yeterlidir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">SEKİNE DUASI<br /> okunuşu</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1- Niyet( ne için ve ne maksatla okunduğuna niyet etmek)<br /> 2. İstiğfar (7 DEFA)<br /> 3. Salavat-ı Şerife ( 7 DEFA)<br /> 4. Allah-u Ekber (10 DEFA)<br /> 5. Altı Esma her ayetle beraber okunacak.(19 DEFA)<br /> yani besmele çekilir sonra FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN."denir ve 1. ayet okunur bu sırayla 19 kere tekrarlanır.sonra tekrar besmele ,6 esma ve 2. ayet okunur.19 ayet bitene değin aynı şekilde okunur.<br /> 6 esma:FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN."<br /><br /> 1.Ayet: Seyec ‘alullahu ba’de ‘usru-y yusra”<br />2.Ayet:Anetil vucuhü lil hayyil kayyum<br /> 3.Ayet:Ve innallahe biküm lera ufün rahimu<br /> 4.Ayet:İnnallahe kane tevvaben rahime<br /> 5.Ayet:innallahe kane gafuran rahime<br /> 6.Ayet:fe innallahe kane afüvven kadira<br /> 7.Ayet:innallahe kane semian besira<br /> 8.Ayet:innallahe kane alimen hakime<br /> 9.Ayet:innallahe kane aleyküm rakibe<br /> 10.Ayet:İnnâ fetâhnaleke fethan mübiyna<br /> 11.Ayet:ve yen surakellahu nesran azize<br /> 12.Ayet:İnne hızballahi humül gâlibûn<br /> 13.Ayet:innallahe huvel kaviyyül aziz<br /> 14.Ayet:innallahe huvel ganiyyül hamid<br /> 15.Ayet:Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ HU<br /> 16.ayet:Hasbünallâhu veni'mel vekîl<br /> 17.ayet:la yeh zünühümül fezeul ekber<br /> 18.ayet:iyyake na'budü ve iyyake nestain<br /> 19.Ayet:velhamdü lillahi rabbil alemin</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="color: red;">Okunuş şekli;</span><br /><br />Bismillâhirrahmânirrahim<br />ferdün hayyun kayyumun
hakemun adlun kuddusun<br />Seyec'alullâhu bağde
usriy-yusrâ.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />Ve anetil vucûhu lil hayyil
kayyûm.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />Ve innallâhe biküm
leraûfur-rahim.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun
adlun kuddusun<br />İnnallâhe kêne
tevvêber-rahîmê.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun
adlun kuddusun<br />İnnallâhe kêne
ğafurar-rahimê.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun
adlun kuddusun<br />Fe innâllahe kêne afüvven
kadîrâ.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />innallâhe kêne semiam-basîrâ.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün
hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun<br />İnnallâhe kêne alîmen
hakîmê.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />İnnallâhe kêne aleyküm ragîbê.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />Ferdün
hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun<br />İnnê fetâhnê leke
fetham-mübînê.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun
adlun kuddusun<br />Ve yen surakellâhu nasran
azîzê.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />İnnê hızballâhi hümül ğâlibûn.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün
hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun<br />İnnallâhe hüvel kaviyyül
azîz.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />İnnallâhe hüvel ğaniyyül
hamîd.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />Hasbiyallâhu lâ ilâhe illâ Hû.</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün
hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun<br />Hasbünallâhu veniğmel
vekîl</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />Lê yehzünühümül fezeul ekber</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün
hayyun kayyumun hakemun adlun kuddusun<br />İyyâke nağbudü ve iyyâke
nestaîn</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bismillâhirrahmânirrahîm<br />ferdün hayyun kayyumun hakemun adlun
kuddusun<br />Velhamdü lillêhi rabbil âlemîn</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ayetlerin mealleri</span><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1- Allah her sıkıntıdan sonra kolaylık lütfedecektir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">2- Yüzlerin sıkıntısı Hayy-ı Kayyûm içindir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">3- Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">4- Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">5- Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">6- Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok bağışlayıcıdır. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">7- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla işitir ve her şeyi hakkıyla görür. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">8- Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilir ve her işi hikmetle yerine getirir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">9- Muhakkak ki, Allah sizin üzerinizde gözeticidir ve her halinizi görür. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">10- Biz sana apaçık bir fetih yolu açtık. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">11- Ve Allah sana pek şerefli bir zaferle yardım etsin. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">12- Şüphesiz Allah’a tâbi olan topluluk gerçek gâliplerin tâ kendisidir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">13- Muhakkak ki Allah, azabında pek kuvvetlidir ve kudreti her şeye galip olandır. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">14- Muhakkak ki hiçbir şeye ihtiyacı olmayan ve her türlü övgüye lâyık olan ancak Allah’tır. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">15- Allah bana yeter. O’ndan başka ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">16- Allah bize yeter. O ne güzel vekildir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">17- En büyük korku olan kıyâmetin dehşeti onlara üzüntü vermez. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">18- Ancak Sana kulluk eder ve ancak Senden yardım isteriz. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">19- Ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> </span><br />
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Her ayetin ne niyetle okunacağı:</strong></span><br />
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1. Güç işlerin kolay olması niyetiyle (Talak-7)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 2. Cebbarları zelil kılmak, her istek için (Taha-111)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 3. Katı gönülleri yumuşatmak, düşmanların gönüllerine rikkat, kalplerine acıma hissi vermek için (Hadid-9)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 4. Tevbe kabulü ve mağfiret istemek (Nisa-16)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 5. Tevbe kabulü ve mağfiret talebi (Nisa-23-106)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 6. Ehl-i kudretten af talebi için (Nisa-149)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 7. Duanın kabulü niyetiyle (Nisa-58)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 8. Ehl-ilim olmak ve ulum-u Rabbaniye’ye vakıf olmak (Nisa-11)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 9. Düşmanların hile ve aldatmalarından emin olmak için (Nisa-1)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> <span style="color: navy;"><em>10. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Fetih-1)</em></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> <span style="color: navy;"><em> 11. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Fetih-3)</em></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> <span style="color: navy;"><em> 12. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Maide-56)</em></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> <span style="color: navy;"><em> 13. Düşmanlara galebe, rızıkta genişlik, huzur ve saadet kapılarının açılması (Hud-66)</em></span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 14. Cenab-ı Hak’tan gına (zenginlik) ve rızıkta genişlik (Lokman-26)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 15. Düşmanların hilesinden emin olmak için (Tevbe-129)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 16. Düşmanların hilesinden emin olmak için (Al-i İmran-173)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 17. Def’i gam (keder ve hüznün gitmesi) için (Enbiya-103)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 18. Hüzünden kurtulmak için (Fatiha-5)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> 19. Allah’ın verdiği nimetlere ve şükre muvaffak olmak için (Fatiha-2, Enam-45)</span><br />
<div>
<b><span style="color: blue; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span></b><br />
<b><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sekine duasının sırları:</span></b><br />
<span style="color: blue; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<div>
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sekine ondokuz sistemine dayalı olarak ortaya konulan bir ism-i azam duasıdır. Besmelenin ondokuz harfine uygun olarak, ondokuz harfli olan Allah’ın ismi şeriflerinin yer aldığı bu duanın büyük bereketinin olduğunu söyleyen İmam-ı Ali (r.a), hem Celcelutiye, hem Ercuzesinde bu isimlerin üzerinde özellikle durmaktadır.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İmam-ı Ali’nin, ondokuz sistemine dayalı bu sekine’yi doğrudan Kur’an’dan aldığını gösteren birkaç noktaya işaret etmekte fayda vardır.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">1</span></strong>. Sekine altı isimden ( Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs) meydana gelmektedir. Kur’an’da “sekine” kelimesi de altı defa ( Bakara 2/248, Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) geçmektedir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">2.</span></strong> Kur’anda geçen sekine kelimesi birçok yönden ondokuz sayısını göstermektedir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">a)</span></strong> Bakara suresinde geçen sekine kelimesi, Talutun hükümdarlığının bir alameti olarak söz konusu edilmiş ve Tabut denilen bir sandığın içinde ilahi yardımın bir simgesi olup, Allah tarafından inananlar için büyük bir moral olup, sükunet, güven ve huzur anlamında kullanılmıştır. Bu ayetten önce surede 247 (13×19) ayet geçmiştir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">b)</span></strong> Sekine kelimesinin diğer tekrarları, Hz. Peygamber (sas) ve müslümanlar için söz konusudur. Bu beş tekrardan ilk üçü Fetih Suresinde söz konusudur. Son ikisi ise Tevbe Suresinde geçmektedir. Bu iki surenin tertip numaralarının (9+48) toplamı : 57 (3×19)’dir. Bu iki sure arasına tam 38 (2×19) sure yerleştirilmiştir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">c)</span></strong> Söz konusu beş ayet numarasının ( Tevbe 9/26, 40; Fetih 48/4,18,26) toplamı : 114′tür. Bu sayı, Kur’an’ın 114 sure sayısına uygun olup ondokuzun altı katıdır.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">d)</span></strong> Nüzul sırası itibariyle “sekine” kelimesi ilk defa Fetih Suresinde inmiştir. Bu sure, bi’setin ondokuzuncu yılında (Hudeybiye seferi dönüşünde) inmiştir. İçinde yer aldığı şifresiz (Başında kesik harfler bulunmayan) sureler sistemine göre, ilk ayeti, 102×19(=17×114) katı bir sıradadır.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">e)</span></strong> Sekinenin ilk defa indiği (Fetih 48/4,18) ayetlerdeki şekli olan “el- sekinet”in ebced değeri 571′dir. Bu tevafuk, Efendimizin (asm) dünyaya teşrifleri insanlık için bir huzur ve güven kaynağı olduğuna işaret sayılmalıdır.Okunmayan vasıl elifi hariç tutulursa, ebced değeri 570(30×19)dir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="color: red;">3.</span> Sekine olarak isimlendirilen altı ismin harf sayısı da ondokuzdur.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">4.</span></strong> Sekinenin temel unsurlarından biri de besmeledir.Besmelenin harf sayısı da ondokuzdur.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">5.</span></strong> Ondokuz harfli besmelenin geçtiği ayet numarası (Neml 27/30) ile ondokuz cehennem zebanilerini sayısı için söz konusu edilen ayet numarası (Müddesir 74/30) aynıdır. Bu tevafuk besmele ile zebaniler arasında bir ilişkinin varlığını göstermekte ve büyük sahabi Abdullah b. Mes’udun “besmelenin harfleri cehennem zebanilerinin sayısı kadar olup ondokuzdur. O halde, ondokuz zebaniden kurtulmak isteyen, ondokuz harfli besmeleyi okusun. Bunu okuyan kimse için Allah, bu harflerden her birisini bir zebaniye karşı bir zırh yapar. Cehennem melekleri olan zebanilerde bütün işlerini besmele çekerek yapar ve bütün güçlerini besmeleden alırlar.” (Kurtubi I/12; Beki Niyazi, Namazın Sayısal Mucizesi, s.15) şeklindeki görüşlerinin doğruluğunu teyit etmektedir. İlginçtir ondokuz harfli besmele ile ondokuzdan söz eden ayetin numarası olan 30 sayısı 19 sayısı ile çarpıldığı zaman, yukarıda geçtiği üzere, “el-sekinet” in ebced değeri olan 570 rakamını buluruz.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">6.</span></strong> ”Sekinet” kelimesini tehecci usulü ebced değeri : (sin=120, kaf=101, ya= 12, nun=106, ta=402) 741(39×19)’dir. Yine ilginçtir, ondokuzdan bahseden Müddessir Suresinin ilk ayeti, sondan itibaren Kur’an’ın 741. ayetidir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">7.</span></strong> Sekine farklı maksatlar için, altı ism-i azama farklı ayetler eklenerek okunur. Ancak bu ayetlerin ondokuz sayısına uygun olması gerekmektedir. Nitekim, Bediüzzaman Said Nursi, bir zamanlar bu altı isme 171 (9×19) ayet ilave ederek okuduğunu ilave etmektedir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">8.</span></strong> Bediüzzaman tarafından düzenlenen elimizdeki şekliyle “sekine“ duası değişik yönlerden ondokuz sayısını göstermektedir:</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">a)</span></strong> On defa Allahu Ekber (Allah en büyüktür) diye tekbir getirildikten sonra ondokuz harfli besmele ile Allah’ın ondokuz harfli altı ismine yer verilmektedir.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">b)</span></strong> Söz konusu ondokuz ayetin her birinin harfleri de ondokuzdur. -Yalnız yirminci surede geçen ikinci ayet yirmi adet harften oluşmaktadır.- (“ve anetil vucuhü lil hayyil kayyum “ yirmi adet harften oluşmaktadır. Ancak bu ayetin başındaki “vav” atıf vavıdır. Yani bir önceki ayetle bu ayeti bağlayan bir bağlaçtır. Türkçedeki “ve” ile aynı işlevi görmektedir. Bağlacı saymadığımızda ayetin ifadesi olan “anetil vucuhü lil hayyil kayyum” kalır ki bu da ondokuz harftir.)</span></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span> </div>
<div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">c)</span></strong> ”Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.” mealindeki ayet ondokuzuncu sırada yer almıştır. Bu ayet, bu şekliyle (vav’lı olarak “velhamdülillahi Rabbilalemin şeklinde) Saffat Suresinin 182. ayeti olarak geçmektedir.</span></span></div>
<div>
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">- Bu ayetin harf sayısı ondokuzdur.</span></div>
<div>
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">- Bu ayet kendi sisteminde (başında şifreli harf bulunmayan sureler sistemine göre) Kur’an’ın 1824. (96×19=5x19x19+19) ayetidir.</span></div>
<div>
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">- Bu ayet, Kur’an’daki “elhamdülillah” cümlesinin ondokuzuncu tekrarıdır.</span></div>
<div>
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">- Bu ayetin ebced değeri : 589 (31×19)’dur.</span></div>
<div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br /></div>
<h3>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: small;">
<span style="color: black;"><span style="color: black;"></span></span><span style="color: red;"><b>Sonuç :</b></span></span></span></h3>
<span style="color: black;"><span style="color: black;"></span></span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Manevi hayatın merkezi olan kalp dünyamızı canlı ve aksiyoner tutmada evradda devamlılık ve disiplin şarttır. Evrâd u ezkârı terk etmek iç dünyamızdaki bozulmanın alâmetidir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bunu Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder : “…<strong>günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar. Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.</strong>” (Lemalar s. 9)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="color: black;"><span style="color: black;"></span></span><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir asra yaklaşan hayatı boyunca karşılaştığı dehşetli fitnelerden hârika bir sûrette korunmuş olan Bediüzzaman Hazretlerinin, Hazret-i Ali’den (ra) ders aldığı Sekîne gibi yüksek bir evradı kendisine dâimî bir vird edinmesi ve terk etmemesi sekinenin sıkıntı ve gaflet anlarında bize bir kalkan ve nur olacağı kanaatindeyiz.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Selam ve dua ile…</span><br />
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<h2>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: small;">
<span style="color: blue;">EK BİLGİ:</span></span></span></h2>
</div>
<h3>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="font-size: small;">
<strong><span style="color: red;">SEKİNE DUASI HAKKINDA:</span></strong></span></span></h3>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Sekine duası hakkında açıklama: Risale-i Nur’larda geçen Hz.Ali’ye “Sayfa indirilmesi” meselesi</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Soru: Risale-i Nurlarda geçen Hz.Ali (K.V.)’ye Cebrail (AS) den Sayfa indirilmesi olayı Ehl-i Sünnet anlayışına ters değil midir?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">O zaman Hz.Ali(K.V)’de bir nevi peygamber konumuna yükseltilmiş olunmuyor mu?</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bir konu hakkında yorum ve tahlil yaparken, o konuyu doğru okuyup doğru anlamak ve doğru bilmek esastır. Bilmediği bir konu hakkında yorum yapmak; su-i zana sebebiyet verir ve o kişiyi <strong>“Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsra,17/36)</strong> gereği mesul eder.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İlgili metin 18.Lema’da geçmektedir. Bediüzzaman Hazretleri bu Lema’nın önsözünde: “Risale-i Nur şakirtlerine işaret eden Hazret-i Ali’nin (r.a.) bir keramet-i gaybiyesidir.” Gizli kalmış gaybî mühim bir mucize-i Ahmediyeyi (a.s.m.) beyan eder” diyerek konunun öncelikle Efendimiz (SAV)’in bir mucizesi ve <strong>“Ben ilmin şehriyim. Ali ise, onun kapısıdır.”(1)</strong> işaretine mazhar Hz.Ali (K.V)’nin bir kerameti olarak takdim etmektedir. Soruda sorulan metin şu şekildedir; “Sonra Hazret-i Cebrail’in, Âlâ Nebiyyina (a.s.m.) huzur-u Nebevide getirip Hz. Ali’ye Sekine namıyla bir sayfada yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşmüş. Hz. Ali diyor: “Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâimü’s-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sayfayı aldım, bu isimleri içinde buldum”(18.Lema) Görüldüğü üzere, Hz.Ali’ye (K.V.) inen bir Sekine’den bahis vardır, yoksa haşa- Peygamberane bir vahiyden değil! Bahse konu Sekine, Mecmuatü’l-Ahzabta “Kaside-i Ercûze” şeklinde geçmektedir.(2) Allah’ın altı İsm-i Azamı olan “Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs” isimleri ile bir dua-yı münacattır. Bediüzzaman Hazretleri bu “Sekîne” tâbir edilen İsm-i Âzamın okunma şeklini de “yetmiş bir âyet ile yüz yetmiş bir defa dâimî vird edinmeli” (Lemalar:Sayfa 425) şeklinde dile getirmektedir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İtiraz edilen husus; ifadede geçen “Sekine namıyla bir sayfa” ise Sayfa’dan murat İlahi bir ilhamvari mesajdır, yoksa Efendimize (SAV) inen “vahiy sayfaları” ile karıştırılmamalıdır. Şayet itiraz Cebrail’i(AS) görmüş olma Keyfiyeti ise, başta Hz.Aişe, Hazret-i Ömer, İbni Abbas, Üsame bin Zeyd, Ümmü Seleme, Sa’d ibni Ebî Vakkas gibi pek çok Sahabe, Cebrail (AS)’ı Dıhye veya bir süvari veya başka keyfiyette gördüklerini ilan etmektedirler.(3)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Şayet itiraz Sayfa’nın kucağına düşme keyfiyeti ise, İmamı Gazali bu hususu veciz bir şekilde açıklamıştır: “Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali’ye (r.a.) emretti, “Yaz”; o da yazdı, sonra nazmetti.”(Şualar:635) Konuyu özetlemek gerekirse; Cebrail (AS) Peygamberimizin (SAV) huzuruna geldiği vakit, altı İsm-i Azam’lı münacat duasını, murad-ı ilahi gereği, İlim Şehrinin Anahtarı Hz.Ali’ye (K.V.) nazmetmesi için getirmiş, Efendimiz de (SAV) Hz.Ali’ye Sekineyi bir Kaside şeklinde düzenlemesi için bildirmiştir. Murad-ı İlahi , nazmetme işlevini Hz.Ali’nin yapması istediğinden, Bediüzzaman Hazretleri “Hz. Ali’nin (r.a.) kucağına düşmüş” şeklinde belirtmektedir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Sekine” hakkında Kur’an-ı Kerimde geçen; <strong>“Mü’minlerin kalplerine, imanlarına iman katıp-arttırsınlar diye, Sekine(güven duygusu ve huzur) indiren O’dur.” (Fetih Suresi, 4)</strong> Ayetin tefsirinde Elmalı Hamdi Yazır; Hz. Ali’nin “Sekine” ile neyi kast ettiğini şöyle açıklamaktadır:</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">“Sekîne müminin kalbine sakin olup onu güvenli kılan melektir.” “Sekine” ifadesini pek çok Hadis-i Şerifte de görmek mümkündür : Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yanında da iki uzun iple bağlı olan atı duruyordu. Derken etrafını bir bulut kapladı. Ve bu bulut ona yaklaşmaya başladı. At da bu durumdan huysuzlanmaya, ürkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (sav)’a gelip vak’ayı anlattı. Hz. Peygamber (sav) ona şu açıklamada bulundu: “Bu sekine idi, Kur’an için inmişti”(4)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Resulullah (sav) buyurdular ki: “Bir grup, Kitabullah’ı okuyup ondan ders almak üzere Allah’ın evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka üzerlerine sekine iner ve onları Allah’ın rahmeti bürür. Melekler de kanatlarıyla sararlar. Allah, onları, yanında bulunan yüce cemaatte anar.”(5)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ben şehadet ederim ki Ebu Hüreyre ve Ebu Said (ra) Resulullah (sav)’ın şöyle söylediğine şehadet ettiler: “Bir cemaat oturup Allah’ı zikrederse, mutlaka melekler etraflarını sarar, Allah’ın rahmeti onları bürür, üstlerine sekine iner ve Allah onları yanında bulunan (büyük melek)lere anar.”(6)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Netice olarak, Hz.Ali’nin Sekine mahiyetinde İsm-i Azam duasını nazmetme keyfiyetine mazhar olmasının Ehl-i Sünnet perspektifinde bir sakıncası yoktur. Bu Hz.Ali’ye inen bir vahiy değildir, Efendimiz (SAV)’e inen İsmi Azam duasının, Hz.Ali’ye bildirilerek onun nazmetmesidir. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi de buna isnaden olsa gerek, “Sekine insanını” şu şekilde tarif etmektedir: Sekîne’ye mazhar bu âhenk ve huzur insanı, davranışları itibâriyle vakûr, emniyet telkîn edici, inandırıcı ve ciddî, iç âlemi itibâriyle ve Allah’la münâsebetleri açısından da temkinli, dikkatli, benlik, çolpalık ve şatahat düşüncesinden uzak ve bektâşiyâne hezeyanlara karşı da hep kapalıdır. Her vâridat ve her inşirâh veren esintiyi O’ndan bilir, edep ve şükranla iki büklüm olur, her huzursuzluk ve tatminsizliği de mahiyetindeki boşluklarla irtibatlandırır, kendini sorgular ve nefsiyle hesaplaşır.(7)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">_____________________</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(1) Tirmizî, Menâkıb: 20; el-Hakim, el-Müstedrek, 3:126</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(2) Ahmet Gümüşhanevi Hazretleri, Mecmuatul Ahzab , Sayfa 582-597.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(3) Buhârî, Fedâilü’l-Eshâb: 30; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 9:276-277; Ahmed İbni Hanbel, Fedâilü’s-Sahâbe (tahkik: Vasiyyüllah), no. 1817, 1853, 1918; Müsned, 1:212; el-Askalânî, el-İsâbe, 1:598. ; Buharî, Mağâzî: 18, Libas: 24; Müslim, Fedâil: 46, 47, no. 2306; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:361. ; Buharî, İmân: 37; Müslim, İmân: 1-7.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(4) Buhari, Fedailu’l-Kur’an 11; Müslim, Müsafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an 6, 2887</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(5) Ebu Davud, Salat 349, 1455</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(6) Müslim, Zikr 39, (2700); Tirmizi, Da’avat 7, (3375)</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">(7) Sızıntı, Nisan 1991, Cilt 13, Sayı 147</span><br />
<a href="http://www.sorularlarisale.com/index.php?s=article&aid=9482"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Alintidir…</span></a><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-81361139796694532362012-12-21T05:54:00.000-08:002012-12-21T05:54:06.766-08:00Celcelutiye Duası <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidYH3Z41m59y-lF0zJCFS0P-IRKZhAidKJwfZrqBCNREuCqqs-zFUTlbs9XctgD-HpRaYPhL5sHZbmvrUDSjynfWPNVeEGe04raVzic0B5Q6WvZ4KvV024kChvCGLUXaqy303yaeWZ-ESG/s1600/481879_422708927796638_553785025_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidYH3Z41m59y-lF0zJCFS0P-IRKZhAidKJwfZrqBCNREuCqqs-zFUTlbs9XctgD-HpRaYPhL5sHZbmvrUDSjynfWPNVeEGe04raVzic0B5Q6WvZ4KvV024kChvCGLUXaqy303yaeWZ-ESG/s1600/481879_422708927796638_553785025_n.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<div class="entry_icon_view" id="statpageview">
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Celcelutiye Duası</span></div>
<a href="http://akifeirmegan.blogcu.com/celcelutiye-duasi/10020417#edittitle" id="edittitle" name="edittile"></a><br />
<div class="clear">
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br /></div>
<div class="color-454545 mb10 entrycontent">
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Celcelutiye Duası Nedir?</span></span></span></strong><br />
<div class="color-454545 mb10 entrycontent">
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong> <span style="color: firebrick;"><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><span style="color: black; font-size: small;">Celcelûtiye, Süryanîce “bedî” demektir. Resûl-i Ekrem Efendimize (S.A.V.) Hazret-i Cebrâil (as) tarafından indirilen ve içinde İsm-i Azâm'ı da taşıyan yüksek mânâlar, Hazret-i Ali (R.A.) tarafından Celcelûtiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryanî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duâdır. Bir isimler hazinesidir. Allah'ın rahmetine vesile olması hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir Cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah'ın en büyük ismi olan İsm-i Azam bu duânın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duâyı okuyarak Allah'a sığınan kimsenin, dünya ve âhiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.</span><br /><br /><span style="color: blue;"><span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">HZ. ALİ TARAFINDAN KALEME ALINAN CELCELUTİYE DUASI HZ. PEYGAMBER'E CEBRAİL A.S. TARAFINDAN SEMADAN İNDİRİLMİŞTİR.CENNET HAZİNELERİNDEN BİR HAZİNEDİR. KASEM-İ CAMİ OLUP BU DUANIN YOLUNDA YÜRÜYENLERE ÇEŞİTLİ SIRLAR AÇIKLANDIĞI,PERDELERİN ARALANDIĞI (SEMAVİ) MÜELLİFİ TARAFINDAN BEYAN EDİLMİŞTİR.</span> </span></span></span></span></span><br />
<span style="color: firebrick;"><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: blue;"></span><br /> TESİR ALANLARI İSE OLDUKÇA GENİŞTİR.</strong></span></span></span></span><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Celcelutiye Duası</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">بَدَأْتُ بِِبِسْمِ اللهِ رُحِى بِهِ اهْتَدَتْ<br /> إِلَى كَشْفِ أَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bede'tü bibismillêhi rûhi bihî nehtedet<br />İlê keşfî esrarin bibatinihi intavet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">1. Bismillah ile başladım; ruhum, O'nun sayesinde o besmele içinde saklı olan çok sırları keşfetti.<br /><br /> <span style="color: red;">Ve salleytü fişşani ala hayrü halkihi<br /> Muhammedin men zahaddalalete velğalet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">2. İkincisinde O'nun yarattıklarının en hayırlısı olan Hz. Muhammed'e salavat getirdim. O Muhammed ki (dünyadan) bütün dalalet ve yanlışlıkları gidermiştir.<br /><br /><span style="color: red;">İlahi lekad aksemtü biismike daiyen<br /> Biacin ehvecin celcelutin helhelet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">3. Ey İlâhım, Senin ismine dayanarak dua ettim. Hep açık olan ve gittikçe parlayan Ehad ve Bedi' isimlerinle Sana yalvarıyorum.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Seeltüke bil ismil âzâmi gadruhû<br /> Ve yessir umrî yê elihî bisalmehet.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">4. Kadîr ve şanı yüce olan isminle Senden istedim. Ey güçlü (kadîr) Allah'ım, Sen islerimi kolaylaştır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve yê hayyü yê gayyûmu ed'ûke râcian<br /> Biêvin eyûcin celceliyyûtin helhelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">5. Ey Hayy ve Kayyûm olan Allah'ım, daima, umut ederek Sana yalvarıyorum. Ehad ve Bedi' isimlerini şefaatçi yaparak yüksek sesle bağırıp Sana yalvarıyorum.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bisamsâmin tamtâmin ve yê [k]hayra bêzi[k]hin<br /> Bimihrâsi mihrâsin bihin-nêru u[k]hdimet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">6. Denizin ortasına vurulan kılıç gibi olan isimlerinle ey yaratanların en hayırlısı olan Allah'ım; hadiseleri yönlendiren, savaş ve barışı sağlayan isimlerinle Sana yalvarıyorum ki, bu fitne ateşi söndürülsün!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biâcin ehûcin yâ ilâhî muhevvicin<br /> Ve yâ celcelûtin bil icâbeti helhelet.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">7. Ey İlâhim, her derde, her ise ânında müdahale eden ve süratli bir şekilde icabet eden Allah, Ehad ve Bedi' isimlerinle sana yalvarıyorum.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Lituhyî hayâtel kalbi min denesin bihî<br /> Bigayyûmin gâmessirru fîhî ve eşragat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">8. Ki kalbin hayatını canlandırasın, yani ondaki kirleri gideresin. Kayyûmiyetinle onu ayakta tutasın, o kayyûmiyet sırrı onda hep var kalsın, ve daima parlasın.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Aleyye ziyâun min bevêrigi nûrihî<br /> Feleha alê vechî senâün ve ebragat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">9. Bu Hayy ve Kayyûm nûrunun çok şimşeklerinden bir ziya üzerime parladı, yüzüme (kalbime) bir parıltı geldi ve şimşek çaktı.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve subbe alê kalbî şeâbîbu rahmetin<br /> Bihikmeti mevlânel kerîmi feentagat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">10. Ve kalbimin üzerine rahmet sağanakları döküldü. Kerîm olan, Mevlâ'mız Allah'ın hikmetiyle... Ve bu şekilde, bu rahmet, hikmet, kerem hakikatleri konuştular.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ehâtat bihil envêru min külli cânibin<br /> Ve heybetü mevlênêl azîmi binâ alet.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">11. Bundan sonra her yönden Nurlar beni kuşattı. Ve büyük olan sahibimiz Allah'ın haşmeti, bizi yüceltti.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fesübhânekellâhümme yê [k]hayra [k]hâligin<br /> Ve yê [k]hayra [k]hallâgin ve ekrame men beat.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">12. Allah'ım Seni tenzih ederim, Sen yaratanların en hayırlısısın. Ve çok mükemmel bir şekilde çok çok yaratansın ve biat (antlaşma) yapanların en iyisisin!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Febelliğinî gasdî ve külle merâribî<br /> Bihaggi hurûfin bilhîcâi tecemmeat.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">13. Allah'ım, beni maksadıma ulaştır, bütün ihtiyaçlarımı gider. Hece harfleri seklinde toplanan Hurûf-u Mukattaa hakki için...</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bisırri hurûfin ûdiat fî azîmetî<br /> Binûri nûri senâil ismi verrûhi gad alet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">14. Muskama emanet olarak bırakılan harflerin sırrı hürmetine; İsimlerinin nûrunun parlaklığı hürmetine; yüce olan Ruhların hürmetine;</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Efizli min'el envari ya rabbi feyzuhü<br /> Bissirri ve ahya meyyiti kalbi bisalsalat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">15. Bana nurlardan parlak bir feyiz akıt; üzerime gelsin, Nûr isminle kalbimin ölülüğünü dirilt!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Elê ve elbisennî heybeten celâleten<br /> Ve küffe yedel eğdâi annî bialmehet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">16. Ey Allah'ım, bana bir heybet ve celâl giydir. Düşmanların ellerini ilim sayesinde benden uzaklaştır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Elê vehcubennî min aduvvin ve hâsedin<br /> Bihaggi şemâ[k]hin eşme[k]hin sellemet semet.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">17. Allah'ım, benimle her nevi düşman ve kıskançlık arasına perde koy, yüce olan ve barışı sağlayan Kadîr ve Azîz isimlerinin hürmetine!<br /><br /> <span style="color: red;">Binûri celâlin bêzi[k]hin ve şeranta[k]hin<br /> Biguddûsi berkûtin bihiz-zulmetuncelet.</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">18. Tecelli etmekte olan Celâl ve büyüklüğünün nûruyla; Merhamet ve Şefkatinle; çok çok bereketli olan Kuddüs isminle, Sen bu karanlıkları aydınlığa çevir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Elê vagdi yâ rabbehû binnûri hâcetî<br /> Binûri eşme{k]hin celyen serîan gadingadat.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">19. Ey bu milletin Rabbi olan Allah'ım, Sen Nûr ile ihtiyacımı yerine getir. Öyle bir Nûr ki, tecellisi seri olur. Ve hemen is biter.<br /><br /> <span style="color: red;">Biyêhin ve yêyûhin nemûhin esâliyen<br /> ve yê âliyen yessie umûrî bisaysalet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">20. Her bir peygamberini bir İsm-i A'zâm'a mazhar edip onları mucizelerle muvaffak ettiğin gibi, Sen Kâfi isminle islerimi kolaylaştır.<br /> (Mucize değil de Sen bana yetersin!)</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve emnihnî yêzel celâli kerâmeten<br /> Biesrâri ilmin yê hâlimu bikencelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">21. Ey yüce büyüklük Sahibi, Sen sadece bana (ilmî) bir keramet ver; ilim esrarı bana açılsın çünkü Sen bütün akılların ve zekâların sahibisin. Onlar ancak Seninle açılıyorlar.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve {k]hallisnî min külli hevlin ve şiddetin<br /> Binassi hakîmin gâtiisırri esbelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">22. Beni her türlü korku ve şiddetten kurtar; esprisi, kesin olan, hikmetli bilimsel ve kuşatıcı bir söz ile...</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve ehrisni yêzel celâli bikêfi kun<br /> E yâ cêbiral galbil kesîri minel [k]habet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">23. Ey Celâl Sahibi Allah'ım, beni kün kef' i ile koru, ey heybetten ve başarısızlıktan dolayı kırılan kirik kalpleri tamir eden ve onları canlandıran Allah'ım!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve sellim bibahrin ve ağtînî [k]hayra berrihê<br /> Feente melâzî velkurûbi bikencelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">24. Bana (ilimden) bir deniz ver, ve o denizin karasının en hayırlı kısmını bana nasip et; çünkü Sen benim sığınağımsın, ve bütün sıkıntılar, ancak Seninle gider...</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve subbe aleyyer-rizga sabbete rametin<br /> Feente racêul âlimîne velev tağat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">25. Ve üzerime rızkı rahmet seli gibi yağdır. Çünkü insanlar azsa da Sen onların umudusun.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve esmim ve ebkim sümme ağmi aduvvenê<br /> Vee[k]hrishum yêzel celâli bihavsemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">26. Sen düşmanlarımızı sağır, dilsiz ve kör et; (bizim ne yaptığımızı bilmesinler...) Ey güçlü Allah'ım, Sen Celâl ve büyüklüğünle onları kekeme eyle! (Millete yanlışı anlatmasınlar!)</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve fî havsemin mea devsemin veberâsemin<br /> Tehassentu bil ismil azîmi minel ğalat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">27. Alîm ve Ganî isimlerinle beraber Kudretinin dairesinde, İsm-i Azâm'ınla yanlış yapmaktan korundum.<br /><br /> <span style="color: red;">Veeğtif gulûbel âlimîne biesrihê<br /> Aleyye ve elbisennî gabûlen bişelmehet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">28. Bütün insanların kalplerini üzerime cevir. Ve Selâm isminin hürmetine bana onlardan bir kabul duygusu nasip et!<br /> <br /> <span style="color: red;">Ve yessir umûranê yê ilêhî ve ağtinê<br /> Minel izzi vel ulyê bişem[k]hin veeşme[k]hat</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">29. Ya İlâhî islerimi kolaylaştır, ve bize izzet ve yücelik ver. Alî ve A'lâ isimlerinin hürmetine!...</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve esbil aleynês-setra veşfi gulûbenê<br /> Feente şifâün lilgulûbi minel ğaset.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">30. Ve üstümüze örtünü sarkıtıver; kalplerimize şifa ver; Sen, korkulardan dolayı hastalanan kalplere şifanın ta kendisisin!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve bâriklenallâhümme fî cem'i kesbinê<br /> Ve hulle ugûdel usri biyêyûhi irtehat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">31. Ey Allah'ım, bütün çalışmalarımızı bize bereketli kil, ve her şeyi kolaylaştıran Hû isminle bütün zorluk düğümlerini çöz!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biyêhin ve yê yûhin ve yê [k]hayra bêzi[k]hin<br /> Ve bê men lenel erzâgu min cûdihî nemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">32. Ey İlâhî, Allah, Hû, Hêyra'l-Hâlikîn isimlerinle; ve bütün rızıkların, güzelliklerin onun cömertlik hazinesinden gelişip gelen Cevad isminle Sana yalvarıyorum.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Neruddu bikel eğdâe min külli vichetin<br /> Vebil ismi termîhim minel buğdi bişşatet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">33. Senin gücünle, her yönden gelen bütün düşmanları reddediyoruz, geri gönderiyoruz! Ve Sen İsm-i Azâm'ınla, uzaktan onlara vurup, onları dağıtıyorsun!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve e[k]hazilhüm yêzel celêli bi fadli men<br />İleyhi seat dab'ül felâti vegad şeket</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">34. Ya Rabbi, ya Ze'l-Celâl Allah'ım, çöl kelerinin gelip kendisine şikayette bulunduğu, Hz. Muhammed hürmetine Sen o düşmanlarımızı rahmetinden mahrum et! (onları başarısız kıl!)</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Feente recâî yê ilêhî ve seyyidî<br /> Fefulle lemîmel ceyşi in râme bî abet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">35. Ya İlâhî, umudum Sensin, efendim Sensin; eğer bana tam isabet edecek bir ok atmak istemişlerse, Sen onların okunu yamult! (Onlara dönsün!)</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve küffe cemîal mudirrîne keydehum<br /> Veinnî biigsêmike hatmen vemê havet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">36. Ya Rabbi, kesin olan iraden ile bütün zarar verenlerin tuzaklarını ve içlerinde sakladıkları kinlerini benden çevir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Feyê [k]hayra mes'ûlin ve ekrame men eğtâ<br /> Ve yê [k]hayra me'mûlin ilê ümmetin [k]halet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">37. Ey kendilerinden dilekte bulunulanların en hayırlısı, ve ihsan edenlerin en hayırlısı; ey umut edilenlerin en hayırlısı, Sen gelmiş geçmiş bu ümmete rahmet eyle! (onları basarili kil!)</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Egit kevkebî bil ismi nûran ve behceten<br /> Mededdehri vel eyyâmi yê nûru celcelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">38. İsmi Nûr ve güzellik olan yıldızımı parlat; günler ve çağlar boyunca, ey sürekli parlayan Nûr olan Allah'ım!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biêcin ehûcin celmehûcin celêleten<br /> Celîlin celceliyyûtin cemêhin temehracet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">39. Senin Allah, Ehad, ......, Celâl, Celîl, Bedi', ........., isimlerin hep parlamaktadırlar.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bitağdêdi ebrûmin ve simrâzi ebramin<br /> Ve behratin tibrîzin ve ümmin teberraket</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">40. Bütün dualara kesin cevap veren isimlerini sayarak.......... O isimlerinin ortaya çıkıp parlamasıyla çevrenin bereketiyle.....</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tugâdu sirâcunnûri sırran beyâneten<br /> Tugâdû sirâcussurci sırran tenevverat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">41. Nûr lambası, tutuşturuluyor, gizlice açıklanıyor. Lambaların lambası tutuşturuluyor, gizlice aydınlanıyor.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Binûri celêlin bêzi[k]hin ve şeranta[k]hin<br /> Biguddûsi berkûrin bihinnêru u[k]hmidet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">42. Celâl ve Hêlik isimlerinin nûruyla; ve kibriyânla; çok bereketli olan Kuddüs ismiyle; bu fitne ateşi söndürüldü.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biyêhin ve yê yûhin nemûhin esâliyen<br /> Bitamtâmi mihrâşin linêril idâsemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">43. Allah, Hû, Samed, Cebbar, Kahhar isimleriyle ve savaş deniziyle yükselen düşmanlık ateşi söndürülecektir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bihêlin ehillî şel'in şel'ûbin şêliin<br /> Tahiyyin Tahûbin taytahûbin tayettahet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">44. Allah, Hak, ......, Cemîl, Vedûd ve Mucîb, .......... isimlerinin hürmetine.......</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">?</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">45. Mürîd, Cemîl, Zâhir isminle taksim edilen; yüce ve yüceltilen ayetlerin (ve tefsirlerinin) şanı hürmetine.......</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Enû[k]hin biyemlû[k]hin ve ebrû[k]hin ugsimet<br /> bitemlî[k]hi êyêtin şemû[k]hin teşemme[k]hat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>46. ..........?</strong></span><span style="color: red; font-family: Times New Roman; font-size: small;"> (Bu üç beytin genis izahi için Üstad Bediüzzaman bastan sona kadar, 8. Sua' Risalesini telif etmistir. Burada nasil bir Mucize-i Aleviye oldugunu göstermistir)</span></span></span><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ebêzî[k]ha beyzû[k]hin ve zeymû[k]hin bağdehê<br /> [k]hamêrû[k]ha yeşrû[k]hin bişer[k[hin teşemme[k]hat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>47. ..........?</strong></span><span style="color: red; font-family: Times New Roman; font-size: small;"> (Bu üç beytin genis izahi için Üstad Bediüzzaman bastan sona kadar, 8. Sua' Risalesini telif etmistir. Burada nasil bir Mucize-i Aleviye oldugunu göstermistir)</span></span></span><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bibel[k]hin ve simyênin zebêzu[k]hin bağdehê<br /> Bizeymû[k]hin eşmû[k]hin bihîl kevnü ummirat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>48. ...........</strong><span style="color: red; font-family: Times New Roman; font-size: small;"> (Bu üç beytin genis izahi için Üstad Bediüzzaman bastan sona kadar, 8. Sua' Risalesini telif etmistir. Burada nasil bir Mucize-i Aleviye oldugunu göstermistir)</span><br /><br /><strong> </strong><span style="color: red;"><strong>Bişelme[k]hatin(ni)gbel duâî ve kün meî<br /> Ve kün lî minel ağdêi hasbî fegad beğat</strong></span></span></span></span><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">49. Selâm isminle duamı kabul et, ve benimle beraber ol; düşmanlara karşı bana Sen kâfi gel; çünkü onlar çok azdılar.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Feyê şem[k]hasê yê şem[k]hasê ente şemle[k]hâ<br /> Ve yê aytalê hetlur-riyâhi te[k]hal[k]halet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">50. Ey yüceler yücesi, Sen gerçekten yücesin; Sen gerçek Haksin, diğer işler sadece araya giren bir rüzgar esintisi gibidir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bikel havlu vessavluş-şedîdu limen etê<br /> Liebi cenâbike veltecê zulmetüncelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">51. Senin dergahına gelen ve iltica eden bütün havl (kasdî güç) ve şiddetli saldırı, ancak Seninledir ve Senin bu kuvvetinle ancak zulmet dağılır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bi tâ-hâ ve yâ-sîn ve tâ-sîn kün lenê<br /> ve tâ-sîn-mîm lisseâdeti egbelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">52. Tâhâ, Yâsîn ve Tâsîn ile bizim için ol, mutluluğumuz için Tâ Sîn Mîm ile bize dön!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve kêfin ve hê yêin ve aynin ve sâdihâ<br /> Kifâyetünê min külli aynin binê havet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">53. Kâf Hâ Yâ Ayn ve Sadlarıyla; bizi kuşatan her kötü gözden korunuruz!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bi hâ mîmin aynin sümme sînin ve gâfihê</span></span></span></strong><strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><br /><span style="color: red;"> Himâyetünê min külli sûin bişelmehet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">54. Hâ Mîm, Ayn sonra Sîn ve Kaflarıyla; Selâm isminle her nevi kötülükten korunuruz!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bi gâfin ve nûnin sümme hâ mîmin bağdehê<br /> Ve fî surâtid-du[k]hâni sirran gad uhkimnet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">55. Kaf ve Nûn ve onlardan sonraki Hâ Mîm ile yine korunuruz, Ve Duhan suresinde sağlam bir sır vardır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bi êlifin ve lâmin vennisêi veugûdihê<br /> Ve fî sûretil en'âmi vennûri nuvvirat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">56. Elif Lam ile ve Nîsâ sûresiyle, ve Mâide ukûduyla; En'âm ve Nûr surelerinde bir nur parlamıştır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve êlifin ve lâmin sümme râin bisirrihê<br /> Alevtü binûril ismi min külli mê cenet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">57. Elif Lâm sonra peşlerindeki Ra sırrıyla; Nûr isminle bütün (süflî) ruhanilerin üstüne çıktım.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve êlifin ve lâmin sümme mîmin ve râihê<br />İlê mecmail ervâhi verrûhu gad alet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">58. Elif Lam sonra Mîm ve Ra'sı ile Ruhların mecmaina yükseldim. Fakat gerçek Ruh çok yücedir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bisırrin havêmîmil kitêbi cemîihê<br /> Aleyke bifadlinnûri yê nûru ugsimet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">59. Kitabin (Kurân'ın) bütün Hâ Mîm'lerinin sırrıyla üzerime Nûr isminin fazlı aksin, ey bölümlere ayrılmış Nûr!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biamme abese vennêziâti ve târigin<br /> Ve fî vessemêi zâtil burûci ve zulzilet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">60. Amme, Abese, Nâziat ve Târik sûrelerinle Ve's-semâ-i Zâti'l-Burûc ve Zilzal sûrelerinde.....</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bihaggi tebêrake sümme nûnin ve sêilin<br /> Ve fî s☼retitt-tehmîzi veşşemsi kuvvirat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">61. Tebâreke, sonra Nûn sonra Seele Sâil sûreleri hürmetine. Hümeze, Ve's-semsi Küvvirat surelerinde.........</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve bizzâriyâtiz-zerri vennecmi iz hevê<br /> Ve bigterabet liyel umûru tegarrabet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">62. Ve'z-zâriyât-i zerven, Ve'n-necmi izâ hevâ, Veikterabet sûreleriyle bana isler yakınlaştırıldı.<br /> <br /><span style="color: red;">Ve fî suveril gur'êni hizben ve êyeten<br /> Adede nê garael gâriu vemê gad tenezzelet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">63. Bütün Kurân sûrelerinin içinde hizip ve ayet olarak, okuyanın okuduğu ve manen nâzil olduğu kadar sırlar vardır.<br /><br /> <span style="color: red;">Fees elüke yê mevlâye fî fadlikellezî<br /> Alê külli mê enzelte kutben tefeddalet</span></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">64. İşte ey Allah'ım, Senin fazlınla bu şekilde yazdırdığın üstün kitaplar hürmetine Sana yalvarıyorum.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Biêhiyyen şerâhiyyen ezûnêyi sabvetin<br /> Esbâvusin êli şeddeye egsemtü bitaytağat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">65- (Mealen) Rahman ve Rahim isminin tecellisiyle yeni ve harika olarak Esmâ-i Hüsnâ'na dayanılarak yazılmışlar, ve Hakîm ismiyle taksim edilmişler.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bisirrin budûhin echezetin betadin zehecin<br /> Bivêhil vâhâ bil fethi vennasri esraat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">66. ........... Senin Esmâ-i Hüsnâ'n sırrıyla fetih ve nasrı (ilâhî yardımı) süratli netice verirler.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Binûri feceşin mea set[k]hatin yê seyyidî<br /> Vebil âyetil kübrâ eminnî minel fecet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">67. Kibriya ve Hâkimiyetinin nuruyla ey efendim; ve Âyetü'l-Kübra ile beni ani felaketlerden emin kil!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bihaggi fegacin mea me[k]hmetin yê ilêhê<br /> Biesmâikel husnê ecirnî mineş-şetet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">68. Ey İlâhım, zuhûr ve kemalâtının hakki için ve bu şekilde odaklanan Esmâ-i Hüsnâ'n ile beni dağınıklıktan kurtar...</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">?</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">69. ?</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hurûfun libehrâmin alet veteşê me[k]hat<br /> Vesmu asâ Mûsâ bihiz-zulmetuncelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">70. Bunlar Nûr harfleridir. Yüce ve yüksektirler. Asâ-yi Mûsa ismiyle de karanlık dağıldı.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tevesseltü yâ rabbi ileyke bisirrihê<br /> Tevessüle zî züllin bihinnêsüytedet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">71. Ya Rabbi onun sırrıyla Sana yalvarıyorum. Gayet zillet içindeki birinin yalvarışıyla… Ki; onunla insanlar hidayet buluyor…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Hurûfun bimağnâhê lehel fadlü şurrifet<br /> Mededdehri vel eyyâmi yâ rabbinhanet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">72. Bu manadaki bütün kelimelerin san ve şerefi, üstünlüğü vardır. Günler ve çağlar devam ettikçe; ya Rabbi Sen şefkat et!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Deavtüke yâ Allâhu haggan ve innenî<br /> Tevesseltü bil êyêti cem'an bimê havet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">73. Ya Rabbi, gerçekten ben Seni çağırdım; bütün ayetlerle ve ayetlerin içindekileriyle Sana yalvardım!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fetilke hurûfun-nûri fecmağ [k]havâssahê<br /> Ve haggig meânihê bihel [k]hayru tummimet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">74. İşte bütün bunlar nur kelimeleridir, onların özelliklerini topla. Ve manalarını tahkik et; bütün hayır onlarla tamamlanır…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Feehdirnî avnen [k[hâdimen musa[k]h[k]haran<br /> Tuheymefeyâile bihil kurbetüncelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">75. İşte ya Rabbi, bana musahhar bir yardımcıyı daima hazır et: Allah'ın ifriti; onunla bütün sıkıntılarım gider…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">fese[k]h[k]hirlî fîhê [k]hadîmen yutîunî<br /> Bifadli hurûfi ümmil kitêbi vemê telet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">76. O ifrit içinde bana itaat eden bir hizmetkarı musahhar kil; </span><a href="http://www.gizliilimler.tr.gg/Fatiha-Suresi.htm"><span style="color: #688f96; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fatiha</span></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> ve peşinde gelen Kurân hurufâtı hürmetine…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve es'elüke yê mevlêye fismikellezî<br /> Bihî izê duiye cem'ul umûri tevesserat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">77. İşte ya Rabbi, Senin o</span><a href="http://gizliilimler.tr.gg/%26%23304%3Bsm_i-Az%E2m-Duas%26%23305%3B--k1-Rivayet-1-k2-.htm"><span style="color: #688f96; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"> İsm-i Azâm'</span></a><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">ınla Sana yalvarıyorum ki; onunla dua edildiği zaman bütün isler kolaylaşır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İlêhî ferham dağfî veğfirlî zelletî<br /> Bimê gad deatkel enbiyâu ve tevesselet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">78. Ya İlâhî, Sen zayıflığıma acı, zellelerimi bağışla; o dua sayesinde ki, bütün peygamberler onlarla dua etmiş ve yalvarmıştır…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Eyê [k]hâligî yê seyyidî igdi hâcetî<br />İleyke umurî yê ilêhî tesellemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">79. Ey Hâlikim, ey Efendim, ihtiyacımı kaza et. Ya Rabbi bütün islerim Sana teslimdir…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Tevesseltü yâ rabbi ileyke biehmedê<br /> Ve esmâikel husnelletî hiye cummiat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">80. Ya Rabbi, Hz. Muhammed'in sana olan yakınlığıyla (velayetiyle) sana yalvarıyorum; ve Onda birlesen Esmâ-i Hüsnâ'n ile Sana yalvarıyorum.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fecud vağfu vesfah yê ilêhî bitevbetin<br /> Alê abdikel miskîni min nezratin abet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">81. Sen cömertliğinle, af ve safhınla tövbelerimizi kabul etmekle miskin olan kuluna muamele et; beni kötü bakışlardan koru!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Veveffignî lil[k]hayri vessıdgi vettugâ<br /> Veeskinniyel firdevse mea firgatin alet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">82. Beni hayra, doğruluğa ve takvaya muvaffak eyle; ve yüksek cemaat ile Firdevs Cennetine yerleştir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vekün bî raûfen fî hayêtî ve bağde mê<br /> Emûtu veelgâ zulmetel gabrincelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">83. Hayatımda ve öldükten sonra, ve kabrin karanlıklarını üstümden atıp, nuru görünce bana şefkatle muamele et.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve filhaşri beyyid yê ilêhî sahîfetî<br /> veseggil mevêzînî bilutfike in [k]haffet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">84. Ve haşirde ya İlâhî amel defterimi beyaz kil; eğer tartılarım hafif gelirse Sen onları ağırlaştır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vecevviznî haddes-sırâtimuhervilen<br /> Vehminî min harri nârin vemê havet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">85. Beni hızla Sırat sınırından geçir. Beni ateşin (Cehennemin) ve içindekilerin sıcaklığından koru!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vesêmihnî min külli zenbin ceneytuhû<br /> Vağfir [k]hatîyetiyel izâme ve in alet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">86. Ve islediğim bütün günahlarda bana müsamaha göster. Çok çok kabarık olsa da benim bütün günahlarımı affet…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Feyê hâmilel ismillezî celle gadruhû<br /> Teveffê bihî küllel umûri tesellemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">87. İşte ey şanı yüce İsm-i Azâm'ı taşıyan! Sen tehlikeli bütün durumlardan kurtulacaksın, sonunda selamete ereceksin.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Fegâtil velê te[k]hşe vehârib ve lê te[k]haf<br /> Vedus külle ardin bilvûhûşi teammerat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">88. Dövüş, çekinme; savaş, korkma; vahşilerle mamur olmuş bütün her yere bas!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Veegbil velê tehrab ve [k]hâsim men teşêü<br /> Ve lê te[k]hşe be'sen lil mulûki velev havet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">89. Karşıla, kaçma; dilediğin her düşmanla mücadele et; her yeri kuşatmış olsalar da kralların şiddetinden korkma!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Felê hayyetün te[k]hşê velê agrabun terâ<br /> Velê esedün ye'tî ileyke bihemhemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">90. Korkacağın bir yılan olmayacak; göreceğin bir akrep olmayacak; ve sallanarak sana gelen bir arslan olmayacak!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Velê te[k]hşe min seyfin velê tağni [k]hancerin<br /> Velê te[k]hşe min rumhin velê şerrin eshemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">91. Kılıçtan korkma, hançerin darbesinden korkma, mızraklardan korkma, ve okların şerrinden de korkma!</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Cezâ men garâ hêzê şefêatü Ahmedê<br /> Veyuhşeru il cenneti mea hûrin suffifet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">92. İşte bunu okuyanın mükâfâtı Zât-i Ahmediye'nin şefaatidir. Ve cennetlerde saf olmuş hûrilerle beraber haşrolacaktır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vağlem biennel Mustafâ [k]hayru mürselin<br /> Veefdalü [k]halgillêhi men gad teferragat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">93. Ve bil ki, Hz. Muhammed Mustafa peygamberlerin en hayırlısıdır. Ve Allah'ın dağınık (çeşit çeşit) yaratıklarının en üstünüdür.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vesaddir bihî men câhihî külle hâcetin<br /> Veselhu liken tencuve minel cevri vettağat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">94. Her ihtiyacın anında O'nun (A.S.M) makamını kendine şefaatçi yap; Ondan iste ki zulümden ve azgınlardan kurtulasın…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve salli ilêhî külle yevmin vesêatin<br /> Alel Mustafâl mu[k]khtâri mê nesmetün semet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">95. Ya Rabbi, her gün ve her saat, her nesne hareket ettikçe, Sen, seçkin olan Hz. Muhammed Mustafa'ya salât ve rahmet indir.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve salli alel mu[k]htêri vel êli küllihim<br /> Keaddi nebêtil ardi verrîhi mê seret</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">96. Sen o Seçkine ve bütün ailesine salât indir; yer bitkileri ve rüzgarın esintileri kadar.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Ve salli salêten temleul arda vessemêe<br /> Kevebli ğamêmin mea ruûdin tecelcelet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">97. Yeri ve göğü dolduran bir salât ile Ona salavât indir. Parlayan gök gürlemeleriyle beraber, yağan bulutların yağmuru kadar…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Feyekfîke ennallâhe sallê binefsihî<br /> Veemlêkehû sallet aleyhi vesellemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">98. Ey Muhammed (A.S.M), bizzat Allah ve meleklerinin sana salât ve selam etmesi Sana yeter.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vesellim aleyhi dâimen mutevessilen<br /> Meded-dehri vel eyyâmi mê şemsün eşragat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">99. Sen de daima, yalvararak O'na selam ve barış elini uzat. Güneş doğup günler ve çağlar geçtikçe…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Vesellim alel ethâri min âli Hâşimin<br /> Adede mê haccel hacîcu vesellemet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">100. Haşim ailesinden temiz olanlara da selam et. Hacıların hac edip verdikleri selam sayısınca…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Verda yê ilêhî an Ebî Bekrin mea Umera<br /> Verda alê Usmâna mea Hayderiş-şebet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">101. Ya İlâhî Ömer ile beraber Ebu Bekir'den razı ol; sâbit-kadem olan Haydar ile beraber Osman'dan da razı ol:</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kezel âlü vel ashâbu cem'an cemîuhum<br /> Meal evliyêi vessâlihîne vemê havet</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">102. Ve böylece bütün Âl ve Ashaptan da razı ol, Evliya, Salihler ve içlerinde barınanlardan da razı ol…</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Megâlü aliyyi vebni ammi Muhammedin<br /> Vesirru ulûmin lil [k]halêigi cummiat</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"></span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">103. Bu Hz. Muhammed'in amcasının oğlu olan Ali'nin makalesidir. Yaratıklarla ilgili bütün bilgi sırları ve gizli bilgiler onda toplanmıştır.</span></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-size: 18px;"><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"></span></span></strong><br />
<strong><span style="font-family: courier new, courier, monospace;"><span style="font-family: Arial;"><span style="font-size: xx-small;">Kaynak; <span style="font-family: Courier New;"><a href="http://www.islamforum.net/f11/celcelutiye-duasi-27280/">http://www.islamforum.net/f11/celcelutiye-duasi-27280/</a></span></span></span> </span></strong></div>
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-21982892053967202492012-12-21T05:53:00.002-08:002012-12-21T05:53:46.471-08:00Mevlid (Velâdet) Kandili <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhi-H0E4mrD0LLpR1n7bVpTMlB8uE5cX8fne5RgoKcV4tjY5w2IZndS6X_J0OIOaxYfmo2oPUKIrydTtAmOIHiLKWR8YO6g4IVnr6LNZaoGbhwy12RXDMONSDYvl25IVc_DXKswCpvX4crj/s1600/527515_540315925981745_482165582_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhi-H0E4mrD0LLpR1n7bVpTMlB8uE5cX8fne5RgoKcV4tjY5w2IZndS6X_J0OIOaxYfmo2oPUKIrydTtAmOIHiLKWR8YO6g4IVnr6LNZaoGbhwy12RXDMONSDYvl25IVc_DXKswCpvX4crj/s1600/527515_540315925981745_482165582_n.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong>Mevlid (Velâdet) Kandili;</strong></span><br />
<!-- google_ad_section_end --><br />
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. Bu mübarek geceye <strong>"Mevlid Kandili"</strong> denir.<br /><br />O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. <br /><br />O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.O gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allah'ın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:<br /><br />Kasem olsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler. " (Âl-i İmrân, 164)<br /><br />Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.<br /><br />Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.<br /><br />Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.<br /><br />Unutmayalım..<br /><br />"<br /><br />Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ, 107)<br /><br />O âlemlerin Rabbinden, "Alemlere rahmet olarak gönderildi." Asırlara sığmayacak inkılapları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Evlâtlarını diri diri toprağa gömen babalar O'na ve getirdiği prensiplere iman ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet rehberi olacak hale geldiler. İnsanlar O'nun tek emriyle, kökü yüzlerce yıl derinde olan alışkanlıklarını bıraktı. <br /><br />O, yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.<br /><br />Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisinden önceki peygamberler gibi sadece bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. O'nun diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden birisi budur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: <br /><br /> Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler." (Sebe, 28) <br /><br />İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. O'nu örnek almak, Kur'an'a uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (r.a.)'nın ifâdesiyle O'nun ahlâkı Kur'an'dı.(Müslim, Misâfirîn, 139). Kur'an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in inananlar için en güzel örnek olduğunu bildirmekte ve bu hususta şöyle buyurulmaktadır: <br /><br />Kasem olsunki Allah'ın rasûlünde sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb, 21)<br /><br />Bu geceyi nasıl ihya edelim?<br /><br />Bu gecede o yüce rasülün ruhunu şad edecek hatimleri okumalı onun üzerine çok salatü selam getirmeli ibadet ve taatımızla bağlılıgımızı<br />göstermeliyiz.<br /><br />Rab'bim şefaatinden mahrum etmesin.</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-49873099069535496972012-12-21T05:53:00.001-08:002012-12-21T05:53:30.632-08:00Hz.Musa (a.s.) İffeti ve İffetin 19 İnceliği<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivCEw6Oqet-EFs1n_We_jTyuwNI6w0wjl-FJBgNdLKk_YMw8NKK7q6msyD1oAH-FKrorw6Gwjqj09p-JwbtcjTeMAxnM0wphOMRC6SSuSRW7Yjh4wzQviieyOm7ds_nNn8vWQlJjdDTe-7/s1600/Watercourse+never+flow+back_.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivCEw6Oqet-EFs1n_We_jTyuwNI6w0wjl-FJBgNdLKk_YMw8NKK7q6msyD1oAH-FKrorw6Gwjqj09p-JwbtcjTeMAxnM0wphOMRC6SSuSRW7Yjh4wzQviieyOm7ds_nNn8vWQlJjdDTe-7/s1600/Watercourse+never+flow+back_.jpg" height="293" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<h1 class="title">
<span style="color: red; font-size: small;">Hz.Musa (a.s.) İffeti ve İffetin 19 İnceliği;</span></h1>
<div class="node">
<div class="content">
Kur’an-ı Kerim, yaşadığımız her olayda bize bir rehberdir. O olaylara iman ve ihlâsla nasıl bir ruh kazandırılacağını, güzel ahlâkla onlara nasıl bir elbise biçileceğini, biz, mucizevî bir nazma sahip olan Kur’an-ı Kerim’den öğrenmekteyiz.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Kur’an-ı Kerim, iffetin de yol ve yöntemini bize bildirmekte. Kasas Sûresi’nin 23. ayetinden 28. ayetine kadar hanımlara ve erkeklere iffetin 19 inceliğini öğreterek birbirlerine karşı nasıl iffetli davranacaklarını tarif etmektedir.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Hz. Musa’nın iffetinden bahseden ve “Zinaya yaklaşmayın!” hükmünü açıklayan bu ayetlerin mealini verdikten sonra iffetin 19 inceliğini ayetlerin mucizevî nazmı arasında görmeye çalışalım.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Kur’an-ı Kerim’in Kasas Suresi’nin 23. ayeti ile başlayıp 28. ayetiyle biten bölüm mealen şöyledir:</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
(Musa) Medyen suyunun başına varınca, oranın halkından bir topluluğu, hayvanlarını sularken buldu. Onların gerisinde ise, hayvanlarını suya gitmekten alıkoyan iki hanım gördü. Onlara:</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
–<strong> Bu hâliniz nedir</strong>, diye sordu. Dediler ki:</div>
<div class="content">
<br />
– <strong>Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız; babamız ise çok yaşlıdır (gelip hayvanları sulayacak hâli yoktur).</strong></div>
<div class="content">
<strong></strong> </div>
<div class="content">
Musa onların hayvanlarını suladı, sonra bir gölgeye çekildi.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
– <strong>Ey Rabb’im, dedi. Bana ihsan edeceğin her hayra muhtacım.</strong></div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Derken, o iki hanımdan birisi istihya üzere (utana utana, mahcup) bir yürüyüşle geldi.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
–<strong> Hayvanlarımızı sulamanın karşılığını vermek üzere babam seni çağırıyor,</strong> dedi.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Musa gelip başından geçenleri onların babalarına anlattı. Babaları da Musa’ya;</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
– <strong>Korkma, dedi. Artık o zalimler güruhundan kurtuldun</strong>. O hanımlardan biri şöyle dedi:</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong>– Babacığım, onu ücretle (çoban) tut! Şüphesiz, ücretle istihdam ettiğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir kimsedir.</strong> Babaları (Musa’ya) dedi ki:</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
– <strong>Sekiz sene bana çalışman şartıyla şu kızlarımdan birini sana nikâh etmek isterim. On yıla tamamlarsan, o da senin bir lütfun olur. Ben sana güçlük çıkarmak istemem. Beni inşaallah salih kimselerden bulacaksın</strong>. Musa:</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
–<strong> Bu seninle benim aramda bir anlaşmadır, dedi. İki müddetten herhangi birini tamamladıktan sonra, artık bir çekişme olmayacak ve daha fazlası benden istenmeyecektir. Söylediklerimizi Allah görüp gözeticidir</strong>. (Kasas Suresi, 23–28)</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 1. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar erkeklerle iç içe olmamalı ve bir kenarda durmalı.</strong> Ayet-i kerime buna “Onların (erkeklerin) gerisinde” ifadesiyle işaret ediyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 2. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar erkeklerle iç içe bir araya getirecek sebeplerden uzak durmalı.</strong> Ayet-i kerime buna “Hayvanlarını suya gitmekten alıkoyan iki kadın” ifadesiyle işaret ediyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 3. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımların yabancı erkeklerle konuşma zorunluluğu varsa maksadı anlatacak kadar kısa konuşmalı</strong>. Ayet-i kerime buna “Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız; babamız ise çok yaşlıdır (gelip hayvanları sulayacak hâli yoktur)” ifadesiyle işaret ediyor. Burada ne az ne de çok bir ifade var. Maksadı anlatan çok kısa bir cümle seçilmiş. Çünkü Musa (a.s.) onlar için yabancı bir erkek.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 4. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar yabancı erkeklerle karşılıklı sohbete sebep olacak tarzda konuşmamalı</strong>.Ayet-i kerime buna “Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız; babamız ise çok yaşlıdır” cümlesindeki fazla açıklamayla işaret ediyor. Çünkü bu ifade karşılıklı konuşmaya sebep olacak şu muhtemel soruların hepsini karşılıyor: “Niçin erkeklerin gerisinde duruyorsunuz? Hayvanlarınızı niçin sulamıyorsunuz? O halde ne zaman sulayacaksınız? Sizin bir erkeğiniz yok mu? O halde niçin o gelip sulamıyor?” gibi… Bu muhtemel sorular karşılıklı konuşmayı doğuracağı için burada en iffetli cevap seçilmiş, tekrar soru sormaya imkân bırakılmamıştır.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 5. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar yabancı erkeklerle sohbet kapısını açacak tarzda yuvarlak sözlerle değil kesin ifadelerle konuşmalı.</strong> Ayet-i kerime buna “Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız” cümlesindeki olumsuzluğu ifade eden kesin hükümle işaret ediyor. O kadınlar “Biz sonra sularız” gibi genel bir cümle kullanmıyor. Çünkü o zaman bu ifade bir sohbet kapısını açabilirdi.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 6. inceliği:</span> Erkeklerin de yabancı hanımlarla konuşma zorunluluğu varsa onlar da sözlerini kısa tutmalı.</strong> Ayet-i kerime buna “Mâ hatbukuma” yani “Bu hâliniz nedir?” sorusuyla işaret ediyor. Çünkü Hz. Musa’nın (a.s) iffeti o kadınlardan daha fazla olduğu için onlara bir kelimelik soru soruyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;"> İffetin 7. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli erkekler, iffetli sözlerle maksadına ulaşınca hanımlarla konuşmayı bitirip susmayı tercih etmeli</strong>. Ayet-i kerime buna, “Musa onların hayvanlarını suladı” cümlesiyle işaret ediyor. “Hayvanlarınızı sulamamı ister misiniz?” diye sormadan kalkıp onları suluyor. Çünkü her soru bir cevabı doğuracağından Hz. Musa iffetinden dolayı bu kapıyı açmıyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 8. inceliği:</span></strong> <strong>Bir erkek bir hanıma iyilik yapmışsa iffetin gereği olarak o hanımdan gelecek teşekküre veya güzel sözlere meydan vermemeye çalışmalı.</strong> Ayet-i kerime buna “Sonra bir gölgeye çekildi” cümlesindeki “sonra” kelimesiyle işaret ediyor. Demek Hz. Musa (a.s.) sulamanın ardından herhangi bir konuşmaya mahal vermeden hemen oradan uzaklaşıyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 9. inceliği:</span></strong> <strong>Şartlar ne kadar zorlarsa zorlasın iffetli hanımlar erkeklerle iç içe bir arada bulunmamak için elden geldiğince gayret göstermeli.</strong> Buradaki ayet-i kerimelerden anlıyoruz ki o kadınlar: “Hayat şartları bizi zorluyor? Beraber gideceğimiz mahrem bir erkeğimiz de yok. Hem subaşında insan çok olduğu için halvet de olmaz. Ayrıca onları beklersek geç de kalırız. O halde erkeklerin arasında biz de hayvanlarımızı sulayabiliriz” demiyorlar. Bütün bu haklı sebeplere rağmen iffetlerinin gereği olarak erkeklerin gerisinde beklemeyi tercih ediyorlar.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 10. inceliği:</span> İffetli hanımlar yabancı erkeklerle iç içe beraber olmamak için onların azlığına veya çokluğuna bakmamalı</strong>. Ayet-i kerime buna “Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız” cümlesindeki kapsamlılıkla işaret ediyor. Çünkü o kadınlar “Çobanlar biraz azalsın da biz hayvanlarımızı öyle sularız” demiyorlar.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;"> İffetin 11. inceliği:</span> İffetli bir erkek iyilik yaptığı bir hanımla tekrar karşılaşırsa – 8. maddedeki sakıncaya düşmemesi için – samimi sohbete kapı açacak herhangi bir söz söylememeli</strong>. Bu ayetlerden anlıyoruz ki o kadınlardan birisi geri dönüp Hz. Musa’nın (a.s) yanına geldiğinde, Hz. Musa (a.s.) ona, “Buyurun! Nasıl yardımcı olabilirim? Seni bana birisi mi gönderdi? Benden bir şey mi istiyor?” gibi sohbet kapısını açacak herhangi bir şey sormuyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 12. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanım da daha önce kendisinden iyilik gördüğü yabancı erkekle karşılaştığında samimi sohbete kapı açacak sözler sarf etmemeli.</strong>O hanım Hz. Musa’nın (a.s.) yanına vardığında “Siz iyi bir insansınız. İyiliğiniz için teşekkür ederiz. Sizi eve davet edip iyiliğinizin karşılığını ödemek istiyoruz” gibi kendisinin veya kız kardeşinin duygularını hissettiren bir cümle kullanmıyor. Hz. Musa’nın (a.s.) sorabileceği muhtemel soruların cevabını veren, kendi duygularını hiç dikkate vermeyen ve isteği kendisine değil babasına isnat eden kısa ve iffetli bir cümle söylüyor: “Hayvanlarımızı sulamanın karşılığını vermek üzere babam seni çağırıyor.”</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 13. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar yolda yürürken “tam bir hayâ” veya tam bir mahcup eda içinde yürümeli.</strong> Ayet-i kerime buna “istihya üzere (utana utana, mahcup) bir yürüyüşle geldi” cümlesiyle işaret ediyor. O kadın, süslü püslü bir kıyafetle, çalımlı, sallana sallana, sağa sola bakarak, dikkatleri kendi üzerine çekerek ve gönül eğlendiren bir tavırla yürümüyor. Çünkü ayet-i kerimede “hayâ” kelimesi yerine “istihyâ” kelimesi geçiyor ki üç harflik bir fazlalıkla ondaki mahcupluğun ve utanma duygusunun ileri seviyede olduğunu ve yürüyüşüne bunu yansıttığını gösteriyor.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 14. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar yabancı erkeklerle konuşurken iffetli bir şekilde konuşmalı.</strong> “O iki hanımdan birisi istihya üzere (utana utana, mahcup) bir yürüyüşle geldi” ifadesinin tefsiri hakkında, İbn Kesir’de, Hz. Ömer’den sahih bir rivayet naklediliyor. Hz. Ömer şöyle diyor: “O kadınlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi. Elbisesiyle yüzünü örtmüştü. O, ileri geri konuşan yüzsüz bir hanım değildi.”</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 15. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar evden dışarı çıkma hususunda iktisatlı davranmalı.</strong> Yani, işi güven içinde sonuçlandırabilecek kaç hanıma ihtiyaç varsa o kadar hanımla beraber çıkmalı. Ayet-i kerime buna “O iki kadından birisi… geldi” tabiriyle işaret ediyor. Çünkü babalarının talebini Hz. Musa’ya (a.s) haber vermek için bir hanımın çıkması yeterlidir. Koyunları sularken iki hanıma ihtiyaç duyulduğu için o görevi iki hanım beraberce yapmışlardı.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 16. inceliği:</span> İffetli hanımlar, iffet konusunda prensip sahibi olmalı.</strong> Zaman zaman değil, her zaman iffetli davranmalı. Ayet-i kerime buna “Çobanlar çekilmeden biz hayvanlarımızı sulamayız” cümlesindeki “sulamayız” fiil kipiyle işaret ediyor, geçmişi de geleceği de içine alan bir prensibi nazara veriyor. Yani o hanımlar bu ifadeyle, “Bizim prensibimiz, âdetimiz böyle. Biz hiçbir zaman çobanlar çekilmeden hayvanlarımızı sulamayız” diyorlar.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<strong><span style="color: red;">İffetin 17 ve 18. inceliği:</span></strong> <strong>İffetli hanımlar belirli bir erkekten ve onun niteliklerinden bahsederken sözlerine iffeti yansıtmalı.</strong> Ayet-i kerime buna “Babacığım, onu ücretle (çoban) tut! Şüphesiz, ücretle istihdam ettiğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir kimsedir” cümlesiyle işaret ediyor. Çünkü o hanım babasına teklifini yaparken birinci olarak Hz. Musa’nın adını anmadan yapıyor, ikinci olarak onun özelliklerinden bahsederken genel ifade kullanıyor. Kendisine sorulmadan “Musa güçlü ve güvenilir bir kimsedir. Bizim için böyle böyle yaptı” demiyor. Sadece ücretle çalışan bir kimsede olması mutlaka şart olan iki özelliği dikkate veriyor: “güçlü” ve “güvenilir”.</div>
<div class="content">
Bu hususta İbn Kesîr’in tefsirinde şöyle bir kayıt yer alıyor:</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
“Ömer, İbn Abbâs, Kâdî Şureyh, Ebu Mâlik, Katâde Muhammed İbn İshâk ve birçokları şöyle diyorlar:</div>
<div class="content">
Kız, babasına “Şüphesiz, ücretle istihdam ettiğin en iyi kimse, güçlü ve güvenilir kimsedir.” dediğinde, babası:</div>
<div class="content">
– Bunu sana öğreten nedir? diye sormuş. Kızı da şöyle demiş:</div>
<div class="content">
– Çünkü o, on erkeğin taşıyabileceği kayayı kaldırdı. Ben onunla beraber gelirken onun önüne geçmiştim de bana:</div>
<div class="content">
– Arkamdan gel, ben yoldan sapacak olursam bir çakıl taşı at ki onunla yolu bileyim ve doğru yoldan gideyim, dedi.</div>
<div class="content">
<br />
<strong><span style="color: red;">İffetin 19. inceliği:</span></strong> <strong>Erkek erkeğe konuşma yapılırken detaylı bir şekilde konuşulabilir. Ancak iffetli erkek yabancı hanımlarla konuşurken maksadı ifade edecek kadar kısa konuşmalı.</strong> Ayet-i kerime buna, “Musa gelip başından geçenleri onların babalarına anlattı” cümlesiyle işaret ediyor. Hz. Musa (a.s.) ilk başta o hanımların her ikisiyle ve daha sonra onlardan biriyle konuşurken sözlerinde iktisat etmişti. Babalarının yanına geldiğinde ise başından geçenleri bir bir anlatmıştır.</div>
<div class="content">
En iyisini Allah bilir.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Sonuç olarak, peygamberler gibi mükemmel bir imana ulaşamayan birine imansız denilemeyeceği gibi, yine onların derecesinde İslam’ı yaşamaktan aciz olanlara da gayr-i müslim denilemez. Binaenaleyh, iffeti bu ayetlerde işaret edilen incelikte hayatına yansıtamayan birine iffetsiz denilmemeli. Yani, herkes yaşayabildiği kadar mümindir, Müslüman’dır ve iffetlidir. Yeter ki imanını götürecek bir küfür, İslamiyet’i yıkacak bir itaatsizlik ve iffeti yok edecek zina gibi bir günaha düşmesin.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
Allah hepimizi Kur’an’ın tarif ettiği iffetle hayatını şekillendirenlerden, tövbe istiğfarla onu parlatanlardan eylesin.</div>
<div class="content">
</div>
<div class="content">
<span style="font-size: xx-small;">Kaynak;Said Demirtaş/İffeti Yaşayanlar</span></div>
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-62179825450804380902012-12-21T05:53:00.000-08:002012-12-21T05:53:13.798-08:00Zikir, Zikrin Önemi. Zikrin Faydaları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUseF4lImI4p4kv5VlmQa8rpbuT80yIutyWJZYr_PNDFUZYcBS6jyPjyZ-zW5pY6RWPkQki5Py6seSPUoRREYCVVqI3eR1ytUUYUrV8XrmMilUulcA7zFjVRI1ry_Llyb98G6Oabl9uBf6/s1600/3547545731_8271a31ab1_b%5B1%5D.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUseF4lImI4p4kv5VlmQa8rpbuT80yIutyWJZYr_PNDFUZYcBS6jyPjyZ-zW5pY6RWPkQki5Py6seSPUoRREYCVVqI3eR1ytUUYUrV8XrmMilUulcA7zFjVRI1ry_Llyb98G6Oabl9uBf6/s1600/3547545731_8271a31ab1_b%5B1%5D.jpg" height="400" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<strong><span style="color: red; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Zikir, Zikrin Önemi.</span></strong><br />
<br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Nedense pek çok kişi tefekkürün zikirden üstün oluşunu düşünerek Allah’ı (c.c.) zikretmeyi küçük bir ibadet olarak değerlendirmektedir. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bazı dini bütün insanların zikre karşı olmaları, Kuran-ı Kerim’deki ve hadis-i şeriflerdeki zikir kelimelerini tevil etmeye çalışmaları gerçekten ilginçtir. Ben önceleri onların art niyetli olduklarını ve kalplerinde büyük bir hastalık bulunduğunu düşünürdüm. Onlara göre zikir Allah’ı (c.c.) düşünmektir. Arka arkaya aynı kelimeyi söylemek bir anlam ifade etmez. Sürekli zikirle kastedilen şey her yerde, karşılaşılan bütün varlıklarda Allah’ın (c.c.) kudretini görüp O’nu hatırlamaktır. Halbuki kendileri de namaz sonunda çekilen tespihleri “zikir” olarak adlandırırlar. Gerçi Kuran-ı Kerim’de zikir kelimesi bildiğimiz anlam dışında ayrıca onların dediği gibi bazen namaz, bazen tefekkür, bazen de kutsal kitap anlamında da kullanılmıştır. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Peygamberimiz (s.a.s) tevile müsait olmayan bir açıklıkla pek çok sahabeye değişik zikirler öğretmiş ve onlardan bunların çeşitli sayılarda veya sayısız olarak çekilmesini istemiştir. Şimdi ise bu dini bütün insanların zikre karşı olmalarını daha iyi anlamaktayım. Aslında sorun bu insanların fıtratlarından, mizaçlarından ve meşreplerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bu yapıdaki insanlar sadece zikre değil akıl ve mantıklarını yitirdikleri başka şeylere karşı da aynı veya benzer bir tutuma sahiptirler. Bunlardan kaygı duyarlar. Örneğin bunlar müzikten hiç hoşlanmazlar, çünkü müzik akıl ve mantığı duygu ve coşku seli ile eritir. Yine bu insanlar haram olduğu için değil fıtratları gereği alkolden de adeta ürkerler. Bilindiği üzere alkol de akıl ve mantığı devre dışı bırakmaktadır. Zikir de mahiyet olarak akıl ve mantığı etkisiz kılarak bir çeşit cezbe hali ile ilahi bir duygu ve coşku seline kendini bırakma olduğu için bu yapıdaki insanlar farkında olmadan kendi fıtri yapılarını savunmak için zikir aleyhine sözler söylemeye, bu konudaki açık olan ayet ve hadislerdeki zikir lafzını da kendi mizaç ve meşreplerine uygun olarak tevil etmeye yönelirler. </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu tür insanları zikre yöneltmeye ve zikirden zevk almalarını sağlamaya çalışmak çok zordur. Tabii öyleleri belli sayıdaki zikri söylemede bir sorun yaşamazlar. Hatta virtlerini de düzenli olarak çekerler. Ama daimi zikir onlara çok ağır gelir. Zaten öylelerinde zikrin sonucu olarak meydana gelen cezbe ve letaiflerin açılması da hiçbir zaman gerçekleşmez. Bunların tarikat yolunda yükselmeleri ve Hakk’a vasıl olmaları gizli gerçekleşir. Bu tür insanların fıtratları, mizaç ve meşrepleri daha ziyade tefekküre uygundur. Tasavvufta bu yapıdaki insanlara salik-i gayr-i meczup denir.<br /><br />İnsanlar birbirinden ayrı fıtratta, mizaç ve meşrepte oldukları için farklı tarikatlar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle tarikatlar aynı amaca değişik yöntemlerle ulaşmaya çalışırlar. Tarikatların amacı Allah’a (c.c.) ulaşmaktır. Bu bakımdan tarikatlar iki genel guruba ayrılırlar. Bunlardan bir gurubu nefsi tezkiye etmeyi amaçlar; bunun için erbaine (çileye) girme, hizmet etme, oruç tutma, riyazete uyma (az yeme, az uyuma ve az konuşma) gibi yollarla nefsin dünyaya dönük arzularını kırmaya, nefsi arındırmaya çalışırlar. Bu yolla çeşitli nefis makamları kat edilir. <strong>Sırasıyla nefis emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, raziyye, marziyye, kâmile makamlarına ulaştırılmaya çalışılır.</strong> </span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Diğer guruptaki tarikatlarda ise ruhu tasfiye etme amaçlanır; bunun için de virt ve zikre ağırlık verilir. Ruh Allah’tan (c.c.) gelen bir nefha (soluk) olduğu için O’na yükselmek ister. Zikir bu yükselmeyi sağlar. Ruhun ayırıcı vasfı aşktır. Güzel şeylere karşı bir çekim duyar. Faziletleri edinmek, bunlarla kendini güzelleştirmek ister. Zikir Allah’a (c.c.) duyulan bir çeşit aşktır. Daha doğrusu kişide Allah’a (c.c.) karşı bir çeşit aşk hali yaratır. Bu aşk haline cezbe denir. Cezbeyi Allah’a (c.c.) duyulan aşk halinin eseri olarak düşünebiliriz. Cezbe letaiflerde etkisi somut olarak hissedilen bir durumdur. Letaifler (kalp, ruh, sır, hafi, ahfa) adeta ruhun duyu organlarıdır. Göğüste çeşitli noktalarda bulunurlar. Ruh çekilen zikirle letaiflerde meydana gelen cezbe sonucu Hakk’a yükselmeye, çeşitli manevi halleri yaşamaya başlar. Manevi haller zamanla nefsi etkisi altına alıp nefis makamlarının da kat edilmesini sağlar.<br /><br /> Zikir büyük bir nimettir. Kamil ve mükemmil (olgun ve olgunlaştırıcı) bir mürşitten böyle bir zikri alan gerçekten büyük bir devlete ermiştir. Gerçi insan kendi başına da zikir edinebilir. Kitaplardan faziletli zikirleri okuyup alabilir. Ama bununla ancak sevap kazanabilir. Bu yolla zikrin faziletine erip kalp tasviyesi ve nefis tezkiyesi gerçekleşmez. Ehlinden alınan zikirle ancak feyz kapıları açılır. Çünkü mürşidin eli silsile yolu ile ta peygambere (s.a.s) kadar uzanır. Peygamber (s.a.s) ile Allah (c.c.) arasında ise doğrudan bir irtibat vardır. Ehlinden alınan bir zikir kişiyi önce mürşidinde (fenafi’ş-seyh), sonra peygamberde (fenafi’r-resul), en sonunda da Allah’ta (c.c.) fani (fenafi’l-lah) kılar. Tabii bu yolda ve bu mesafelerin kat edilmesinde zikrin yanında en büyük iş rabıtaya düşmektedir. Rabıtasız bu nimetlere ulaşmak mümkün değildir. Mürşid-i kamilsiz böyle bir yola yani zikir yoluna girenler, şeytanların çeşitli oyunlarına, hilelerine, komplolarına maruz kalabilirler. Zikreden kişi, gerek Rahmani gerekse şeytani çeşitli haller yaşayacağı için bunları ancak bir mürşid-i kamilin kılavuzluğu ile bilebilir. Ayırt edebilir. Gerekli tedbirlerini alabilir. <br /><br /> Bir insanın zikre iradesiyle sahip olduğunu düşünmesi doğru değildir. Zikir bir ilan-ı aşk olduğu için kişinin bunun kendisine Allah’ın (c.c.) bir lütfu olduğunu bilmesi gerekir. Allah (c.c.) güzel ismini veya güzel isimlerini sevdiği kimselerin zikretmesini ister. Bundan dolayı zikir erbabının öncelikle böyle bir devlete sahip olduğu ve seçildiği için her zaman bunun şükrünü dile getirmesi, eda etmesi ve Allah’a (c.c.) daimi olarak hamd u senada bulunması gerekir.<br /><br />İnsan dışındaki bütün canlı ve cansız varlıklar, yaratılışları istikametinde kendi dilleri ile zikir halindedirler. Mikro âlemde maddenin en küçük parçası atomun çekirdeği etrafındaki elektronlar sınırsız bir hızla dönerek bu zikir halini gerçekleştirirken; makro âlemde dünya gerek kendi ekseni gerekse güneşin etrafında yaptığı dönüşlerle ayrı ayrı zikirlerde bulunur. Güneş sisteminin belli bir yörüngede Vega yıldızına doğru akışı da başka bir zikir halidir. Bitkiler ve hayvanlar da zikirden asla gafil değillerdir. Yalnız bu dünyada imtihana tabi tutulmakta olduğu için insanların büyük bir kısmı zikirden uzak bir hayat yaşamaktadır: “Yedi kat gök, dünya ve onların içinde olan herkes Allah’ı tespih eder. Hatta hiçbir şey yoktur ki O’na hamd ile O’nu tespih etmesin. Lakin siz onların bu tespihlerini anlayamazsınız. Muhakkak O kullarına karşı Halîm ve Gafûr’dur ( İsrâ suresi, 44).”<br /><br />Aslında Allah’ı (c.c.) zikir insana düşen bir iş değildir. Bu daha ziyade Allah’ın (c.c.) şanına yakışan bir ibadettir. Yani Allah’ı (c.c.) ancak Kendi’si hakkıyla zikredebilir. Ama yüce Allah (c.c.) rahmeti ve lütfuyla bazı kullarının Kendi’sini zikretmesini istemiştir. Kalbinde Kendi’sine karşı muhabbet duyan bazı kullarına zikir devletini münasip görmüştür. Onlara böyle ilahi bir bağışta bulunmuştur. Onlara çeşitli vesilelerle bu kapıyı açar. Böylece yüce Allah (c.c.) bu kullarının dilleriyle Kendi’sini yine Kendi’si zikretmiş olmaktadır. İnsanın yaptığı zikri kendisinden bilmesi büyük bir aldanıştır. Hatadır. Zikirde nefsimize ait olan tek şey, içerisinde bulunduğumuz gaflettir: <br /><br /> Ehl-i keşif zikir ehlinin öldüğünde kabirde de zikrettiğini, Allah’ın (c.c.) nurunu alma yeteneği ile kendisini hemen diğer kabirler arasından belli ettiğini söylemektedir.<br /><br /> Pek çok ayet-i kerime ve hadis-i şerif zikrin çok büyük bir ibadet biçimi olduğunu belirtmektedir: “Ey iman edenler, Allah’ı çok zikredin (Ahzab Suresi, 41).”<br /><br />Peygamberimiz (s.a.s.), sahabenin hazır bulunduğu bir mecliste şöyle buyurmuşlardır:“Size amellerinizin en hayırlısını, Allah katında en temiz olanını, derecelerinizi en fazla yükselteneni ve sizin için altın ve gümüş infak (Allah yolunda harcama) etmekten, düşmanlarınızı muharebe meydanında öldürmekten yada şehit olmanızdan daha hayırlısını haber vereyim mi?” Sahabeler “Evet, ya resûlallah!” deyince, Peygamber Aleyhissalâtu Vesselâm Efendimiz:“Allah’ın zikridir.” diye cevap vermiştir. <br /><br /> Aslında tefekkürle zikri birbirinden ayırmak da doğru değildir. Zikir tefekkürü doğurur. Doğrusu zikir olmadan tefekkürün gerçekleşebileceğini de pek sanmıyorum. Çünkü insanın kafasını genellikle hoşlandığı şeyler meşgul eder. İnsan, sevdiği şeyler üzerinde düşünmekten zevk alır. Bununla ilgili çeşitli hayaller kurar, duygular yaşar. Sevmediği, nefret ettiği şeylerden kaçar. Onları düşünmek bile istemez. Kişi zikirle Allah’la (c.c.) kendi arasında bir ünsiyet kurar. Bu yavaş yavaş bir dostluğa dönüşür. Derken tefekkürün zirvesi olan Allah’ın (c.c.) güzel isimleri üzerinde düşünmek bir yaşam biçimi haline gelmeye başlar.<br /><br /> Zikirle ulaşılmak istenen hal murakabedir. Murakabe, kişinin kendisini Allah’ın (c.c.) karşısında olduğunu hissedip O’nun kendisini her yönü ile kuşattığını, içindeki duygu ve düşünceleri bildiğini, söylediği sözleri işittiğini, yaptığı işleri gördüğünü düşünmesidir. Ayrıca kendi varlığının, her şeyin yok olup yüce Allah’ın (c.c.) zatının var olduğunu düşünmek de murakabedir. Bir hadisi-i şerifte bu durum, İslam ve imandan sonra “ihsan” olarak adlandırılan bir manevi makam olarak açıklanmıştır. İşte zikir kalpte bu ihsanı oluşturduğunda amacına ulaşmış olur. Kişi bu halle Allah’ın (c.c.) rahmetine, feyzine ve nisbetine erer. Yüce Allah (c.c.) böyle birisini nurlarına gark ederek ona velilik yolunu açar. Murakabe hali kendiliğinden doğmaz. Murakabe hali zikirle başlar, zikirle olgunlaşır, ancak zikrin sonunda yavaş yavaş bir ilahi bir armağan olarak hissedilir. Böyle bir anda zikrin kesilerek hareketsiz bir biçimde murakabe haline devam edilmesi tavsiye edilmiştir.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"></span><br />
<!-- google_ad_section_end --><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Zikir, Allah’a (c.c.) bir ilan-ı aşktır. Kişinin Allah’ı (c.c.) kara sevdaya tutulmuşçasına sevdiğinin işaretidir. Belki zikreden kişinin gönlünde daha böyle bir aşk henüz oluşmamıştır. Yapılan şey bir aldatmacadır. Dilinden yada içinden Allah’ı (c.c.) zikrederken kişi kalbinde dünya ile alışverişini sürdürmekte olabilir. Yani kişinin daha kalbinde Allah (c.c.) aşkı şöyle dursun O’nun emir ve yasaklarına uyabilecek düzeyde bile bir aydınlanma olmayabilir. Zikir ona tatsız tuzsuz bir şey gibi gelebilir. Hatta zikirden hoşlanmayabilir de. Ama tüm bu olumsuzluklara karşın iradesiyle zikrin önemi ve değerine inanarak ona devam ederse sonunda tıpkı iki gencin birbirine sevdalanması gibi Allah (c.c.) ismi yada Allah’ın (c.c.) güzel isimleri kişinin iç dünyasını canlandırmaya, gönlüne Allah’tan (c.c.) gelen feyizleri, nurları, rahmeti akıtmaya başlar. Bu ilahi aşkta ilk adımdır. Bundan ötesi ancak bu yolda daha önce yürümüş olgun bir insanla, mürşid-i kamille mümkündür. Kişinin yalnız başına gitmesi bazı manevi tehlikeleri de beraberinde getirecektir: Gurur, kibir, şeytanın oyuncağı olma gibi. Şeytan zikreden kişi ile adeta harbe girer. Ama ağzı bir küçük kaşık bala değen kişinin artık hayaline nasıl bunun ziyafeti de gelmeye başlarsa zikirde böyle bir ilk adımı atan kişinin de bunun devamını getirmek istemesi, adeta iç dünyasında bir zorunluluk olarak algılanır. Çünkü tattığı şey ona o kadar büyük bir zevk verir ki bunu dünyada başka bir şeyle kıyaslamak doğru değildir. İşte kişinin Allah’ı (c.c.) kara sevdaya tutulmuşçasına sevmeye başladığının belirtisi de o zaman algılanmaya başlar. Zira nasıl mecazi bir aşkın kıskacında olan kişi, sevdiğini her an düşünür, onun ismini anmakla yada isminin anılması ile heyecanlanırsa Allah’ın (c.c.) ismi yada güzel isimleri de böyle bir etkiyi kişide oluşturmaya başlar.<br /><br /> Bazı şeyler için “Tadan bilir.” sözü kullanılır. Bu durum Allah’ın (c.c.) zikri için çok yerindedir. Allah’ın (c.c.) zikrinden gafil yada bunun tadını alamamış olanlar, yaşanan zevkin soyut, hayali ve gerçek ötesi olduğunu sanırlar. Oysa Allah’ın (c.c.) zikri ile kalpte oluşan zevk genellikle somut, gerçek ve yaşanan bir olgudur. Bunun ilerisinde gerçekleşecek olan letaiflerin açılması da bu tür bir zevk pınarının çağlayana dönüşmesini andırır. Tabii bu yolda alınan bu dünyevi zevkin önü daima açıktır. Sonunda insan bedeninin her hücresinin Allah’ı (c.c.) zikretmesine ulaşılır ki (sultani zikir), gerçek anlamıyla zikrin zevkine işte o zaman varılır. Ondan önce yapılanlar bu sonuca ulaşmada birer basamak gibi görünür. Allah’ın (c.c.) ahirette bu zikre karşı gelen nimetlerini ise bilememekteyiz.<br /><br /> Allah’ın (c.c.) zikri o kadar büyük bir ibadettir ki, onun büyüklüğünü Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim’de şöyle ifade etmektedir: “Siz beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim (Bakara suresi, 152).” Zikrin büyüklüğünü gösteren bu ayet-i kerimenin işaret ettiği anlam, insanı dehşete sürükleyecek cinstendir. İnsanın dünyada içerisinde bulunduğu gaflet durumu olamasa bu ayetle aklını yitirir, yemeden içmeden kesilir, her nefesini zikirle verip kendini helak ederdi. Çünkü ezeli ve ebedi olan Allah’ın (c.c.) kulunu zikretmesi, evrendeki en büyük olaydır. O’nun zikri yaratılmışlar gibi basit bir söz değildir. O kulunu sonsuz merhameti, affı, cömertliği ile zikreder. Bu ise insan bilincinin kaldırabileceği bir yük değildir. Allah (c.c.) âşıkları, ârifleri için bu ayet-i kerime, duyguları coşturur, tutkuları alevlendirir. Şevke ve aşka getirir. Zikri âdet olarak yerine getirilen ve nefse ağır gelen bir ibadet olmaktan çıkararak aşk ve şevkle kendinden geçilen bir coşku seline çevirir.<br /><br /> Allah’ı (c.c.) zikrin pek çok faydaları vardır. Bunların hepsini burada saymak olanaksızdır. Biz bu faydalardan birkaç tanesine değinmeden geçemeyeceğiz:<br /><br /> Allah’ı (c.c.) zikreden insana bu dünyada iken yüzüne genellikle bir nur ihsan edilir. Bu nur, zikrine göre o insanda kuvvet bulur. İhtiyarladıkça da yüzü ışıldar. Halbuki zikirden uzak, özellikle Müslüman olmayan insanların yüzlerine yaşlandıkça genellikle bir meymenetsizlik, çirkinlik gelir. Öyle ki bazılarının yüzüne insan bakmak bile istemez. Baktığında nursuzluktan ve fersizlikten rahatsız olur. Zikrinde olan bir müminin yüzü, Allah’ın (c.c.) varlığı ve birliğine nuru ile adeta şahitlik eder.<br /><br /> Zikir ruhun, kalbin gıdasıdır. Çağımızın stres, kaygı, depresyon, panik atak, melankoli… gibi psikolojik hastalıklarına deva ancak zikirle olur. Bu hastalıklar manevi birer boşluktan doğarlar. Bunları ilaçlarla tedavi etmek de doğalarına aykırıdır. Çünkü ilaç bedene tesir eder, bu rahatsızlıklar ise ruhsal bir özellik taşırlar. Zikir bu tür rahatsızlıkları kökünden kazır. Çünkü zikir hem bu hastalıklar gibi ruhsal bir mahiyete sahiptir hem de doğrudan ruha tesir eder. Evinden çıkıp da nereye gideceğini bilemeyen bir insanın başıboşluğu, derbederliği ve serseriliği yerine zikir insanı yaratılış amacına sevk ederek bütün ruhsal boşluklardan, sıkıntılardan ve hastalıklardan korur. Allah’ı (c.c.) zikreden bir insanın ruhu ve kalbi sağlıklıdır.<br /><br /> Zikir insanın evine, işine bir bereket getirir. Allah’ı (c.c.) zikreden bir insan, şükür ve kanaat ile bir doygunluk ve yeterlik duygusu içerisinde bulunur. Öyle ki böyle birisi kimseye muhtaç olmaz. Zenginliği ve tokluğu başkalarını da kendisine imrendirir.<br /><br /> Zikirle insana sırlar dünyası açılır. Allah’ın (c.c.) rızasının ve veliliğin yolu zikirledir.<br /><br /> Namaz ve diğer ibadetlerden zevk alma zikirle kolaylaşır. İbadetler nefse önce ağır gelir. Nefis ibadetlerden başlangıçta hiç hoşlanmaz. Zikir ibadetlere bir tat ve anlam katar. Zikirle kalp ve letaifler açılır. Üzerlerindeki günah kirleri temizlenir. Allah’tan (c.c.) gelen rahmet, nur ve feyz dalgalarını hissetmeye başlanır. Bu nur alışverişi sayesinde ibadetler nefsin de hoşuna gider. Böylelikle zikir ibadetlere bir derinlik ve boyut katar.<br /><br /> Allah’ı (c.c.) zikirde nefsin takılıp kaldığı bazı engeller vardır. Onun için zikir herkese nasip olan bir devlet değildir. Allah’ı (c.c.) zikreden insanlar adeta özel olarak seçilmişlerdir.<br /><br /> Zikirde nefsin belini büken şey, virttir. Virt, zikir dersidir. Gün içerisinde bitirilmesi gereken belli sayıdaki zikre denir. Böyle bir dersi ehil birisinden, mürşid-i kâmilden alan büyük bir devlete sahip olmuştur.<br /><br /> Virt ile nefsin belinin bükülmesinin nedeni, nefsin alışkanlıklara olan bağımlığından kaynaklanır. Nefis hoşuna gitmese de alışkanlıklara karşı büyük bir bağımlılık gösterir. Onları yapamadan duramaz. İşte onun bu eğilimi, sigara ve içki içmede kötüye kullanılır. Ama her türlü ibadetin yerine getirilmesinde ve özellikle virdi çekmekte büyük bir işe yarar.<br /><br /> Virt sürekli zikir için bir başlangıç olmalıdır. Virt olmadan sürekli zikre geçiş yapılamaz, ama sürekli zikre geçmeden virdin de tek başına bir yararı olmaz. Sürekli zikir sayıya vurmadan her uygun fırsatta Allah’ı (c.c.) zikretmek, her an düşünmek demektir.<br /><br /> Nefis Allah’ı (c.c.) zikirde önce hoşlanmaz, ama Allah (c.c.) kalbe verdiği genişlikle, cezbe; nisbet, rahmet ve feyz ile nefsin bu olumsuz duygusunu da ortadan kaldırır. Zikir nefsin de hoşuna giden bir ibadet durumuna dönüşür.<br /><br />Allah’ın (c.c.) zikrinde gözetilecek asıl amaç, O’nun rızasıdır. O’nun güzel isimleri ile dünyalık isterken utanmamız gerekir. Zira Allah’ın (c.c.) indinde bu dünyanın hiçbir değeri yoktur. Bu konuya peygamberimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde şöyle işaret etmişlerdir: “Eğer Allah’ın yanında dünyanın bir sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı kafirler ondan bir yudum su içemezlerdi.” Başka bir hadis-i şeriflerinde de “Dünya lanetlidir, dünyada olan her şey lanetlidir; yalnız Allah için olan bunun dışındadır.” buyurmuşlardır. Allah (c.c.) ahirette inanan kulları için akla gelemeyecek, hayal edilemeyecek nice nimetler yaratmıştır. Kuşkusuz cehennemden sığınmak, cenneti istemek de güzel şeylerdir. Ama Allah’ın (c.c.) rızası bunlardan daha öte, daha güzel olan bir amaçtır. O’nun rızası kazanıldığı zaman elbette cehennem bizden uzak, cennet de bizim mekanımız olacaktır. Allah’a (c.c.) geçek anlamıyla iman eden âşıklar ve ârifler O’nun cemalini görmek için cennete de değer vermemişlerdir.</span><br />
<span style="font-family: Arial;"></span><br />
<span style="font-family: Arial; font-size: xx-small;">Kaynak;http://www.aciz.net/maneviyat-kosesi/7124-zikir-zikrin-onemi-ve-zikrin-faziletleri.html</span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-89558740093858751372012-12-21T05:52:00.002-08:002012-12-21T05:52:54.598-08:00Cumâ gününün 20 sünneti ve edebi <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYk5_oOYYe5tJCfO0S0LzSMtga-_t48AFJGa25UJtBKLkpNlm3MbxCt1KOloXoNRS6LfjbfDF_7GKxAIj74KPT-GYx8pZbSYujA6yNFdYo3LwTWJr5ISnpALhCgkpWkMXPJyPuyARMwfhX/s1600/464545_310965125685953_837002356_o.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiYk5_oOYYe5tJCfO0S0LzSMtga-_t48AFJGa25UJtBKLkpNlm3MbxCt1KOloXoNRS6LfjbfDF_7GKxAIj74KPT-GYx8pZbSYujA6yNFdYo3LwTWJr5ISnpALhCgkpWkMXPJyPuyARMwfhX/s1600/464545_310965125685953_837002356_o.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<span style="color: red;"><span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;"><strong><span style="color: red;">Cumâ gününün 20 sünneti ve edebi vardır.</span><br /><br /> Bunlar şunlardır:<br /><br /><span style="color: red;">1-</span> Cumâyı Perşembeden karşılamalıdır. Meselâ; yeni ve temiz elbiseyi hazırlamalı, işleri bitirip Cumâyı ibâdetle geçirmeye gayret etmeli.<br /><br /><span style="color: red;">2-</span> Cumâ günü, Cumâ namazı için gusül abdesti almalı. (Bu gusül hakkında, farz diyenler de vardır.)<br /><br /><span style="color: red;">3-</span> Başı tıraş etmeli. Sakalın bir tutamdan fazlasını ve tırnakları kesmeli ve beyaz giymeli.<br /><br /><span style="color: red;">4-</span> Cumâ namazına mümkün olduğu kadar erken gitmeli.<br /><br /><span style="color: red;">5-</span> Ön safa geçmek için, cemâatin omuzlarından aşmamalı.<br /><br /><span style="color: red;">6-</span> Câmide namaz kılanın önünden geçmemeli.<br /><br /><span style="color: red;">7-</span> Erken gidip birinci safta yer almalı.<br /><br /><span style="color: red;">8-</span> İmam minbere çıktıktan sonra hiçbir şey söylememeli, ezanı da tekrar etmemeli.<br /><br /><span style="color: red;">9-</span> Namazdan sonra, Fâtiha, Kâfirûn, İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini 7 defâ okumalı.<br /><br /><span style="color: red;">10-</span> İkindiye kadar câmide kalıp, ibâdet etmeli.<br /><br /><span style="color: red;">11-</span> Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından anlatan âlimlerin dersinde bulunmalı.<br /><br /><span style="color: red;">12-</span> Cumâ günü duânın kabul olduğu vakti aramalı, bunun için hep ibâdet etmeli.<br /><br /><span style="color: red;">13-</span> Cumâ günü çok salevât-ı şerîfe getirmeli.<br /><br /><span style="color: red;">14-</span> Kurân-ı kerîm ve Kehf sûresini okumalı.<br /><br /><span style="color: red;">15-</span> Az veya çok sadaka vermeli.<br /><br /><span style="color: red;">16-</span> Ana-babayı veyâ bunların ve sâlih Müslümanların ve evliyânın kabirlerini ziyâret etmeli.<br /><br /><span style="color: red;">17-</span> Ev halkının yemeklerini bol ve tatlı yapmalı.<br /><br /><span style="color: red;">18-</span> Çok namaz kılmalı, namaz borcu olanlar kazâ namazlarını kılmalı.<br /><br /><span style="color: red;">19-</span> Cumâ gününü, ibâdetle geçirmeli.<br /><br /><span style="color: red;">20-</span> İkindiden sonra, seccâde üzerinde elinden geldiği kadar; Yâ ! Yâ Rahman! Yâ Rahîm! Yâ Kavî! Yâ Kadir! deyip, sonra duâ etmelidir.</strong></span> </span>Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-30030301462179765692012-12-21T05:52:00.001-08:002012-12-21T05:52:36.595-08:00Cuma Namazı , Cuma Namazının Kılınışı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO9ZXf2Mm87WEAgRz2DemI9hTFGEW5m4ReNcL1vuxE84CBRICY04nA4zh3EdIrn3_tE-QiRBW5unvF02LxowkqN53HQUc2bzmTTKEFlQwuJkS4ELgCWeTUh74AFWx7gIuY8oVj_afPI4p3/s1600/SS8538441.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjO9ZXf2Mm87WEAgRz2DemI9hTFGEW5m4ReNcL1vuxE84CBRICY04nA4zh3EdIrn3_tE-QiRBW5unvF02LxowkqN53HQUc2bzmTTKEFlQwuJkS4ELgCWeTUh74AFWx7gIuY8oVj_afPI4p3/s1600/SS8538441.JPG" height="281" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<div style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: #cc00ff; font-family: "Comic Sans MS"; font-size: 13.5pt;"><strong><span style="color: red; font-family: Arial; font-size: medium;">Cuma Namazı , Cuma Namazının Kılınışı</span></strong></span></div>
<div style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: #cc00ff; font-family: "Comic Sans MS"; font-size: 13.5pt;"></span><span style="color: #cc00ff; font-family: "Comic Sans MS"; font-size: 13.5pt;"></span><span style="color: #cc00ff; font-family: "Comic Sans MS"; font-size: 13.5pt;"><strong><span style="color: #eacd8a; font-family: Arial;"> </span></strong></span></div>
<strong><span style="color: #eacd8a; font-family: Arial;"></span></strong><br />
<strong><span style="color: #eacd8a; font-family: Arial;"></span></strong><br />
<strong><span style="color: #eacd8a; font-family: Arial;"><table border="0" cellpadding="2" class="style3" id="AutoNumber1" style="border-collapse: collapse;"><tbody>
<tr><td valign="top" width="100%"><span style="font-size: medium;"><span style="color: red;">CUMA NAMAZININ KILINIŞI:</span></span><span style="font-size: medium;">16 rekattır. <br />4 rekat ilk sünnet, <br />2 rekat farz, <br />4 rekat son sünnet, <br />4 rekat âhır zuhur, <br />2 rekat vaktin sünneti</span><span style="font-size: medium;"><strong><span style="color: red;">4 Rekat ilk sünnetin kılınışı</span></strong><br /><br /><strong>1. Rekat</strong><br /><br /> - Niyet edilir<br /> - Tekbîr getirilir<br /> - Sübhâneke okunur<br /> - Eûzü Besmele çekilir<br />- Fâtihâ okunur<br />- Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />İkinci rek'ata kalkılır<br /><br /><b>2. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fatihâ okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br /> - Oturulur (ilk oturuş)<br /> - Ettehıyyâtü okunur.<br />Üçüncü rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>3. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtihâ okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />Dördüncü rek'at için ayağa kalkılır</span></td></tr>
<tr><td width="100%"><span style="font-size: medium;"><b>4. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtiha okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a gidilir<br /> - Secde yapılır<br /> - Oturulur.(son oturuş)<br /> - Ettehıyyâtü okunur<br /> - Salli Bârik okunur.<br /> - Rabbenâ âtina okunur<br /> - Selâm verilir<br />Allahümme entesselâmı ... denip imamın farzı kıldırması beklenir.<br /><br />Müezzin iç ezan okur. Sonra imam hutbeye çıkar. Hutbeden inince müezzin kâmet getirir. Cemaatle farz kılınır.<br /><br /><b><span style="color: red;">2 Rek'at farzın kılınışı</span></b><br /><br /><b>1. Rekat</b><br /><br /> - Tekbîr getirir<br /> - Sübhaneke okunur<br /> - Ayakta birşey okumadan imam dinlenir, sonra imamla, rüku, secde yapılıp ikinci rek'ate kalkılır.<br /><br /><b>2. Rekat</b><br /><br />İkinci rek'atte de birşey okumadan imam dinlenir. sonra imamla beraber,rükü secde yapılıp oturulur.<br /> - Ettehıyyâtü okunur.<br /> - Salli bârik okunur.<br /> - Rabbenâ âtinâ ... duâsı okunur.<br /> - İmamla beraber selâm verilir.<br />Dört rek'at son sünnet kılmak üzere ayağa kalkılır.<br /><br /><b><span style="color: red;">4. Rekat son sünnetin kılınışı</span></b><br /><br /><b>1. Rekat</b><br /><br /> - Niyet edilir.<br /> - Sübhaneke okunur<br /> - Fâtiha okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />İkinci rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>2. Rekat </b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtihâ okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br /> - Oturulur (ilk oturuş)<br /> - Ettehiyyâtü okunur<br />Üçüncü rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>3. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtiha okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />Dördüncü rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>4. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtihâ okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rüku'ye eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br /> - Oturulur<br /> - Ettehıyyâtü okunur<br /> - Salli barik okunur<br /> - Rabbenâ âtina duâsı okunur<br /> - Selâm verilir<br /><br />Allahümme entesselâmü... dedikten sonra, âhir zuhur namazını kılmak için kalkılır..<br /><br /><b><span style="color: red;">4 Rekat âhır zuhurun kılınışı</span></b><br /><br /><b>1. Rekat</b><br /><br /> - Ahir zuhur namazını kılmaya niyet edilir.<br /> - Sübhaneke okunur<br /> - Fâtiha okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />İkinci rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>2. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtiha okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br /> - Oturulur (ilk oturuş)<br /> - Ettehiyyâtü okunur<br />Üçüncü rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>3. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtiha okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />Dördüncü rek'at için ayağa kalkılır.<br /><br /><b>4. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtihâ okunur<br /> - Rüku yapılır<br /> - Secde yapılır<br /> - Oturulur (Son oturuş)<br /> - Ettehıyyâtü okunur<br /> - Salli bârik okunur<br /> - Rabbenâ âtina duâsı okunur<br /> - Selâm verilir<br />Allahümme Entesselamü... denir. Sonra vaktin sünneti için ayağa kalkılır.<br /><br /><b><span style="color: red;">2 Rekat vaktin sünneti namazının kılınışı</span></b><br /><br /><b>1. Rekat</b><br /><br /> - Niyet edilir<br /> - Tekbîr getirilir<br /> - Sübhâneke okunur<br /> - Eûzü Besmele çekilir<br /> - Fâtihâ okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rükü’a eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br />İkinci rek'at için ayağa kalkılır<br /><br /><b>2. Rekat</b><br /><br /> - Besmele çekilir<br /> - Fâtihâ okunur<br /> - Zamm-ı sûre okunur<br /> - Rüku'ye eğilinir<br /> - Secdeye gidilir<br /> - Oturulur<br /> - Ettehıyyâtü okunur<br /> - Salli barik okunur<br /> - Rabbenâ âtina duâsı okunur<br /> - Selâm verilir</span><br />
<span style="font-size: medium;"><br />Allahümme entesselâmü... dedikten sonra, üç defa istigfâr söylenip, Ayet-el Kürsi okunup, tesbih çekilir ve duâ edilerek cuma namazı tamamlanmış olur<br />
<br />
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: medium;"><strong><span style="color: red;">Cuma namazının çeşitli şartları vardır.</span></strong> </span><br />
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: medium;"></span><br />
<span style="color: black; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: medium;">1. Erkek olmak şartdır <br />2. Hür olmak, (Esir veya hapis olmamak) <br />3. Mukim olmak, (Yolculukta olmamak) <br />4. Sıhhatli olmak, (Namaza gidemeyecek kadar hasta olmamak) <br />5. Gözleri sağlam olmak, (Kör olmamak) <br />6. Ayakları sağlam olmak, (Kötürüm olmamak) <br />7. Namaza gitmeye mani ve gitmemeyi mübah kılan bir özrü bulunmamak, (Düşman korkusu, şiddetli yağmur, çamur gibi şeyler cumaya mani hallerdir) <br />8. Cuma namazı kılınacak yerin şehir olması, (izin ve berat verilen köylerde de kılınabilir) <br />9. Namazı emir veya vekilinin kıldırması, <br />10.Öğle namazı vaktinde kılınması, <br />11.Cemaatin huzurunda hutbe okunması, <br />12.İmamdan başka üç kişi bulunması, <br />13.Cuma kılınan yerin herkese açık olması.</span><br />
</span></td></tr>
</tbody></table>
</span></strong><br />Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-24442609862479471702012-12-21T05:52:00.000-08:002012-12-21T05:52:17.716-08:00Cuma gününün fazileti ve cuma günü yapılacaklar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkYikc-ElB9vHt_lQmuSXC3-4qEWso85fw4fIXy9_930MtAsaVYDN6C8ebYbtDkScdbBYUkBE5j7rCcbE_EEpBwakkmbNQnrl6pGjJadPgmTmduE6LpqbIC5qtWaJT6Dzv5VDfJ5GB85h9/s1600/afff.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjkYikc-ElB9vHt_lQmuSXC3-4qEWso85fw4fIXy9_930MtAsaVYDN6C8ebYbtDkScdbBYUkBE5j7rCcbE_EEpBwakkmbNQnrl6pGjJadPgmTmduE6LpqbIC5qtWaJT6Dzv5VDfJ5GB85h9/s1600/afff.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"></span></div>
<strong><span style="color: red; font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">CUMA GÜNÜNÜN FAZİLETİ VE YAPILACAKLAR;</span></strong><br />
<!-- google_ad_section_end --><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vesellem)bir hadiste buyurdularki:</span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;">"<strong>Güneşin üzerine doğduğu günlerin en hayırlısı cuma günüdür,çünkü Adem (aleyhisselam) o günde yartılmıştır. O gün cennete sokulmuştur ve o günde cennetten çıkarılmıştır. Tövbesi o gün kabul olmuştur. Kıyamette o gün kopacaktı</strong>" <br /><br /><b><span style="color: red;">FAZİLETLERİ...</span> </b><br /><br />Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vesellem)bir hadiste buyurdularki:</span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"> </span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>"Allah'u Teala her cuma günü altı yüz bin kişiyi cehennemden azad eder. "</strong><br /><br /><strong>"Cuma günü,günahsız geçerse,haftanın diğer günleri de öyle geçer. "</strong><br /><br /><strong>"Her kim cuma gününün sabah namazını cemaatle kılarsa o kişinin mağfiret olmayacağını zannetmiyorum. "</strong><br /><br /><strong>"Her kim cuma günü boy(gusül)abdesti alırsa geçmiş on günlük günahları mağfiret olur "</strong><br /><br /><br /><b><span style="color: red;">YAPILACAKLAR </span></b><br /><br /><br />Peygamber Efendimiz (sallalahu aleyhi vesellem) buyurdularki:</span><br />
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"> </span><br />
<ul>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Cuma gününde ve gecesinde bana çok salat okuyun,böyle yapana kıyamet gününde,şahit ve şefaatçi olacağım.</strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Parlak gecede ve nurlu günde bana çok salat edin,çünkü sizin salatlarınız bana arz edilmektedir. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Her kim cuma günü ve gecesi,bana yüz kere salat okursa,Allah'u Teala onun ahiret isteklerindenyetmiş,dünya hacetlerinden de otuz olmak üzere yüz arzusunu yerine getirir ve size hediyeler geldiği gibi,o salatları da bana arz edecek meleği Allah'u Teala bu hususta görevlendirir.Şüphesiz benim ölümümden sonraki ilmim,sağken bilmem gibidir. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Her kim cuma gecesi kehf suresini okursa,kendisiyle Kabe arası o kişi için nur gibi parlar. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Her kim cuma gecesi,Duhan suresini okursa,yetmiş bin melek o kişi için sabaha kadar istiğfar eder. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Her kim cuma gecesi veya günü Duhan suresini okursa,Allah'u Teala kendisine cennette bir köşk yapar. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Cuma gecesi,Duhan suresini okuyan,sabaha affolunmuş olarak çıkar. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Her kim cuma gecesi Bakara ve Ali İmran surelerini okursa ona yedinci ket gökle,yedinci kat yer arası kadar sevap verilir. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Cuma gecesi Yasin suresini okuyan,mağfiret olunur. </strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Cuma gecesi(bir rivayet cuma günü)Yasin ve Saffat surelerini okuyan kişiye Allah'u Teala hazretleri dileklerini verir...</strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Cum'a gününde bir saat vardır, mü'min bir kul namazda duâ ederken Allah 'dan bir şey ister ve o saate denk gelirse Allah muhakkak ona icâbet eder. Ashab-ı kirâm: 'Bu saat hangi saatdir yâ Resûlellah" dediklerinde: "İkindi namazı ile güneş batması arasındaki vakittir." buyurdular.</strong></span></li>
<li><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong>Cum'a namazından sonra daha oturduğu yerden kalkmadan yüz defa</strong></span><div align="center">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: medium;"><strong><img src="http://www.dualar-zikirler.com/arapcalar/113_1.gif" height="94" width="429" /></strong></span></div>
<div align="center">
<span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif; font-size: medium;"><strong>diyen kimsenin yüzbin günâhını, ana ve babasının da yirmidörtbin günâhını Allah mağfiret eder.</strong></span></div>
</li>
</ul>
<div align="center">
<span style="font-family: Georgia; font-size: medium;"></span> </div>
<div style="text-align: left;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong><span style="font-size: medium;">Cuma, müminlerin bayramıdır. Bugün yapılan ibâdetlere en az, iki kat sevab verilir. Bugün işlenen günahlar da, iki kat yazılır.<br /><br />Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:</span></strong></span></span><span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="font-size: medium;"><b>(Sevablar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de, Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha kötüsü yoktur.) [Ramuz]</b><br /><br /><b>(Cuma günü selametle geçerse, diğer günler de selametle geçer.) [İ.Gazali]</b><br /><br /><b>(Cuma günü, kuşlar, vahşi hayvanlar birbirine, “Selam size, bugün Cumadır” derler.) [Deylemî]</b><br /><br /><b>(Cuma diğer Cumaya kadar ve fazladan üç gün içinde işlenen günahlara kefaret olur. Çünkü iyi bir amel işleyene on kat sevab verilir.) [Taberânî]</b><br /><br /><b>(Cuma günü veya gecesi ölen, şehit olur, kabir azabından kurtulur.) [Ebu Nuaym]</b><br /><br /><b>(Büyük günah işlenmediği müddetçe, beş vakit namaz ile Cuma namazı, öteki Cumaya kadar aralarda işlenen günahlara kefarettir.) [Müslim]</b><br /><br /><b>(Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) [Tirmizî]</b><br /><br /><b>(Cuma günü gusleden kimsenin günahları affolur.) [Taberânî]</b><br /><br /><b>(Cuma günü sabah namazından önce, “Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh” okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa, bütün günahları affolur.) [İbni Sünni]</b><br /><br /><b>[Böyle büyük mükâfat verilebilmesi için, o kişinin, düzgün itikada sahip olması, kul hakkını, kazaya kalan farzlarını ödemesi ve haramlardan vazgeçmesi şarttır.]</b><br /><br /><b>(Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn [yani iki Kul euzüyü] okuyan kimseyi, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, belâdan, kötü işlerden korur.) [İbni Sünni]</b><br /><br /><b>(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]</b><br /><br /><b>(Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir.) [İsfehani]</b><br /><br /><b>(Cuma namazını kılmayan kimsenin kalbi mühürlenir [iyilik yapamaz olur], gafil olur.) [Müslim]</b><br /><br /><b>(Allahü teâlâ, bugünden itibaren kıyamete kadar size Cuma namazını farz kıldı. Adil veya zâlim bir imam [başkan] zamanında küçümseyerek veya inkar ederek Cuma namazını terkedenin iki yakası bir araya gelmesin!</b><br /><b>Böyle bir kimse tevbe etmezse, onun namazı, zekâtı, haccı, orucu ve hiçbir ibâdeti kabul olmaz.) [İbni Mace]</b><br /><br /><b>(Allaha ve ahırete inanan, Cuma namazına gitsin!) [Taberânî]</b><br /><br /><b>(Cuma namazına giderken ayakları tozlanan kimseye Cehennem ateşi haramdır.) [Tirmizî]</b><br /><br /><b>Kendisine Cuma namazı farz olan her müslümanın alış-verişini bırakıp namaza gitmesi farzdır. Özürsüz Cumaya gitmemek haramdır. Ezan okunurken de, alış-veriş yapmak mekruhtur. </b><br /><b>Hâlbuki alış-verişin kendisi helaldir. Yani alınan mal mekruh değil, helaldir. Fakat ezan okunurken alış-veriş yapılması mekruhtur. (Dürer)</b><br /><br /><b>Seferi olana Cuma kılmak farz değildir, kılarsa farz sevabını alır. (Hindiyye)</b><br /><br /><b>Cuma namazı kılınmayan çok küçük köylerde ve kâfir ülkelerinde, cemaatle öğle namazı kılınır ve ikamet okunur.</b><br /><br /><b>Cumanın sahih olduğu yerlerde, öğleyi cemaatle kılmak ve ikamet okumak mekruh olur. (R.Muhtar, Fetava-i Abdurrahim)</b><br /><br /><b>Mahkumlara Cuma namazı farz değildir. Öğle namazını cemaatle kılabilirler.</b><br /><br /><b>Cuma namazı yalnız erkeklere farzdır. Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi şöyle:</b><br /><br /><b>(Cuma namazı kılmak, köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır.) [Hakim]</b><br /><br /><b>(Cumaya gelmeyen erkeklerin evlerini yıksam diye düşündüm.) [Buharî]</b><br /><br /><b>Kadınların Cuma günü, öğle namazını evlerinde kılmak için cemaatin camiden çıkmasını beklemeleri şart değildir. (Hidaye)</b><br /><br /><b>Cuma günü oruç tutmak müstehaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:</b><br /><br /><b>(Cuma günü oruç tutana, on ahıret günü oruç sevabı verilir.) [Beyhekî]</b><br /><br /><b>Bazı âlimlere göre de yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruhtur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:</b><br /><br /><b>(Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutun.) [Buharî]</b></span></span></span></div>
<span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><strong><span style="font-size: medium;"></span></strong></span></span><br />
<span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><span style="color: #cc00ff; font-size: medium;"></span></span></span><br />
<span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"></span></span><br />
<span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"></span></span><br />
<span style="color: black;"><span style="font-family: Georgia, "Times New Roman", serif;"><div style="text-align: left;">
<br />
<br /></div>
</span></span><!-- google_ad_section_end --><br />Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-23494248133129172142012-12-21T05:51:00.003-08:002012-12-21T05:51:57.414-08:00Abdest alırken okunacak abdest duaları<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCq1v7-21AAyxDGKtL26J5TnVSAhjVMCouJsBIX7-X_ZrXodEMQCSkFvQAWX7l59tZaNlQ_RsCYdycYYDgFyLquVIXhE8aacV5WbqH7SgwRXVQcJStzaATaU7xs8zwHtB4p4nk3NrcSoz-/s1600/548953_303981009715677_902334024_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCq1v7-21AAyxDGKtL26J5TnVSAhjVMCouJsBIX7-X_ZrXodEMQCSkFvQAWX7l59tZaNlQ_RsCYdycYYDgFyLquVIXhE8aacV5WbqH7SgwRXVQcJStzaATaU7xs8zwHtB4p4nk3NrcSoz-/s1600/548953_303981009715677_902334024_n.jpg" height="370" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: center;">
<strong><span style="font-family: "Comic Sans MS"; font-size: 10pt;"></span></strong> </div>
<div align="left" class="MsoNormal" style="margin: 0px;">
<span style="color: red; font-family: inherit;"><strong>Abdest Duâları;</strong></span></div>
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><br /><span style="font-family: inherit;">Abdeste başlarken Bismillahirrahmanirrahim diyerek şu duânın okunması gerekir.</span></span></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"><strong><span style="color: red;">Bismillâhil-azîm. Vel-hamdü lillâhi alâ dînil-İslâm. Ve alâ tevfîk-ıl-îmân. Ve ala hidayetir rahman. El-hamdü lillâhil-lezî ce’alelmâe tahûren ve ce’alel-islâme nûren.</span></strong> </span></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: Times New Roman;"></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Azamet ve celâl sahibi Allah’ın adiyle başlarım. Bizi İslâm dininde kılan, îman etmeğe muvaffak buyuran ve hidâyete erdiren Rahman Allah’a hamdederim. Suyu temizleyici. İslâm’ı da nur kılan Allah’a hamdolsun.”</span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: inherit;"></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Sonra, eller bileklere kadar üç def’a yıkanır.</span> </span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Sağ el ile ağıza üç kerre su verirken şu dua okunur;</span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><br /><span style="color: red; font-family: Times New Roman;"><strong>“Allahümmes-kınî min havdi nebiyyike ke’sen lâ ezmeu ba’dehü ebeden.”</strong></span></span></span></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;"> Ey Rabbim, bana peygamberinin havzından bir kâse içir, ondan sonra hiç susamayayım.” </span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Sağ el ile buruna üç kerre su verip, sol el ile sümkürülür. Buruna su verirken;</span></span></span></span></span></span><br />
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black;"><span style="font-family: Times New Roman;"></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"><br /><span style="color: red; font-family: inherit;"><strong>Allahümme erihnî râyihatel cenneti verzüknî min ni’amihâ. Ve lâ türihnî râyihaten-nâr.</strong></span></span></span></span></span></span></span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /></span><span style="font-family: inherit;"></span><br />
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim bana cennetin kokusunu duyur ve onun ni’metlerinden nasîblendir ve bana ateşin kokusunu duyurma.”</span><br />
<em></em><br />
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Avuçlara su alıp, alından çene altına, şakaklara kadar yüzü yıkarken şu dua okunur;</span></span><br />
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme beyyid vechî binûrike yevme tebyaddü vücûhü evliyâike ve lâ tüsevvid vechî bi zünûbî yevme tesveddü vücûhü a’dâike.</span></strong></span></span><br />
<br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Nice yüzlerin beyaz, nice yüzlerin kara olacağı günde yüzümü nurunla beyaz kıl, nurlandır.”</span></div>
<div align="left">
<em><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"><span id="more-49"></span></span></span></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Sol el ile, sağ kol dirseğe kadar (üç def’a) yıkanırken;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme a’tınî kitâbî biyemînî ve hâsibnî hisâben yesîren, düâsı okunur.</span></strong></span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Kitabımı sağ elime ver ve hesabımı kolay gör.”</span></div>
<div align="left">
<em></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Sağ ile sol kol (üç def’a) dirsek dâhil yıkanırken;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme lâ tu’tinî kitâbî bi şimâlî ve lâ min verâi zahrî ve lâ tühâsibnî hisâben şedîden, düâsı okunur.</span></strong><br />
</span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Kitabımı sol elime verme, arkamdan da verme, ve hesabımı zorlaştırma.”</span></div>
<div align="left">
<em></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Her iki kolu yıkadıkdan sonra, elleri tekrâr yıkar ve o yaşlıkla başı mesh ederken;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme harrim şa’rî ve beşerî alen-Nâr. Ve ezıllenî tahte zıllî arşike yevme lâ zılle illâ zıllü arşike,düâsı okunur.</span></strong></span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Saçımı ve yüzümü ateşten koru. Senin himâyenden başka bir himâyenin bulunmadığı günde beni Arş’ının gölgesi altında gölgelendir. Allah’ım beni rahmetinle sar, üzerime berekâtından indir.”</span></div>
<div align="left">
<em></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Dahâ sonra sağ ve sol elin şehâdet parmakları ile iki kulağın deliklerine su verirken baş parmaklar ile kulakların arkası mesh edilir ve;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümmec’alnî minellezîne yestemi’ûnel-kavle fe yettebiûne ahsenehû, düâsı okunur.</span></strong></span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Beni sözü dinleyib de en güzeline ittiba’ edenlerden kıl.”</span></div>
<div align="left">
<em></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Ellerin dış yüzü ile enseyi mesh ederken;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme a’tık rakabetî minen-Nâr, düâsı okunur.</span></strong> </span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Benim boynumu ateş esâretinden kurtar, beni zincirlerden ve bukağılardan muhafaza et.”</span></div>
<div align="left">
<em></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Boynu mesh etdikden sonra, sol elin küçük parmağı ile, sağ ayağın küçük parmağından başlıyarak, ayak parmaklarının arasını hilâllemek sûretiyle, topuklarla birlikde, sağ ayağı üç def’a yıkarken;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme sebbit kademeyye ales-sırâtı yevme tezillü fîhil-ekdâmü, düâsı okunur.</span></strong></span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Nice ayakların kaydığı günde benim ayaklarımı sırat üzerinde sabit kıl.”</span></div>
<div align="left">
<em></em> </div>
<span style="color: black; font-family: inherit;">Sol ayağı üç def’a yıkarken, ayak parmaklarının arasını küçük parmağı ile bu sefer baş parmakdan başlıyarak, küçük parmağa doğru, ayak parmaklarının arasını hilâllemek sûretiyle topuğu ile birlikde yıkarken;</span><br />
<span style="color: black; font-family: inherit;"><br /><strong><span style="color: red;">Allahümme lâ tatrud kademeyye ales-sırâti yevme tatrudü küllü akdâmi a’dâike. Allahümme’c-al sa’yî meşkûren ve zenbî mağfûren ve amelî makbûlen ve ticâretî len tebûre, düâsı okunur.</span></strong> </span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Bana râzı olduğun bir çalışma, ver, günahımı bağışla, makbul bir amel ve zarar etmeyen bir ticâret nasîb et.”</span></div>
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="font-family: inherit;"></span></span><br />
<span style="font-family: inherit;"></span><br />
<div align="left" class="MsoNormal" style="margin: 0px;">
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black; font-family: inherit;">Abdest bitince;</span></span></div>
<div align="left" class="MsoNormal" style="margin: 0px;">
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: black; font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div align="left" class="MsoNormal" style="margin: 0px;">
<span style="font-family: "Comic Sans MS";"><span style="color: red; font-family: inherit;"><strong>Allahümmec’alnî minet-tevvâbîn, vec’alnî min-el-mütetahhirîn, vec’alnî, min ibâdik-es-sâlihîn, vec’alnî minel-lezîne lâ havfün aleyhim ve lâhüm yahzenûn Sübhânekellahümme ve bihamdike, Eşhedü en lâ ilâhe illâ ente vahdeke lâ şerîke leke estagfiruka ve etûbü ileyke eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdüke ve Resûlüke.</strong></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span><span style="font-family: "Comic Sans MS";"></span></span><br />
<div align="left">
<span style="color: black; font-family: Verdana, sans-serif;">“Ey Rabbim! Beni tevbe edenlerden ve çok çok temizlenenlerden kıl. Beni sâlih kullarından eyle, beni üzerlerine hiç bir korku gelmeyen ve hiç mahzun olmayanlardan kıl. Seni her an hamdinle tesbîh ederim. Ey Rabbim şehâdet ederim ki Senden başka hiç bir ilâh yok, ancak Sen varsın. Şerîkin yok Senin ve yine şehâdet ederim ki Muhammed Senin kulun ve resûlündür. Senden mağfiretini isterim ve Sana tevbe ederim.”</span></div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-32334685984861832682012-12-21T05:51:00.002-08:002012-12-21T05:51:41.143-08:00Allah'ın Sıfatları<div align="center">
<span id="goog_1389663584"></span><span id="goog_1389663585"></span></div>
<div align="center" class="MsoToc1">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilrgFikYg4Wml-8ErsdwTYJzcq2kplKATXG7SMPcb_HI0mP0liDpo9uX4_PWovpawJRUzs0ARnNJ2ZKfOPAIkaiEm75AlftoUbTiZkzigLfrwW40roSvx8biRtEHwcRbum9mn9a7M5QaGU/s1600/292800_154219644721751_720045359_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilrgFikYg4Wml-8ErsdwTYJzcq2kplKATXG7SMPcb_HI0mP0liDpo9uX4_PWovpawJRUzs0ARnNJ2ZKfOPAIkaiEm75AlftoUbTiZkzigLfrwW40roSvx8biRtEHwcRbum9mn9a7M5QaGU/s1600/292800_154219644721751_720045359_n.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<img border="0" src="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/kitaplar/kutubisitte.png" height="25" width="194" /><br />
<br clear="all" style="page-break-before: always;" /><a href="https://www.blogger.com/null" name="_Toc76080537"><span style="font-size: small;">ALLAH'IN
SIFATLARI BÖLÜMÜ</span></a><span style="font-size: small;"> </span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<h3 style="margin: 0cm 0cm 0pt;">
<a href="https://www.blogger.com/null" name="_Toc76080538"></a><a href="https://www.blogger.com/null" name="_Toc22473501"></a><a href="https://www.blogger.com/null" name="_Toc21151901"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="font-size: small;">UMUMÎ
AÇIKLAMA</span></span></a><span style="font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></h3>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Sıfat bahsi
Kelâm ilmine giren bir mevzudur. Bir başka ifade ile, İslâm'ın Allah inancı,
Allah hakkında bir kısım sıfatların varlığını kabul etmekle ortaya çıkar. Sıfata
inanılmazsa, o sıfatları taşıyan zât hakkında bilgi sahibi olunamaz. Çeşitli
dinlerdeki Allah inancının farklılıklar arzetmesi temelde Allah'a izâfe edilen
bu sıfat farklılıklarından ileri gelir. Hatta Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'le
Mûtezile fırkası arasındaki farklılık da sıfat meselesinde
düğümlenir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Kelâmcılar,
İslâm'ın Allah inancını "Allah'ın yüce zâtı hakkında vacib olan kemâl
sıfatlarıyla beraber mümtenî olan noksan sıfatları bilip öylece itikat
eylemektir" diye tarif etmişlerdir. Bu açıdan Allah'ın başlıca üç çeşit sıfatı
vardır:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">1- Vücud
Sıfatı: </span></b><span style="color: black;">Bu, Allah'ın
varlığını ifade eder.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">2- Selbî
Sıfatlar:</span></b><span style="color: black;"> Bunlar
mahlukatta bulunmayan sıfatları ifade eder. Bunlar Allah'a mahsus sıfatlardır.
Allah'ı mahlukattan herhangi birine şu veya bu şekilde benzetmemek için,
bunların mahlukatta olmadığını bilmek ve belirtmek gerekir. Bunu belirtmekten
maksad, Allah'ı tenzihtir, mahlukattan başka ve ayrı olduğunu beyandır.
Esasen selbetmek, ayırmak, soymak gibi ma'nâlara gelir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Selbî sıfatlar
çoktur, hepsi sayılmaz. Başlıcaları zikeredilir, bunlar da
beştir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">*
Kıdem:</span></b><span style="color: black;"> Allah'ın
varlığının başlangıcı yok demektir. Zıddı hudûs' tur, sonradan olmak demektir,
bu ise mahlukun vasfıdır.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">*
Beka:</span></b><span style="color: black;"> Allah'ın
varlığının sonu yok demektir. Zıddı fenâ'dır, son bulmak demektir, bu da mahluka
ait bir vasıftır.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">* Muhalefetun
li'lhavadis:</span></b><span style="color: black;"> Allah'ın
sonradan meydana gelen şeylere yani mahlukata hiç bir surette benzememesi
demektir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">* Kıyam
binefsihî:</span></b><span style="color: black;"> "Varlığı kendi
zâtının gereğidir, var olmak için bir yaratıcıya, bir başka şeye muhtaç
değildir. Halbuki bütün mahluklar var olabilmek, varlığını devam ettirebilmek
için çok şeylere muhtaçtır.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">*
Vahdaniyyet:</span></b><span style="color: black;"> Allah'ın zât,
sıfat ve fiillerinden biridir, tektir,
yardımcı, ortak vs.'si bulunmaz demektir. Zıddı kesrettir, çokluktur. O'nun
dışında her varlık mürekkeptir, Allah ise mürekkep değildir,
vahiddir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Dikkat edersek
bu beş vasfın her biri Cenâb-ı Hakk'tan mahlukata olan benzerliklerireddetmekte,
Kur'an da ifade edilen "Onun bir benzeri yoktur" hükmünü tahkik
etmektedir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">3- Sübûtî
Sıfatlar:</span></b><span style="color: black;"> Bunlar
Allah'ın zâtında mevcut, zâtının gereği olan sıfatlardır. Yani Allah'ın
varlığını kabul edince, o sıfatları haiz olduğunu da kabul etmek gerekir. Allah
onlarsız düşünülemez. Bunlar hayat, ilim, irade, kudret, semî, basar, kelâm ve
tekvin'dir. Öyleyse Allah hayat sıfatıyla hayy'dir, diridir. İlim sıfatlarıyla
âlimdir; geçmişgelecek, uzakyakın, büyükküçük her şeyi bilir. İrade sıfatıyla
müriddir yani dilemek, istemek sahibidir. Kudret sıfatıyla kadîrdir, her
istediğini yapmaya gücü yeter, onda acz yoktur. Semî sıfatıyla işitir; basar
sıfatıyla görür; kelâm sıfatıyla konuşur ve
nihâyet tekvin sıfatıyla yaratır. Bu sıfatlar Allah hakkında vâcib
sıfatlardır, onlarsız Allah düşünülemez. Kur'an-ı Kerim bu sıfatlarla Allah'ı
tavsif eder. Bunlar Allah'ın zâtıyla birlikte vardır ve kadîmdir. Bunlarla
ilgili teferruat İslâm'daki itikadî mezhepleri ortaya çıkarmıştır. Hatta
hristiyanlıkyahudilik gibi semâvî ve -diğer- gayr-ı semâvî dinler ve bir kısım
felsefi sistemler arasındaki itikadî farklılıklar çoğunlukla Allah'a izafe
edilen bu sıfatlarla ilgilidir. Bir başka deyişle, İslâm itikadının
orijinallitesi bu sıfatlar mevzuundaki telakkisinde yatar. Müslümanların itikadî
bütünlüğe, imânî kemâle ermeleri bunları iyi bilmelerine bağlıdır. Bu sebeple
Allah'ın sıfatları bahsinin her müslümanca iyi hazmedilmesi, eksiksiz kavranması gerekir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Sadedinde
olduğumuz bahiste, bu mevzuya giren sadece birkaç hadis vardır. Bunlar
vesilesiyle sunacağımız bazı açıklamaların konuyu bütünüyle kavramada eksik
kalacağı muhakkaktır, mutlaka bâzı kelâm kitaplarına müracaat etmek gerekli ve
zarûrîdir.<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[1]</span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";">ـ3482 ـ1ـ عن أبي موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قامَ فِينَا
رسولُ اللّهِ # بِخَمْسِ كَلِمَاتٍ. فقَالَ: إنَّ اللّهَ تَعالى َ ينَامُ وََ
يَنْبَغِي لَهُ أنْ يَنَامَ. يُخْفِضُ الْقِسْطَ وَيَرْفَعُهُ وَيُرْفَعُ إلَيْهِ
عَمَلُ اللَّيْلِ قَبْلَ عَمَلِ النَّهَارِ. وَعَمَلُ النَّهَارِ قَبْلَ عَمَلِ
اللَّيْلِ. حِجَابُهُ النُّورُ. لَوْ كَشَفَهُ َحْرَقَتْ سُبُحَاتُ وَجْهِهِ مَا
انْتَهَى إلَيْهِ بَصَرُهُ مِنْ خَلْقِهِ[. أخرجه مسلم.»سُبُحَاتُ وَجْهِ اللّهِ«
أنوَارهُ: أي لو انكشفَ من أنوار اللّهِ التي تَحجُبُ العبادَ عنهُ شَئٌ ‘هلك كُلَّ
مَنْ وقع عليهِ ذلك النورُ كما خرَّ مُوسَى عَلَيْهِ السم صَعِقاً، وَتَقَطَّعَ
الجبلُ دَكّاً لَمَّا تَجلَّى اللّهُ سُبحانُهُ وَتعالى. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">1. (3482)-
</span></b><span style="color: black;">Ebû Musa
(radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) aramızda ayağa
kalkıp şu beş cümleyi söyledi:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">"Allah Teâlâ
Hazretleri uyumaz, zaten O'na uyku da yakışmaz. Kıstı (tartıyı, rızkı) indirir
ve kaldırır. Geceleyin yapılan amel, gündüzleyin yapılandan önce; gündüzleyin
yapılan amel de geceleyin yapılan amelden önce Allah'a yükseltilir. O'nun hicabı nurdur. Eğer o perdeyi açacak olsa,
vechinin sübuhâtı, basarının ihâta ettiği bütün mahlukatını yakardı."<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[2]</span></span></a>
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></b></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bu hadis,
Cenâb-ı Hakk'ın bazı sıfatlarını zikretmektedir:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">1- Uyumama
Sıfatı:</span></b><span style="color: black;"> Bu, Kur'ân-ı
Kerim'de: "O' nu ne uyuklama tutar ne de uyku" (Bakara 255) diye ifade
edilmiştir. Uyku ve uyuklama bir kısım canlı mahluklarla ilgili bir sıfattır.
Allah ise ondan münezzehtir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bu sıfat,
Cenâb-ı Hakk'ın mahlukat üzerine her an tasarrufta bulunduğunu ifade eder. Bu
ilâhî ilginin bir an kesildiğini
düşünmek, bütün varlık âleminin yokluğa mahkûm edilmesi
olur.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">2-
</span></b><span style="color: black;">Kıst, tartı
demektir. Rızk ma'nâsında kullanıldığı da kabul edilmiştir. Allah'ın kıst'ı
indirmesi, kulların amellerini tartarken, rızıklarını verirken mizanın
kefelerini kaldırıp indirmesidir. Bu teşbihle,
rızıkların taksim ve takdirinin ferd ferd, ayrı ayrı yapıldığı ifade
edilmiş olmaktadır. Bir bakıma Cenâb-ı Hakk'ın uyanıklığının şümûlü böyle dile
getirilmiş olmaktadır: "Allah hiç kimsenin rızkından, amelinden gafil değildir,
herbirini ayrı ayrı tartar. Kefeler her ferd için iner, tartar, kalkar, öbürü
için tekrar iner..."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Kıst'la rızık
kastedilince, hadisin "...kısar, kaldırır" yani, "rızkı bazılarına kısar (az
verir), bazılarına kaldırır (çok verir) ma'nâsına geldiği de
söylenmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">3-</span></b><span style="color: black;"> "Geceleyin
yapılan amel gündüzleyin yapılandan önce... Allah'a yükseltilir" cümlesi, her
günün ameli günün sonunda, gecenin ameli de gecenin sonunda ayrı ayrı Cenâb-ı
Hakk'a arzedilir, ömrün hiç bir günü hesapsız geçmez, her gününden Allah'a hesap
vardır, demektir. Amelleri Allah'a arz işini hafaza melekleri yapar; günlük
olarak tuttukları amel defterini günün (veya gecenin) sonunda Allah'a arz
ederler.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">4-
</span></b><span style="color: black;">Hicab, perde
demektir. Allah, insanlara şah damarından daha yakın olduğu halde, insanlar,
araya giren perdeler sebebiyle Allah'tan uzaktırlar, Zât-ı Zülcelâl'i
göremezler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Allah'la kul veya Hâlık'la
mahluk arasındaki perdenin maddî olmayıp nurânî olduğunu
bildirmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bazı
rivayetlerde nûr yerine, nâr denmiştir.</span><span style="color: black;">
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoBodyText">
Nûr'la nâr
arasındaki fark veya nurânî ile maddî arasındaki fark nedir? Tam çözülmüş
değildir. İlim ve tekniğin ilerlemesi bu hususlarda daha müteyakkız olmaya,
Resûlullah'ın nur'la neyi kasdettiğini daha sağlıklı anlamaya yardımcı
olmaktadır. Zira en son nazariyelere göre madde ışına (nur'a) dönüşebilmektedir.
Şu halde nur, nar ve hatta madde müşterek bir öz'ün farklı kesafetteki temeyyüünden, esma-i ilâhîye' nin
feyz-i ilahî suretinde farklı mertebelerdeki tecellisinden ibarettir. Hepsinin
aslını, bazı hadislerde geldiği üzere, Nur-u Muhammedî (aleyhissalâtu vesselâm)
denen bir ilk, bir irade-i kün teşkil etmektedir. Öyle ise hâlıkla mahluk arasındaki "hicab" izafî bir
vakı'adır, Mahlûktan Hâlık'a perdedir, görülmesine manidir, Hâlık'tan mahluka
nurdur, aydınlıktır, görmesine engel değildir. Allah "evvel"dir, "ahir"dir,
"zâhir"dir, "bâtın"dır, her şeyi "bilen"dir.</div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">5-
</span></b><span style="color: black;">Allah'ın vechi
"Zât"ı demektir. Vech (yüz) birçok dillerde olduğu gibi Arapçada dahi şahsın
yani zâtın kendisini ifade eder. Nitekim dilimizde de "yüzün ak veya kara
olması" tabirinde şahsiyetin tebriesi veya tezyifi kastedilir. Öyleyse Allah'ın
vechi, Allah'ın zâtı demektir ve basarının ihâtâsı tabiriyle bütün mümkinât yani
mahluk âlem kastedilmiştir. Zirâ O'nun basar ve ilmi bütün varlıkları kuşatır.
Hiç bir şey O'nun nazarından hâriç, ilminden dışarı
değildir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">6-</span></b><span style="color: black;"> Subuhât'a
gelince, bu kelime Sübha'nın cem'idir. Sübha, lügat olarak tenzih, takdis ve
tebrie gibi ma'nâlara gelir. Bu sebeple Cenâb-ı Hakk'ın takdisine yönelik
tahmid, tekbir, temcid, tehlil vs. her çeşit zikre mecâzî olarak tesbih
denir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Nafile
ibâdetlerin, hadislerde çoğu kere Sübha kelimesiyle ifade edilmesi, farzlardaki
"tesbihât"ın nafile olmasından ileri gelir. Kelimenin kök ma'nâsını ve hadisteki
kullanılışını böylece anladıktan sonra "subuhâtu Vechini" yani Allah'ın
vechi'nin sübühatı tabirine geçebiliriz. Allah'ın subuhatından murad,
en-Nihâye'de kaydedildiği üzere Allah'ın celâli ve azametidir. Bazı âlimler
"Vechi'nin Ziyası"dır demiştir. Sübühâtu'l-Vech'i, ayrıca "O'nun güzelliği" diye
anlayan da olmuştur. Bu görüş sahipleri kanaatlerini şöyle delillendirirler:
"Sen güzel yüzlü birini görünce Sübhanallah!"
dersin Bu tabiri "Allah'ın tenzihi" olarak yani "Vechi mukaddestir,
münezzehtir" şeklinde anlayan da olmuştur. Bunu, fiille mef'ul arasında cümle-i
mu'tarıza görüp ma'nâyı şöyle anlayan da olmuştur: "Eğer onu açacak olsa
basarının yetiştiği her şeyi yakardı."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bütün bu
söylenenlerden daha makbul bir ma'nâ şöyle ifade edilebilir: "Allah'ı kullara
karşı perdeleyen nurlardan bir nur inkişaf edecek olsa, bu nur, değeceği her
şeyi helâk eder, tıpkı böyle bir inkişâfta Hz. Musa'nın bayılıp düşmesi ve
Allah'ın tecellî etmesiyle dağların parça parça olması gibi." (Nihâye'den).<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[3]</span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";">ـ3483 ـ2ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ
اللّهِ #: إذَا قَاتَلَ</span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";">أحَدُكُمْ أخَاهُ فَلْيَجْتَنِبِ الْوَجْهَ[. أخرجه
الشيخان.وزاد مسلم: »فَإنَّ اللّهَ خَلَقَ آدَمَ عَلى صُورَتِهِ«
.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">2.
(3483)-</span></b><span style="color: black;"> Hz. Ebû
Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki: "Sizden biri kardeşiyle dövüşünce yüze vurmaktan sakınsın."<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[4]</span></span></a>
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Müslim'in
rivayetinde şu ziyade var: "...Zira Allah Âdem'i kendi suretinde yaratmıştır."<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[5]</span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></b></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) her hususta edeb beyan etmiştir. Burada kavga yaparken
bile riayet edilmesi gereken İslâmî edebi beyan etmektedir: Yüze
vurmamak...<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bu yasak,
tedib, ta'zir ve hatta hadd cezası uygulanması dahil bütün darblara şâmildir.
Nitekim, zina yapan bir kadının
recmedilmesine hükmedince:
"Taşlayın, fakat başa vurmaktan sakının" ferman buyurmuştur. Şu halde,
başa vurma yasağı, sadece başta bulunan hassas organların zarara uğraması
tehlikesini gözetmiyor. Çünkü, burada kesinlikle ölüme mahkum olan birisi
mevzubahistir. Öyleyse daha şümullü nokta-i nazarlar vardır. İşte bunu hadisin
Müslim'deki ziyadesinden anlıyoruz: "Allah, Âdem'i kendi suretinde yaratmıştır."
Kendi diye ifade ettiğimiz zamir kime racidir? Bunu bazı şârihler madruba yani
dövülene irca etmiştir. Bazıları da Allah'a. Allah'a irca edenler, hadisin bir
başka vechini delil göstermiştir: "Allah
Âdem'i, Rahman suretinde yaratmıştır." Bu vecihte Allah'ı mahluka benzetme olduğu için bazı müşkilat çıkmıştır. Ama
te'vil yoluyla hadise, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat'in itikad esaslarına uygun
"teşbih"ten uzak bir ma'nâ verilmiştir: "Allah insanı Rahmân'da bulunan ilim,
hayat, semî, basar vs. sıfatlarla
yarattı ve bunlarla diğer mahluklardan üstün
kıldı."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Hadisin bu
vechinin zayıf olduğunu iddia edenlere bu
ma'nâyı teyiden gelen başka rivayetler gösterilerek cevap verilmiştir:
"Kim kavga yaparsa yüze vurmaktan kaçınsın, zira insan yüzünün şekli, Rahman'ın
yüzünün şekli gibidir" "Allah senin yüzünü, sana benzeyenin yüzünü çirkin
kılsın" demeyin. Zira Allah, Âdem'i kendi suretinde yaratmıştır." "Sizden biri
kavga yaparsa yüzden sakınsın, zira Allah, Âdem'i kendi yüzünün suretinde
yaratmıştır."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Sahâbe'den
Süveyd İbu Mukarrin, bir adamın çocuğuna tokat vurduğunugörünce şöyle demiştir:
"Bilmez misin, yüz muhteremdir?"<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bu mevzuya
giren bazı açıklamalar 3382 numaralı
hadiste geçmiştir.<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[6]</span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";">ـ3484 ـ3ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رسولُ اللّه
# يُكْثِرُ أنْ يَقولَ: يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلى دِينِكَ.
فَقُلْتُ: يَا رسولَ اللّهِ قَدْ آمَنَّا بِكَ وَبِمَا جِئْتَ بِهِ فَهَلْ تَخَافُ
عَلَيْنَا؟ قالَ: نَعَمْ. إنَّ الْقُلُوبَ بَيْنَ إصْبَعَيْنِ مِنْ أصَابِعِ
الرَّحْمنِ يُقلِّبُهَا كَيْفَ يَشَاءُ[. أخرجه الترمذي .<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">3.
(3484)-</span></b><span style="color: black;"> Hz. Enes
(radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu duayı çok
yapardı:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">"Ey kalbleri
çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sâbit kıl!"<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Ben (bir gün
kendisine):<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">"Ey Allah'ın
resulü! biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor
musun?" dedim. Bana şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahmân'ın iki parmağı
arasındadır. Onları istediği gibi çevirir."<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn7" name="_ftnref7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[7]</span></span></a>
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></b></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></b></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">1-
</span></b><span style="color: black;">Hadiste
zikredilen kalb, insan göğsünde yer alan ve etten yaratılmış olan maddî kalb
değildir. Çünkü bu, hayvanlarda da var. Kalbten murad ruhânî bir latife-i Rabbaniyedir. Bu latife
insanın hakikatını teşkil eder: İdrak sâhibi emir ve yasağa muhatap,
yaptıklarından sorumlu olan bu latifenin eskiler, maddî kalple bir ilişkisi
bulunduğunu kabul etmiştir: Âlet kullananın o âletle ilgisi nevinden veya bir
yere yerleşinin o yerle olan ilgisi nevinden bir ilgi.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">2-</span></b><span style="color: black;"> Kalbin
itâat-isyan, huzurgaflet, imanküfür gibi pek değişik halleri vardır. Sadedinde
olduğumuz hadis, Cenâb-ı Hakk'ın kalb üzerindeki tasarrufunu, kişiyi bu
hallerden dilediğine çevirebileceğini belirtmektedir. Allah hakkında bu inanç,
İslâm itikadının gereğidir. Zira Allah'ın gücüne, tasarrufuna hiçbir hudud
konamaz. Aksini düşünmek acz nisbet
etmek olur. Allah acz dahil hiçbir noksan sıfatla muttasıf
değildir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">3-
</span></b><span style="color: black;">Hz. Enes'in
"...bizim hakkımızda korkuyor musun?" sorusunun ma'nâsı şudur: "Senin bu
sözün, kendi hakkında söylenmemiş
olmalıdır. Zira sen hataya ve zelleye karşı ismete (korunmaya) mazharsın.
Hususan din hususunda kalbin dönmesi mevzubahis olamaz. Öyleyse bu duadan murad
ümmetin tâlimidir. Acaba sizde, bize
Cenâb-ı Hakk'ın lutfettiği iman nimetinin zevâli veya kemâlden
noksana</span><span style="color: black;"> </span><span style="color: black;">düşmesi
endişesi mi var?"<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Resûlullah bu
ma'nâyı taşıyan soruya, "Evet!" diye cevap vermiş, ümmeti hakkında korkmakta
olduğunu te'yid etmiştir: "Allah kalbleri dilediği gibi
çevirir."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Tebliğci
açısından son derece ehemmiyetli bir prensibi Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm), bu hadiste vaz'etmiş olmaktadır:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">"İnsanın ne
iman üzere, ne de fısk ve küfür üzere devamlılığı yoktur." İnsan hâricî
te'sirlerle her an değişebilir. Ne "ben iyiyim" deyip hal-i hazır halimize
güvenmeliyiz, ne de herhangi bir insan için "Bu iyidir!" veya "Bu kötüdür!" diye
kestirip atmalıyız. Bugün için iyidir ama, yarın değişebilir. Öyle ise iyilik
üzere devamı için gayret gereklidir. Kötü de bugün kötüdür, ama düzelebilir,
düzeltmek için gayret göstermelidir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Yani insanlar
hakkında kesin hüküm verip atâlete düşmemelidir. İyiler kötüleşebilir, kötüler
iyileşebilir. Zira kalb, değişkendir. Allah dilediği gibi
değiştirir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">4-
</span></b><span style="color: black;">Allah'a parmak
nisbeti, müteşâbih bir ifadedir. Cenâb-ı Hakk'ın zâtıyla ilgili bir kısım şuûnu
anlayabilmemiz için bu çeşit teşbihlere sıkça yer verilmiştir. Bu teşbihler
hakikatı üzere alınmamalıdır. Müteahhir ülemâ, kullanılış gayesine uygun bir
ma'nâ ile tevil eder. Parmak burada Allah'ın meşiet ve iradesini ifade etmek için kullanılmıştır. Parmağın cemi
değil de tesniye olması yani "parmaklar" şeklinde değil de iki parmak şeklinde
ifade edilmesi Kudret-i Rabbaniyye'nin kalbte, "hayır" ve "şer" şeklinde zuhur
edeceğine işaret kabul edilmiştir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Keza "el" değil
de "parmak" kelimesinin kullanılması bir ma'nâ inceliği taşımaktadır. Zira
parmak, küçüklüğü sebebiyle, kalbi değiştirmede elden daha süratli, daha
mâhirdir. Âlimler: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Allah'ın bu husustaki
sür'atini muhataplara daha iyi duyurabilmek için parmak kelimesini tercih
etmiştir" derler.<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn8" name="_ftnref8" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[8]</span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";">ـ3485 ـ4ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]سَمِعْتُ
رسولَ اللّه # يَقْرَأُ هذِهِ اŒيةِ إنَّ اللّهَ يَأمُرُكُمْ أنْ تُؤَدُّوا
ا‘مانَاتِ إلى أهْلِهَا إلى قَوْلِهِ إنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعاً بَصِيراً
فَرَأيْتُ رسولَ اللّه # يَضَعُ إبهَامَهُ
عَلى أُذُنِهِ وَالَّتِى تَلِيهَا عَلى عَيْنِهِ[. أخرجه أبو داود
.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">4.
(3485)-</span></b><span style="color: black;"> Hz. Ebû
Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şu
âyetleri okurken işittim. (Meâlen): "Hiç şüphesiz Allah size, emânetleri ehline
teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman</span><span style="color: black;"> </span><span style="color: black;">adaletle
hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve
görür" (Nisa 58). Bu sırada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın baş parmağını
kulağına, onu takib eden (şehadet) parmağına da gözünün üzerine koyduğunu
gördüm."<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn9" name="_ftnref9" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[9]</span></span></a>
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></b></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bu hadis, Ebû
Dâvud'da Cehmiyye Fırkası'na reddiye olarak kaydedilmiştir. Cehmiyye başlığını
taşıyan bir bâbta yer alır. Hadis buraya biraz özetlenerek alınmış. Nitekim
aslında şöyle devam eder "...İbnu Yunus
dedi ki: "Mukri dedi ki: "Yani Allah işitici (semî) ve görücüdür (basîr), yani
Allah'ın işitmesi ve görmesi vardır."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Yunus dedi ki:
"Mukri dedi ki: "Bu, Cehmiyye'ye bir reddir."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Ebû Dâvud der
ki: "Bu, Cehmiyye'ye reddir."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Cehmiyye: Ehl-i
Sünnet ve'l-Cemaat'in dışında kalan sapık bir fırkadır. Mensupları Allah'ın
ezelî sıfatlarını nefyederler, ilaveten derler ki: "Allah'a işitmek, görmek gibi
mahlukata mahsus vasıflar izafe etmek, Allah'ı kula benzetmektir, öyleyse
Allah'a hayy (diri), âlim, mütekellim (konuşan) gibi sıfatlar nisbet edilemez.
Çünkü bu sıfatlar insanlarda da vardır." Onlara göre Allah'a kâdir, hâlık, fâil,
muhyi, mümît gibi sıfatlar verilmelidir.
Çünkü onların iddiasına göre, "mahlukat bu sıfatlarla tavsif edilemezler."
Buradan da anlaşılacağı üzere Cehmiyye, insanın bir şey yapmaya kâdir
olmadığını, Allah tarafından yazılmış ve yaratılmış fiilleri yapmaya mecbur
olduğunu iddia eder. Ayrıca Kur'an'ın mahlûk olduğunu
söyler.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Asıl mevzuumuza
gelecek olursak, sadedinde olduumuz hadiste Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),
âyette "Şüphesiz Allah işitir ve görür" ibaresini okuyunca, kulak ve gözüne
işaret buyurmuş olmakta, böylece Allah'ın işitme ve görme fiillerine sahip
olduğunu ikrar etmiş olmaktadır. Bu davranışta, insanlarda mevcut sıfatları
Allah'tan nefyeden Cehmiyye fırkasına bir nevi reddiye olacağı
açıktır.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Hattâbî der ki:
"Resûlullah'ın "Allah işitici ve görücü.." meâlindeki ibâreyi okuyunca
parmaklarını kulak ve göz üzerine koymasının ma'nâsı, Allah Teâlâ Hazretlerini görme ve işitme fiillerini
isbattır, göz ve kulağı değil. Çünkü bunlar organdır. Allah organ sâhibi
olmamakla mevsuftur. Çünkü O, insanlara mahsus sıfat ve vasıflardan münezzehtir.
Allah organ sâhibi, cüz sahibi, kısımlar sahibi değildir. "O'nun benzeri yoktur.
O semî ve basîrdir. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bazı Ehl-i
Sünnet ulemâsı, Hattâbî'ye bu sözü sebebiyle karşı çıkmış ve demiştir ki:
"Hattâbî'nin, "Allah Teâlâ Hazretlerine ... göz ve kulak'ı isbat değildir" sözü
tahkik ehlinin sözü değildir. Ehl-i tahkik, Allah Teâlâ Hazretlerini, kendisi ve
Resûlü tarafından zât-ı ilâhi'yi tavsifte kullanılmış olan vasıflarla tavsif
edenler, Allah için, Kur'an ve Sünnette
gelmemiş olan vasıflar uydurmazlar. Nitekim Allah Teâlâ Hazretleri kendisini şöyle tavsif eder: "(Ey
Mûsa! Gözümün önünde yetişesin diye seni sevimli kıldım" (Tâ-Hâ 39);
"Nezaretimiz ve vahyimiz altında gemiyi yap" (Hud 37). Hattâbî'nin; "Allah organ
sahibi, cüz sahibi, kısımlar sahibi değildir" ifadesi bid'a ve uydurma bir
sözdür. Bunu Seleften hiç kimse, ne
nefiy ne de isbat maksadıyla söylememiştir. Bilakis, onlar Allah'ı, kendisinin
nefsini vasfettiği sıfatlarla tavsif etmişler, sükut ettiği şeylerde de sükut
etmişlerdir. Bu tavsifi yaparken nasıl olduğunu (keyfiyet) söylememişler, temsil
getirmemişler, Allah'ı bir mahluka da benzetmemişlerdir. Kim O'nu mahluka
benzetirse kâfir olur. Ne Allah'ın kendini tavsifi, ne de Resulünün O'nu tavsifi
teşbih değildir. Allah'a işitme ve görme sıfatlarının isbatı
haktır."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Hemen
belirtelim ki burada atıfta bulunulan Selef görüşüne göre, Kur'an'da Allah'a
nisbet edilen bütün sıfatlar "nasıl?" denmeksizin haktır. Âyette, </span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"> وَيبْْقى وَجْهُ
رَبِّكَ </span><span style="color: black;"> dendiğine göre O'nun vechi (yüzü) vardır.
Âyette </span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"> خَلَقْتُ
بِيَدَىَّ </span><span style="color: black;"> dendiğine göre O'nun iki eli vardır.
Âyette, </span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"> تَجْرِى
بِاَعْيُنِنَا </span><span style="color: black;">denildiğine
göre O'nun gözü vardır. Âyette,
</span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"> وَجَاءَ رَبُّكَ
وَالْمَلَكُ صَفّاً صَفّاً </span><span style="color: black;">dendiğine göre
O kıyamet günü gelecektir. Hadiste ifade edildiği üzere Allah dünya semasına
iner.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Selef, "âyette
ve hadiste gelen bu vasıflara inanırız, nasıl olduğunu sormayız, bunlardan
gerçek muradı Allah bilir, biz bir fikir beyan etmeyiz" ma'nâsında açıklamalar
yaparlar.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Şüphesiz burada
ulemâ arasında cereyan eden kelâmî münakaşanın teferruatına girmeyeceğiz. Ancak
Selefin nokta-i nazarını kavramada yardımcı olacak ve yine teşbih meselelerine
giren Allah'ın Arş üzerine istîvası ile ilgili olarak izhar edilen birkaç beyan
daha nakledeceğiz: İbnu Hacer Fethu'l-Bâri'de Ümmü Seleme'den şu rivayeti
kaydeder: "İstiva<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn10" name="_ftnref10" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[10]</span></span></a>
(Kur'anda zikredildiğine göre) meçhul değil, nasıl olduğu ma'kul (anlaşılır)
değil, bunu ikrar (kabul) etmek imandır, inkârı da
küfürdür."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Rebîa İbnu Ebî
Abdirrahmân tarîkinden gelen rivayete göre, Allah'ın Arş'a nasıl istîva ettiği
sorulmuş, o şu cevabı vermiştir: "İstîva meçhul değildir, nasıl olduğu makul
değildir, Allah'a risalet, Peygamberlerine tebliğ, bize de teslim
düşmektedir."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Evzâî de şöyle
söylemiştir: "Biz ve Tâbiîn sayıca çoktuk. Şunu söylerdik: "Allah Arş'ındadır,
biz sünnette Allah hakkında vârid olan sıfatlara
inanırız."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Bir başka
tarîkte Evzâî şöyle anlatır: "Kendisinden, </span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"> ثُمَّ اسْتَوى عَلى
الْعَرْشِ </span><span style="color: black;">âyeti hakkında
sorulmuştu şu cevabı verdi: "O, nefsini kendi vasfettiği
şekildedir."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Beyhakî'nin bir
kaydına göre Abdullah İbnu Vehb anlatıyor: "Biz İmam Mâlik'in yanında idik. Bir
adam yanına girerek: "Ey Ebû Abdillah,
</span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic";"> اَلرَّحْمنِ عَلى
الْعَرْشِ اسْتَوى
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"> buyruluyor. Allah nasıl istiva etti?" dedi.
İmam Mâlik başını eğip bir miktar düşündü; derken birden bir ter bastı. Sonra
başını kaldırıp:<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">"Rahman,
kendini vasfettiği şekilde Arş üzerine istivâ etmiştir. Bu nasıl oldu? denmez.
Nasıllık O'ndan kaldırılmıştır. Zannımca sen mutlaka bid'at sahibi birisisin!"
der ve adamın meclisten çıkarılmasını emreder.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">İmam Mâlik'ten
bir başka rivayet, onun şöyle söylediğini bildirir: "...O'nu ikrar vacibtir,
ondan sual bid'attir."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Şu halde
Cehmiyye fırkası, Ehl-i Sünnet'in kaydedilen mezkur ikrarına karşı çıkıp bunun teşbih oldugunu,
yani Allah'ı insanlara benzetmek olduğunu söylemiştir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">İshak İbnu
Râhûye: "Bu teşbih değildir. Eğer dersek ki "Allah'ın bizimki gibi bir eli vardır"; işte o zaman
teşbih olur" diyerek Cehmîlere cevap vermiştir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Sevrî, Mâlik,
İbnu Uyeyne, İbnu'l-Mubârek gibi Selef büyükleri bilittifak: "Bu hadislere,
herhangi bir tefsir ilâve etmeksizin inanırız"
demişlerdir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">İbnu Abdilberr
der ki: "Ehl-i Sünnet, Allah hakkında Kitap ve Sünnette gelen bu sıfatları
ikrarda icmâ ederler, bunlardan hiçbirine keyfiyet (yani "nasıl oldukları
hususunda yorum") nisbet etmezler. Fakat
Cehmiyye, Mûtezile ve Hâricîler: "Kim bu isimleri ikrar ederse Allah'ı insanlara
benzetmiş olur" demişlerdir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Selef'in,
müteşâbihât karşısında kemâl mertebesinde bir imân gerektiren bu nokta-i nazarı,
bilhassa Yunan felsefesinin, entellektüel çevrelerde yaygınlık kazanmasıyla her
meselenin aklî izahlarının araştırıldığı muahhar zamanlarda imanı zayıflamış,
teslimiyeti azalmış insanları tatmin
etmez hale gelmiştir. Bu durum, ulemâyı müteşâbihât karşısında farklı bir
yaklaşıma sevketmiştir: Te'vîl...<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">Müteahhirûn
dediğimiz Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat ulemâsı, neticede Allah'ı insanlara benzeten
müteşâbih âyetleri Ehl-i Sünnet
ve'l-Cemaat inancına muvafık bir kısım açıklamalara tâbi tutmuşlardır. Meselâ Gazalî'ye göre, Allah'a
el, yüz, parmak ve suret gibi insana benzemeyi veya maddî olmayı gerektiren âyet
ve hadisleri dinleyen kimse, bu sözlerden iki ma'nânın kastedilmiş olacağını
bilmelidir.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">1)</span></b><span style="color: black;"> Ya kelimenin
lügat ma'nâsı alınır: Bu durumda Allah'a madde ve cisim nisbet edilmiş ve Allah
mahlukata benzetilmiş olacak. Kur'an'da Allah'ın hiç bir benzerinin olmadığı
ifade edildiğine göre bu ma'nâ
kastedilmiş olamaz.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;">2)
</span></b><span style="color: black;">Ya da kelime
istiare maksadıyla kullanılır: Bu durumda meselâ el ile başka</span><span style="color: black;"> </span><span style="color: black;">bir ma'nâ
kastedilmiştir ve o ma'nâ cisim değildir. Nitekim "Memleket emîrin elindedir"
dendiği zaman burada istiare yapılır. Sözgelimi emirin eli kesik bile olsa,
söylenen söz doğrudur ve kastedilen ma'nâ
anlaşılır. Öyleyse âyet ve hadislerde Allah'la ilgili olarak, teşbih
ifade eden, şekil ve madde hatıra getiren kelimeler lügat ma'nâsında kullanılmış
değildir, isti'aredir. O kelimelerin dilde cârî mecâzî ma'nâları
anlaşılmalıdır.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;">İşte müteahhir
ülemanın, Cenâb-ı Hakk'ın şuûnatıyla ilgili olarak âyet ve hadislerde gelen bir
kısım ibareleri İslâm itikadına uygun aklî açıklamalara kavuşturma işine te'vil
denmiştir. İmam Mâturidî, İmam Eş'arî ve İmam Gazalî tarafından işlenen bu metod
ümmetce benimsenmiştir.<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftn11" name="_ftnref11" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[11]</span></span></a></span><span style="color: black; font-size: 10pt;">
<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p> </o:p></div>
<br />
<div>
<br />
<hr align="left" size="1" width="33%" />
<div id="ftn1">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[1]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/284-285.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn2">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[2]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> </span><span style="color: black; font-size: 8pt;">Müslim, İman: 293 (179); </span><span style="font-size: 8pt;">İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/286.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn3">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[3]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/286-287.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn4">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[4]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> Buhârî, Itk: 20; Müslim,
Birr: 112, (2612).<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn5">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[5]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/288.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn6">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[6]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/288-289.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn7">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref7" name="_ftn7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[7]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> </span><span style="color: black; font-size: 8pt;">Tirmizî, Kader: 7, (2141); </span><span style="font-size: 8pt;">İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/289.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn8">
<div class="MsoFootnoteText">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref8" name="_ftn8" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[8]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/289-290.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn9">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref9" name="_ftn9" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[9]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> </span><span style="color: black; font-size: 8pt;">Ebû Dâvud, Sünnet: 19, (4728); </span><span style="font-size: 8pt;">İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/290-291.<o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn10">
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref10" name="_ftn10" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[10]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> </span><span style="color: black; font-size: 8pt;">İstiva </span><span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black; font-family: "Traditional Arabic"; font-size: 16pt;">ارَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoFootnoteText">
<span style="color: black; font-size: 8pt;"> âyetinde haber verilen hakikattır. Allah'ın
Arş'a istîvası, Allah'ı mekân izâfe etme mânâsına geldiği için ciddî tartışmalar
cereyan eden bir meseledir. Kaydettiğimiz rivâyet Selefin bu meseledeki tavrını
aydınlatır.</span><span style="font-size: 8pt;"><o:p></o:p></span></div>
</div>
<div id="ftn11">
<div class="MsoFootnoteText">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/a/allahinsifatlari.htm#_ftnref11" name="_ftn11" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: "Times New Roman"; font-size: 8pt;"><span style="color: blue;">[11]</span></span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/291-294.<o:p></o:p></span></div>
</div>
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-80138225291322546602012-12-21T05:51:00.001-08:002012-12-21T05:51:22.255-08:00Niyet ve İhlas <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ_nCnCPwNp1kSP2FeuTxtSLLxpCPLrgKu9qBB7tjgAO2_WaanmHDFyyC6QSHtS_lhujIzxHr5f98z-KygqSe1OLZDBz55RsshqByRrj_DyHuSrpP-89QbuYgkjEcQb-kWS1w_8ZxU48T6/s1600/531025_471977856186236_726739049_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZ_nCnCPwNp1kSP2FeuTxtSLLxpCPLrgKu9qBB7tjgAO2_WaanmHDFyyC6QSHtS_lhujIzxHr5f98z-KygqSe1OLZDBz55RsshqByRrj_DyHuSrpP-89QbuYgkjEcQb-kWS1w_8ZxU48T6/s1600/531025_471977856186236_726739049_n.jpg" height="285" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<span style="font-family: inherit;"></span><br />
<a href="https://www.blogger.com/null" name="_Toc76190180"><span style="color: red; font-family: inherit;"><strong>NİYET VE İHLAS </strong></span></a><span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">İslam'ın en
ziyade ehemmiyet verdiği hususlardan biri niyettir. Kişinin yaptığı işler niyete
göre değer kazanır; Allah nazarında da
kul nazarında da bu böyledir. Aynı fiili
yapan iki ayrı kişi niyetlerindeki
farklılık sebebiyle birbirine zıt karşılık görebilirler. Bu sebeple,
gerek Kur'an' da ve bilhassa hadislerde niyetin ehemmiyetine dikkat çeken
beyanlar çokça gelmiştir. Şu ayette, insanların niyetlerine göre hesaba
çekilecekleri belirtilmiştir: </span></span></div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"><strong>"Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi
Allah'ındır. Siz içinizde olanı açıklasanız da, saklasanız da, Allah onu bilir
ve onunla sizi hesaba çeker. (Sonra da ameline ve niyetine göre) dilediğinin
günahını bağışlar, dilediğine azab verir. Allah'ın kudreti her şeye yeter</strong>"
(Bakara 284). </span></span></div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Kur'anda niyet kelimesi sarih olarak zikredilmiyor ise de, alimler
bazı ayetlerin niyetle ilgili olduğunu göstermişlerdir. Bunlardan biri şu
ayettir: </span></span></div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"><strong>"Halbuki onlar, ihlâs ile Allah'a kulluk etmekten.. başka bir şeyle
emrolunmamışlardı"</strong> (Beyyine 5). </span></span></div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Keza, "<strong>Nuh'a
emrettiği şeyi Allah sizin için de dinin hükümlerinden kıldı ki, onu sana
da vahyetmiştik. Aynı şeyi İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da emretmiş ve "Dini
dosdoğru muhafaza edin ve onda ayrılığa
düşmeyin" buyurmuştuk..."</strong> (Şûra 13). </span></span></div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div class="Stil1" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Alimler, burada peygamberlere vahyedildiği
bildirilen şeyin ibadette ihlâs olduğunu belirtirler. İhlas ise niyetle
gerçekleşir, ameli Allah rızası için yapmak demektir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Bu bölümde
kaydedilen ilk hadiste Resulullah "<strong>Amellerin niyetlere göre
değerlendirileceğini</strong>" haber veriyor. Bazı alimler bu niyet hadisinin İslam'ın
üçte birini, bazıları da dörtte birini teşkil ettiğini söylemiştir.
"<strong>Resulullah'ın ihbarları arasında, bundan "ahkâmca daha cami, manaca daha
zengin, hasıl ettiği faideleri daha çok olan" bir başka hadis mevcut değildir</strong>"
değerlendirmesi de niyet hadisi için yapılmıştır. Bu hadisin, Abdurrahman İbnu
Mehdi otuz ayrı bahsi ilgilendirdiğini, Şafii hazretleri ise yetmiş bahsi
ilgilendirdiğini söylemiştir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Beyhaki
hazretleri, niyet hadisinin, ilmin üçte birini teşkil ettiğini söylediktensonra
şu açıklamayı yapar: </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;"></span></span> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">"<strong>Çünkü, kulun kesbi ya kalbiyledir ya diliyledir, ya da
cevârihi (uzuvları) iledir. İşte niyet, bu üç kısımdan biri ve en üstünüdür.
Çünkü niyet bazan müstakillen bir ibadet olduğu halde, diğerleri ibadet
olabilmek için ona muhtaçtır. Bu sebepledir ki, Resûlullah "<span style="color: red;">Mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır</span>"
buyurmuştur. Öyleyse, niyet üzerinde düşünecek olursan, onun iki emrden (yani
amelden) hayırlısı olduğunu anlarsın</strong>."<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: black;">Ahmed İbnu
Hanbel, niyete ilmin üçte biri derken, bütün ahkâmın, -onun nazarında- icra
edildiği üç ana temelden biri olmasını kasdetmiştir. Ona göre diğer iki temelden
biri </span><span dir="rtl" style="color: black;"> </span><span style="color: black;">"Bizim emrimize
uymadan yapılan bir iş merduddur" hadisi, diğeri de "Helal açıklanmıştır, haram
da açıklanmıştır..." diye başlayan hadistir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Bediüzzaman,
niyeti, âdetleri ibâdete çeviren bir iksir olarak değerlendirir. Kırk yıl,
hayatında öğrendiği dört hakikatten birinin niyet olduğunu beyan eder: "<strong>Kırk
sene ömrümde, otuz sene tahsilimde yalnız dört kelime ile dört kelâm öğrendim:
... Kelimelerden maksad mana-i harfî, mana-i ismî, niyyet, nazardır.. Nazar ile
niyet mahiyet-i eşyayı tağyir eder (değiştirir). Günahı sevaba, sevabı günaha
kalbeder. Evet niyet âdi bir hareketi ibâdete çevirir. Ve gösteriş için yapılan
bir ibadeti günaha kalbeder. Maddiyâta esbâb hesabıyla bakılırsa cehâlettir.
Allah hesabiyle olursa mârifet-i İlahiyedir."<o:p></o:p></strong></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Birçok
hadislerinde, Resûlullah, cephede ölenlerin şehidlik sevabının niyetlerine göre
olacağını belirtmiştir. "<strong>Kim Allah yolunda cihat etmektedir</strong>?" mahiyetindeki bir
soruya <strong>"Kim Allah'ın kelamı yüce olsun diye savaşırsa işte o kimse Allah yolunda
cihaddadır</strong>" diye cevap vermiştir. Bir diğer hadiste "<strong>Karşılıklı savaşan iki
cephe arasında nice maktuller vardır ki, gerçek niyetlerini ancak Allah bilir</strong>"
buyrulmuştur. Bir diğerinde de: "<strong>Sırf ganimet niyetiyle savaşan kimse için
sadece niyet ettiği vardır (cihad sevabı verilmez</strong>)."<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: black;">Bu hususun en
güzel örneği, sahîh hadislerde geldiği üzere Kuzmân hadisidir. Müslümanlar
safında herkesin dikkatini çekecek, takdirlerini celbedecek kadar kahramanca
savaşan, pek çok müşriği öldüren Kuzmân, bu yiğitlikleri Allah'ın kelamını
yüceltmek için yapmadığı için Resûlullah'ın ihbarı ve diğer mücahidlerin
müşahedesiyle hayatını cehennemliklere yaraşır şekilde sona erdirmiş ve onun bu
elîm akibeti üzerine Aleyhissalâtu vesselâm açıklamıştır:</span><span style="color: black;">
<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">"<strong><span style="color: red;">İnsanlardan
bazıları vardır ki, halka görünüşe göre ehl-i cennete yaraşan hayırlı işler
yaparlar. Halbuki onlar (o işlerini yaparken taşıdıkları niyetleri sebebiyle)
cehennemliktir..."</span></strong></span><a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn1" name="_ftnref1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";"><span style="color: red; font-family: inherit;"><strong>[1]</strong></span></span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">ـ5751 ـ1ـ عن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهُ قال: ]قَالَ رَسُولُ
اللّهِ #: إنَّمَا ا‘عْمَالُ بِالنِّيَّاتِ وَإنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى،
فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ الى اللّهِ وَرَسُولِهِ فَهِجْرَتُهُ الى اللّهِ
وَرَسُولِهِ، وَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ الى دُنْيَا يُصِيبُهَا أوِ امْرَأةٍ
يَنْكِحُهَا فَهِجْرتُهُ الى مَا هَاجَرَ إلَيْهِ[. أخرجه الخمسة
.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">1.
(5751)-</span></b><span style="color: black;"> Hz. Ömer
radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular
ki:<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">"<strong>Ameller
niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti
Allah'a ve Resûlüne ise, onun hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti de
elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti de o
hicret ettiği şeyedir."</strong> [Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1, Itk 6, Menâkıbu'l-Ensâr 45,
Nikâh 5, Eymân 23, Hiyel 1; Müslim, İmâret 155, (1907); Ebu Dâvud, Talâk 11,
(2201); Tirmizi, Fedâilu'l-Cihâd 16, (1647); Nesâî, Tahâret 60, (1, 59, 60).]</span><a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn2" name="_ftnref2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";"><span style="font-family: inherit;">[2]</span></span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></span></b></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></b></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">1-</span></b><span style="color: black;"> Bu hadis,
Muvatta dışında kalan muteber hadis kitaplarımızın hepsinde gelmiştir. Hadisin
Muvatta'nın İmam Muhammed eş-Şeybânî nüshasında yer aldığını bazı ehl-i tahkik
söylemiştir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">2-</span></b><span style="color: black;"> Niyetle ilgili
hadis çok ise de, bu hadis, sahîh bir senetle tek tarikten gelmiştir. Sonradan
ulemâ arasında fevkalâde şöhret yapmıştır. Bilhassa ihtiva ettiği hüküm,
âlimlerce öylesine benimsenmiştir ki, Umumî Açıklama kısmında kaydettiğimiz
üzere, Ahmed İbnu Hanbel gibi İslâm' ın mühim bir imamı, onu dinin üç temelinden
biri kabul etmiştir. Bütün ameller, kıymetini niyete göre kazandığı için, İslâm
müellifleri eserlerini bu hadisle başlatmayı âdet
edinmiştir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">3-</span></b><span style="color: black;"> Hadisin vürud
sebebiyle ilgili olarak, bazı kaynaklarda şu açıklamaya rastlanır: Resulullah'ın
Medine'ye hicret etmesi üzerine Müslümanlar Mekke'yi terkederler. Resûlullah'ın
emrine uyarak hicret edenlerden biri de Ümmü Kays adında bir kadındır. Bununla
evlenmek düşüncesinde olan bir erkek, kadının: "Hicret etmezsen seninle
evlenmem" demesi üzerine, onunla evlenmek için hicret</span><span style="color: black;"> </span><span style="color: black;">eder ve
Medine'de evlenirler. Herkes Allah ve Resulü'nün rızası için hicret ederken,
sırf Ümmü Kays'la evlenmek için hicret eden bu şahısın niyeti herkesçe bilindiği
için adama Ümmü Kays'ın muhâciri manasında "Muhâciru Ümmü Kays" lakabı
takılmıştır. Gerçi rivâyette sarîh olarak "Resûlullah bu hâdise üzerine niyet
hadisini îrad buyurmuştur" denmez ise de, geçen ibare, zihinlerde bir irtibata
sebep olmuştur.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">4-</span></b><span style="color: black;"> Âlimler,
hicret için niyetin hâlis olmasının ehemmiyetini söylerken, hem evlenmek gibi
dünyevî bir maksad, hem de hicret gibi bir niyetin beraber olabileceğini de
belirtirler. Her ne kadar birincisi kâmil bir niyete sahip ise de ikincisi batıl
bir iş yapmış sayılmaz, birinciye nisbetle niyetinde eksiklir var demektir. Zira
evlenmek de meşru bir ameldir, o da niyete tâbi olarak mana ve ehemmiyetini
değiştirebilir. Sevap yönüyle, elbette ki birinci üstün olacaktır. Hatta sırf
evlenmeye niyet eden kimse, bunu, iffetini korumak, Resulullah'ın "çoğalın"
emrini yerine getirmek gibi bir niyetle yapsa sevaba nail olacaktır. İslâm
tarihinde bunun değişik örnekleri var. Ebu Talha, Ümmü Süleym'le evlenmek ister.
Ancak daha önce Müslüman olan Ümmü Süleym, Müslüman olması kaydıyla
evlenebileceğini söyleyince Ebu Talha Müslüman olur. Burada Ebu Talha'nın
Müslümanlığı değersizdir denemez. Evlenmek, Müslüman olmaya teşvik unsuru
olmuştur. Oruç tutup bununla hem ibadet ve hem de perhize niyet edenin hali de
böyledir. Sırf perhiz için tutulan orucun sevabı yoksa da, her ikisine niyet
eden, niyetinin derecesine göre sevap alır. Eğer perhiz niyete gâlip çalarsa
Gazâlî'ye göre bunun sevabı yoktur. Bütün ameller böyledir, dinî niyetin
galebesi halinde sevap alır, değilse alamaz. İbnu Cerir et-Taberî, dünyevî
maksatların karıştığı ameller hususunda selef cumhûrunun, işin başına
(iptidasına) itibar edileceği, hangi niyetle o ameli başlatmışsa ona göre
değerlendirileceği, eğer sırf Allah rızası için başlamış idiyse, sonradan ârız
olan başka maksatların zarar vermeyeceği görüşünde olduklarını
nakletmiştir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">5-
</span></b><span style="color: black;">Bu hadisle
istidlal eden bazı âlimlerimiz, hükmü bilinmeden amele teşebbüs etmemek
gerektiğini söylemişlerdir. Çünkü hadis, amelde niyet olmadığı takdirde amelin
değersiz olduğunu ifade etmektedir, nitekim bir amele terettüp edecek hüküm
bilinmezden önce, o şeyin yapılmasına niyet etmek sahih olmaz. Keza hadisten
gâfile (hiçbir niyeti olmayana) teklif olmayacağı, çünkü kasd, maksudun
bilinmesini gerektirdiği, gâfilin ise kasıtsız olduğu hükmü de
çıkarılmıştır.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">6-</span></b><span style="color: black;"> Hadisle ilgili
bir kısım açıklamaya Umumî Açıklama kısmında yer verdik, oraya bakılsın.<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn3" name="_ftnref3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[3]</span></span></a></span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">ـ5752 ـ2ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ
رَسُولُ اللّهِ #: إذَا أنْزَلَ اللّهُ بِقَوْمٍ عَذَاباً أصَابَ الْعَذَابُ مَنْ
كَانَ فِيهِمْ ثُمَّ بُعِثُوا عَلى نِيَّاتِهِمْ[. أخرجه الشيخان
.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">2.
(5752)-</span></b><span style="color: black;"> İbnu Ömer
radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular
ki:<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">"<strong>Allah bir
kavme azap indirdi mi, o azab, kavmin içinde bulunan herkese isabet eder. Sonra,
(kıyamet gününde) herkes niyetlerine [ve amellerine] göre diriltilirler</strong>."
[Buhârî, Fiten 19; Müslim, Sıfatu'l-Cenne 84, (2879).]</span><a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn4" name="_ftnref4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";"><span style="font-family: inherit;">[4]</span></span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></span></b></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Resûlullah
(aleyissalâtu vesselâm), bu hadislerinde yaptıkları kötülükler sebebiyle, bir
kavme İlâhî ceza geldiği takdirde, iyilerin bu cezadan hariç kalmayacaklarını,
dünyevî azaba, kötülerle birlikte aynen iştirak edeceklerini; ancak ahirette,
iyilerin dünyadaki niyet ve amellerine uygun olarak hayır üzere
diriltileceklerini, iyiliklerinin zayi olmayacağını
belirtmektedir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Bazı
rivayetlerde "niyetleri üzere" denilirken, bazılarında "amelleri üzere"
denmiştir. Keza "amelleri ve niyetleri üzere" şeklinde her ikisini zikreden
rivayet de mevcuttur.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">İyilere isabet
eden ceza, onların günahlarına bir keffaret, derecelerine bir yükselme vesilesi
olacaktır.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Beyhakî'nin
Şuabu'l-İman'da kaydettiği bir rivayet bu bahsi biraz daha açmaktadır:
"Yeryüzünde kötülük zuhûr etti mi Allah içlerine belasını indirir." "Ey Allah'ın
Resûlü! İçlerinde ibadet ehli olduğu halde mi?" denildi de, "Evet! Ancak
bilahere Allah'ın rahmetine göre diriltilirler" buyurdu."<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="color: black;">Zeyneb Bintu
Cahş'tan gelen bir rivayet, cemiyette kötülüklerin galebe çalıp alenen işlenmeye
başlanması durumunda İlahî cezanın geleceği belirtilir: "Ey Allah'ın Resûlü,
aramızda sâlih kişiler olduğu halde helak mı olacağız?" diye sorunca: "Evet!
Kötülükler çoğalınca!" cevabını alır. Bu hususu te'yîd eden bir diğer rivayet
Sıddık radıyallahu anh'tan gelmiştir: Anlattığına göre Aleyhissalâtu vesselâm'ın
şöyle buyurduğunu işitmiştir: "İnsanlar kötülüğü görünce müdahale edip
düzeltmezlerse, Allah'ın, hepsini kuşatacak umumî bir ceza göndermesi
yakındır."</span><span style="color: black;">
<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Müslim'de gelen
bir rivayette Aleyhissalâtu vesselâm buyurmuştur ki: "Şaşılacak şey! Hakikaten
ümmetimden bir kısım insanlar Kureyş'ten Beyt'e sığınmış bir adam için, Beyt'e
doğru hareket ederler. Çöle vardıklarında bunlar yere batırılacaklardır." Hz.
Aişe der ki: "Ey Allah'ın Resûlü dedik, yol bazan farklı insanları biraraya
getirir!" <o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">"Evet
buyurdular, onların arasında kasıtlısı, mecbur edileni, yolcusu var. Hepsi de
toptan helak olurlar, ancak muhtelif yerlerden çıkarlar, Allah herbirini
niyetine göre diriltir."<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Alimler, bu
hadislerden hareketle ölümde iştirakin sevap ve ikâbda da iştiraki
gerektirmediği, Allah'ın gazabına uğramış milletler içerisinde sâlihlerin de
bulunabileceği hükmünü çıkarmışlardır.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">İbnu Ebî Cemre,
iyilere de musibetin gelişini, "onların emr-i bi'l ma'ruf ve nehy-i ani'l
münkerden geri kalışlarına ceza" olarak yorumlar. Ve devamla: "Emr-i bi'l ma'ruf
ve nehy-i ani'l münkerde bulunanlar hakiki mü'minlerdir. Allah onlara azab
göndermez, bilakis onlar sebebiyle azabı defeder" der. İbnu Ebî Cemre'nin bu
görüşünü "Ahalisi zulme sapmadıkça
hiçbir memleketi biz helâk etmeyiz" (Kasas 59) ve keza: "Halbuki sen içlerinde
olduğun halde onlara azab edecek değildir. Onlar bağışlanmalarını ister
oldukları halde de Allah onlara azab edecek değildir" (Enfâl 33) gibi âyetler
te'yid eder.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Diğer taraftan,
münkerden men etmeyenlere de azabın şâmil olacağını te'yîd eden âyetler de
mevcuttur: "Allah'ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini
işittiğiniz zaman, onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber
oturmayın" (Nisa 140). Şu halde böylesi insanlarla oturmak nefsi tehlikeye atmak
olacağından, küffârdan kaçmak meşru addedilmiştir. Bu emir, küffârın söz ve
fiillerinden rahatsız olanlar içindir. Onlara yardımcı olan, onlardan razı olan,
artık onlardan biri olmuştur.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">Sadedinde
olduğumuz hadiste, kötülüklere seyirci kalıp men etmeyenleri korkutma vardır.
Seyirci kalmanın ötesinde, birkısım şahsi mütâlaalar, temelsiz yorumlar ve
dünyevî menfaat hesaplarıyla zâlimlere ve kötülere müdâhanede bulunanların,
kötülüklere kılıf uydurup razı ve hatta yardımcı olanların hali ne olur? Cenab-ı
Hak mü'minleri böylesi fitnelerden siyânet buyursun!</span><a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn5" name="_ftnref5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";"><span style="font-family: inherit;">[5]</span></span></span></a></span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">ـ5753 ـ3ـ وعن ابن عبّاس رَضِيَ اللّهُ عَنهما قال: ]قَالَ
رَسُولُ اللّهِ #: مَنْ أخْلَصَ للّه أرْبَعِينَ صَبَاحاً ظَهَرَتْ يَنَابِيعُ
الْحِكْمَةِ مِنْ قَلْبِهِ عَلى لِسَانِهِ[. أخرجه رزين .<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span dir="rtl" lang="AR-SA" style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">3.
(5753)-</span></b><span style="color: black;"> İbnu Abbâs
radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah (aleyissalâtu vesselâm) buyurdular
ki:<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">"<strong>Kim kırk sabah
Allah'a ihlâslı olursa, kalbinden lisanına hikmet çeşmeleri akmaya başlar</strong>."
[Rezîn tahric etmiştir. Hadis Hilyetü'l-Evliya'da Ebu Eyyûb el-Ensârî'den merfu
olarak kaydedilmiştir, (5, 189); keza hadisi Câmiu's-Sagîr'de de bulmaktayız(
Feyzu'l-Kadir 6, 43).]</span><a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn6" name="_ftnref6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";"><span style="font-family: inherit;">[6]</span></span></span></a><o:p></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><span style="font-family: inherit;">AÇIKLAMA:<o:p></o:p></span></span></b></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<b><span style="color: black;"><o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></span></b></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">1-</span></b><span style="color: black;"> Hadisin,
Câmiu's-Sagir'deki veçhinde: "Kim kırk gün Allah'a ihlâslı olursa" şeklinde
gelmiştir. Münâvi: "Kim kırk gün ibadetini Allah'a ihlâsla yaparsa..." diye
açıklar ve ihlâslı olmayı "bedenini maddî pisliklerden temizlemek, zâhirî ve
batınî duygularını, algılamaya ihtiyaç duyulmayan şeylerden berî tutmak,
azalarını, aklî mizanlara ve şer'î ahkâmlara muvafık malum ve mutedil
tasarrufların dışına çıkmaktan korumak, onları nebevî nasihatlar, hakimane
tenbihler dairesinde kullanmak ve bilhassa lisan ve hayâlini fasid itikadlardan,
bâtıl mezheplerden, düşük tahayyülâttan koruyup, onların boş emel ve dipsiz
kuruntularla oyalanmasına meydan vermemek, zihnini alçak fikirlerden,
gerçekleşmeyecek kuruntulardan uzak tutmak..." diye açıklar. Münâvi, kişinin
manevî temizliğini sağlayacak daha pek çok tedbirleri saydıktan sonra, "kalpten
lisana hikmet çeşmelerinin akmasını" izah sadedinde: "Çünkü, mânevî tahareti
muhafaza ve mücâhedenin peşini bırakmamak, kişiyi müşâhedeye ulaştırır. Nitekim
Cenab-ı Hak hazretleri "Ey Resûlüm, gece vakti de uyanıp sadece sana mahsus
fazladan bir ibadet olarak teheccüd namazını kıl. Umulur ki Rabbin, seni övülmüş
bir makam olan en büyük şefaat makamına kavuşturur" (İsra 79) buyrulmuştur.
Varlığın gerçek maksudu olan Zât-ı Şerif aleyhissalâtu vesselâm Makam-ı Mahmud'a
ancak rüku ve sücud ile ulaşabilirse, hiçbir mahsulü (muktesebatı) olmayan bir
kimse nasıl vüsûl arzu edebilir? Bu hakikate binâen büyükler "Gayret et müşâhede
et!" demişlerdir" der.</span><span style="color: black;">
<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">2-</span></b><span style="color: black;"> Hadiste "kırk
gün"le kayıtlamanın hikmeti şöyle açıklanmıştır: "Bu, öyle bir müddettir ki, bir
şeye, bu müddet boyunca devam edildiği takdirde o şey insanda fıtrî, tabiî bir
huy haline gelir." Sûfîlerden bir grup, bundan hareketle, bir müridin halvetinin
kırk gün olacağına hükmetmiştir.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><b><span style="color: black;">3-</span></b><span style="color: black;"> Muhaddisler bu
hadisin zaafına dikkat çekerler. Ancak ehl-i tasavvuf, hadis ilminde
rastlanmayan bir metodla, hadisin sıhhatini tahkik ederler ve sıhhatine
hükmederler. Münavî'nin kaydına göre Abdü'l-Hakk' ın Şerhu'l-Ahkâm'ında şöyle
denmiştir: "Bu hadis, sened yönüyle sahih olmasa da atâ ve imdâd ehline has
kılınan zevk, hadisin sahih olduğunu anlamıştır. Bunun anlaşılması, fethî ilme
sahip olmayana zordur. Bu "fethî ilm"i elde etmenin yolu, Muhammedî ihlâs
vasıtasıyla gelen Feyz-i Rabbânî'dir."<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftn7" name="_ftnref7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="color: black; font-family: "Times New Roman";">[7]</span></span></a></span><span style="color: black;"><o:p></o:p></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoNormal">
<o:p><span style="font-family: inherit;"> </span></o:p></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><hr align="left" size="1" width="33%" />
</span><br />
<div id="ftn1">
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref1" name="_ftn1" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[1]</span></span></span></a><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/112-114.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div id="ftn2">
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref2" name="_ftn2" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[2]</span></span></span></a><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/114.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div id="ftn3">
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref3" name="_ftn3" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[3]</span></span></span></a><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/114-115.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div id="ftn4">
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref4" name="_ftn4" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[4]</span></span></span></a><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/116.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div id="ftn5">
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref5" name="_ftn5" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[5]</span></span></span></a><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/116-117.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div id="ftn6">
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref6" name="_ftn6" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[6]</span></span></span></a><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/118.<o:p></o:p></span></span></div>
</div>
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div id="ftn7">
<span style="font-family: inherit; font-size: xx-small;">
</span><br />
<div class="MsoFootnoteText" style="text-align: justify;">
<a href="http://errahman.de:8181/hadis-ansiklopedisi/n/niyetveihlas.htm#_ftnref7" name="_ftn7" title=""><span class="MsoFootnoteReference"><span style="font-family: "Times New Roman";"><span style="color: blue; font-family: inherit; font-size: xx-small;">[7]</span></span></span></a><span style="font-size: 8pt;"><span style="font-family: inherit;"><span style="font-size: xx-small;"> İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/118-119.<o:p></o:p></span></span></span></div>
</div>
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-80986400490641150712012-12-21T05:51:00.000-08:002012-12-21T05:51:01.304-08:00Kelin de bir sahibi var<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikAzHg-MJFHHItvMzWGzFaNhlFFRlx2KAHEA6FLQqQdORDxfW-alko9t6Rzf2yXLWhobaUEUd6Dw_3vhE9PgRWca2VKDmmFn242N-UN8ntahRBbS56Za6U6VtiyY00Zi5SQob9nW9xiT3t/s1600/Arap_Calligraphy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEikAzHg-MJFHHItvMzWGzFaNhlFFRlx2KAHEA6FLQqQdORDxfW-alko9t6Rzf2yXLWhobaUEUd6Dw_3vhE9PgRWca2VKDmmFn242N-UN8ntahRBbS56Za6U6VtiyY00Zi5SQob9nW9xiT3t/s1600/Arap_Calligraphy.jpg" height="285" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<span class="userContent"></span><br />
<span class="userContent"></span><br />
<span class="userContent"><div class="text_exposed_root text_exposed">
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. Meşrebin usulünce bundan sonra sadeliği seçecektir. </div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Saç, sakal, kestirmek üzere berbere gider.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Vur usturayı berber efendi, der.<br />
<br />
Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, bıçkın bir kabadayı girer içeri. Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
- Kalk bakalım kel, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş.<br />
<br />
Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.<br />
<br />
Kabadayı koltuğa oturur, berber traşa başlar. Fakat kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
"Kel aşağı, kel yukarı."</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Nihayet traş biter, kabadayı dükkandan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. <br />
<br />
Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
- <strong>Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kelin de bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!…</strong></div>
</span><br />Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-31902546787119002732012-12-21T05:50:00.002-08:002012-12-21T05:50:44.127-08:00Her şeyde bir hayır vardır<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ75WwRghC6uTZgoUEtzhrb3yJuchgsiZcDhCR8Zo5sDgq8a4dcegf2wAHx5EEX_Hnfrw-NukEUIIVtivkXkIFtHqH-iA9m_6bK_Y9gUNmq8ladO86dLJryvj-YhUnbNK2ABmtot5rJjMM/s1600/three_tulips+(500x379).jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ75WwRghC6uTZgoUEtzhrb3yJuchgsiZcDhCR8Zo5sDgq8a4dcegf2wAHx5EEX_Hnfrw-NukEUIIVtivkXkIFtHqH-iA9m_6bK_Y9gUNmq8ladO86dLJryvj-YhUnbNK2ABmtot5rJjMM/s1600/three_tulips+(500x379).jpg" height="302" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<span class="userContent"></span><br />
<span class="userContent"><div class="text_exposed_root text_exposed">
Zamanın birinde bir padişah yaşarmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişah avlanmayı çok sever,sıksık avlanırmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişahın aklı-selim , "Herşeyin hayırlısı ,<strong>her şeyde bir hayır vardır</strong>." cümlesini dilinden düşürmeyen bir de veziri varmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişahın başına birşey gelse vezir hep ;"<strong>Padişahım üzülmeyin herşeyde bir hayır vardır</strong>." dermiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişahda vezire bu yüzden çok kızarmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
Yine birgün padişah vezirine "bugün ava nereye gidelim "diye sormuş,vezir bir yer tarif etmiş.<br />
Oraya gitmişler fakat avlanırken padişah elinden yaralanmış, eli kanamış ve elinin yarasını sarmışlar.<br />
Padişah vezirine kızmış,"senin yüzünden oldu" demiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Vezir yine aynı cevabı vermiş ;"Her işte bir hayır vardır padişahım ,üzülmeyin."demiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Bunun üzerine padişah vezire çok kızıp,ben elimi kesiyorum,sen bana "Her işte bir hayır vardır" diyorsun deyip veziri zindan attırmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Vezir zindana giderken yine "Her işte bir hayır vardır" deyip gitmiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişah yine öfkelenmiş,"adamı zindana attırıyorum adam yine aynı şeyi söylüyor" demiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişah avlanmak için az bir adamla başka insan ayağı değmemiş bir yere gitmiş,avlanırken oranın yerlileri bunları faka bastırıp,esir etmişler.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Yerliler hergün bir esiri kendi inançları gereği kurban ediyorlarmış,sıra padişaha gelmiş ama onu serbest bırakmışlar.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Çünkü yerlilerin inanacına göre sakat veya ,bir yeri yaralı admdan kurban olmazmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Padişah vezirini düşünüp ona hak vermiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Hemen ülkesine dönüp vezirini serbest bıraktırmış.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Ama yine soruyu sormuş; "Hadi benim elimin kesilmesini anladık,peki senin zindana girmendeki "hayır" nedir demiş.</div>
<div class="text_exposed_root text_exposed">
<br />
Vezirde bende zindana girmeyip sizinle gelseydim,yerliler şimdi diğerleri gibi benide kurban etmiş olacaklardı demiş.</div>
</span><br />Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-563299470774638972.post-36003972788651737922012-12-21T05:50:00.001-08:002012-12-21T05:50:28.058-08:00Cinsel Yaşam ve Mahremiyetleri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFcja4Rjr8G2E-xjLUNN94lBa0nAkzSiQoMLEOq_c33-H3TNvSiRImXLfqG-tVl37PhzMCqD_G1zRqryUwW9gF1uLBiUV1oKdBiGEXKiKjQDfKfjMH8UEh-h1sHyLqQwopJ-irnR5Bk1DI/s1600/lilies_flowers_buds_stamens_sunny_close-up_22826_1024x768.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFcja4Rjr8G2E-xjLUNN94lBa0nAkzSiQoMLEOq_c33-H3TNvSiRImXLfqG-tVl37PhzMCqD_G1zRqryUwW9gF1uLBiUV1oKdBiGEXKiKjQDfKfjMH8UEh-h1sHyLqQwopJ-irnR5Bk1DI/s1600/lilies_flowers_buds_stamens_sunny_close-up_22826_1024x768.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div align="center">
</div>
<h1 class="title">
<span style="color: red; font-size: large;">Cinsel Yaşam ve Mahremiyetleri;</span></h1>
<div class="node">
<div class="content">
<div class="book-navigation">
<ul class="menu">
<li class="leaf first"><a href="http://www.zehirliok.net/efendimizin_cinsel_ogretimi">Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Cinsel Öğretimi</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/ergenlik_ve_cinsel_egitim">Kız-Erkeklerde Ergenlik ve Cinsel Eğitim</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/masturbasyon-elle-bosalma-sebeb-ve-zararlari.html">Masturbasyon (El ile Boşalma), Sebebleri ve Zararları</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/masturbasyondan-kurtulma-careleri.html">Masturbasyondan Kurtulma Çareleri</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/kadin-cinsel-organi.html">Kadın Cinsel Organları</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/erkek-cinsel-organi.html">Erkek Cinsel Organları</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/kiz-erkeklerde-ergenlik.html">Kız-Erkeklerde Ergenlik ve Cinsel Eğitim</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/hayiz-aybasi-adet-gorme.html">Hayız - Aybaşı - Adet Görme</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/nifas-lohusalik.html">Nifas - Lohusalık</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/hayis-ve-nifasliya-haram-seyler.html">Hayız ve Nifaslıya Haram Şeyler</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/istihaza-ozur-kani.html">İstihaza - Özür Kanı</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/temizlik-cevre-cinsel-hayat.html">Temizlik, Çevre ve Cinsel Hayat</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/suslenmek-koklanmak.html">Süslenmek ve Kokulanmak</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/gerdek-zifaf-gecesi.html">Gerdek (Zifaf) Gecesi</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/gerdek-gecesi-adablari.html">Gerdek Gecesi Adabları ve Diğer Meseleler</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/cinsel-istek-uyandirma.html">Cinsel İstek Uyandırmada Duyarlı Yerler</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/kadin-erkek-cinsel-tepkiler.html">Kadın ve Erkekte Cinsel Tepkiler</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/cinsel-mutlulugu-etkileyen-psikoloji.html">Cinsel Mutluluğu Etkileyen Psikolojik Sebepler</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/orgazm-cinsel-doyum.html">Orgazm (Cinsel Doyum)</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/cinsel-birlesme-sekilleri.html">Cinsel Birleşme Şekillerinin Mutluluktaki Yeri</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/guclu-cinsel-yasamin-sirri.html">Güçlü Cinsel Yaşamın Sırları</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/kizlik-bekaret-zari.html">Kızlık (Bekaret) Zarı</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/kadinlarda-asiri-cinsel-istek.html">Kadınlarda Aşırı Cinsel İstek</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/erken-bosalma.html">Erken Boşalma</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/cinsel-sogukluk.html">Cinsel Soğukluk</a></li>
<li class="leaf"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/iktidarsizlik-sertlesme-eskikligi.html">İktidarsızlık (Sertleşme Eksikliği)</a></li>
<li class="leaf last"><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel-yasam/dogum-kontrolu-kurtaj-aile-planlamasi.html">Doğum Kontrolü, Kürtaj ve Aile Planlaması</a></li>
</ul>
</div>
<div class="leaf last">
</div>
<div class="leaf last">
<span style="font-size: xx-small;">KAYNAK;Asım UYSAL, "Evlilik ve Cinsel Hayat", Uysal Yayınevi, İstanbul 2001...<br />UYSAL Yayınevi; Asım UYSAL-Arif UYSAL, Çatalçeşme Sk. No:27/11.<br />Tel:0.212.5112702 Cağaloğlu-İSTANBUL (</span><a href="http://www.zehirliok.net/cinsel_yasam_ve_mahremiyet"><span style="font-size: xx-small;">http://www.zehirliok.net/cinsel_yasam_ve_mahremiyet</span></a><span style="font-size: xx-small;">)</span></div>
</div>
</div>
Fuat Gencalhttp://www.blogger.com/profile/16812324054108235565noreply@blogger.com0