Namazın Şartları.Namazın dışında kalan, fakat namaz kılabilmek işin mutlaka yapılması gereken şeye "şart" denir. Namazın şartları altı tanedir.
a. Hadesten temizlenmek.
Abdestsizlik, cünüplük, âdet veya
lohusa hâlinde bulunmaya "hades" denir. Abdest veya boy abdesti almak suretiyle
hadesten temizlenme meydana gelmiş olur (bk. el-Mâide, 5/6).
b. Necâsetten temizlenmek.
Vücutta, elbisede veya namaz
kılınacak yerde bulunan pisliği (necâseti) temizlemek gerekir. Bu, namaz
kılabilmek için bir ön şarttır (el-Müddessir, 74/4; ez-Zühaylî,
el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1985, I, 871).
c. Setru'l-avret.
Bakılması haram olan yerleri örtmek demektir.
Avret yerleri, erkekte göbekten diz kapağına kadar (diz kapağı dahil);
kadınlarda el, yüz, ayakları hariç bütün vücuttur. Ayette şöyle buyurulur: "Ey
Ademoğulları, her mescide çıkışınızda en güzel elbiselerinizi giyiniz"
(el-A'râf, 7/31). Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Allah hayız görecek yaştaki
kadının namazını baş örtüsüz kabul etmez" (eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, 2/67); "Ey
Esmâ, kadın hayız görecek çağa gelince onun şu şu yerleri dışındaki vücudunun
görülmesi uygun olmaz. Hz. Peygamber, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti"
(ez-Zeylaî, Nashu'r-Râye, I, 299).
d. İstikbâl-i kıble.
Namazda kıbleye yönelmek demektir.
Kur'an-ı Kerim'de; "Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de olduğunuz yerde
yüzünüzü onun tarafına döndürünüz" (el-Bakara, 2/144) buyurulur.
e. Vakit.
Vakit girmeden namaz farz olmaz. Bu bakımdan namaz
vakitlerinin belirlenmesi önemlidir. Farz namazların vakitleri bir hadiste şöyle
ifade edilmiştir: "Sabah namazının vakti, ufukta güneşin kenarının belirmesinden
hemen öncesine kadardır; öğlen namazının vakti, güneşin, gökyüzünün ortasından
sağa kaymasından itibaren başlar; ikindi oluncaya kadar sürer. İkindinin vakti,
güneş sararıp çemberi tamamen ufukta görünmez oluncaya kadardır. Akşamın vakti,
güneşin batmasından, şafak'ın kaybolmasına kadar sürer. Yatsının vakti de gece
yarısına başka bir rivayette tan yeri ağarıncaya kadardır" (Müslim, Mesâcid,
31).Vitir namazı da yatsı namazının vakti içinde ve bu namazdan
sonra kılınır (İbn Hanbel, Müsned, VI, 7).
f. Niyet.
İbadeti diğer alışkanlıklardan ayırmak ve namazı
Allah rızası için kılmak üzere kalp ve düşüncenin yönelişine niyet denir. Namaz
vakitleri içinde aynı cins ibadet birden çok yapılabildiği için, kılınacak namaz
çeşidi belirlenerek niyet etmek şarttır. Kur'an'da şöyle buyurulur: "Onlar, dini
sadece Allah'a tahsis ederek, hakka eğilerek, ancak Allah'a ibadet etmekle,
namazı kılmakla ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardır. İşte dosdoğru din budur"
(el-Beyyine, 98/5). Hz. Ömer'in naklettiği şu hadis, niyet konusundaki genel
prensibi oluşturur:
"Ameller niyetlere göredir. Herkes niyet ettiği şeyi
görecektir" (Buhârî, Bedül-Vahy,I; Müslim, İmâre,155; Ebû Dâvud, Talâk, 11).
Başka bir hadis de şöyledir: "Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz,
fakat sizin kalplerinize ve amellerinize bakar" (Müslim, Birr, 32; İbn Mâce,
Zühd, 9; İbn Hanbel, II, 285).
Namazın Rükünleri. Namazın sıhhatli olması için yapılması
gereken ve namazı oluşturan ana unsurlara "rükün" denir.
Namazın rükünleri
altıdır.
a. İftitah tekbiri.
Namaza başlama tekbiri olup, buna "tahrime"
de denir. Yemek, içmek, konuşmak gibi namaz dışında yapılması mübah olan şeyleri
bu tekbir yasakladığı işin "tahrime" adını almıştır. Tekbirin "Allah her şeyden
yücedir" anlamına gelen "Allahu ekber"veya bu anlamda bir zikir olması gerekir.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Rabbinin adını anıp namaz kılan, arınan, kurtuluşa ermiştir"
(el-A'lâ, 87/15); "Kalk insanları uyar, Rabbini yücelt!" (el-Müddessir, 74/2,3).
Hadis-i şeriflerde şöyle buyurulur:
"Namazın anahtarı temizlik, başlaması tekbir ve bitmesi selâm
iledir" (Ebû Dâvud, Tahâre, 31; Salât, 73; Tirmizî, Tahâre, III, Mevâkît,
62);
"Allah, bir kimsenin namazını, abdesti yerli yerince almadıkça,
kıbleye yönelmedikçe ve sonra Allâhu Ekber demedikçe kabul etmez " (Buhârî,
Hıyel, II; Tirmizî, Tahâre, 56; İbn Hanbel, II, 318). Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a
göre namazda iftitah tekbiri rükün değil bir şarttır.
b. Kıyâm.
Ayakta durmak demektir. Farz ve vacib namazlarda
ayakta durmak farzdır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: Namazlara ve orta
namaza devam edin. Gönülden boyun eğerek Allah'ın huzurunda ayakta durun"
(el-Bakara, 2/382). Hadiste; "Namazı ayakta kıl" (Buhârî, Taksîr, 19; Tirmizî,
Mevâkît, 157; Ebû Dâvud, Salât, 175; İbn Mâce, İkâme, 139) buyurulur.
c. Kıraat.
Okumak demektir. Farz namazların iki rek'atinde,
vitir ve nâfile namazların bütün rek'atlarında bir ayet olsun Kur'an okumak
farzdır. Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre farz olan, uzun bir ayet veya kısa üç
ayet okumaktır. Kur'an'da; "O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun"
(el-Müzzemmil, 73/20) buyurulur. Hz. Peygamber namazını yanlış kılan bir
sahabiye namazı tarif ederken; "Sonra Kur'an-ı Kerim'den kolayına gelen yeri
oku" buyurmuştur (Buhârî, Ezân, 95,122; Müslim, Salât, 45; Tirmizî, Salât, 110).
Hanefiler bu delillere dayanarak Fâtiha Süresi veya başka ayet okumanın yeterli
olduğunu, ancak Fâtiha'yı tercih etmenin farz değil, vâcib hükmünde olduğunu
söylerler. Çünkü Ebû Hureyre (r.a)'den rivayete göre Allah Resulü şöyle
buyurmuştur: "Kim, kendisinde Fâtihayı (ümmül-kitab) okumadığı bir namaz kılarsa
bu namaz eksiktir" (Müslim, Salât, 38, 41; Ebû Davud, Salât,132; Tatavvu ; 13;
Tirmizî, Salât, 116, 166). Şâfiî, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel ise bu son delile
dayanarak namazda Fâtiha okumayı farz olarak kabul ederler (İbnü'l-Hümâm,
Fethul-Kadîr, I, 193, 205, 322 vd.; el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', I,110;
ez-Zühaylî, a.g.e., I, 645 vd.).
d. Rükü.
Eğilmek, rükü etmek, boyun eğmek demektir. Terim
olarak, namazda ellerin diz kapaklarına ermesiyle, sırt ve baş aynı seviyede
olacak şekilde eğilmektir. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Ey iman edenler!
Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin" (el-Hac, 22/77); "Rukû edenlerle
beraber rükû ediniz" (el-Bakara, 2/43; Bkz. el-Bakara, 2/125; Âl-i İmrân, 3/43;
el-Mâide, 5/55; el-Hac, 22/26; Sâd, 38/24; et-Tevbe, 9/ 112).
Namazını eksik kılan kimseye Hz. Peygamber namazı tarif
ederken; "... Sonra vücûdun sükunet (itmi'nân) bulacak şekilde rükû yap"
(Buhârî, Ezân, 95, 122, İsti'zân, 18, Eymân, 15; Müslim, Salât, 45; Tirmizî,
Salât, 110; Nesâî, İftitâh, 7). Ebû Hanîfe ve Muhammed'e göre rükû ile ilgili
ayetlerde itmi'nân'dan söz edilmemesi ve bu konudaki hadislerin de haber-i vahid
kabilinden olması nedeniyle, rükûda itmi'nân (tama'nîne) farz değil, vacibtir.
Diğer mezhep müctehidleri ise bunu farı olarak kabul etmişlerdir (eş-Şevkânî,
Neylül-Evtâr, II, 268; İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, I, 193; ez-Zühaylî, a.g.e., I,
655 vd).
e. Sücûd *.
Secde etmek; boyun eğmek, alçak gönüllülük
göstermek demektir. Terim olarak, namaz kılanın en az alnının bir kısmını ve
ayaklarını toprak veya başka bir şey üzerine, yere koymasıdır. Tam secde;
ellerin, dizlerin, ayakların ve burunla birlikte alnın yere konulmasıyla
gerçekleşir. Kur'an'da; "Ey iman edenler, rükû edin ve secde edin " (el-Hac,
22/77) buyurulur. Hz. Peygamber de namazını eksik kılan kimseye namazı
anlatırken; "... Sonra vücûdun sükûnet (itmi'nân) bulacak şekilde secde et"
(Buhârî, Ezân, 95, 122; İsti'zân, 18; Müslim, Salât, 45) buyurmuştur.
f. Ka'de-i ahîre*.
Son oturuş demektir. Namazların sonunda
"Tahiyyât"ı okuyacak (teşehhüd) kadar oturmak da namazın bir farzı, bir
rüknüdür. Kur'an-ı Kerim'de, Allah'a oturarak ibadetten söz eden genel anlamlı
ayetler vardır. "Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzere yatarken Allah'ı
zikrederler" (Âl-i İmrân, 3/191). Hz. Peygamber, Abdullah b. Mes'ûd (r.a)'a
namazı tarif ederken;
"Sen tahıyyâtı okuduğun veya oturuşu yaptığın zaman namazın
tamam olmuştur" (eş-Şevkânî, a.g.e., II, 298; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râye, I, 424).
Burada Resulullah (s.a.s) namazın tamam olmasını fiile bağlamıştır. O da
oturmaktır. Tahıyyâtın okunması Hanefilere göre farz değil vacibtir.
Hamdi DÖNDÜREN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder