6 Kasım 2012 Salı

Kapı çalma ve izin isteme adabı


Kapı çalma ve izin isteme adabı
"İzin istemek üç defâdır. İzin verilirse girersin, verilmezse geri dönersin. "
(Buhârî, İsti'zân, 13)
 
Günlük hayatımızda gerek kendimize ait gerekse başkalarının bulunduğu mekânlara girer
çıkarız. Elbette bu durum, mü'min bir kimse için belirli bir âdâb içinde gerçekleşecektir.
Kur'an-ı Kerîm bu husûsta bizlere şöyle seslenmektedir:
 
"Ey îmân edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi farkettirip ev halkına
selâm vermeden girmeyiniz!" (en-Nûr 24/27)
 
Eve veya benzeri bir mekâna girmek için izin istemek, mahremiyetin korunması esasına dayanır
Resûlullah (s.a.v)bir hadislerinde buna şöyle işarette bulunmuştur;
"İzin istemek göz (ün evin ayıplarını görmemesi) için şart kılınmıştır. " ( Buhârî, İsti'zân, 11)
 
Hadisin beyânına göre mahremiyeti ihlâl, sâdece bir yere girmekle değil aynı zamanda
bakmakla da meydana gelir. Dolayısıyla kişi herhangi bir yere girmek üzere izin almak
istediğinde Nebiyy-i Ekrem Efendimiz 'in adeti veçhile, kapının biraz gerisinde, sağ ya da sol
yanını dönerek durmalıdır. ( Ebû Dâvûd, Edeb, 127)
 
Hele hele başkasının evine pencere veya anahtar deliği gibi yerlerden bakmak ve
içeridekileri gözetlemek, şahsiyetli bir mü'mine kesinlikle yakışmayan bir davranıştır.
Zîra bu davranış, bakan açısından ahlâkî düşüklük ve hasta ruhluluk, bakılan için de mahcûbiyet
ve huzursuzluk kaynağıdır.
 
Sehl bin Sa'd -radıyallâhu anh-'den rivâyet edildiğine göre bir adam, Resûlullah Efendimiz 'in
kapısındaki bir delikten evin içine bakmıştı. O esnâda Resûlullah'ın elinde bir tarak vardı.
Adamın bu davranışını farkeden Efendimiz şöyle buyurdu:
 
"Senin beni gözetlediğini bilmiş olsaydım, bununla gözünü oyardım. İzin istemek, evin içerisi
görülmesin diye emredilmiştir." (Müslim, Âdâb, 40, 41)
 
Yine Peygamber Efendimiz; "Bir kimse, izinleri olmaksızın insanların evinin içine bakarsa,
gözünü çıkarmaları onlara helâl olur. " (Müslim, Âdâb, 43) buyurarak, böyle insanların ne
kadar büyük bir suç ve günah işlediklerine dikkat çekmiştir. Burada gözün çıkarılmasının
helâl olduğunun söylenmesi, yapılan edepsizliğin ne kadar insanlık dışı ve kötü bir davranış
olduğunu anlatmak içindir.
 
Asr-ı saâdette evler, hurma dallarından ve çoğunlukla tek katlı ve basit yapılardan inşâ
edildiği için o gün insanlar kapı önünde, evdekilerin duyabileceği bir sesle
"Selâmun aleykum, girebilir miyim?" demek sûretiyle izin talep ediyorlardı.
Nitekim bu duruma uymayan sahâbîlerin Resûlullâh tarafından te'dib edildiğini görmekteyiz.
 
Kilde bin Hanbel -radıyallâhu anh- diyor ki, Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in yanına
gittim ve selâm vermeden huzuruna girdim. Bunun üzerine Efendimiz :
 
"- Geri dön ve «es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim?» de" buyurdu. ( Ebû Dâvûd, Edeb, 127)
 
Benî Âmir'den bir zât, Allâh Resûlü evde iken, "İçeri gireyim mi?" diye izin istemişti.
Resûl-i Ekrem Efendimiz hizmetçisine:
 
"- Çık, bu adama izin istemeyi öğret. Önce «es-Selâmü aleyküm» desin, sonra «Gireyim mi?»
 diye sorsun." buyurdu. Adam Peygamberimiz'in söylediklerini duyarak:
 
"- es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim?" dedi. Bunun üzerine Efendimiz izin verdi, o da içeri girdi.
( Ebû Dâvûd, Edeb, 127)
 
Zamanımızda binâlar ve kapılar, asr-ı saâdettekilere benzemediği için izin istenirken
öncelikle selâmı duyurmanın güç olacağı muhakkaktır. Nitekim günümüzde zarûreten,
ilk önce kapı zili çalınarak izin istenmektedir. Bununla birlikte izin isteyen kimsenin ev
sâhibiyle karşılaştığı an önce selâm vermesi yine sünneti ifaya uygun bir hareket olacaktır.
 
Ayrıca herhangi bir evin kapısını çalarak izin isteyen kimse, bu işi en fazla üç defa
tekrarlamalı, cevap verilmediği takdirde ısrarcı olmamalıdır. Âyet-i kerimede şöyle
buyrulmaktadır:
 
"Eğer (girmek istediğiniz) evlerde kimseyi bulamazsanız, izin verilinceye kadar oraya
girmeyin! «Geri dönün!» denirse hemen dönün, bu sizin için daha uygundur.
Şüphesiz Allâh yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilendir." (en-Nûr 24/28)
 
Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- de; "İzin istemek üç defâdır. İzin verilirse girersin,
verilmezse geri dönersin. " buyurmuştur. (Buhârî, İsti'zân, 13)
 
Bununla birlikte içerdekiler tarafından duyulmadığını zanneden kimsenin, kapıyı daha fazla
çalmasında bir mahzur yoktur.
 
İzin isterken "kimsiniz?" sorusuna "ben" veya "benim" gibi bilinmezlik ifâde eden ve bir
tanıtma unsuru taşımayan kelimelerle cevap vermek de hoş değildir. Çünkü tanıdık olsa bile
insanları her zaman seslerinden farkedebilme imkânı yoktur. Oysa, "sen kimsin?" veya
"kim o?" tarzındaki sorular, karşıdakini asgari ölçüde tanıma isteği taşır.
"Ben", "benim", "bir insan", "bir şahıs", "Allâh'ın bir kulu", "bildiğiniz kişiyim" gibi
cevaplar yeterli değildir. Nitekim şu rivâyet bu husûsta bizleri açıkça uyarmaktadır.
Câbir -radıyallâhu anh- diyor ki; "Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e geldim ve kapısını
çaldım. Resûl-i Ekrem:
 
« - Kim o?» dedi.
 
- Benim, diye cevap verdim. Allâh Resûlü:
 
« - Benim, benim!» diye tekrar etti. Gâliba bu cevaptan hoşlanmamıştı." ( Buhârî, İsti'zân, 17)
 
Başka bir kısım haberlerde ise Peygamber Efendimiz 'in "kimsiniz?" sorusuna bazı sahâbîlerin,
"ben filan" diye isimlerini belirterek mukâbele ettikleri görülür. (Buhârî, Rikâk, 13)
 Dolayısıyla evimiz bile olsa kapıyı çaldığımızda kendimizi tanıtacak belirgin bir ifade
kullanmalıyız.
 
Bütün bu rivâyet ve değerlendirmelerden anlaşılacağı üzere bir Müslüman, bilhassa başkasının
evine girerken belli âdâb kurallarına uyarak ev sâhibini haberdar edip onun hüsn-ü kabûlünü
almalıdır. Aksi bir hareket mü'mine yakışmaz.
 
Bunun yanında kişinin aile içinde evdeki odalara girerken de belirli âdâb esaslarına uyması
gerekir. Meselâ evdeki hizmetçi ve çocukların, günün belirli vakitlerinde yatak odalarına izinsiz
giremeyecekleri bir âyet-i kerîmede şöyle ifâde edilmektedir:
 
" Ey îmân edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz
ergenlik çağına girmemiş olanlar şu üç vakitte; sabah namazından önce, öğleyin
istirahat için elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra
(yanınıza gireceklerinde) sizden izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz
üç vakittir. Bu vakitler dışında ise birbirinizin yanına girip çıkmanızda, ne sizin ne de
onlar için bir vebâl yoktur. " (en-Nûr 24/58)
 
Bülûğ çağına ulaşmış çocukların ise artık yetişkinler gibi her girdiklerinde izin istemeleri
gerektiğini Kur'an-ı Kerîm şöyle beyan etmektedir;
" Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekilerin (büyüklerinin)
 istediği gibi onlar da izin istesinler ." (en- Nûr 24/59)
 
Şu rivâyet de meselenin anlaşılması bakımından oldukça açıklayıcıdır. Bir kimse
Peygamber Efendimiz 'e gelerek:
 
- Ya Resûlallâh, içeriye girmek için annemden de izin alacak mıyım? diye sorunca Efendimiz :
 
"- Evet" buyurdu. Adam:
 
- Ancak ben onunla beraber ikâmet etmekteyim, dedi. Resûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
 
"- Yine de izin almalısın." buyurdu. Adam:
 
- Ben onun dâimî hizmetçisiyim, dedi. Efendimiz:
 
"- İzin almalısın! Sen onu çıplak görmek ister misin?" buyurdu. Adam:
 
- Hayır, dedi. Allâh Resûlü tekrâr
:
"- Öyleyse ondan izin al!" buyurdu. (Muvatta, İsti'zân, 1)
 
Netice itibariyle yakın akraba ve aile fertleri bile, birlikte ikâmet ettikleri evlerine ve
bilhassa birbirlerinin odalarına girmek istediklerinde dikkatli olmalı, en uygun bir şekilde
izin almayı ihmâl etmemelidirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder