10 Kasım 2012 Cumartesi

Meleklere, Kitaplara ve Peygamberlere İman - Mahmud Efendi (k.s) Sohbetleri / 1. Sohbet,


Mahmud Efendi (k.s) Sohbetleri / 1. Sohbet, (Bakara-177);

Meleklere, Kitaplara ve Peygamberlere İman;
 
Yine ayetimize gelelim. Birr o kimsenin iyiliğidir ki
”Meleklere de inandı”
Şimdi melekleri kısaca tarif edelim. Melekler nurdan yaratılmışlardır. Yemezler, içmezler, erkek ve dişi değildirler, gevşeklik yapmazlar, yorulmazlar, gece gündüz Allah’u Taela’yı tesbih ederler, istedikleri şekle girerler.
Nitekim Cebrail (aleyhisselam) zaman zaman peygamber efendimize ashab-ı kiramın yüzü en güzel olanların Dıhye İbni Huleyfe-i Kalbi (Radıyallahu anh)’ın şekline girerek gelirdi. Melek suretinde az görünürdü. Zaten ona bakmaya kuvvet de yetmez.
Yarın ahirette bu kuvvet, Cenab-ı Hak tarafından verilecek. İnsanlarda melekleri ve Allah Teala Hazretlerini bu kuvvet ile göreceklerdir. Rabbim fazl-ı keremiyle cümlemize nasib etsin.
”Kitaba da inanmıştır”
Kitaplardan da biraz bahsedelim.104 tane kitap indirilmiştir.4 tanesi büyüktür.
Tevrat: Hazreti Musa (aleyhisselam)’a
Zebur: Hazreti Davud aleyhisselam)’a
İncil: Hazreti İsa (aleyhisselam)’a
Kuran’ı Kerim de: Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e indirilmiştir.
100 tanede sahife olarak indirilmiştir.
10 sahife: Âdem (aleyhisselam)’a
50 sahife: Şit (aleyhisselam)’a
30 sahife: İdris (aleyhisselam)’a
10 sahifede: İbrahim (aleyhisselam)’a nazil olmuştur.

Bunların hepsi haktır. Hepsine inandık. Fakat Kuran’ı Kerim ile amel edeceğiz. Kuran’ı Kerim hakkında Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
”Ey insanlar! Size Rabbinizden mucizeler Peygamber geldi ve size apaçık bir nur indirdik.”(Nisa:174)

Kuran’ı Kerim o aşikâr olan nurdur:
”İşte Allah’a iman edip te o Kuran’ı Mübin’e sarılanları Allah, kendi katından bir rahmet ve lütuf içine koyacak ve onları kendisine varan doğru bir yola hidayet edecektir.”

Ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in Kuran’ı Mübin hakkında buyurmuş olduğu sözler çoktur. Bunlardan bir kaçını zikredelim:
”Sizin en hayırlınız; Kuran’ı Kerimi öğrenen ve öğretendir.”
”Ümmetimin en şereflileri Kuran’ı Kerim’i yüklenenlerdir.”
”Kuran ehli, Allah ehlidir.”
”Kuran-ı Kerim’i tecvidini ve ahkâmını muhafaza ederek okuyan, sefere-i kiram melekleri ile beraberdir.”

Kuran’ı Kerimin faziletleri saymakla bitmez, tükenmez…

”Peygamberlere de inanmıştır”
Peygamberler bir rivayete göre yüz yirmi dört bin, bir rivayete göre ise sayısını ancak Allah bilir. Peygamber, Allah’u Teala’nın kendisine vahyettiği ahkâmı ve dini mübini insanlara ulaştırmak için Allah-u Teala’nın, kulları içersinden seçip gönderdiği insanlardır.
Peygamberlerin evveli Âdem (aleyhisselam) ahirleri bizim peygamberimiz Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dir. Cenab-ı Hak cümlemizi şefaatlerine nail eylesin.
İşte böyle inanan kimsenin birr’i yani sofuluğu işe yarayan birr ve sofuluktur. Ayet-i Kerimenin buraya kadar olan kısmında iman üzerinde durulmuş ve ancak Allah-u Teala Hazretlerine, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve bütün peygamberlere inananların birrinin asıl işe yarayan birr olduğu zikredilmiştir.
Gerçekten de en birinci ve en büyük iyilik budur. Zira bu beş şeye iman bütün temellerin aslı olduğundan bunlara iman olmadıkça hiçbir amel makbul olmaz.

Allah-u Teala Hazretleri, imandan sonra malını Allah sevgisiyle verenlerin takvasının gerçek takva olduğunu beyan buyuruyor:
”Gerçek iyilik, daha öyle bir kimsenin iyiliğidir ki, malını Allah sevgisiyle veya mala olan sevgisine rağmen akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve köle ile esirlerin boyunlarını azad etme hususunda veren kimsenin iyiliğidir”

Mevla Teala evvela akrabaya vermeyi zikretti. Zira akrabaya iyilik, hem yakınlık haklarını gözetmek, hemde sıla-i rahim olduğundan iki yönden ibadet sayılır. Akrabadan sonra yetimleri gözetmenin lüzumu beyan olunmuştur.
Zira yetimler kendilerini terbiye ve himaye edecek babadan yoksun olduklarından yardıma ihtiyaçları daha fazladır. Sair fakirler, memleketinden uzak düşen yolcu ve misafirler bir günlük azığını insanlardan istemeye muhtaç olan dilenciler ve borcu olan köle ve esirler ise üçüncü derecede zikrolundular.

Şu da bilinmelidir ki Allah Teala Hazretleri mala karşı olan sevgiye rağmen onu vermenin daha fazla sevap olduğunu bildirmek için:
”Mala karşı olan sevgisine rağmen onu verir” buyurdu.
Zira sevdiği malını vermek nefse çok ağır geldiğinden faziletinin çok fazla olacağında şüphe yoktur.

Ayeti Kerimenin devamında gerçek birr sahipleri şöyle sıralanıyor:
”Gerçek birr daha ol kimsenin birr’i dir ki, namazını dosdoğru kılan, zekatını veren, muahede yaptıklarında ahidlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve muharebenin kızıştığı zamanlarda sabredenlerin birri yani takvası gerçek bir takvadır.”
Ayeti Kerimede geçen namaz ve zekâttan maksad farz olan namaz ve zekâttır. Bundan evvel geçen vermek ise sadaka olarak kabul edilmiştir.
Ahidden murad da bir kimsenin Rabbisine karşı eda etmesini kabul ettiği ilahi tekliftir. Bu nedenle Allah’ın emirlerinden birini kabul etmeyen kimse ahdini bozmuş olur.

Ayet-i Kerime’nin sonunda Mevla Teala Hazretleri:
”İşte sadık olanlar onlardır ve müttaki olanlar da ancak onlardır” buyurarak bu ayeti celilede ki vazifeleri yerine getirenlerin bütün işlerde sadık olduklarını ve dinlerinde çok ciddi olduklarını beyan etmiştir.

Hulasa birr yani takva, meşrika ve mağribe dönmekten ibaret değildir. Birr yani takva, Ayet-i Kerimede sayılan vasıflarla muttasıf olanların birri yani takvasıdır…
 
Kaynak;http://www.mahmudelofi.com/sohbet/2011/08/efendi-hazretleri-1-sohbet/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder