10 Kasım 2012 Cumartesi

Kulluğu Mevla Öğretir - Mahmud Efendi (k.s) Sohbetleri / 1. Sohbet


Mahmud Efendi (k.s) Sohbetleri / 1. Sohbet (Bakara- 177)

Kulluğu Mevla Öğretir;
 
Şimdi ayeti kerimenin izahatına geçelim.
 
”Sofuluk, takva sahibi olmak yüzleriniz doğuya ve batıya çevirmenizle değildir”
Yani Mevla Teala buyuruyor ki:”Ey yahudi ve Hıristiyanlar ‘Niçin bu iş üzerine duruyorsunuz? Peygambere iman etmiyorsunuz, dinin hiçbir emrini yapmıyorsunuz. Kıbleyi konuşmakla işin biteceğini sanıyorsunuz.İnsanı cennete ve cemalullaha kavuşturacak birr (iyilik, hayır, takva) dır. İbadet esnasında şarka garba dönmek değildir.

Ayeti celilede geçen ”meşrik” den maksad, nasaranın kıblesidir.”Mağrib” den maksad ise Yahudilerin kıblesidir. Zira yahudiler Mekke ufkunun batı tarafına düşen Beyt-i Mukaddes’e doğru, Hıristiyanlar ise doğuya doğru kılardı.
İşte bu ayeti celilede Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kâbe’ye döndürüldüğünde ehl-i kitabın çok itiraz etmeleri ve her taifenin diğerini reddederek birr ve takvayı sadece kendi kıblelerine yönelmeye bağlamaları üzerine, onların hepsini reddetmek için nazil olmuştur.
”Ancak birr (asıl iyilik, insanı cennete ve cemalullaha kavuşturan takva) Allah’a iman edenin takvasıdır.”

Siz Allah’a (Celle Celaluhu) imanınızı doğru dürüst yapmadınız. Ey yahudiler ve Hıristiyanlar! İman olmadıktan sonra ne tarafa dönseniz fayda yok. Şu halde asıl iş o kimsenin işidir ki Allah’a (Celle Celaluhu) iman etti.
Allah-u Teala Hazretlerine iman edebilmek için evvela onu bilmek lazımdır. Allahu Teala hazretlerini bilmek ise indirmiş olduğu Kur’an-ı, Kuran’ın tercümanı olan Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den veya Peygamberimizin varislerinin birinden öğrenmekle, Kuran’ı Azimüşşan’ı tekrar tekrar okumakla, müzakere etmekle, zikrullaha çalışmakla, farzları, vacipleri, sünnetleri, müstehapları, edepleri yerine getirmekle, haramlardan ve mekruhlardan kaçınmakla olur.
Kulluğu, kuluna yine Allah (Celle Celaluhu) öğretir. Allahu Teala’ya tazim, onun emirlerine tam teslim olmaktır.
İnsan abdul kafa (kafasının kulu) olmamalıdır. Bir insanın kafası Mevla’nın razı olduğu ve olmadığı yolları seçerek kendisini Mevla’nın cemaline ve cennetine kavuşturacak kadar anlayışlı değildir. Ancak emirleri yerine getirmek ve yasaklardan kaçınmakla bu nimete ulaşılır.

Dinimiz nakilledir. Ayet ve hadisledir. İnsanın aklı doğru yolu yalnız başına bulamaz. Şimdi öyle insanlar çıktı ki ”İşte benim aklım bunu almıyor, benim felsefeme uymuyor” derler. Bunlar hiçbir şey ifade etmez. Mesnevi sahibi ne güzel buyuruyor:
”Mevla’dan edebe muvaffak olmak istiyorum,
Zira edebi olmayan Mevla’nın lutfundan mahrumdur.
Mevla Teala yardım etmese, kulun elinden tutmasa, kul kul hiçbir şey yapamaz. Eğer yapabilseydi, Hazreti Musa (Aleyhisselam)’ın 40 sene ovada dolaşmazlardı. Yürü yürü, akşam bakıyorlar yine aynı yerdeler. Cenabı Hak, Musa (Aleyhisellam)a emir vermişti.”Cebabire kavmiyle muharebe edeceksin, onların yerini feth edeceksin.” Ve orduları teçhiz ettiler. Yürüdüler, oraya yakın bir yere geldiler.
Dediler:”Casus gönderelim, oranın durumunu anlayalım.” Giden casuslar oranın insanlarını çok uzun boylu ve kuvvetli görünce:”Biz onlarla başa çıkamayız, onların kuvvetleri bizden fazladır. Onlar beldelerinden çıkmadan biz elbette oraya giremeyiz” diyerek muharebeye gitmeyeceklerini beyan ettiler.
Ancak içlerinden Allah’tan korkan iki kişi dediler ki:”Yürüyün, o şehrin kapısından girin, şüphesiz galip olacaksınız”. Bunun üzerine Musa (aleyhisselam) ın ordusundan bazı kişiler dedilerki:”Cebabire kavmi Arz-ı Mukaddes’te bulundukça biz oraya giremeyiz.Sen ve Rabbin beraber gidin onlarla savaşın, biz burada oturucularız.”
O zaman Musa (aleyhisselam) Mevla Teala’ya iltica ederek: ”Ya Rabbi ben ancak kendi nefsime ve kardeşime malikim, artık bizim aramızla o fasık kavmin arasını ayır” diye dua etti. Cenab-ı Hak Hazretleri de buyurdu ki:”O yer onların üzerine kırk sene haram kılınmıştır.O yerde mutehayyirane (şaşkın) bir şekilde dolaşıp duracaklar.Artık o fasıklar kavmine acıma”…
Şu halde bundan anlaşılıyor ki, insan sadece aklıyla bu dini anlayıp, vazifelerini ifa edebilseydi, Musa (aleyhisselam) ın kavmi de o sahradan gidecekleri yere vasıl olabileceklerdi. Demek ki akıl tek başına kâfi değildir. Akıl önüne bir rehber lazımdır.
İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyor ki:”Akıl hüccettir ama hüccet-i baliga (yegane maksada ulaştırıcı) değildir.Hüccet-i baliğa, peygamberlerin gönderilmesiyle tamamlanmıştır”.
Şimdi ayetlerimize gelelim:
Ey yahudiler ve Hıristiyanlar! Birr dediğimiz şey ki, iyilik manasınadır, meşrika veya mağribe dönmek değildir. İşi görecek ve maksuda ulaştıracak birr, Allah’a iman edenin, ahiret gününe iman edenin sofuluğudur.
Ahiretin ne olduğunu açıklamak çok tafsilat ister. Öldükten sonra dirilip toplaşacağımız güne ahiret günü, toplanacağımız yere mahşer yeri deniyor. Ahiret gününün birçok ismi vardır. Hesap günü deniyor, Azife (feryad) günü, Vakıa günü, Tegabün günü deniyor, din günü deniyor. Her bir ismin de ayrıca manası vardır.
Bu isimler bize vaazu nasihat eder. Mesela; Tegabün birbirini aldatmak manasınadır. Bunu şöyle anlayalım. Her müminin cennette de, cehennemde de yeri vardır. Her kafirin de cennette de cehennemde de yeri vardır. Hüsn-ü hatime ile ölen bir kimse cennetteki yerine girdiği gibi kâfir olarak öleninde cennetteki yerini alır. Bir kafir ise cehenneme girdiği gibi cennete giren bir müslümanın cehennemdeki yerinide alır. Bu şekilde de aldatma olmuş oluyor.
Neuzubillah, bir insan imandan uzaklaşır, taatten döner Mevla’nın gazabına uğrarsa, onun hali ahirette aldanmaktır. Bu aldanış dünyada başlar. Dünyadaki insanların çoğu da bu aldanıştadır. Bilhassa gençlerin çoğunu böyle aldatıyorlar.
Dünyadaki yegane amacın diploma almak olduğu telkin ediliyor.”Al sana bir diploma, en önemli şey budur. İşte mevkiinde şudur, dahada senin talep edeceğin birşey yoktur.” deyerek asıl dünyaya niçin geldiğinden gençleri habersiz bırakıyorlar. Böylece diplomayı alan bu dünyada aranılanı bulduğunu zannediyor.
Halbuki matlubun yolunda bir adım atmış değildir. Ne zaman ki Azrail:”Emaneti almaya geldim” deyip de ahiret tarafından bir kapı açtığında, dünyaya niçin geldiğini, işin hakikatini anlayacak ve kulluğa yöneleyim, kusurlarımı telafi edeyim, günahlarımı affettireyim diye ölmemeyi, bir müddet daha isteyecek. Fakat buna imkân verilmeyecek, iş işten geçecek, bu pişmanlık fayda etmeyecek.
İşte fırsat elden gitmeden Mevla ile işimizi yoluna koymak için birbirimize acıyalım. Birbirimizi Allah-u Teala Hazretlerinden ve onun dininden haberdar ederek ahiretin saadet yollarını kazanalım.
Onun için Allah’u Teala Hazretleri Kuran-ı Kerimin birçok yerinde bu tenbihi beyan etmektedir. Bunlardan biriside İbrahim Suresinin şu ayeti kerimeleridir:
”İnsanlara azabın kendilerine geleceği günü haber verip korkut ki, o gün zulmedenler şöyle diyecektir:”Ey Rabbimiz! Bize yakın bir zamana kadar izin ver, senin davetine uyalım. Peygamberlerin izinden gidelim.”(Bunun üzerine onlara denilir ki):Hani ya bundan önce:”Bize hiçbir zeval yoktur” diye yemin etmemiş miydiniz?”(İbrahim Suresi:44)
Son nefeslerinde ahiret tarafından kapı açıldığında zalim olanlar bakacaklar ki bu yolculuk için bir adım bile atmış değiller. Mesele onların bildiği gibi değilmiş. Kuran’dan, hadisten, fıkıhtan, akaidden, okuyup beyan edenler doğru söylemiş.
Ayeti Kerime de Cenab-ı Hak, zalimlere söylüyor. Zalimler ise hazırlanmayanlardır.Allah’u Teala herkesin sonunda ne diyeceğini biliyor.O zaman onlara Cenab-ı Hak şöyle buyuracak:
”Siz nefislerine zulmeden kavimlerin diyarında yerleştiniz, onlara nasıl azab ettiğimiz size zahir oldu. Size (ibret olacak) misallerde gösterdik.”(İbrahim 45)
Şimdi siz işinizi yoluna koymak için tehir ettirilmezsiniz. Ben Allah olarak ve size asla muhtaç olmayarak sizin için yüzdürt kitap indirdim. Bir çok peygamberler gönderdim. İbret almadınız, beni dinlemediniz, bende bugün sizi dinlemiyorum…
Ey müslümanlar! İbret almak lazım. Ölüm gelebilir. Her şeyden evvel kendimizi ölüme hazırlayalım. Bundan sonra yapacağımız işleri islamın emrettiği üzere yapalım.Allah’u Teala Hazretleri böyle buyurdu.Onun tenbihine bakalım.Kendi felsefelerimize, kendi kafamıza uymayalım.
Felsefe ve kafa, insanı maksada ulaştırmaktan acizdir.Bu şekilde düşünüp ve böyle bilenlere merhametli olmak gerekir.Çünkü kaybedenler çok büyük şey kaybediyor.Bulanlarsa çok büyük şey buluyor.
İmam-ı Masum (Kuddise Sirrahu) Mektubat’ında anlatıyor:
Evliyaullah’dan Ebu Aliyyid Dekkak (Kuddise Sirrahu) Hazretleri vefat etti. Vefatından sonra büyüklerden birisi rüyasında gördü ki şiddetle ağlıyor. Yavaş yavaş yanına yaklaşıp kemali edeple sordu:”Ya Mevlana niye ağlıyorsun? Dünyaya geri dönmek mi istiyorsun?”
Ebu Aliyyid Dekkak ise ”Ey oğul dünyaya geri dönmek istiyorum ama ailemi özlediğim için, onlarla birlikte olmak için değil. Buraya gelince anladım ki insanlar öyle büyük şeyler kaybediyorlar ki, eğer dünyaya dönebilsem elime bir değnek alır herkesin kapısını çalardım. Çok şeyler kaybediyorsunuz derdim” buyurdu…
Duymakla görmek bir değildir. Gördükten sonra durumu daha da değişti. Bizde öldükten sonra hakikati göreceğiz, bizde pişman olacağız. Nasıl bu yola daha fazla eğilemedik. Nasıl daha takva sahibi olamadık. Nasıl daha çok okuyup okutamadık diye pişman olacağız. Nitekim:
”(Habibim!)Hasret gününden onları korkut.”(Meryem Suresi 39) buyruluyor.

Niçin hasret günü oluyor? Zira iyilik yapanlar karşılığını bulunca:”Nasıl daha fazla ahirete çalışmadık.”diyecekler. Çalışmayanlar ise ”Eyvah! Biz çalışanların arasında bulunduk. Fakat onlara kıymet vermedik, taraflarına bakmadık, kibrimizden hiç birşey yapmadık” diyecekler.
Cenab-ı Hak bu hakikatlere dikkatimizi çekmek için:
”Ve size azap gelmeden evvel Rabbinize dönün. O’na teslim olun. Sonra yardım olunmazsınız.”(Zümer Suresi 54)
”Ve Rabbinizden size indirilmiş olanın en güzeline tabi olunuz, size siz farkında olmadığınız halde ansızın azab gelmeden evvel”(Zümer 55)
Niçin bu işleri yapın biliyor musunuz?
”Zira günahkâr nefsin şöyle demesi var:”Allah’a karşı yaptığım kusurlardan dolayı eyvah bana yazıklar olsun. Ben müstehzilerden (alay edicilerden) olmuş idim.(Zümer 56)
”Yahut şöyle demesi var:’Eğer Allah bana hidayet verseydi elbette ben muttakilerden olurdum”(Zümer 57)
”Ve yahut azabı gördüğü zaman:’Keşke benim için bir daha dünyaya dönmek olsaydı da, iyi işler işleyenlerden olsaydım’ demesinden evvel uyanmalıdır.(Zümer 58)
”(Allah’u Teala, o günahkâr nefse, o zaman şöyle buyurur) Evet’ Muhakkak sana ayetlerim gelmişti de, sen onları yalanladın, emirlerimi tutmaktan kibirlendin ve kâfirlerden oldun.”(Zümer 59)

Bunlara benzer çok ayetler vardır.Aklımızı başımıza toplamamız lazımdır.Bilenlerle bilmeyenler bir değildir.Bilmeyenlere neden öğrenmedin diye sorulacak.Bilenler de tokat yiyecektir:”Neden bildiğin halde bildiğinle amel etmedin?” diye..
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder